ÖZ
Toplumun temel yapı taşı olan aile kurumunun resmi hale gelmesini sağlayan evlilikte eş seçimi, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel birçok faktöre bağlı olarak gerçekleşmektedir. Dolayısıyla evliliğin gerçekleşmesinde ilk aşama olarak kabul edilebilecek olan eş seçiminin, hangi değişkenler çerçevesinde gerçekleştiği önemli bir soru haline gelmektedir. Bu araştırma kapsamında, Mersin Üniversitesi’nde okuyan öğrencilerin eş seçimlerini etkileyen değişkenler üzerinde durulmuştur. Görüşülen öğrencilerin ailelerinin ve kendilerinin sosyo-ekonomik durumları ve eğitim seviyeleri kapsamında eş tercihlerinde “cinsel çekicilik” değişkenin etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır.
1. GİRİŞ
İnsanlık tarihinin başlangıcından beri toplumlar, insanların hayatta kalmalarının bir koşutu olan “bir arada yaşamak” gerekliliğinden oluşmuşlardır. İnsanlar, hayatlarını devam etmek adına her koşula uyum sağlamak üzere kendilerini geliştirebilmektedirler. Ancak bireyler bu gelişimi tek başlarına yapmamaktadırlar. En basit anlamda dahi olsa iş bölümü sayesinde belirli bir refah seviyesine ulaşan toplumlar, bu iş bölümünü ilk aşamada kendi soydaşları ile kurdukları klanlarda uygulamışlardır. “İnsan uyumu, insanların nihaî hedeflerine ulaşmak için akrabalık grupları içinde örgütlenme, evlenme, hane birliği oluşturma ve akrabalık bağlarını ve diğer ilişkilerini kullanma şekillerinden ibarettir.” (Bates, 2013: 272) İnsanlar kendi çevrelerinde bulunan ve “aile” olabilecek insanlarla bir arada yaşama eğilimi göstererek doğa ile mücadelelerini sürdürmüşlerdir. Bu bağlamda, toplumların oluşumunda tek tek bireyler ile birlikte aile kurumunun da temel bir yapıtaşı olduğunu dile getirmek mümkün görünmektedir. Aile kurumu; ekonomik ilişkilerin ilk kez düzenlendiği, toplumun devamını sağlamak için biyolojik üretimin gerçekleştirildiği ve toplumsal norm ve kuralların ilk kez öğrenildiği bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ailenin evrensel bir tanımlamasının yapılması, kültürden kültüre farklı algılanışları sahip olması sebebiyle zor olsa da genel olarak cinsel, ekonomik, üreme ve yetiştirme işlevleri olduğundan bahsedilebilir. (Canatan-Yıldırım, 2009: 73-74)
Toplumlarda aile kurumunun oluşması ise evlilik akdinin gerçekleştirilmesine bağlıdır. “Evlilik, kadın ve erkek arasında meydana gelen bir sözleşme ile birlikte bir dizi süreçten oluşan bir sosyal olgudur. Meşru cinsellik, meşru çocuk yapma/doğurma, neslin devamını sağlama, toplumsal sürekliliği sağlama gibi çeşitli işlevleri bulunmaktadır.” (Canatan-Yıldırım, 2009: 82) Toplumun oluşumunda bu denli önemli işlevlere sahip olan evlilik müessesesi, oluşumu bakımından kültürden kültüre farklılık göstermektedir. Evlilik, bir kadın ve bir erkeğin ömür boyu hayatlarını paylaşmak üzere bir araya gelmeleri ile gerçekleşmesi itibariyle, bu tarafların uyumlu olup olmadıkları, bu kurumun sürdürülebilirliği açısından büyük önem arz etmektedir. “Evlilik bütün toplumlarda, büyük ölçüde kurumlaşmıştır. Karşı cinsten iki kişinin hangi koşullarda bir araya gelebileceği, evlilik birliğinin sürdürülmesi için gerekli kurallar,… genellikle belirlenip bir esasa bağlanmıştır.” (Arslan, 2016: 213) Evliliğin ilk aşaması olan eş seçimi, her ne kadar geleneksel norm ve değerler çerçevesinde gerçekleşse de günümüz toplumlarının geleneksel bağlarından uzaklaştığı bir toplum yapısı ile karşı karşıya kalmaktayız. Evlilik kurumunun oluşmasında ilk adım olan eş seçimin etkileyen ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel faktörler bulunmaktadır. Bu bağlamda, insanların evlenecekleri kişiyi seçmeleri hususunda geleneklerin yanı sıra kişisel tercihlerinin de önemli bir rol oynadığını gözlemlemekteyiz.
Ekonomik/sosyal statü, güzellik/yakışıklılık, eğitim durumu gibi birçok faktöre bağlı olan eş seçimi olgusu bu çalışmada, cinsel çekicilik bağlamında incelenecektir. Cinsellik, aile kurumunda biyolojik yeniden üretimi sağlayacak bir işlev olarak karşımıza çıkmakla birlikte evlenecek kişilerin birbirlerini tercih etmesi açısından da bireylerin birbirlerini cinsel olarak çekici bulması, bu işlevin gerçekleşmesine olanak sağlayacaktır. Zira cinsellik, iki insanın uyum içerisinde bir arada yaşayabilmelerini sağlayan en önemli şartlardan bir tanesi olarak görülmektedir. (Gülsün, Ak ve Bozkurt, 2009)
1.1. ARAŞTIRMANIN KONUSU
Toplumun temel yapı taşı olan aile kurumunun resmi hale gelmesini sağlayan evlilikte eş seçimi, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel birçok faktöre bağlı olarak gerçekleşmektedir. Dolayısıyla evliliğin gerçekleşmesinde ilk aşama olarak kabul edilebilecek olan eş seçiminin, hangi değişkenler çerçevesinde gerçekleştiği önemli bir soru haline gelmektedir. Bu araştırma kapsamında, Mersin Üniversitesi’nde okuyan öğrencilerin eş seçimlerini etkileyen değişkenler üzerinde durulmuştur. Görüşülen öğrencilerin ailelerinin ve kendilerinin sosyo-ekonomik durumları ve eğitim seviyeleri kapsamında eş tercihlerinde “cinsel çekicilik” değişkenin etkisi tespit edilmeye çalışılmıştır.
Başlıklar
1.2. ARAŞTIRMA PROBLEMİNİN TANIMI
Bu çalışmada Mersin Üniversitesi öğrencilerinin eş seçimlerinde hangi değişkenlerden etkilendikleri üzerinde durulmuş ve özelde eş seçiminde cinsel çekicilik değişkeninin etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Bu çerçevede araştırmada cevaplanmak istenen soru ise “eş seçiminde karşı tarafın cinsel yönden çekici bulunması ne derece belirleyicidir?” sorusudur.
1.3. ARAŞTIRMA SORULARI
- Bireylerin eş seçimlerinde cinsel çekiciliğin belirleyiciliği nedir?
- Cinsel çekiciliği eş seçiminde önemli bir değişken olarak gören/görmeyen bireylerin sosyo-ekonomik statüleri nasıldır?
- Cinsel çekiciliği eş seçiminde önemli bir değişken olarak gören/görmeyen bireylerin ebeveynlerinin eğitim durumları nedir?
- Cinsel çekiciliği eş seçiminde önemli bir değişken olarak gören/görmeyen bireylerin ailelerinin ekonomik statüsü nasıldır?
1.4. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ
Bu araştırmanın amacı, Mersin Üniversitesi öğrencilerinin eş seçimlerinde “cinsel çekicilik” değişkenin etkisini ortaya koymaktır. Aile kurumunun var olmasını sağlayan evlilik akdinin sürdürülebilmesi adına, evlenen bireylerin birbirlerine uyumlu yapılara sahip olmaları son derece önem arz etmektedir. Bu bağlamda gelecekte ülkemizin doktorları, mühendisleri, bilim insanları olacak üniversite gençliğinin hangi değişkenler bağlamında aile kuracağının belirlenmesi de önemli bir konu haline gelmektedir.
1.5. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIKLARI
Bu araştırma Mersin Üniversitesi öğrencilerinin eş seçimlerinde “cinsel çekicilik” değişkeninin etkisini belirlemek amacı ile üniversite sınırları içerisinde gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında 124’ü kadın ve 81’i erkek, 205 öğrenci ile anket çalışması yapılmıştır.
2. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ
Bu araştırmamızda yöntem ve metodumuz ampirik çalışmadır. Katılımcıların görüşlerini etkileyen etmenlerin anlaşılması açısından, bu konuyla ilgili anket görüşmeleri yapılmış ve toplamda 205 kişi ile görüşülmüştür. Elde edilen verilerin anlaşılması açısından, bu konuyla ilgili yapılmış nicel ve nitel araştırmalara bakılmış; yazılan kitap ve makaleler incelenmiştir. Yapılan saha araştırması verilerinin analiz kısmı konu itibari ile ön planda tutulmuştur.
3.1. EVLİLİK VE AİLE
Toplum, bireylerden oluşan, belli kurumları içeren geniş kapsamlı bir yapıdır. Bu kapsam, içerisine birçok özelliği, durumu, normu, sistemi vb. almaktadır. İnsanlık tarihi boyunca, toplumun ortaya çıkışı ve varlığını sürdürmesi sebepleri ve koşullarıyla birlikte düşünüldüğünde, kültürün toplumun başyardımcısı olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Kültürün toplumlar üzerinde bu denli etkili olmasında, geleneğin rolü yadsınamaz. Gelenek dokunulmazdır, kültür ufak tefek değişikliklere uğrasa da gelenek uğramaz, o ya vardır olduğu gibi ya da yoktur, etkisini yitirmiştir. Kültürü pekiştirir. Kültür ve geleneğin inşa ettiklerini devam ettirecek olan kurumlardan ikisi evlilik ve ailedir. Bu iki olgu bireyleri birleştirip çoğaltır hem niceliksel hem de niteliksel olarak topluma katkı sağlar, kültürel aktarımı sağlar (Burç, 2018).
Aile kurumunun kurulmasındaki ilk aşama evliliktir. Böylece evlilik, ailenin oluşması için yapılması gereken ilk ve en önemli koşul olarak görülmektedir. Evlilik ve aile olguları geleneğin ve kültürün ürünüdür ve bu olguların evlilik ve aile kurumu sayesinde sürekliliğinin aktarımını sağlanmaktadır. Kültürün bir parçası olan evlilik ve aile olguları gelenekselleşerek, gündelik hayatın da önemli bir parçası haline gelmiştir.
Aile kurumu, insan yaşamındaki çeşitli temel işlevleri karşılamaktadır. Bu nedenle, bütün toplumsal gruplar içinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu temel işlevlerden ilki, çocukların bakımı ve yetiştirilmesidir. Aileyi oluşturan bireyler arasındaki iş bölümü ve iş birliği ailenin ikinci temel işlevidir. Bu işlevlerden üçüncüsü, kültürel birikimin, geleneklerin kuşaktan kuşağa aktarılmasında ailenin aktarıcı, aracı bir rol oynamasıdır. Ailenin, kadın-erkek cinsel ilişkilerinde toplum tarafından onaylanan bir birim olması da temel işlevlerden sonuncusudur (Wells, 1994: 86-87). Aile kurumuna yüklenen anlam ve yansıttığı semboller sayesinde ailenin, toplumun küçük bir örneği ve en temel kurumu olduğu söylenebilir. Böylece aile kurumu içerisinde, toplumsal ve kültürel yapılar yeniden üretilmektedir. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de önem taşıyan aile, genç kuşaklara, başkalarını dikkate alma, insanları sevme, büyüklere saygı gibi değerleri öğretmektedir ve bunların toplum içinde uygulanması, toplumsal düzeni sağlamaktadır. Çağdaş Batı toplumlarında yaşanan bazı olumsuz tecrübeler sebebiyle, aile kurumunun korunması için önlemler alınmış; aile üzerine bakanlıklar, vakıflar ve dernekler kurulmuştur (Doğan, 2009: 2). Bu denli önemli görülen, birçok işlevi yerine getiren aile, aynı zamanda korunması ve devam ettirilmesi gereken bir olgu olarak kabul edilmektedir.
Aile, birey ve toplum açısından önemli sosyokültürel bir olgudur. Evlilik ve aile kurumları, aşamalı olarak, toplumun ve o toplumda hâkim olan kültürün devam etmesi için, yine o toplum ve kültür tarafından üretilmiştir(Burç,2018). Bu iki olgu, hali hazırda devam eden gündelik hayatı hem etkilemekte hem de güne dair koşul ve değerlerden etkilenmektedir.
3.2. CİNSELLİK
Cinsellik, cinsel doyumu ve iki insanın uyum içerisinde beraberliklerini içeren sosyal kurallar, değer yargıları ve tabularla belirlenmiş, biyolojik, psikolojik, sosyal yönleri olan özel bir yaşantı olarak tanımlanabilir. Cinsellik, yaşamın biyolojik, psikolojik ve sosyal yönlerinin etkileşimi içinde şekillenmektedir. Cinselliğin, insanın bireysel varlığını devam ettirmek için yaşamsal bir işlevi olmasa da yaşam kalitesini oluşturan öğeler arasında önemli yeri vardır (Aydın, 1998: 605).
Cinsellik, zaman zaman sosyal ve psikolojik işlevin en geride kalan ve ihmal edilen alanı halinde, zaman zaman da baş köşesine oturtularak yaşamı etkisi altına alabilen, bozulduğunda ise patolojik yapının en büyük suçlusu olarak kabul edilebilen, zaman zaman konuşulmasının bile toplum dinamiklerini olumsuz etkileyebileceği korkusuyla yasaklanan, zaman zaman mitlerin ve inanç sistemlerinin içine süzülerek yüceltilmiş ve gizemli bir kimliğe bürünen, cinsel organların sınırları içerisine hapsedilemeyecek kadar çok yönlü bir fenomendir (Gülsün ve ark, 2009:70).
3.3. EVLİLİK VE CİNSELLİK
Evlilikte eş ilişkilerinin cinsel hayatlarına yansıması, insan ilişkisinin tanımı içinde yer alan modelin özel bir durumudur. Toplumsal bir kurum türü olan evlilik kurumu, etkileşim içindeki çeşitli faktörlerle belirlenmektedir. Eş ilişkisi, evlilik kurumu içinde sosyal, ekonomik, kültürel etkileşimlerle birlikte cinselliğin yaşanması ile de bağlantılıdır. Evlilik, fiziksel çekim, biyolojik birleşme ve sosyal entegrasyonun ötesinde bir sözleşme, bir bütünleşme ve karşılıklı memnuniyeti sağlayan sorumluluk almayı içermektedir. Bu bütünleşmenin yeterince sağlanamadığı, derin kültürel ve bireysel farklılıkların olduğu evlilikler, uyum sorunları ile yıpranabilmekte, kişiler arası ilişkilerde zorluklara sahne olabilmektedir. Gelenekselden çağdaş yaşam biçimine geçiş süreci içindeki toplumlarda ise çatışmalar daha çetin geçmektedir (Koptagel, 1998: 892-894) Fiziksel çekicilik, etkileyicilik, olumlu ve olumsuz tutumlar, evlenme yaşı, çocuklar, sosyoekonomik durum, ortak amaç, ilgi alanları ve cinsel yaşam gibi evlilikte mutluluğu belirleyen faktörler, uzun yıllardır araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Bu etkenlerin en önemlilerinden birini de cinsellik oluşturmaktadır. Son yıllarda, cinsellik ve evlilikte mutluluk arasındaki etkileşime ilişkin veriler üzerinde daha fazla durulmaya başlanmıştır. Evlilik yaşantısı, yiyecek, barınma ve dış tehlikelere karşı korunmayı sağlayan birlik ve beraberlik, olumlu eş ilişkilerinin yarattığı doyum, cinsel olgunlaşmayı sağlayacak rollerin paylaşımı, sosyal rol ve sorumlulukları kabullenme, kişisel girişimcilik ve yaratıcılığı desteklemeyi içermektedir. Bu alanlarda birbirini bütünleyen eşlerin oluşturduğu evlilikler, toplumsal gelişimin ve olgunlaşmanın da yapı taşlarını oluşturmaktır (Gülsün ve ark, 2009: 71).
4. FREKANS ve GRAFİKLER
Eş ilişkisi, evlilik kurumu içinde sosyal, ekonomik, kültürel etkileşimlerle birlikte cinselliğin yaşanması ile de karakterizedir. Evlilik, fiziksel çekim, biyolojik birleşme ve sosyal entegrasyonun ötesinde bir sözleşme, bir bütünleşme ve karşılıklı memnuniyeti sağlayan sorumluluk almayı içermektedir. Bu bütünleşmenin yeterince sağlanamadığı, derin kültürel ve bireysel farklılıkların olduğu evlilikler, uyum sorunları ile yıpranabilmekte, kişiler arası ilişkilerde zorluklara sahne olabilmektedir. Geleneksel çağdaş yaşam biçimine geçiş süreci içindeki toplumlarda ise çatışmalar daha çetin geçmektedir. Bu etkenlerin en önemlilerinden birini de cinsellik oluşturmaktadır. Bu bağlamda çalışmamızda evlilikte ‘‘cinsel çekiciliğin önemi’’ araştırılmıştır.
Tablo 1. Bağımlı ve Bağımsız Değişkenlerin Genel İstatistikleri.
Cinsiyeti | Ailenin Ekonomik Statüsü | Ailenin Sosyo-kültürel Statüsü | Babanın Eğitim Düzeyi | Annenin Eğitim Durumu | Seksi Çekici | ||
N | Geçerli | 205 | 205 | 204 | 205 | 204 | 205 |
Kayıp | 0 | 0 | 1 | 0 | 1 | 0 | |
Orta | 1,0000 | 3,0000 | 3,0000 | 3,0000 | 2,0000 | 2,0000 | |
Tipik değer | 1,00 | 3,00 | 3,00 | 2,00 | 2,00 | 2,00 | |
En az | 1,00 | ,00 | 1,00 | 1,00 | ,00 | ,00 | |
En fazla | 2,00 | 5,00 | 5,00 | 6,00 | 6,00 | 5,00 |
Sahaya çıkılarak toplamda 205 kişiyle anket görüşmesi yapılmıştır. Katılımcılara sorulan sorulardan; cinsiyeti, ailesinin ekonomik statüsü, ailesinin sosyo-kültürel statüsü, babasının eğitim düzeyi, seksi çekicilik, annesinin eğitim durumu gibi soruların cevapları SPSS’de veri haline getirilmiştir. Ailesinin sosyo kültürel statüsünü 1 kişi ve annesinin eğitim durumunu da 1 kişi cevaplamamıştır. Diğer değişkenlerde hiçbir kayıp yaşanmamıştır.
4.1.KATILIMCILARIN CİNSİYETE GÖRE DAĞILIMI
Sosyolojik araştırmaların vazgeçilmez olan değişkenlerinden biri cinsiyet faktörüdür. Geçmişten günümüze hemen her toplumsal ortamda bir ölçüde de olsa gözlemlenebilen en büyük toplumsal eşitsizlik kaynağı cinsiyet faktörüdür. Bir başka ifadeyle toplumsal cinsiyet temelli eşitsizliklere, geleneksel ya da gelişmiş olsun hemen her toplumda rastlamak mümkündür (Arslan, 2015-c; 2015-d). Bu durum cinsiyetçilik olarak tanımlanır. Sosyolojik olarak bakıldığında cinsiyetçilik , ‘‘bir cinsiyete üstünlük atfeden, feminin ya da maskülin toplumsal cinsiyet rol ve davranışları temelinde ayrımcılık yapan inançlar sistemidir’’ (Arslan, 2013-a; 198).
Evliliğe atfedilen değer erkek ve kadına göre farklı olmakta ve evlilikte hangi unsurlara önem verildiği ve ya verilmediği ve karşı taraftan beklentiler arasında farklar olabilmektedir.
Tablo 2. Katılımcıların Cinsiyete Göre Dağılımı.
Frekans | Yüzde | Geçerli Yüzde | Kümülatif Yüzde | ||
Geçerli | Kadın | 124 | 60,5 | 60,5 | 60,5 |
Erkek | 81 | 39,5 | 39,5 | 100,0 | |
Toplam | 205 | 100,0 | 100,0 |
Grafik 1. Katılımcıların Cinsiyete Göre Dağılımı.
Anket katılanların 124’ü kadın, 81’i erkektir. Yüzde karşılığı olarak katılımcıların 60.5’inkadın 39.5 erkekten oluşmaktadır. Cinsiyet bağlamında katılımcılar arasında %21 oranında fark vardır.
4.2.AİLENİN EKONOMİK STATÜSÜ
Ekonomik durum dünyanın her yerinde evliliklerdeki sorunlar listesinin başında yer buluyor. Özellikle öğrenci konumundaki insanlar öğrenim gördüklerinden dolayı çoğunluk oluşturan bir kısmı ailesinden gelen parayla geçimini sağlamaktadır. Türk toplumu dayanışmacı bir toplum olduğundan dolayı, gelenek ve göreneklerinin hayla sürdürüldüğü de göz önünde bulundurulduğunda evlilik söz konusu olduğu zaman ailenin ekonomik düzeyi daha çok önem arz etmektedir. Araştırmamızda katılımcılara ailelerinin ekonomik statüsü sorulmuş ve alınan cevaplar veri analizine dönüştürülerek tablo 3 ve grafik 2’de belirtilmiştir.
Frekans | Yüzde | Geçerli Yüzde | Kümülatif Yüzde | ||
Geçerli | ,00 | 1 | ,5 | ,5 | ,5 |
Üst | 5 | 2,4 | 2,4 | 2,9 | |
Orta üst | 36 | 17,6 | 17,6 | 20,5 | |
Orta | 136 | 66,3 | 66,3 | 86,8 | |
Orta alt | 25 | 12,2 | 12,2 | 99,0 | |
Alt | 2 | 1,0 | 1,0 | 100,0 | |
Toplam | 205 | 100,0 | 100,0 |
Grafik2. Ailenin Ekonomik Statüsü.
Tablo 3’te görüldüğü gibi katılımcılardan bir kişi soruyu cevaplamamıştır. Ailesinin ekonomik statüsünü üst düzeyde olduğunu söyleyen 5 kişi, ortanın üstünde olduğunu söyleyen 36 kişi, orta olduğunu söyleyen 136 kişi, ortanın altında olduğunu söyleyen 25 kişi ve son olarak alt düzeyde olduğunu söyleyen 2 kişi olmak üzere toplamda 204 kişi bulunmaktadır.
4.3. AİLENİN SOSYO-KÜLTÜREL STATÜSÜ
Kültür toplum tarafından kabul edilebilen ve insan davranışlarını standartlar kümesi olarak tarif edilebilir. İnsanların yeme içme, arkadaşlık, barınma, kendini koruma tarzları, hatta cinsel doyum biçimleri bile kültürleriyle ilgilidir. Aynı toplumda olsak bile farklı kültürel değer ve normlara sahip olabiliriz, her birey bir kültüre doğar ve bu kültürü ilk olarak ailesinde, çevresinde öğrenmeye başlar. Her bireyin sahip olduğu kültürel değerler anne ve babalarından farklıdır kültür sürekli değişmekte ve gelişmekte olan bir olgudur ama bu ailemizin kültürel değer ve normlarından tamamen bağımsız olmamı ve bundan etkilenmemiz anlamına gelmez. Ailemizin çevremizin ve toplumumuzun kültürel yaklaşımı önemli ölçüde bizlere etki göstermektedir. Yapılan çalışmamızda katılımcıların Ailelerinin sosyo-kültürel statüsünü nasıl tanımlandıkları sorulmuş ve cevaplar veri analizine dönüştürülmüştür.
Tablo 4. Ailenin Sosyo-Kültürel Statüsü.
Frekans | Yüzde | Geçerli Yüzde | Kümülatif Yüzde | ||
Geçerli | Üst | 11 | 5,4 | 5,4 | 5,4 |
Orta üst | 51 | 24,9 | 25,0 | 30,4 | |
Orta | 124 | 60,5 | 60,8 | 91,2 | |
Orta alt | 17 | 8,3 | 8,3 | 99,5 | |
Alt | 1 | ,5 | ,5 | 100,0 | |
Toplam | 204 | 99,5 | 100,0 | ||
Kayıp | Sistem | 1 | ,5 | ||
Toplam | 205 | 100,0 |
Grafik3. Ailenin Sosyo-Kültürel Statüsü.
Katılımcılardan ailelerinin sosyo-kültürel statüsünü üst düzeyde tanımlayan 11 (%5.4) kişi, ortanın üstü olarak tanımlayan 51 (%24.9) kişi, orta düzeyde olarak tanımlayan 124 (%60.5) kişi, ortanın altı olarak tanımlayan 17 (%8.3) kişi, alt düzeyde olarak tanımlayan 1(%5) kişi olmak üzere toplamda 205 kişi bu soruya yanıt vermiştir.
4.4. BABANIN EĞİTİM DÜZEYİ
Herkes bir kültüre doğar ve öğrenmeye ilk olarak ailede başlar küçük yaşlardan evleneceğimiz kadın ve erkek profilleri kafamızda oluşturulmaya başlar kültürümüz bizim aşık olma biçimimizi bile belirler fakat eğitim düzeyi yükseldikçe kültürün birey üzerindeki etkisi azalır. Toplumumuz ataerkil ve dayanışmacı bir toplum. evlilik kurumunun içerisine girildiğinde ailenin birey üzerindeki etkisi olabildiğince yüksektir hem sosyo-kültürel hem de ekonomik anlamda ailenin evlenen yeni çift üzerinde etkisi yüksektir, özellikle babanın ekonomik desteği önemli ölçüde belirgindir. Eğitim düzeyi yüksek oldukça iş ve çalışma koşulları daha iyi bir durumda olur bu bağlamda babanın eğitim düzeyi konu itibari ile analiz edilmiştir.
Grafik4. Babanın Eğitim Düzeyi.
Anketimize katılanların babalarının eğitim düzeyine bakacak olursak tablo 5’te de gördüğümüz gibi ilk okul mezunu olmayan 20 (%9.8) kişi, ilkokul mezunu 70 (%34.1) kişi, ortaokul mezunu 33 (%16.1) kişi, lise mezunu 58 (%28.33) kişi, üniversite mezunu olan 21 (%10.2) kişi, yüksek lisans ve ya doktora mezunu olanların ise 3 (%1.5) kişi olduğunu görüyoruz. Katılımcılarının çoğunun babalarının %34.1’nin ilk okul mezunu olduğu, çok azının babasının ise %1.5 oranında yüksek lisans ve doktora mezunu olduğu görülmektedir. Tüm katılımcılar soruyu cevaplamış ve hiçbir kayıp yaşanmamıştır.
4.5. ANNENİN EĞİTİM DÜZEYİ
Toplumun geneline baktığımız zaman, toplumsal cinsiyet bağlamında ev içi is bölümü dağılımında babanın çalışıp eve ekmek getirdiğini annenin ise çocuklardan sorumlu olduğunu açıkça görebiliriz. Çocukların kazandığı ahlaki ilkede, insani özelliklerinde ve geleceğe ilişkin planlamalarında annenin rolü bu bağlamda çok önemlidir. Eğitimimizi nasıl ve nerde alacağımız, hangi mesleği seçeceğimizde babanın etkisi kadar annenin etkisi de çok önemli ölçüde etken belirtiler göstermektedir. Bireylerin eğitim seviyeleri yükseldikçe farkındalığı bir o kadar yüksek ve olaylara bakış açısı bir o kadar rasyonel olur.İster çocukların yetiştirilmesi isterse de evlilik kurumuna dahil olma aşaması ve sonrası olsun annenin etkisi sürekli devam etmektedir bu bakımdan annenin eğitim düzeyi konu itibari ile önemli görülmüş ve katılımcılara babalarının sorulduğu gibi annelerinin de eğitim düzeyleri sorulmuştur ve toplanan veriler analiz edilmiştir.
Tablo 6. Annenin Eğitim Durumu.
Frekans | Yüzde | Geçerli Yüzde | Kümülatif Yüzde | ||
Geçerli | ,00 | 2 | 1,0 | 1,0 | 1,0 |
İlkokul mezunu değil | 59 | 28,8 | 28,9 | 29,9 | |
İlkokul | 72 | 35,1 | 35,3 | 65,2 | |
Ortaokul | 24 | 11,7 | 11,8 | 77,0 | |
Lise | 31 | 15,1 | 15,2 | 92,2 | |
Üniversite | 13 | 6,3 | 6,4 | 98,5 | |
Yüksek Lisans ve Doktora | 3 | 1,5 | 1,5 | 100,0 | |
Toplam | 204 | 99,5 | 100,0 | ||
Kayıp | Sistem | 1 | ,5 | ||
Toplam | 205 | 100,0 |
Grafik5. Annenin Eğitim Düzeyi.
Mersin Üniversitesi öğrencilerinin annelerinin eğitim düzeyine bakacak olursak tablo 6’ta ve Grafik 5’te görüldüğü gibi 1 kişi soruyu cevaplamamış ve kayıp yaşanmıştır, ilk okul mezunu olmayan 59 (%28.8), ilkokul mezunu 72 (%35.1) kişi, ortaokul mezunu 24 (% 11.7) kişi, lise mezunu 31 (%15.1) kişi, üniversite mezunu 13 (%6.3) kişi, yüksek lisans ve ya doktora mezunu ise 3 (%1.5) kişi vardır. Katılımcıların çoğunun annesinin eğitim durumuna bakacak olursak %35.1 oranında 72 kişinin ilk okul mezunu olduğunu, en azınlığı oluşturan kısmının ise %1.5 oranında yani 3 kişinin yüksek lisans ve ya doktora mezunu olduğu sonucuna varılmıştır.
4.6. EVLİLİKTE SEKSİ ÇEKİCİLİK DÜZEYİNİN ETKİSİ
Eş ilişkisi, evlilik kurumu içinde sosyal, ekonomik, kültürel etkileşimlerle birlikte cinselliğin yaşanması ile de karakterizedir. Fiziksel çekicilik, etkileyicilik olumlu ve olumsuz tutumlar, evlenme yaşı, çocuklar, sosyoekonomik durum, ortak amaç, ilgi alanları ve cinsel yaşam gibi evlilikte mutluluğu belirleyen faktörler uzun yıllardır araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Bu etkenlerin en önemlilerinden de cinsellik oluşturmaktadır. Bu bağlamda Mersin üniversitesi öğrencilerinin eş adaylarında cinsel çekiciliğe ne kadar önem verip vermediği araştırılmış ve SPSS’de veri haline getirilmiştir.
Tablo 7. Annenin Eğitim Durumu.
Frekans | Yüzde | Geçerli Yüzde | Kümülatif Yüzde | ||
Geçerli | ,00 | 2 | 1,0 | 1,0 | 1,0 |
Çok önemli | 26 | 12,7 | 12,7 | 13,7 | |
Önemli | 102 | 49,8 | 49,8 | 63,4 | |
Fikrim yok | 27 | 13,2 | 13,2 | 76,6 | |
Önemli değil | 39 | 19,0 | 19,0 | 95,6 | |
Hiç önemli değil | 9 | 4,4 | 4,4 | 100,0 | |
Toplam | 205 | 100,0 | 100,0 |
Grafik6. Seksi çekicilik düzeyi.
Mersin Üniversitesi öğrencilerinin evlilikte partnerinin seksi çekici olup olmadığına verdiği önemi araştıracak olursak tablo 7’de gördüğümüz gibi 205 katılımcının %12.7’si yani 26 kişi evleneceği kişinin seksi çekici olmasının çok önemli olduğunu vurgulamıştır. Evleneceği kişinin seksi çekici olmasına önem veren kişiler en çoğunluk olmakta, 49.8 oranında 102 katılımcıdan oluşmaktadır. Bu soruya fikrim yok cevabını veren %13.2 oranında 27 kişi var. Evleneceği kişinin seksi çekici olmasının önemli olmadığını söyleyen katılımcıların %19’unu oluşturan 39 kişi vardır. Evleneceği kişinin seksi çekici olmadığını söyleyen en azınlığı oluşturan %4.4 oranında ise 9 kişi soruya yanıt vermeyen ise 2 kişi olmuştur.
5. ÇAPRAZ TABLOLAR
5.1. KATILIMCILARIN CİNSİYETE GÖRE DAĞILIMI
İnsanlar doğumu ile beraber farklı biyolojik özellikleri de beraberinde getirirler. Bu farklı özellikler ise kişilerin karşı cinslerinde aradıkları özellikleri de farklı kılmaktadır. Kişilerin cinsel çekiciliğe atfettikleri önem de cinsler arasında farklı derecede önemli etken olabilmektedir.
Biz toplum bilimciler açısından cinsiyet değişkeni önemli bir belirleyicidir. Bu çalışmada da eş seçiminde cinsiyet değişkeni önemli bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla bağımlı değişkenimiz olan seksi çekicilik ve bağımsız değişkenlerimizden biri olan cinsiyet arasındaki ilişki ele alınmıştır.
Tablo 8. Katılımcıların Cinsiyete Göre Dağılımı
Cinsiyet | Total | ||||
Kadın | Erkek | ||||
Seksi Çekicilik | Cevap yok | Count | 0 | 2 | 2 |
% within seksi çekici | 0,0% | 100,0% | 100,0% | ||
% within cinsiyeti | 0,0% | 2,5% | 1,0% | ||
Çok önemli | Count | 11 | 15 | 26 | |
% within seksi çekici | 42,3% | 57,7% | 100,0% | ||
% within cinsiyeti | 8,9% | 18,5% | 12,7% | ||
Önemli | Count | 58 | 44 | 102 | |
% within seksi çekici | 56,9% | 43,1% | 100,0% | ||
% within cinsiyeti | 46,8% | 54,3% | 49,8% | ||
Fikrim yok | Count | 20 | 7 | 27 | |
% within seksi çekici | 74,1% | 25,9% | 100,0% | ||
% within cinsiyeti | 16,1% | 8,6% | 13,2% | ||
Önemli değil | Count | 27 | 12 | 39 | |
% within seksi çekici | 69,2% | 30,8% | 100,0% | ||
% within cinsiyeti | 21,8% | 14,8% | 19,0% | ||
Hiç önemli değil | Count | 8 | 1 | 9 | |
% within seksi çekici | 88,9% | 11,1% | 100,0% | ||
% within cinsiyeti | 6,5% | 1,2% | 4,4% | ||
Total | Count | 124 | 81 | 205 | |
% within seksi çekici | 60,5% | 39,5% | 100,0% | ||
% within cinsiyeti | 100,0% | 100,0% | 100,0% |
Tablo 8. Katılımcıların Cinsiyete Göre Dağılımı.
Tablo 8’e göre cinsel çekicilik sorusuna toplam 205 kişi içerisinden 2 katılımcı cevap vermemiştir ve bu iki kişi de erkektir. 205 katılımcının %60,5’i (124) kadın, 39,5’i (81) erkektir. Bu tabloya göre eş seçiminde cinsel çekiciliği “çok önemli”bulanların sayısı 26’dır. Bu 26 katılımcının 11’i kadın, 15’i erkektir. 102 kişi ise cinsel çekiciliği “önemli” olarak görmektedir. Bu 102 kişi içerisinde kadınların oranı %56,9 (58), erkeklerin oranı ise %43,1’dir (44). 205 katılımcı içerisinden “fikrim yok” diyenlerinoranı %13,2’dir (27). Bu 27 kişi içerisindeki kadın oranı %74,1 (20), erkeklerin oranı ise %25,9’dur (7). Toplam 205 katılımcı içerisinden cinsel çekiciliği “önemli değil” diyenlerin oranı %19,0’dır. Bu katılımcılar içerisinde kadın oranı %69,2 (27), erkeklerin oranı ise %30,8’dir (12). Son olarak 205 katılımcı içerisinde hiçbir şekilde cinsel çekiciliğe önem atfetmeyenlerin oranı%4,4’dur (9). Bu 9 katılımcı içerisinde kadınların oranı %88,9 (8), erkeklerin oranı ise %11,1’dir (1).
Tablo 8’de görüldüğü üzere eş seçiminde cinsel çekiciliğe genel anlamda önem verildiği görülmektedir. 205 katılımcı içerisinde eş seçiminde cinsel çekiciliği önemli bulanların oranı %49,8’dir. Bu oran genel katılımcının yarısına tekabül etmektedir. Yani çok rahatlıkla denebilir ki, katılımcıların yaklaşık olarak yarısı cinsel çekiciliği göz önünde tutmaktadır. Dikkat çeken nokta bu 102 katılımcının 58’inin kadın olmasıdır.
Bu tabloya göre bir başka dikkat çeken nokta ise fikrim yok diyenlerin oranıdır. Buradan da anlaşılabileceği üzere 27 kişinin eş seçiminde tek bir özelliğe önem atfetmediği anlaşılmaktadır.
5.2. AİLENİN EKONOMİK STATÜSÜ
Ekonomik gelir insanların hayatta var olmaları, yaşamlarını idame etmeleri açısından vazgeçilmez bir durumdur. Kişilerin gelir düzeyleri hayata bakışa açılarını etkilemekte ve aynı zamanda kişisel tercihlerinde de etkili rol oynamaktadır. Çünkü kişilerin ekonomi ile kurdukları ilişki sosyal yaşamlarını da etkilemektedir. Genel olarak ortanın altı ve alt sınıfta bulunan kişilerin birinci önceliği hayatta kalmak olduğu için eş seçiminde cinsel çekiciliği birinci planda görmemeleri normal bir durumdur. Ekonomi düzeyi arttıkça kişilerin hayattan beklentileri para olmadığı için karşı cinsten beklentileri de farklılaşmaktadır. Bu durum ise yapılan ankette de karşımıza çıkmaktadır.
Tablo 9. Ailenin Ekonomik Statüsü.
Tablo 9’da da görüldüğü üzere toplam 205 kişi içerisinde %66,3’ünün (136) kişinin ailesinin ekonomik statüsü ortadır. %1’inin (2) ailesinin ekonomik statüsü alt, %12,2’sinin (25) ailesinin ekonomik statüsü orta-alt, %17,6’sının (36) ailesinin ekonomik statüsü üst-orta ve %2,4’ünün (5) ailesinin ekonomik statüsü ise üsttür. %0,5’i (1) ise ailesinin ekonomik statüsü sorusuna cevap vermemiştir.
Tablo 9’da görüldüğü üzere 26 kişi içerisinden cinsel çekiciliğe çok önemli diyenlerin içerisinde %9,6’sının (13) ailesinin ekonomik statüsü ortadır. %22,2’sinin (8) ise ailesinin ekonomik statüsü orta-üsttür. 205 katılımcının 102’si cinsel çekiciliğe önem atfetmiştir. Bu 102 kişi içerisinden %43,4’ünün (59) ailesinin ekonomik statüsü ortadır. %55,6’sının (20) ise ailesinin ekonomik statüsü orta-üsttür. Cinsel çekicilik hakkında fikri olmadığını beyan eden 27 kişi içerisinden ise %19,1’inin (26) ailesinin ekonomik statüsü ortadır. Cinsel çekiciliğe önemli değil diyen 39 kişi içerisinden%21,3’ünün (29) ailesinin ekonomik statüsü ise ortadır. Hiç önemli değil diyen 9 kişi içerisinde ise %5,1’inin (7) ailesinin ekonomik statüsü ise ortadır.
Tabloda da görüldüğü üzere kişilerin ailesinin ekonomik statüsü arttıkça cinsel çekiciliğe atfettikleri önem ve derecede artmaktadır.
5.3. AİLENİN SOSYO-KÜLTÜREL STATÜSÜ
Sosyal bilimler içerisinde sosyolojik perspektif ile ele alınmaya çalışılan konuların analizinde bireyin ya da ailenin sosyo-kültürel konumu önemli bir belirleyicidir. Çünkü biz toplum bilimciler bireyin ya da ailenin analizini yaparken onları tarihsel ve toplumsal süreç içerisinden yalıtarak/soyutlayarak ele alamayız. Çünkü birey ya da aile içinde bulunduğu toplumun ve kültürün özellikleri ile biçimlenmiştir. Dolayısıyla sosyo-kültürel değişkeni ele almamak bu çalışma açısından büyük bir eksiklik olabilirdi. Aynı şekilde cinsiyeti, sosyo-kültürel ve ekonomi gibi değişkenleri tek başına alıp cinsel çekicilik ile ilişkisine bakmakta özcü ve indirgemeci bir bilimsel etkinlik olması kaçınılmaz olurdu.
Tablo 10. Ailenin Sosyo-kültürel Statüsü.
Tablo 10’a göre 204 kişi içerisinde 2 kişi bu soruya cevap vermemiştir. 204 kişinin ailesinin %5,4’ü (11) üst, %25’i (51) orta-üst, %60,8’i (124) orta, %8,3’ü (17) orta-alt, %0,5’i (1) ise ailesinin sosyo-kültürel konumunu “alt” olarak tanımlamaktadır. Bu tabloya göre toplam 204 kişi içerisinden cinsel çekiciliğe “çok önemli” diyenlerin %12,7’sinin (26) %23,5’inin (12) ailesinin sosyo-kültürel konumu “orta-üsttür”. Yine bu %12,7’nin %8,1’inin (10) ailesinin sosyo-kültürel konumu da “ortadır”. Seksi çekiciliğe “önemli” diyen 102 kişi içerisinden %50’sinin (62) ailesinin sosyo-kültürel konumu ise “ortadır”. “Fikrim yok” diyen 26 kişi içerisinden %18,5’inin (23) ailesinin sosyo-kültürel konumu “ortadır”. “Önemli değil” diyenlerin 39’unun %16,1’inin (20) ailesinin soyo-kültürel konumu “ortadır”. “Hiç önemli değil” diyenlerin içerisinde ise %5,6’sının (7) ailesinin sosyo-kültürel konumu “ortadır”.
Cinsel çekiciliğe en fazla önem atfeden grup içerisinde 102 kişinin 62’sinin ailesinin sosyo-kültürel konumu ortadır. Böylelikle cinsel çekiciliğe önem atfeden grubun ailesinin sosyo-kültürel konumu arasında anlamlı bir ilişki vardır. Eş seçiminde cinsel çekiciliğe önem vermeyip ailesinin sosyo-kültürel konumu alt olan tek bir katılımcı vardır.
5.4. BABANIN EĞİTİM DÜZEYİ
İnsanların varoluşundan itibaren etrafında olup bitenler hakkında bilgi sahibi olmayı arzulamaktadırlar. Bu arzu hissi insanları bilgi peşinde koşmaya iten sebeplerin başında gelmektedir. Onun içindir ki eğitim kurumları bilgi sahibi ya da olan biten hakkında bilgilenmek adına önemli bir kuruluş olarak karşımıza çıkmaktadır. Kişilerin eğitim düzeyleri de kendi çocuklarının yaşamlarını da şekillendirmesi bağlamında önemli bir noktada bulunmaktadır. Çocukların yaşama şekli, hayata bakış açıları bağlamında ailelerin eğitim seviyeleri/düzeyleri önemli bir duruma gelmektedir.
Tablo 11. Babanın Eğitim Düzeyi.
Tablo 11’e göre 205 katılımcının 2’si bu konuda cevap vermemiştir. 205 katılımcının %34,1’inin (70) babasının eğitim düzeyi ilkokuldur. 205 katılımcının %28,3’ünün (58) babasının eğitim düzeyi lisedir. 205 katılımcının %16,1’inin (33) babasının eğitim düzeyi ortaokuldur. 205 katılımcının %9,8’nin (20) babasının eğitim düzeyi ilkokul bile değilken; %10,2’sinin (21) babasının eğitim düzeyi lisans ve %1,5’nin (3) babasının eğitim düzeyi lisans üstüdür.
Tablo 11’e göre eş seçiminde cinsel çekiciliğe çok önemli diyenlerin 26’sı kendi içerisinde yakın bir dağılım göstermektedir. Eş seçiminde cinsel çekiciliğe önemli diyen 102 kişinin %45,7’sinin (32) babasının eğitim düzeyi ilkokul, %50,0’nın (29) babasının eğitim düzeyi ise lisedir. Bu tabloya göre 205 katılımcı içinde eş seçiminde cinsel çekiciliğe önemli değil diyen 39 kişi içinde babasının eğitim düzeyi ilkokul olan katılımcı oranı 24,3’tür (17). Bu tabloya göre dikkat çeken nokta ise eş seçiminde cinsel çekiciliğe hiç önemli değil diyen 9 kişi içinde babasının eğitim düzeyi lisans ve lisans üstü olan bir katılımcı olmamasıdır.
Dolayısıyla eş seçiminde cinsel çekiciliğe önemli değil diyenlerin babalarının eğitim düzeyi daha düşüktür. Özellikle de hiç önemli değil diyenler içerisinde babanın eğitim düzeyi liseyi geçmemesi bu noktada dikkate değerdir. Genel anlamda bakıldığında cinsel çekicilik ile babanın eğitim düzeyi arasında anlamlı bir ilişki saptanamamıştır.
5.5. ANNENİN EĞİTİM DÜZEYİ
Günümüz modern aile tipi olan çekirdek aile içerisinde, çocukların yetiştirilme biçimleri içersinde annenin/anneliğin rolü önemlidir. Çünkü ataerkil bir toplum içerisinde yaşadığımız için toplumsal olarak atfedilen annelik rolünün önemli bir özelliği de çocukların yetiştirilmesinde bulunduğu konumdur. Bu özelliklerden yola çıkılarak elde edilecek sonuç olarak ise annenin eğitim düzeyi ne kadar iyi olursa çocuklarını yetiştirme, bilinç kazandırma, ahlaki ve insani özelliklerini önemli ölçüde yüksek seviyelere çıkarma bağlamında önemli bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun içindir ki babanın eğitim düzeyi ne kadar önemli ise annenin de eğitim düzeyi o kadar önemli bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tablo 12. Annenin Eğitim Düzeyi.
Tablo 12’ye göre 204 katılımcı içerisinden 2 kişi annesinin eğitim düzeyine cevap vermiş olsa da eş seçiminde cinsel çekicilik konusunda cevap vermemiştir. Eş seçiminde cinsel çekicilik sorusuna cevap veren kişiler içinde annesinin eğitim düzeyi ilkokul olmadığı oran 28,9’dur (59). Yine bu kategori içinde annesinin eğitim düzeyi ilkokul olduğu oran %35,3 (72); ortaokul olduğu oran %11,8 (24); lise olduğu oranı %15,2 (31); lisan oranı %6,4 (13) ve son olarak lisan üstü oran %1,5 (3).
Tüm bu veriler içinde eş seçiminde cinsel çekiciliğe önemli diyen katılımcı oranı %49,5’dir (101). Bu veriler içerisinde cinsel çekiciliğe önemli diyenlerin 33’nün annesinin eğitim düzeyi ilkokuldur. Bir başka çarpıcı nokta ise bu 101 kişi içinden 30 katılımcının annesinin eğitim düzeyi ilkokul düzeyi altındadır.
Tablo 12’ye bakıldığında dikkat çeken bir başka nokta, eş seçiminde cinsel çekiciliğe hiç önem atfetmeyenlerin annesinin eğitim düzeyi en çok (5) ilkokul düzeyinde bile değilken; en yüksek eğitim düzeyi ortaokuldur (1). Yani cinsel çekiciliğe hiçbir şekilde önem atfetmeyenlerin aynı zamanda annelerinin eğitim düzeyinin de düşük olduğunu görüyoruz. Mikro çerçevede bakıldığında negatif yönde doğrusal bir ilişki vardır. Cinsel çekiciliği çok önemli bulan katılımcılar içinde annesinin eğitim düzeyinin hem pozitif yönde hem de negatif yönde de seyrettiğini görmekteyiz.
Son olarak cinsel çekiciliğe önemli diyen katılımcıların annelerinin eğitim düzeyi ilkokul ve ilkokul altı olacak şekilde kümelendiğini görmek mümkündür.
Evlilik, toplumun oluşmasında bir temel görevi gören aile kurumunun oluşması adına gerçekleştirilen geleneksel ve hukuksal bir sözleşme niteliğindedir. Bu özelliği bağlamında toplumun sürekliliğin sağlanması, bu sözleşmenin hangi koşullarda yapıldığı ile doğrudan ilişkili görülmektedir. Kültürün aktarılması, biyolojik ve ekonomik üretimin sağlanması gibi işlevleri içinde barındıran aile kurumunun devamlılığını sağlayacak sözleşme olan evliliğin ilk aşaması bireylerin birbirlerini eş olarak seçmeleri olarak görülebilir. Bir yola başlarken atılan ilk adım her zaman önem arz etmektedir ve bu yüzden eş seçimi konusu, evliliklerin sağlıklı bir şekilde yürümesi ve dolayısıyla aile kurumunun sağlam bir şekilde toplumun inşasına katkıda bulunması çerçevesinde aynı öneme sahiptir.
İnsanların bir arada yaşamak koşulu ile doğaya karşı savaşımlarını kazanabilecekleri gerçeği, toplumun temel yapı taşı olan aile kurumunun oluşumunda etkili olan faktörleri önemli hale getirmektedir. Bu bağlamda, aile kurumunun oluşumunun zeminini oluşturan evlilik müessesesinin incelenmesi gerekmektedir. Bu araştırma kapsamında evlilik kurumunun incelenmesi, gençlerin eş seçimlerinde verdikleri kararda cinsel çekiciliğin önemi özelinde gerçekleştirilmiştir. Eş seçiminde cinsel çekiciliğin bir etken olduğu kabul edilmekle birlikte bu etkinin yalnızca kişisel tercihler çerçevesinde oluştuğunu söylemek ise doğru olmayacaktır.
Mersin Üniversitesi öğrencilerinin eş seçimlerinde cinsel çekicilik değişkeninin belirleyiciliğinin incelendiği bu çalışmada, bu değişkene etki eden faktörler de göz önünde bulundurulup araştırılmıştır. Toplum bilimine konu olan araştırmalarda hesaba katılan en önemli değişkenin cinsiyet olduğu kabul edilmektedir. Zira cinsiyet, toplumsal bağlamda kullanıldığı tanımıyla; kadın ile erkek arasındaki kültürel ve sosyal farklılıkları belirleyen bir değişken niteliğindedir. (Dökmen, 2006: 3) Bu açıdan araştırmamızın konusu olan eş seçiminde cinsel çekicilik değişkeninin etkisi, cinsiyetler arasında yarattığı farklı etkiler bağlamında incelenmiştir. 124’ü kadın ve 81’i erkek olan 205 öğrenci ile yapılan görüşmelerde, eş seçiminde cinsel çekiciliğin bir etken olduğunu düşünenlerin oranı %49,8 olarak hesaplanmıştır. Araştırma evreninin yarısına tekabül eden bu oran, gençlerin eş seçimlerinde cinsel çekiciliğe genel anlamda önem verdiğini ortaya çıkarır niteliktedir. Burada dikkat çeken bir nokta ise evrenin yarısını oluşturan 102 öğrencinin 58’inin kadın olmasıdır. Burada kadınların güzellik/yakışıklılık olgusuna daha çok önem verdiği sonucunu çıkarabilmemiz mümkün gözükmektedir. Araştırma verileri çerçevesinde elde edilen bir sonuç da 27 kişinin eş seçiminde cinsel çekicilik değişkenini önemli bulmaması ile birlikte eş seçiminde tek bir özelliğe önem atfetmedikleridir.
Aile kurumu, toplumu oluşturan yapıların en temel birimi olmasının yanı sıra, aynı zamanda toplumun temel ekonomik birimlerindendir. İnsanlar, yaşamlarını sürdürebilmek adına var olan kapitalist sistem içerisinde kendilerini piyasada bir yer edinmek durumundadırlar. Bu yer edinme eylemi, bireysel olarak başlasa da bir süre sonra ittifaklar yoluyla daha kalabalık bir yapıda kendini göstermektedir. Mevcut sistem içinde varlığımızı sürdürebilmemiz, ekonomik olarak güçlü olup olmamamızla ilişkili hale gelmektedir. Bu problemi ortadan kaldırdığımız zaman ise daha farklı eğilimler göstermeye başlarız. Dolayısıyla araştırma kapsamında görüşülen gençlerin ailelerinin ekonomik statüsünün eş seçimlerinde ne derece rol oynadığı incelenmiştir. Alanda elde edilen veriler doğrultusunda, ailelerinin ekonomik statüsünü orta ve ortanın altı olarak belirten görüşmecilerin, eş seçiminde cinsel çekiciliğe birinci planda görmedikleri ortaya çıkarılmıştır. Bunun temel sebebi, ekonomik olarak bir savaşım içinde olan ailelerin yetiştirdiği gençlerin öncelikle sahip oldukları bu probleme odaklanmalarıdır. Ekonomik düzey arttıkça kişilerin hayattan beklentileri para olmadığı için karşı cinsten beklentileri de farklılaşmaktadır. Araştırma verilerinin incelenmesi sonucunda görüşmecilerin ailelerinin ekonomik statüsünün artması, eş seçiminde cinsel çekiciliğe verdikleri önemi artırmaktadır.
Bireylerin tercihleri, cinsiyet ve ekonomik statü gibi özellikleri ile belirlendiği kadar içinde bulundukları çevrenin sosyo-kültürel düzeyi ile de belirlenmektedir. Özellikle sosyal bilimlerin ele aldığı konularda bu etkenin göz önünde bulundurulması oldukça önemlidir. Gençlerin eş seçimlerinde cinsel çekicilik değişkeninin etkisinin incelendiği bu çalışmada, bu değişkeni önemli gören 102 görüşmeciden 62’sinin ailelerinin sosyo-kültürel düzeylerini orta olarak nitelendirdiğini görmekteyiz. Dolayısıyla eş seçiminde cinsel çekiciliği önemli bir etken olarak gören grubun ailelerinin sosyo-kültürel konumları ile bu değişken arasında anlamlı bir ilişki olduğunu görmekteyiz. Ekonomik ya da sosyal olarak yeterli bir yaşam standardına ulaşmış olan her bireyin, yaptıkları seçimlerde sosyal ve ekonomik koşullarından ziyade kişisel tercihlerinin de ön planda olduğu anlaşılmaktadır.
İnsan uygarlığı, bireylerin etraflarında olup biten olayları bilme arzuları temelinde şekillenmiştir. Edinilen bilgiler zaman içerisinde bir birikim yaratıp nesilden nesile aktarılarak kültürleri oluşturmuştur. Bireylerin tek başlarına çabalarıyla edindikleri bilgileri belirli bir disipline sokarak işlemesi ve gelecek kuşaklara aktarmaları ise eğitim kurumları ile mümkün hale gelebilmektedir. Eğitim düzeyi yüksek bir toplum, kendini devam ettirebilme açısından daha önde bir konuma sahip olacaktır. Bunun için de toplumu oluşturan bireylerin yetiştiği aile kurumu, eğitimin ilk durağı olarak önemli bir yerdedir. Aileyi oluşturan eşler, edindikleri eğitim düzeyinin sınırlılıkları içinde çocuklarını yetiştirebileceklerinden, bu ailelerde yetişen çocuklar toplumsal hayata atıldıklarında bu edinimler ile belirli seviyelere gelebilmektedirler ve birçok konuda yaptıkları tercihler de bu edinimler çerçevesinde gerçekleşmektedir. Alan çalışmalarında elde edilen veriler doğrultusunda görüşmecilerin babalarının eğitim düzeyleri ile eş seçiminde cinsel çekicilik değişkeninin etkisi arasında anlamlı bir ilişki saptanamamakla birlikte, eş seçiminde cinsel çekiciliği hiç önemli bulmayan gençler arasında babasının eğitim düzeyi lisans ve lisans üstü olan katılımcıya rastlanmamıştır. Babaların daha çok kamusal alanda olup aile içinde çocuklarla ilgilenme görevinin genellikle annede olduğu geleneksel Türk ailelerinde, annelerin eğitim düzeylerinin daha önemli olabileceği varsayılmıştır. Nitekim cinsel çekiciliğe hiçbir şekilde önem vermeyen katılımcıların annelerinin eğitim düzeylerinin düşük olduğu saptanmıştır. Ancak eş seçiminde cinsel çekiciliği önemli bulan katılımcılar arasında da annelerinin eğitim düzeylerinin ilkokul ve ilkokul altı olduğu görülmektedir. Bu durumda bu değişkenler arasındaki ilişkinin hem pozitif hem de negatif yönde seyrettiği saptanmaktadır. Geleneksel toplumlarda eğitim sürecinin ilk başladığı yerin aile kurumu olmasına karşın, toplumsal hayatta değişen iş bölümleri aracılığıyla bu sürecin kamu kuruluşlarınca yürütülmeye başlanması (Canatan-Yıldırım, 2009: 108-109), eş seçimi konusundaki tercihler ile ailelerin eğitim düzeyleri arasındaki kısmi ilişkisizliği de açıklar nitelikte bir gerçekliktir.
Toplumu oluşturan bireylerin bu yapının devamının sağlanması için oluşturduğu aile kurumu, evlilik yoluyla resmiyet kazanarak toplumsal düzenin tesis edilmesinde büyük rol oynamaktadır. Bu bağlamda evlilik müessesesinin ilk adımı olan eş seçiminin, hangi değişkenler çerçevesinde şekillendiğini araştırmak, biz sosyal bilimcilerin görevi olmaktadır. Tarihsel süreçte sürekli değişen toplumsal yapı, norm ve değerlerimizin farklılaşması sonucu son durumuna gelmiştir ve değişmeye de devam edecektir. Aile kurma pratikleri, kültürden kültüre farklılık göstermekle beraber aynı toplum içerisinde bile zamanla değişime tabi olmaktadır. Eskiden aile büyükleri aracılığıyla verilen evlilik kararları, artık kişisel tercihlere göre şekillenmektedir. Bu yüzden bu tercihlerin hangi değişkenlerden etkilendiğini bulmak da toplum bilimin ilgilendiği bir iştir. Mersin Üniversitesi öğrencileri ile yapılan anket çalışmaları sonucunda ortaya çıkan bu çalışmada, gençlerin eş seçimlerinde cinsel çekicilik değişkeninin anlamlı bir oranda etkili olduğu saptanmıştır.
KAYNAKÇA
- Arslan, D.A. (vd.) (2015-c). Çok Partili Dönem Türk Siyasi Tarihinde Bitlis Milletvekilleri. AkademikBakış, İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız-Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası Sosyal Bilimler E-Dergisi, 47, 71-97.
- Arslan, D.A. (vd.) (2015-d). Çok Partili Dönem Türk Siyasal Hayatında Antalya Milletvekilleri.EurasianAcademy of Sciences, SocialSciencesJournal, 2015-3, 33-62.
- Arslan, D. A. (2013-a). Sosyoloji: Günlük Yaşamın Mimarisini Keşfetmek. Ankara: Nobel Yayınevi.
- Arslan,D. A. (2019). Bilim ve Yöntem. Mersin: Mer-Ak Yayınları.
- Arslan,D. A. (2018). Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntem ve Teknikleri. Ankara: Paradigma Akademi.
- Arslan, D. A. (2016). Sosyoloji Günlük Yaşamı Anlamak. İstanbul: Paradigma Akademi.
- Aydın H. Cinsellik ve Cinsel İşlev. (Derleyenler) Köroğlu, E., Güleç. C., Psikiyatri Temel Kitabı, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 1998; 605-607.
- Bates, D. G. (2013). 21. Yüzyılda Kültürel Antropoloji (İnsanın Doğadaki Yeri). İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
- Canatan, K. ve Yıldırım, E. (2009). Aile Sosyolojisi. İstanbul: Açılım Kitap.
- Dökmen, Z. Y. (2006). Toplumsal Cinsiyet ‘Sosyal Psikolojik Açıklamalar’. Ankara: Sistem Yayıncılık.
- Doğan, İ. (2009). Dünden Bugüne Türk Ailesi, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi.
- Gülsün, M., Ak, M. &Bozkurt, A. “Psikiyatrik Açıdan Cinsellik-MarriageandSexualityFrom a Psychiatric Point of View”. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-CurrentApproachesInPsychiatry. 1, (2009), 68-79.
- Koptagelİlal G. Aile Tedavisi ve Evlilik Tedavisi. (ED. ) Köroğlu, E. Güleç, C., Psikiyatri Temel Kitabı, Cilt 2, 892-894 Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 1998.
- Pınar Ezgi Burç. Evlilik ve Aile Olguları Üzerinden Gündelik Hayata Sosyo-Kültürel bir Bakış, 23.01.2018.
- Wells, C. (1994). Sosyal Antropoloji Açısından İnsan ve Dünyası, (Çev.), Bozkurt Güvenç, İstanbul: Remzi Kitapevi Yayınları.
Yazar: Halil Halilov | Mersin Üniversitesi