Feminizmin kurucusu, Marry Wollenstonecraft olarak görülmektedir. Yazdığı A Vindication of the Rights of Woman makalesiyle ünlenmiştir. Birinci dalga feminizmin başlangıcı olarak görülmektedir. Feminizm, kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olması gerektiğini savunur. Dört dalgada incelmek mümkündür. Birinci dalga feminizmde oy hakkı, eğitim hakkı öne çıkmaktadır. İkinci dalga feminizm ise kamusal alana odaklanır. Üçüncü dalga feminizm farklı kadınlıkların olduğunu, her kadının farklı feminizmlere sahip olabileceğini söyler. Queer Theory ise bu akımların devamdır. Cinsiyetlerin yıkılması gereken sosyal inşalar olduğunu iddia etmektedir.
Feminizm, içinde kadınların özgürleşmesi, baskı altında tutulmalarının engellenmesi, haklarını meşrulaştırılması, kamusal veya özel alandaki eylemlerinde ve faaliyetlerinde ve eşit haklara sahip olma durumunu kapsayan bir yaklaşımdır (Taş,2016).
Dünya’da özellikle Batı’da Feminizm “normun erkek olduğu kabul edilen ataerkil toplumlarca kadının dışlanışını, aşağılanışını, ezilişini, sömürülüşünü ve kendine yabancılaştırılmasını sergileyen, inceleyen, değişim isteyen ya da en azından bu olgulara ilişkin söylemlerin ve tavırların bilincinde olan bir yaklaşım” olarak tanımlanmaktadır (Atan,2015).
Başlıklar
Feminizm Nasıl Ortaya Çıktı?
Feminizm kadınların oy kullanmak, eşit eğitim hakkı ve çocukları üzerinde söz hakkı sahibi olmak istemeleriyle ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan bu birinci dalga feminizm oy hakkına odaklanmaktaydı. Elit tabakaya ait ve beyaz bir feminizmdir. Afrika kökenli kadınların hakları için savaşılmamıştır. Elit kadınlar arasında başlayan bu akıma işçi sınıfı da dahil olmaya başlamış ve kadınlar oy hakları için mücadele vermişlerdir. O dönemlerde çocuklar erkeğe ait olarak görüldüğünden dolayı, kadınların çocukları üzerinde hiçbir hakkı bulunmamaktaydı. Kadınlar istedikleri eğitimi alamamaktaydı. Oy hakkının yanında bu sorunları çözmek için de çabalamışlardır.
Feminizm Nerede Ortaya Çıktı?
Feminizm, İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Öncüleri kadınların da oy hakkına sahip olması gerektiğini söyleyen süfrajetlerdir. Yapılan eylemler sonucunda istenilen oy hakkına ulaşılmıştır. Bu süreçte çeşitli feminizm türleri ortaya çıkmıştır. Radikal feminizm, Toplumda ataerkilliğin önemi üzerine bina edilen radikal feminizm dünya Savaşı’ndan sonraki dönemde ortaya çıkmıştır. Simone de Beauvoir The Second Sex adlı eseriyle radikal feminizmin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Radikal feminizm Eva Figes, Germaine Greer gibi ilk feministler tarafından geliştirilmiştir (Binici,2013; Atan,2015). Radikal feministlere göre insanlar arasındaki en temel çatışma biçimi cinsiyet çatışmasıdır. Çünkü kadının ezilmesinin kaynağı cinsiyetin toplumsal olarak kurumsallaşmasıdır. Bu durumun ataerkil toplum yapısının bir sonucu olduğunu da vurgulamaktadırlar (Aktaş,2013; Atan,2015). Marksist Feminizm, proleter kadınların burjuva sınıfındaki kadınlardan daha çok eşitsizliğe uğradığını ifade eder. Marksist feministler kadınlar arasındaki sınıfsal farklılıkların gözden kaçırıldığını dile getirmiştir. Üst sınıf ve ekonomik özgürlüğü olan kadınların bir şekilde haklarını savunabileceklerini ancak alt sınıf çalışan kadınların ve yoksul kadınların çeşitli baskı ve ezilme biçimlerine daha çok maruz kaldıklarını ifade etmektedirler. Onlar kadınların hem iş yerinde düşük ücretle çalıştırıldıklarını hem de eve geldiklerinde işlerinin devam ettiğini ve eşlerine hizmet etmek durumunda kaldıklarını ifade etmektedirler (Atan,2015). Sosyalist feministler ise Marksist feministlerin sınıf ve ekonomi temelli baktığı için kadınları tam olarak temsil edemeyeceklerini iddia ederler. Her alanda cinsiyet eşitliği olması gerektiğini savunurlar. Liberal Feminizm, özgürleştikçe eşitlenmelerin başlayacağını savunur. Liberalizmin siyasi bir doktrin olarak, egemen bireyler üzerindeki iktidarını sınırlandırmak üzere doğduğu gerçeğinden yola çıkılarak, liberal feminizmde de egemen erkeklerin kadınlar üzerindeki iktidarını sona erdirmenin amaçlandığı ileri sürülebilir (Altınbaş, 2006). Ekofeminizm, Siyah Feminizm, İslami Feminizm, Kültürel Feminizm gibi birçok feminizm türleri bulunmaktadır. Bu çeşitlilik her kesimden kadının kendini ifade edebilmesi için son derece önemlidir.
Feminizm Ne Zaman Ortaya Çıktı?
Feminizm, 1800’lerde ortaya çıkmış olmasına rağmen 1900’lü yılların başında kendini göstermeye başlamıştır. Feminizmi dört dalgada incelemek mümkündür. Bunlardan ilki birinci dalga feminizmdir. Birinci dalga feminizmin başlangıcı olarak Marry Wollenstonecraft’ın yayınladığı A Vindication of the Rights of Woman bildirgesi görülür. İngiltere’de başlayıp, Avrupa’ya yayılmıştır. Temel haklar özellikle de oy hakkı için mücadele edilmiştir. Süfrajetler bu dönemin önemli simleri ve öncüleridir.
Birinci dalga feminizm hareketi ile birlikte gerçekleşen yasalar önündeki eşitlik durumunun gerçek eşitliği sağlamadığını savunan bu dönem feministlerine göre kadınlar, yasalarla sağlanmış eşitliğe karşın, erkeklerden farklı pratiklere sahiptirler (Dinçer ve Yirmibeşoğlu, 2020).
İkinci Dalga ise Simon de Beauvoir’ın The Second Sex adlı kitabıyla 1900’lerde başlamıştır. İkinci dalga feminizmde kadınların erkeklere eşit olarak görülmesi, kadınların erkeklerle aynı oranda sosyal hayata ve çalışma yaşamına dahil edilmesi üzerinde durulmuştur. İkinci dalga feminizm kadınlığı sosyal bir inşa olarak görmektedir. Beauvoir’ın meşhur sözü “Kadın doğulmaz kadın olunur.” Bu dönemi özetler niteliktedir. Anneliğe dair yeni bir bakış ortaya çıkmıştır. Annelik içgüdüsel değildir, sonradan öğrenilir.
İkinci dalga feministlere göre toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin nedeni ataerkil sistemdir. Bu sistem nedeniyle kamusal alan-özel alan ayrımını oluşmakta ve var olan toplumsal cinsiyet eşitsizliği pekişmektedir. “Kamusal alan yasaların yapıldığı, politik ilkelerin tartışılarak kararlaştırıldığı, vatandaşların bu sürece katılarak siyasete dâhil oldukları alan olarak tanımlanmakta iken özel alan (aile veya hane içi alan) ise günlük hayatın ihtiyaçlarının karşılandığı alandır” (Ayata, 2011:71 ; Dinçer ve Yirmibeşoğlu, 2020).
Üçüncü dalga feminizm ise 1980’lerde kendini göstermeye başlamıştır. Üçüncü dalga feminizmde her kadının aynı olmadığı farklı kadınlık ve buna bağlı olarak farklı feministliklerin olduğu görüşü üzerinde durulmuştur. Postmodernizmle ortaya çıkmıştır. Latin Feminizm, Siyah Feminizm, İslami Feminizm gibi türler bu dalgada ortaya çıkmıştır. Feminizm, ne kadar çok sesli olursa o kadar kişinin hakkı savunulacağını söyler. 1990’lara da çıkan Queer Theory ise kadın ve erkekten cinsiyetlerinden daha fazla cinsiyet olduğunu söyler. Anaakımlaşmanın karşısındadırlar. Cinsiyetin, kimliğin belirleyicisi olmasına karşı çıkmaktadırlar. Toplumsal cinsiyet bizim ne olduğumuz değil ne yaptığımızdır, performatiftir.
Feminizmin Öncüleri Kimlerdir?
• Marry Wollenstonecraft: Kendisi ilk feministlerden biri olarak bilinmektedir. Yayınladığı Kadın Haklarının Gerçekleştirilmesi makalesiyle günümüzde feminizmin öncü, kurucu ismi olarak görülmektedir.
• Emily Davison: Süfrajetlerden olan Davidson, İngiltere’de kadınların seçme ve seçilme hakkı için kilit isimlerdendir. Oy hakları mücadelesinde 1913 yılında Epcon Derbisi ’nde kendini feda ederek kadınların bu hakka kavuşmasında rol oynamıştır.
• Elizabeth Cady Stanton: Amerika’da oy hakkı için direnen kadınlardandır.
1848’de New York’ta imzalanan Declaration of Sentiments ile birlikte Amerika’da kadın hakları konusunda önemli role sahiptir. 1892-1900 yılları arasında ise National Woman Suffrage Association’da müdürlük görevi yapmıştır.
• Betty Friedan: 1963 yılında yayınladığı The Feminine Mystique isimli yayınladığı, kadının toplumsal rollerini irdelediği kitabı Amaerika’da büyük ses getirdi. Kitapta, “24 saatlik annelik, aşçılık, temizlikçilik işini bırakın, kendiniz olun, bir doktorla evlenmeyi hayal etmek yerine kendiniz doktor olun.” gibi fikirlerini belirtmiştir. 1966 yılında ise National Organisasions For Women adlı örgütü kurdu. Amerika’da NOW’un başkanı olarak, kadınların hükümette daha fazla temsil edilmesi, çocuk bakımı ve kürtaj hakkı için mücadeleler verdi.
• Judith Butler: 1990 da yayınladığı Gender Trouble aldı kitabıyla feminizme yani bir boyut kazandırdı. Queer çalışmaları gündeme geldi. 1990’lı yıllarda feminizmin yeniden gündeme gelmesini sağladı.
Tarihteki İlk Feminist Kimdir?
Tarihin ilk feministi Christine de Pizan olarak görülmektedir. Pizan, Ortaçağ’ın önemli filozoflarından ve yazarlarındandı. Christine de Pizan “Kadınlar Kenti”nde “bayan Akıl”a; “Tanrı’nın yetkinliği”nin, “eksik” bir varlık yaratamayacağını söyletir. Dolayısıyla kadına yüklenen olumsuz nitelemeler aynı zamanda Tanrı’nın yaratma iradesini kusurlu görmek anlamına gelecektir. İlk kez bir kadın, kadın cinsini “Doğa”nın bir parçası olarak vurgular ve Aristoteles’in kadınlar hakkındaki görüşlerini dini bir doktrin haline getiren Orta Çağ kadın imgesini eleştirir (Akkaya Kia, 2015).
Türkiye’nin İlk Feminist Kadını Kimdir?
Türkiye’deki ilk feminist kadın Nezihe Muhiddin’dir. Kadın Halk Fıkrası partisinin kurucusudur. Türkiye’de kadınların seçme ve seçilme hakları için mücadele vermiştir. “Türk modernleşmesinde kadınlara bir yandan Batılılaşma ve modernleşmenin taşıyıcılığı rolü verilmiş, diğer yandan da bu rolün sınırları erkekler tarafından sıkıca çizilmiştir.” (Berktay, 2001:356) Nezihe Muhiddin yaşamı boyunca kadınlığın yükselmesi, haklarını alabilmesi için mücadele vermiş, idealist bir kadındır. Bu uğurda birlik olmayı savunmuş, mücadelesini diğer kadınlarla el ele vererek yürütmüştür. Muhiddin’in kararlı kişiliğiyle tek bir yoldan değil, kurduğu Birlikle, yayımladığı dergiyle, yazdığı kitaplarla, yaptığı açıklamalarla, birçok yoldan sesini duyurduğu görülmektedir. Muhiddin, dönemin koşullarına göre radikal bir feministti, çünkü bu dönemde hem toplumda hem de siyasi çevrelerde, kadın eğitim bile alsa, anne ve eşten başka bir şey olmadığı görüşü hakimdi (Güngördü,2019).
Dönemin önemli feministlerden biri de Ulviye Mevlan’dır. Ulviye Mevlan, feminist söylemi gündeme getiren Osmanlı Müdafaa-ı Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nin kurucusudur. Ayrıca Kadınlar Dünyası Dergisi’ni çıkartmıştır.
Kadın sorununu bilen, bunun çözümlerini araştıran, bu uğurda kadınları harekete geçirmek için dernek kuran Ulviye Mevlan, Türk kadınının bulunduğu kötü durumdan bahsederek “muhitimizin erkekleri, kadınları ’kadın’ değil, bir dişi mahluk olarak tanıyor ve bu zavallı mahluk ailede olduğu gibi erkeklerle beraber bulunmaya mecbur oldukları her yerde trende, vapurda, tramvayda, tiyatroda, 1 okantalarda, ticaret ve sanayi gibi umumi müessesatda, velhasıl her yerde tahkir ve tezyiften kurtulamıyorlar” diyerek kendisinin bu durumu değiştirmek için çalıştığını, hatta tüm vaktini kadının kurtulmasına adadığını belirtirmiştir (Çakır, 1997).
KAYNAKÇA
• AKKAYA KİA, R. (2015). Atina’daki Demokrasiden Orta Çağ’a Kadının Dünyası ve Kadın Filozoflar. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, 1.
• Aktaş, G. (2013). “Feminist Söylemler Bağlamında kadın Kimliği: Erkek Egemen Bir Toplumda Kadın Olmak”. Edebiyat Dergisi/ Journal of Faculty of Letters, Cilt/ Volume 30, sayı/number 1,Haziran/June 2013.
• ALTINBAŞ, D. (2006). FEMİNİST TARTIŞMALARDA LİBERAL FEMİNİZM. Kadın Araştırmaları Dergisi, (9), 21-52.
• Ayata, A. (2011). Siyaset ve katılım. Y. Ecevit & N. Karkıner (Eds.), Toplumsal cinsiyet sosyolojisi (ss. 64-83). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi.
• Berktay, F., (2001). “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Feminizm”. Cumhuriyet’e Devreden Düşünce Mirası: Tanzimat ve Meşrutiyet’in Birikimi içinde, yay. haz. Mehmet Ö. Alkan, 348-61. İletişim Yayınları, İstanbul.
• Binici, Ö. (2013). “Yeni Toplumsal Hareketler ve Feminizm”,
• Çakır, S. (1997). Kadın Tarihinden İki İsim: Ulviye Mevlan, Nezihe Muhittin.
• DİNÇER, F. C. Y., & YİRMİBEŞOĞLU, G. (2020). COVID-19’un ekonomik etkilerinin toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında değerlendirilmesi. Gaziantep University Journal of Social Sciences, 19(COVID-19 Special Issue), 780-792.
• Güngördü, S. E. (2019). Nezihe Muhiddin ve Mefkûresi. Third Sector Social Economic Review, 54(3), 1496-1510.
• Meltem, A. T. A. N. RADİKAL FEMİNİZM:“KİŞİSEL OLAN POLİTİKTİR” SÖYLEMİNDE AİLE. The Journal of Europe-Middle East Social Science Studies, 1(2).
• Taş, G. (2016). FEMİNİZM ÜZERİNE GENEL BİR DEĞERLENDİRME: KAVRAMSAL ANALİZİ, TARİHSEL SÜREÇLERİ VE DÖNÜŞÜMLERİ . Akademik Hassasiyetler , 3 (5) , 0-0 .
• https://www.britannica.com/biography/Betty-Friedan (Ziyaret Tarihi:13.04.2022).
• https://www.britannica.com/biography/Emily-Davison (Ziyaret Tarihi:13.04.2022).
• https://www.britannica.com/biography/Elizabeth-Cady-Stanton (Ziyaret Tarihi:13.04.2022).