Gündelikçi Filminin Feminist Metodolojik İlkeler Bağlamında İncelenmesi

Gündelikçi isimli belgesel filmin feminist metodolojik ilkeleri ne ölçüde yansıttığı değerlendirilmektedir.

Gündelikçi Filminin Feminist Metodolojik İlkeler Bağlamında İncelenmesi
0

Feminist metodoloji, kadın çalışmalarının kuramsal çalışmalarla birlikte bilimsel bir yönteme ihtiyaç duymasından ortaya çıkmıştır. Bilimsel alanın da erkek egemen olması feminist yaklaşımla yapılan bilimsel çalışmalarda erkek egemen sosyal bilim anlayışlarının dışında farklı bir yöntem kullanılmasını gerektirmiştir. Feminist araştırmanın metodolojik ilkeleri ile Gündelikçi filminin bu kapsamda değerlendirmesini yaparken ilkeler tek tek açıklanacak ve filmin bu ilkeleri yansıtıp yansıtmadığı tek tek ele alınacaktır.

  1. Değerden arınmış araştırma önermesi, araştırma nesnesine karşı tarafsızlık ve kayıtsızlık yerine, araştırılanla kısmen yan tutan, kısmi özdeşleşmeyle gerçekleştirilen, bilinçli bir taraflılık benimsenmelidir. Bu ilke kapsamında; sınırlı bir özdeşleşme temelinde araştırmacı ile araştırılan arasında eleştirilen bir mesafe oluşturulur, ilişkideki tutarsızlıklar ve çelişkiler ortaya çıkarılmaya çalışılır. Araştırmacı ile araştırılan eşit düzeylerdedir. Bu eleştirel bakışla araştırmacının hem de araştırılan kişinin bilinçlerine bir açıklık getirilir.

Gündelikçi filminde araştırmacı, gündelikçilik yaparak yaşayan kadınlara ne tür işler yaptıklarını sormakta, hayat hikayelerini dinlemektedir. Katılımcı kadınların anlatımlarındaki samimiyet ve röportajların onların yaşam alanlarında kendi doğal akışı içinde yapılması kadınların nesneleştirilmediğini, araştırmacı ile aralarında hiyerarşik bir ilişki olmadığını ortaya koymaktadır. Film boyunca kadınlarla çalışılması ve onların bilgisinin kendi anlatımları yoluyla ortaya çıkarılmaya çalışılması bilinçli bir taraflılığın benimsendiğini göstermektedir. Tüm film boyunca kadınların anlatımları ile özellikle toplumsal cinsiyet eşitsizliği temelinde yaşadıkları tutarsızlık ve çelişkiler ortaya çıkmakta; kadınların hikayeleri bu açıdan pek çok noktada ortaklaşmaktadır.

  1. Araştırmacı ile araştırılanlar arasındaki dikey ilişki, hiyerarşik ve yukarıdan bakış yerini aşağıdan bakışa bırakmalıdır. Aşağıdan bakış yaklaşımının bilimsel, etik ve politik bir boyutu vardır. Araştırmacı, feminist değer ve bakış açısına sahip olmalıdır.

Gündelikçi filminde röportajlar katılımcı kadınların kendi yaşam alanlarında hayatlarının doğal akışı içinde yapılmıştır. Araştırmacı ile aralarında dikey bir ilişki söz konusu değildir. Bu kadınların konuşmalarında kendilerini rahat bir biçimde ifade etmesinden, kendilerini araştırmacıya beğendirmek ya da hoş görünmek için bir çabaya girişmeksizin hayatlarını ve başlarına gelenleri açıklıkla anlatmalarından anlaşılmaktadır. Araştırmacının feminist bir bakış açısına sahip olduğu, filmin ilerleyen akışında araştırmacının kadın yürüyüşüne katılmasından anlaşılabilir. Aslında filmin tamamı; gündelikçi kadınların seçilmesi, onların anlatımlarının toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ataerkil toplum yapısını ortaya koyar şekilde seyirciye ulaştırılması da bu bakış açısının benimsendiğini ortaya koymaktadır.

  1. Salt düşünmeye dayalı, katılımsız seyirci bilgisi, kadının kurtuluşu için yerini eylemlerde, hareketlerde ve mücadelelerde aktif katılıma bırakmalıdır. Kadın çalışmaları, kadın hareketi, eylemleri ve mücadelesiyle ilişkili olmalıdır.

Gündelikçi filmi temel iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde kadınların gündelikçiliğe ilişkin algı ve deneyimleri ile hayat hikayeleri seyirciye aktarılırken; ikinci bölümde KADMER ve İMECE gibi kadın hareketlerine yer verilmektedir. Kadınların bu hareketlere nasıl katıldıkları, dayanışmak amacıyla yaptıkları seyirciye aktarılmaktadır. Bu bağlamda; Gündelikçi filmi kadın hareketi ve mücadelesiyle ilişki içerisindedir.

  1. Toplumsal eylemlere, mücadelelere katılım ve bu süreçlere araştırmanın entegre edilmesi, var olan düzenin değişmesi için başlangıç kabul edilir.

Gündelikçi filminin amacı da kadın mücadelesine bir katkı sağlamaktır. Feminist yaklaşımda araştırmadan elde edilen bilginin mücadeleye katkı sağlaması gerekir. Gündelikçi, yer verdiği kadın hikayeleri ile seyircide bir bilinç oluşturmakta; bir çıkış noktası ve mücadele aracı olmak üzere kadın hareketlerine işaret etmektedir.

  1. Araştırma süreci, hem araştırma özneleri (sosyal bilimciler) hem de araştırma nesneleri (hedef gruplar olarak kadınlar) için bir bilinçlenme sürecidir. Araştıranlar, araştırma sürecinde kendi araştırma ve eylemlerinin öznesi haline gelir.

İnceleme konusu oluşturan filmde, araştırmacının katılımcı kadınlara yönelttiği sorulara açıkça yer verilmiş olmamakla birlikte, kadınların verdikleri cevaplardan ne iş yaptıklarının, bu işe ilişkin deneyimlerinin, hayat hikayelerinin ve İstanbul’a nasıl geldiklerinin sorulduğu anlaşılmaktadır. Kadınların bu sorulara ilişkin anlatımları deneyimlerinin pek çok noktada ortaklaştığını ortaya koymaktadır. Bu da kadınların başlarına gelenlerin sorumlusunun kendileri, yaptıkları hatalar olmadığını; bunların esasında toplumsal bir mesele olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamda film; toplumsal cinsiyet eşitsizliği, ataerkillik, baskı, şiddet ve sömürüye ilişkin bir bilinç yaratmaktadır.

  1. Kolektif iç sorgulama, kadınların bireysel ve toplumsal tarihlerini incelemesiyle birlikte yürümelidir. Bu yaklaşım, kolektif kadın bilincinin oluşmasını sağlar. Öteki kadınlarla diyalog sürmelidir, araştırmanın sonuçları paylaşılmalıdır. Kadın araştırmaları ile ilgilenen kadınların, öteki kadınlarla diyaloğu sürdürmeleri gerekir.

Gündelikçi filmi seyirciye ulaştırdığı hayat hikayeleri aracılığıyla kolektif kadın bilincinin oluşmasına hizmet etmektedir. Katılımcı kadınların ayrı ayrı anlattıkları hayat hikayeleri pek çok noktada ortaklaşmaktadır. Bu bağlamda iki ayrı kadının anlatımına yer verecek olursak:

88’de geldim İstanbul’a eşimle geldim. Ben o dönem kapalıydım. Üç sene evde el işi yaptım dışarıya paraynan. Geçinemedik. Eşim o dönem bir bıçaklama olayı falan oldu içeri düştü. Ben iki tane çocuğunan evde galdım. Eşim biraz tutarsızdı. Çalışmazdı çalıştığını içkiye verirdi. İşte üç günlerlen beş günlerlen eve gelmezdi ama ben hep onu evde beklerdim. Hiç karşı da gelemezdim. Ondan sonra evin yükü tamamen benim sırtıma bindi.

…Kırkım çıkmadan kucağımda kundağımdan beraber işe giderdim. Hep acırlardı bana yazık bu çocuk mikrop alır falan. Olsun derdim nolcak derdim. Hayatta ben kocamın elime beş kuruş saydığını bilemem. Bana ayda elli milyon ayda da verse razıyım bir elektrik bir su parası verse razıyım. Yok rahatlığa düşkün. Gider dolanır fırlanır, gelir nerde mesela nerde bir arkadaşı var oraya gider. Çayını içer kahvesini içer orda sigarasını içer. Eve gelir öğlen  olduğu zaman yatar. Ben elin işinde çalışırken o dinlenir kendi sanki çalışıyor gibi olur. Napalım artık hayat bu…

Bu iki kadının anlatımından; toplumda idealize edilen erkeğin çalışıp evin geçimini sağlaması, kadının ev işleri ve çocuklarıyla meşgul olması şeklindeki iş bölümünün gerçeği yansıtmadığı anlaşılmaktadır. Bu iki örnekte kadınlar geçimlerini kendileri sağlamalarına rağmen, eşlerine yine de saygı duymakta bu durumu kabullenmektedir.

8 Mart’ta kadın yürüyüşüne katılmış bir başka kadının sözleri ise bilinç düzeyinin yükseldiğini ortaya koymaktadır:

Çok şey değiştirdim hayatımda. Şimdi kendime güveniyorum. Yani sonuçta yoksulluğun içinde yetişiyoruz ve hani hep korkuyla yetiştirilmişiz. Kendine güvensiz. Ama haklarını sosyal hayatın olduğunda haklarını aramaya başladığında gerçekten bir şeylerin değişeceğine inandığında daha huzurlu oluyorsun. İyi kadın evinin hizmetini yapan kadındır, çocuklarının kocasının hizmetini yapan kadındır en iyi şekilde. Evi temiz olacak çocukları teniz olacak çocukları iyi yetiştirecek bu da kadından soruluyor. Bizim orda kadınlar gerçekten çok sıkılmış. Sürekli hizmet ediyor. Başka hani bir şey de bilmiyor. Gideyim en azından para kazanayım. Karşılığında bir para alıyor ya o onu mutlu ediyor. Parasını kazanmış ilk kez. Bu önemli bir şey kadınlar için. Hakkı falan çok da aramıyor nasıl olsa çalıştığı iş ya. İş gibi bile görmeyen var yani. Mesela çalıştığı işi patronu gibi bile görmüyor ablası gibi görüyor mesela. Bir elbise, bir mont bir ayakkabı veriyor dilenci gibi yapıyor kadınları onlar…”

  1. Kadınlar kendi tarihlerine sahip çıkmak için deneyimlerini kolektifleştirmelidir. Kadınların deneyimlerinin bir araya toplanması, kadınların yaşadıkları bireysel sorunların toplumsal nedenlerinin olduğunu anlamamızı sağlar. Kadınlar tek tek kendi başlarına yaşadıkları eşitsizlik, haksızlık, ikincil konum, sömürülme süreçlerinde bunun toplumsal bir mesele olduğunu fark edemeyebilirler. Bu nedenle kadınların yaşadıklarını birbirlerine anlatması gerekir.

Gündelikçi filmi kadın deneyiminin kolektifleştirilmesinin bir örneğidir. Katılımcı kadınların anlatımlarında pek çok deneyimlerinin onların kişisel özellikleri ya da hatalarından kaynaklanmadığı açığa çıkmaktadır. Bu nedenle kadın çalışmaları dayanışma ve birliktelik temelinde şekillenmelidir. Filmde katılımcı kadınlar çeşitli defalar bu dayanışmanın önemini vurgulamışlardır:

Her yerde bayanlar eziliyor temizlikte de olsun evinde de olsun. İş yerinde de olsun. Bayanların hakkı her yerde sömürülüyor. Biz buna karşıyız. Ama kendimizi ifade edemiyoruz. Kendimizi ifade etmek için de baya yani birlik olmamız lazım. Biz burda bu birliği sağlamaya uğraşıyoruz.

Kadınlar örgütlü olsaydı zaten bu kadar sorun çıkmazdı. Bir araya geldiğinde çok şeyler başarıyor kadınlar.”

KAYNAKÇA

  • Mies, Marie. “Feminist Araştırmalar İçin Bir Metodolojiye Doğru”, Farklı Feminizmler Açısından Kadın Araştırmalarında Yöntem, (Çev.) Ayşe Durakbaşa, Aynur İlyasoğlu, (Ed.) Serpil Çakır, Necla Akgökçe, İstanbul:Sel Yayınları,  1995).
  • Gündelikçi- Housekeeper https://www.youtube.com/watch?v=_QfTZzcIYU0 (E.T.: 28.04.2021).
thumbnail
Önerilen Yazı
The Platform Filmi Analizi / Sosyolojik Bakış

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir