ÖZ
Hukuk, toplum içerisinde ve toplumsal yaşamın düzenlenmesinde yadsınamayacak kadar önem taşır. Bu çalışmada hukuk kavramının sosyoloji içerisindeki yerinin önemini ve hukuk sosyolojisi disiplininin toplumu yönlendirmedeki işlevi açıklanmaya çalışılacaktır.
Anahtar kelimeler: Hukuk, hukuk sosyolojisi, sosyoloji, toplumsal düzen
İnsanlar bir arada ve dayanışma, karşılıklı etkileşim içerisinde idame ettirmek zorunda oldukları yaşamlarını gerek sosyal bir canlı olmaları gerekse birbirlerinin yardımlarına ihtiyaç duymaları sebebiyle toplum kurumunun doğal bir biçimde oluşmasını sağlarlar. Tüm bu gereksinimler içerisinde gündelik işlerin ve etkileşimlerin belli bir düzen çerçevesinde gelişmesini isterler. Düzeni toplumda sağlayacak olan ise toplumsal düzen kurallarıdır. Toplumsal düzen kuralları hukuk kurallarını da kapsamaktadır.
Toplumların ihtiyaçları, duyguları, besleniş şekilleri, yaşadıkları coğrafya, örgütlenme biçimleri, inançları ve bunlar gibi birçok faktör o toplumda bulunan bireylerin düzeni sağlama konusundaki hedeflerini değiştirecektir. Bu farklılıklar doğrudan toplumsal düzen kurallarına da etki edeceğinden bir toplumda bulunan kuralların gerekliliklerini, insanların üzerindeki olumlu olumsuz etkilerini görmek ve kuralların daha net anlaşılabilirliğini sağlamak için o toplumun sosyal olarak her yönden incelenmesi gereklidir. İşte tam bu evrede karşımıza hukuk sosyolojisi çıkar. Hukuk sosyolojisi toplumların düzen için koyduğu kuralların bireyler üzerindeki etkisinde, kurallara uyulup uyulmadığında neden uyum sağlanmadığı noktasında toplumların hukuksal sağlıkları için büyük önem taşımaktadır. Ayrıca toplumların gereksinimlerine yönelik olmayan ve araştırma yapmadan girişilen yasama faaliyetleri büyük oranda başarısız olma riskine sahiptir.
Hukuk biliminin araştırmalarına yön verirken ihmal ettiği konu, hukukun sosyal yaşamla ilişkisidir. Hukuk sosyolojisi bu alana ışık tutmaktadır. Hukuk sosyolojisinin konularının belirlenmesinde Georges Gurvitch baş rol oynamıştır. Gurvitch hukuk sosyolojisinin üç konuyu ele aldığını söyler: hukunun zaman içerisindeki farklılaşmaları, hukuk olgusunun kaynakları ve hukukun sosyal topluluk tiplerine göre değişimidir. Hukuk sosyolojisinin araştırdığı konuların sınıflandırılması niteliğinde belirlenen bu üç başlık çok geniş kapsamları içermektedir. Hukuk sosyolojisi genel olarak hukuk biliminin, kurallarının toplumlar üzerine, bireyler üzerine etkilerini incelemektedir.
Hukuk toplum için önemli ve gerekli olduğundan belirli toplumsal fonksiyonları yerine getirmekle yükümlüdür. Bu fonksiyonların başlıcalarından biri hukuka yüklenen sosyal mühendislik işlevidir. Sosyal mühendislik işlevi sosyolojiye birlikte Fransız Devrimi sonrasında anomiye sürüklenen toplumların problemlerine çözüm olması için ortaya çıkmıştır. Bu dönemde sosyolojinin topluma yön vermesi amaçlanarak sosyal mühendislik rolü verilmiştir.
Sosyal sıkıntıların çözümünde mühendislik aracı olarak başvurulan önemli bilimlerden biri de hukuktur. Hukuk mühendislik rolüyle toplumsal olguları şekillendirmekte ve onlara yön vermektedir. Tanzimat Fermanı ile gerçekleştirilmeye başlayan hukuk alanındaki yenilikle, toplum yaşamında hukukun sosyal mühendislik işlevini yerine getirmesine öncü olmuştur. Bu yenilikleri Cumhuriyet’in ilanıyla beraber takip eden en büyük gelime Türk Hukuk Devrimi olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet’in ilanıyla devlet ideolojileri ve rejimi tamamen değişeceği için bu değişimlere uygun olarak hukuksal alanda da köklü değişikliklere gidilmesinin toplumun yararına olduğunu öngörmüştür. Bu gelişme yeni devlet rejimine uygun olacağını düşünerek Batı’dan iktibas yoluyla kanun kabul etme mertebesine gelmiştir. Türk Hukuk Devrimi toplum açısından olumlu olsa da tamamen başarılı olduğu söylenemez. Bu başarısızlık genel olarak toplumun yerleşmiş olan geleneklerinden ve inançlarından, değişikliğe açık olmayan ve bu değişikliklere karşı direnişlerden kaynaklanmıştır.
Hukukun toplum mühendisliği fonksiyonu, ideolojileri de aslında temelinde barındırmak zorundadır. Cumhuriyet’in ilan edildiği dönemde hukuk sistemi ve kuralları da doğal olarak devletin ideolojilerini yansıtmak durumunda olduğundan karşıt fikir barındıran topluluklar çeşitli iç karışıklıklara sebebiyet vermek adına zıtlıklar çıkarmıştır. Bu dönemde hukukun ve hukuk sosyolojisinin analizlerine göre toplumun yeni rejimine göre düzen kuralları belirlemesi fikri başarılı ve olumlu bir adımdır. Fakat toplumlar ve bireyler pasif olmadığından herkesin farklı düşüncesi olabileceğinden karşıt fikirlerin doğuşu doğal karşılanmalıdır. Fikrimce yeni hukuksal düzene karşıt çıkan ayaklanmalar olağan görülerek duruma Cumhuriyet rejimi çerçevesinde başarılı şekilde müdahale edilebilmiştir. Hukukun rejime ve toplumsal değişimlere uygunluğu açısından günümüze gelecek olursak fikrimce hukuksal değişikliklerin toplumların ihtiyaçlarına yönelik yapıldığını düşünmemekteyim. Hukuk kuralları ihlalleri günümüzde çok daha fazla yaşanmaktadır. Bu da bizleri hukukun topluma yön verdiği olumlu etkilediği düşüncesine çekince ile yaklaşmaya itmektedir. Fakat olumlu ya da olumsuz sonuçlar hukukun sosyal mühendislik rolüyle topluma yol göstermesinin önemini azaltmamaktadır.
Sonuç olarak hukuk sosyolojisinin, toplumsal yaşam insan doğası gereği hiçbir zaman son bulmayacağından toplumların sağlıklı ve düzenli yaşamlarının, refahlarının sağlanması için pozitif bilimler arasındaki önemi yadsınamayacak kadar büyüktür. Hukukun ve hukuk sosyolojisinin konuları paralel olarak toplumu derinden ilgilendirdiğinden, değerlendirilen ve düzenlenen topluma ne derece uygun şekilde yön verdikleri de en az bu bilimlerin varlıkları kadar önem arz etmektedir.