Aslında gerçekte ne olursa olsun hiçbir bahanesi olmaması gerekirken kimi borcundan, kimi aşk acısından, kimi ise bıkkınlıktan yer alıyor gazete ve televizyonların haber köşelerinde. Bazı insanlar bu tarz haberleri gülerek okurken bazıları da kendi hikâyelerinden bir kesit buluyor sanki. Peki, asıl olan bu insanları hayata veda ettiren gerçekler nelerdir? Umutsuzluk mu, endişe mi, anlamsızlık mı? Yoksa bambaşka bir sebep mi?
Öncelikle intiharın sebeplerinin bireyden çok toplumda aranması gerekir 1. Çünkü toplumun yapısı, özelliği, gelişmişliği, iklimi, dini bireyi şekillendiren temel faktörlerdir. Tiranlıkla yönetilen gelişmemiş bağnaz ülkelerde, dini açıdan skolastik düşünceye sahip ülkelerdeki intihar oranları daha yüksektir. Katoliklere göre Protestanlıkta, evlilere göre bekarlarda, çocuklu ailelere göre çocuksuz ailelerde intihar daha fazladır. Geçmişten günümüze kadar toplum bireyi çeşitli şekillerde etkilemiştir. Çünkü toplumdaki değer yargıları, basmakalıp düşünceler bireyi yalnızlığa itmekte ve intihara yönlendirmekte olduğu için toplumun etkisi büyüktür. Toplum, her şeyi yargıladığı gibi intihar eden insanları da yargılamakta. Onları ‘günahkâr, korkak, güçsüz, umutsuz, deli’ gibi tanımlamalarla kalıplara sokmaya çalışıyor. Birçok toplumlar da bu tarz kalıplardan kurtulmak için bile intihar eden insanlar vardır. Bazen birey intiharı sorunlardan kaçış olarak görürken, bazen de kurtuluş olarak görür. Psikologlara göre intihara meyilli insanları tespit etmek önemlidir. Çünkü intihar öncesi yaşanan depresyon tedavi edilebilir. Gerçek şu ki, intihar etmek hiç kimsenin kaderi değildir. Milyonlarca kişi duygusal acı ve stresle mücadele ediyor. Belirleyici etken bazılarının kendisini öldürmesine yol açan baskılara zihin ve yüreğin nasıl tepki gösterdiğidir. Sadece doğrudan intihara yol açan nedenlerin değil, intiharın ardında yatan etkenlerinde üstesinden gelinmelidir. Diğer taraftan yalnızlık da insanları depresyona ve intihara sürükleyen etkenlerden biridir. İntihar edenlerin büyük bir kısmı günlük yaşamlarında yalnız, boş vakitleri çok ve sosyal ilişkileri azdır. Psikologlar duygusal soyutlanmayı bir intihar nedeni olarak da görmektelerdir. Yetişkinler de ise intihara neden olan olaylar mali ya da işle bağlantılı sorunlardır.
Ülkemizde son on yılda yaşanan ekonomik krizlerle birlikte, işsizliğin boyutları giderek artmış ve sonuçları bakımından işsizlik sadece ekonomik bir problem olmaktan çıkarak öncelikle sosyal problem kimliği kazanmıştır. İşsizlik ve bu gibi sebepler insan hayatında tahribata yol açmıştır. İşsizlikle birlikte insan hayatı kısıtlandığı için birey, geçim sıkıntısına, aile içi sıkıntılara ve sosyal çevresi ile olan bağın kopmasına neden olmuş ve bu sorunlar insanı intihara sürüklemiştir. İsmini bildiğimiz ünlü iş adamlarının bazen gazeteler de büyük başlıklarla intihar haberlerini okuyoruz. Onların hayatlarına damga vuran bu maddi çöküş, psikolojik olarak onları tükenmişlik sendromuna soktuğu için bir kaçış yolu olarak intihara sürüklemiştir. İşsizliğin artması ile birlikte geleceğe yönelik beklentinin düşmesi, bireyin isteklerine kavuşamaması intihar eğilimini artırır. İntihar sadece maddi sıkıntı, işsizlik ve borç gibi mali sebeplerle değil bilmediğimiz daha çok başka sebeplerle de ortaya çıkabilmektedir. Mehmet Pişkin isimli iyi bir şirkette çalışan, iyi eğitimli bir yöneticidir. Birkaç sene önce şarap eşliğinde Ella Fitzgerold’ın Every Time We Say Goodbye şarkısını dinleyerek intihar etmiştir. Bu insanı intihar videosunda herhangi bir dini inancının olmadığını ve herhangi bir uyuşturucu madde almadığını da belirtmişti. Burada materyalist düşünce sistemi ile bütünleşmiş bir bireyin, intihar sebebi ise hayattan istediği her şeyi almış olması, ulaşmak istediği her emele ulaşmış olması daha fazla beklentisinin olmaması gibi sebeplerdir. Mehmet Pişkin gibi insanlar birçok insanın ulaşmak istediği, hayatı boyunca hayallerine ulaşmak için çabaladığı hayat amaçlarını bir anda yakalayıp bu amacın gerçekleşmesiyle birlikte kendilerine yeni bir amaç edinmiyorlar. Bununla birlikte eklenen merak ve keşfetme duygusuyla ölümün beraberinde onların ne getireceğini bilmek ve öğrenmek istiyorlar.
İntihar, tüm dünyada büyük bir halk sağlığı sorunudur. İntihar eden kişiler her ne sebeple olursa olsun derin bir psikolojik acı yaşamaktadır. Onların ölümleri ailelerinde, arkadaş çevrelerinde yoksunluk yaratır ve bu da yayılarak toplumu etkiler. Yani, intihar sadece kişinin ailesinde değil toplumda ister istemez bir iz bırakır. Araştırmalara göre her yıl yaklaşık 1 milyon insan intihar sonucu hayatını kaybetmektedir. Bu kabaca 40 saniyede bir ölüme denk gelmektedir. Her yıl intihar nedeni ile kaybedilen can sayısı, cinayet ve savaş nedeniyle ölenlerin sayısını aşmaktadır. İntihar bazı ülkelerde 15-44 yaş arasındaki ilk 3 ölüm nedeni arasındadır. 10-24 yaş arası grupta ikinci ölüm nedenidir. Yıldan yıla intihar nedeni ile olan ölümler artmakta ve çoğu kez önlem alınsa da önlenememektedir. Bu sebeple intihar sadece bireyi ve yakın çevresini ilgilendiren bir problem değil, toplumun yapısını değiştiren çözümlenmesi önemli büyük bir sorundur. İntiharın sebepleri bireyden bireye, ülkeden ülkeye değişse de sonuç aynıdır. Ölüm. Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası İntiharı Engelleme Derneği ve adını pek bilmediğimiz Sivil Toplum Kuruluşları intiharı önlemeye yönelik çalışmalar yapmaktadır. 10 Eylül Dünya İntiharı Engelleme Günü ilan edilmiş, 2003’ten bu yana intiharı önleme konusunda farkındalık çalışması yapılmaktadır. Örneğin; 2015 yılının teması ‘intiharı önleme; elini tutmak ve hayat kurtarmak’ olarak belirlenmiştir. Tema intiharla mücadelede güçlü ilişkilerin birkaç düzeyde önemli olduğunu yansıtmaktadır. Bağlılıklar, intihara eğilimli kişiler için hayat kurtarıcıdır. Çalışmalar, sosyal yalıtılmışlığın intihar riskini artırdığını bunun aksine güçlü insani bağlara sahip olmanın intihara karşı koruyucu olabileceğini göstermektedir. İnsanlardan kopuk yaşayanlara ulaşabilmek, onlara dostluk kurabilmek ve destek sağlamak hayat kurtarıcı eylemlerdir. Bağlantılı bir dünyadan bahsedince kurumlar arası işbirliğinin önemini de vurgulamak gerekmektedir. İntiharı önleme konusunda kurum ve kuruluşların bir arada çalışması çok daha etkili çözümler üretilmesine neden olacaktır. Dünya İntiharı Önleme Günü, örgütlerin çalışmalarının koordine edilmesi ve birbirinin çalışmalarını öğrenmeleri konusunda teşvik edici olmaktadır. Kendi hayatına son veren kişilerin yaklaşık %80’i daha önceden çevresindeki kişilere bir yardım çağrısı olarak niyetlerinden bahsetmiştir. İntihardan bahseden kişi genellikle acı içinde umudunu yitirmiş ve ne yapacağını bilememektedir. Mehmet Pişkin ve Vahap Yartaş da yakın çevresine intihar etmeden önce intihar etmeyi düşündüklerini söylemiştir. Kişi intihar hakkında konuştuğunda ciddiye alınmalıdır. İntihar edenler insanlar çoğunlukla ölmeyi değil, sahip oldukları hayatı yaşamak istememektedirler. Amaç, yaşadıkları derin acıya son vermektedir. İntihar hakkında toplumda oluşan bu ve bunlar gibi olan yüzlerce kanı yersiz ve yanlıştır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da uzmanlardan yardım almak gerekir. İntiharı önlemek mümkündür. İnsanları ölüme terk etmek yerine onlara umut vermeli, umut etmeyi öğretmeliyiz.
Camus’un da dediği gibi ‘deli intiharı seçer, kahraman bir dava uğruna feda etmeyi ama ikiside ölür.’ İsterseniz intihar için birçok sebebiniz olsun ya da hiçbir nedeniniz olmasın. Sonuç yine aynıdır. Ölüm.
KAYNAKÇA
- ÖZEL, E.K. (2016) Türk medyasının intihar haberlerini sunumunda etik sorunlar: Cem Garipoğlu ve Mehmet Pişkin intiharları, Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, (77) 233-270
- TOPBAŞ, F. (2007) İşsizlik ve intihar ilişkisi: 1975-2005 var analizi, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, (13) 161-172
- KICIR, B.(2017) Eğitimli genç işsizliği kaygısına bir bakış, Çalışma ve Toplum Dergisi, (54) 1369-1396