T.C.
KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI
KADINLARIN BOŞANMA NEDENLERİ VE BOŞANMA SONRASI PSİKO-SOSYAL YAŞAMLARI
LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Eda AYAN
Danışman
Yrd. Doç. Dr. Hakan ARIKAN
HAZİRAN 2023
KIRIKKALE
İÇİNDEKİLER
ÖZET…………………………………………………………………………………………iv
TABLOLAR LİSTESİ…………………………………………………………………………………………….v
GİRİŞ…………………………………………………………………………………………1
KAVRAMLAR……………………………………………………………………………..3
BİRİNCİ BÖLÜM
KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE
1.1. Aile Kurumu ve Boşanma……………………………………………………………….4
1.1.1. Ailenin Tanımı…………………………………………………………………….4
1.2. Boşanmanın Tanımı…………………………………………………………………….6
1.2.1. Boşanmanın Tarihsel Gelişimi……………………………………………………..7
1.3. Aile Yapılarına Göre Boşanma Olgusu…………………………………………………..8
1.3.1. Muhafazakâr Ailelerde Boşanma…………………………………………………..8
1.3.2. Asrilik Ailelerde Boşanma………………………………………………………..9
1.4. Aile ve Boşanmaya İlişkin Kuramsal Yaklaşımlar……………………………………..10
1.4.1. Aile Sistemi Teorisi………………………………………………………………10
1.4.2. Yapısal İşlevsel Yaklaşım………………………………………………………..12
1.4.3. Feminist Teori……………………………………………………………………13
1.4.4. Sembolik Etkileşimci Yaklaşım………………………………………………….14
İKİNCİ BÖLÜM
KADIN VE BOŞANMA
2.1. Değişime Uğrayan Aile Yapısında Kadının Rolleri……………………………………..16
2.2. Kadınlarda Boşanma Nedenleri……………………………………………..……………17
2.2.1. Sosyo-kültürel Nedenler…………………………………………………………20
2.2.2.Sosyo-ekonomik Nedenler……………………………………………………….21
2.2.3. Sosyo-psikolojik Nedenler………………………………………………………22
2.3. Türk Medeni Kanunu’na Göre Boşanma Nedenleri…………………………………..23
2.3.1. Zina Nedeniyle Boşanma…………………………………………………………23
2.3.2. Hayata Kast, Kötü veya Onur Kırıcı Davranış Nedeniyle Boşanma……………..25
2.3.3. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma……………………………………26
2.3.4. Terk Nedenine Dayalı Boşanma…………………………………………………..26
2.3.5. Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma………………………………………………..27
2.3.6. Geçimsizlik Nedenine Dayalı Boşanma …………………………………………..27
2.4. Kadınlarda Boşanmanın Sonuçları………………..……………………………………..28
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KADINLARDA BOŞANMA SONRASI SÜREÇ
3.1. Boşanmanın Etkileri……………………………………………………………………31
3.1.1. Boşanmanın Aile Yapılarına Göre Etkileri ………………………………………31
3.1.2. Boşanmanın Yaş Grupları Üzerindeki Etkisi…………………………………….32
3.1.3.Boşanmanın Farklı Ekonomik Durumlar Üzerindeki Etkisi………………………33
3.1.4.Boşanmanın Kadınların Sosyal Hayatı Üzerindeki Etkisi………………………..34
3.1.5. Boşanmanın Çocuklar Üzerindeki Etkisi…………………………………………36
3.2. Boşanma Sonrası Karşılaşılan Güçlükler………………………………………………37
3.2.1. Ekonomik Güçlükler…………………………………………………………….38
3.2.2. Sosyo-kültürel Güçlükler…………………………………………………………39
3.3. Kadınların Boşanma Sonrası Süreçte Karşılaştığı Güçlüklerle Başa Çıkma Yöntemleri………………………………………………………………………………..…..40
3.4. Evlilikten Kaçınma ve Yeniden Evlilik ………………………………………………..41
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
YÖNTEM
4.1. Araştırma Hakkında Bilgi…………………………………………………………….44
4.2. Araştırmanın Amacı ve Önemi…………………………………………………………………………44
4.3. Araştırmanın Modeli……………………………………………………………………………………….45
4.4. Veri Toplama Aracı………………………………………………………………………………………..45
4.5. Araştırmanın Evren ve Örneklemi…………………………………………………………………….45
4.6. Araştırmanın Problemi…………………………………………………………………………………….45
4.7. Araştırmanın Hipotezi……………………………………………………………………………………..46
4.8. Mülakat Soruları…………………………………………………………………………………………….46
BEŞİNCİ BÖLÜM
ARAŞTIRMADAN ELDE EDİLEN BULGULAR VE DEĞERLENDİRME
5.1. Katılımcıların Demografik Özellikleriyle İlgili Bulgular…………………………………..48
5.1.1. Katılımcıların Yaş Aralığı…………………………………………………………………….48
5.1.2. Katılımcıların Mesleki ve Ekonomik Durumu…………………………………………50
5.1.3. Katılımcıların Eğitim Durumu………………………………………………………………52
5.2. Katılımcı Cevaplarının Analizi……………………………………………………………………..55
5.3. Mülakat Sonuçlarının Sosyolojik Olarak Değerlendirilmesi……………………………..63
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME………….………………………………………………66
KAYNAKÇA…………………….…………………………………………………………73
EKLER………………………………………………………………………………………………………………….77
Ek-1. Katılımcıların Demografik Özellikleri……………………………………………………………77
Ek-2. Mülakat Soruları …………………………………………………………………………………………77
ÖZET
Kadınların Boşanma Nedenleri ve Boşanma Sonrası Psiko-sosyal Yaşamları adlı lisans tezinde, boşanmış kadınların boşanmalarının altında yatan nedenler, boşanmaları sonrası nasıl güçlüklerle karşılaştıkları ve bu güçlüklerle nasıl başa çıktıkları anlatılmak amaçlanmıştır.
Çalışma aile kurumunun tanımı, tarih içerisinde değişen yapısı ve boşanmanın tanımı ve tarihsel gelişimi gibi konulara odaklanarak başlamaktadır. Daha sonra aile yapısına ve boşanmaya ilişkin kuramsal yaklaşımlar ele alınmaktadır. Çalışmanın ikinci bölümü kadın ve boşanma konusuna ayrılmıştır. Bu bölümde, değişen aile yapısında kadının rolleri, kadınlarda boşanma nedenleri ve Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma nedenleri gibi konular ele alınmaktadır. Kadınlarda boşanmanın sonuçlarına da yer verilmiştir. Üçüncü bölüm, kadınların boşanma sonrası sürecinde karşılaştıkları etkiler ve güçlükler üzerinde odaklanmaktadır. Boşanmanın aile yapısı, yaş grupları, farklı ekonomik durumlar, kadınların sosyal hayatı ve çocuklar üzerindeki etkileri tartışılmaktadır. Kadınların boşanma sonrası süreçte karşılaştığı güçlüklerle başa çıkma yöntemlerinin üzerinde durulduğu gibi evlilikten kaçınma ve yeniden evlilik de ele alınmaktadır. Dördüncü bölümü araştırmanın yöntemi ile ilgili bilgiler oluşturmaktadır. Çalışma mülakat yöntemiyle hazırlanmıştır. Farklı statü, yaş, eğitim ve aile yapılarına sahip 10 kadınla mülakat yapılmıştır. Bu bölümde mülakat hakkında bilgi, amacı ve önemi tartışılmaktadır. Beşinci bölüm ise araştırmadan elde edilen bulgular ve değerlendirmelerin yer aldığı, katılımcıların demografik özellikleri; yaş, meslek, eğitim durumu gibi bulguların değerlendirildiği bölümdür. Ayrıca mülakat sonuçlarının sosyolojik olarak değerlendirilmesi yapılarak boşanmanın farklı gruplar üzerinde farklı etkilerini ortaya koymak amaçlanmıştır. Son bölümde, metnin sonuç ve değerlendirilmesi yapılmaktadır. Bu bölümde, aile yapısı ve boşanma gibi konuların önemi vurgulanarak, kadınların boşanma sonrası süreçte karşılaştığı güçlüklerin ve başa çıkma yöntemlerinin tartışılması önemlidir. Boşanmış bir kadının toplum tarafından maruz kaldığı baskı, boşanmış kadın algısı ve bu kalıpları nasıl aştığı, nasıl aşması gerektiğinden söz edilmektedir. Bu konuların daha fazla araştırılması ve toplumda farkındalık yaratılması gerektiği de vurgulanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Aile, Boşanma, Evlilik, Kadın, Ataerkil Yapı, Toplumsal Cinsiyet
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 5.1: Yaş Aralığına Göre Boşanmış Kadın Sayısı ve Oranı…………………………………….49
Tablo 5.2: Katılımcıların Mesleki ve Ekonomik Durumları……………………………………………50
Tablo 5.3: Katılımcıların Eğitim Durumu…………………………………………………………………….53
GİRİŞ
“Kadınların Boşanma Nedenleri ve Boşanma Sonrası Psiko-sosyal Yaşamları” adlı araştırmada; boşanma gibi gayet doğal bir durumun ve aynı zamanda herkese verilen hukuksal bir hakkın, toplum tarafından özellikle de kadınlara olağanüstü bir durum gibi dayatılarak sürecin zorlaştırılması ve beraberinde kadınların yaşadığı zorluklar üzerinde durulmak istenmiştir.
Evlilik, iki insanın birlikte yola çıktıkları bir birliktelik ve dayanışma halidir. İki kişi, birbirlerini tamamlamaya ve desteklemeye yönelik olumlu bir ilişki kurarlar. Ancak hayatın karmaşıklığı ve beklenmedik olaylar, zaman zaman evlilikleri zorlayabilir. Boşanma, evlilik bağının sonlandığı bir süreçtir ve her iki tarafı da etkileyen bir değişimdir. Boşanma, evlilikteki sorunların çözümsüz kaldığı durumlarda ortaya çıkabilir ve bireylerin ayrı yollarına gitmeyi tercih etmelerine neden olabilir. Bu süreçte, boşanma evlilik bağının son bulmasıyla birlikte yeni bir aile yapısının oluşmasını sağlar. Kadınlar ve erkekler için boşanma, yaşamın yeni bir aşamasına geçişi temsil eder ve her iki cinsiyet için de değişim ve adaptasyon gerektirir. Boşanma, sorunlu bir durum olmasının yanı sıra, bireylerin kendi hayatlarını yeniden şekillendirme ve mutluluğa ulaşma fırsatını da sunabilir (Soygan, 2019:1). Kavramsal olarak boşanma bireylerin hukuksal olarak evliliğini sonlandırmasıdır. Boşanmanın nedenleri ve sonrasında ortaya çıkan sonuçları vardır. Bu nedenler ve sonuçlar geçmişten günümüze farklılık gösterebilir.
Değişen dünya koşulları aile kurumunu da etkilemiş ve beraberinde artan boşanmaları getirmiştir. Boşanma sadece süreç içerisinde değil süreç sonrasında da pek çok güçlüğü yaşatabilmektedir. Boşanma sonrası karşılaşılan güçlükler ise cinsiyet rolüne göre farklılık gösterebilmektedir. Boşanan kadınlar, boşanma sürecinde çeşitli zorluklarla karşılaşırlar ve bu zorlukların temelinde toplumsal, ekonomik, sosyal, psikolojik ve toplumsal cinsiyet gibi faktörlerin etkisi vardır. Toplumun kültürel değerleri, ekonomik koşullar, sosyal destek sistemleri, psikolojik iyilik hali ve toplumsal cinsiyet rolleri, boşanmış kadınların yaşadığı deneyimleri etkiler. Bu faktörler birbirleriyle etkileşim halindedir ve bir alandaki değişim diğer alanları da etkileyebilir. Örneğin, kadınların toplumsal cinsiyet rolleri ve beklentileri, boşanma kararında ve sonrasındaki deneyimlerinde belirleyici olabilir. Boşanan kadınlar, eşitsizlikle mücadele ederken aile içindeki erkek egemen yapıyı değiştirmek için boşanma yolunu seçebilirler. Ancak boşanma süreci, yeni sorunlar ve sorumluluklar getirerek bireyler için zorluklarla dolu bir dönemi başlatır. Özellikle boşanmış kadınlar, yalnız yaşama ve tek başına çocuk yetiştirme gibi konularda erkeklere kıyasla daha fazla etkilenebilirler. Bu nedenle, boşanma sonrası kadınların desteklenmesi ve güçlendirilmesi önemli bir konudur (Uğur,2014:1).
Bu çalışmanın konusu; boşanma olgusunda kadınlar tarafından nedenler, boşanma sürecinde yaşadıkları zorluklar ve bu zorluklarla başa çıkma yöntemleridir. Araştırmada, ataerkil yapılanma tarafından kadına verilen boşanma hakkının normal görülmemesiyle kadınların yaşadığı zorlu süreçleri gün yüzüne çıkartarak, mülakat yöntemi ve istatistiklerle sonuca ulaşmak amaçlanmıştır. Çalışma hazırlanırken, temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği yatan kadınların zorlaştırılan boşanma ve sonrası süreçlerinde yaşadıkları psiko-sosyal durumlarına ayrıca önem verilmiştir. Çalışma; öz, giriş ve kavramların tanımlarıyla birlikte dört ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm “Kavramsal ve Kuramsal Çerçeve” başlığı altında temel tanımlamaların, aile ve boşanma ile ilgili bilgilerin yer aldığı bölümdür. İkinci bölüm, “Kadın ve Boşanma” başlığı altında kadınlara ait boşanma nedenleri ve türlerinin yer aldığı bölümdür. Üçüncü bölüm, “Kadınlarda Boşanma Sonrası Süreç” başlığı altında kadınların boşanma sonrası hayatları ve boşanmanın üzerindeki etkileri, bu etkilerle nasıl baş ettikleri ile ilgili bilgi veren bölümdür. Dördüncü bölüm, “Yöntem” başlığı altında araştırmanın amacı, önemi, evreni örneklemi, problemi gibi yöntemi hakkında bilgi veren bölümdür. Beşinci bölüm, “Araştırmadan Elde Edilen Bulgular ve Değerlendirme” bağlığı altında katılımcıların demografik bulgularının ve mülakat bulgularının sosyolojik olarak değerlendirildiği, boşanmış bir kadın olmanın tüm hatlarıyla işlendiği son bölümdür. Çalışma, mülakattan elde edilen bulgular değerlendirilerek sonuç ve değerlendirme kısmıyla son bulacaktır.
KAVRAMLAR
Aile: Aralarında evlilik ve kan bağı bulunan, toplum içindeki en küçük bütün.
Evlilik: Kadın ve erkeğin hayatlarını birleştirmek niyetiyle gerçekleştirdikleri hukuki bir anlaşma.
Boşanma: Evliliğin yasal olarak sona ermesi durumu.
Zina: Evli bir bireyin, mevcut eşine karşı olan taahhütlerini ihlal ederek başka biriyle cinsel ilişki yaşama eylemi, evlilik dışı ilişki olarak da bilinir.
Cana Kast: Eşlerden birinin bir diğerini öldürmeye teşebbüs etmesidir.
Haysiyetsizlik: Eşlerden birinin, toplumsal ve ahlaki değerlere uygun olmayan davranışları benimsemesi ve yaşaması durumudur.
Terk: Eşlerden birinin evi terk etmesi.
Kadın: Erişkin, dişi insan.
Kadın Hakları: Kadınların toplumsal, siyasi, ekonomik ve hukuki alanda erkeklerle tam eşitlik ve adaleti sağlama amacıyla mücadele eden hareket ve ilke.
Cinsiyet: Erkek ile kadını ayırt eden biyolojik özellik.
Toplumsal Cinsiyet: Kadın ve erkek arasındaki toplumsal inşa farkı.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Kadınlar ve erkekler arasında eşit haklara, fırsatlara ve değerlere dayanan bir toplumun oluşturulmasıdır.
Feminizm: Temelde cinsiyet ayrımcılığına karşı tavır alan, ataerkil yapılanmanın önüne geçerek kadınların meşru haklarına ulaşmada mücadele eden yaklaşımdır.
Ataerkil Yapı: Toplumda erkeklerin egemen olduğu, erkeklerin siyasi, ekonomik ve sosyal alanda daha fazla güce ve ayrıcalıklara sahip olduğu bir yapıyı ifade eder.
ARAŞTIRMADA KULLANILAN TEORİLER:
- Aile Sistemi Teorisi
- Yapısal İşlevsel Yaklaşım
- Feminist Teori
- Sembolik Etkileşimci Yaklaşım
BİRİNCİ BÖLÜM
KAVRAMSAL VE KURAMSAL ÇERÇEVE
1.1. Aile Kurumu ve Boşanma
Toplumsal yapıdaki değişimler, günümüzde ailenin tanımını ve işlevlerini de etkilemiştir. Aile kavramı, geçmişten farklı olarak çeşitli biçimlerde ortaya çıkmaktadır. Geleneksel aile yapısının yanı sıra, aynı cinsiyetten çiftlerin evlilikleri, yalnız yaşayan bireylerin tercihleri, evlat edinme ve yapay üreme gibi faktörler, ailenin çeşitliliğini artırmaktadır. Ayrıca, evlilik yaşının yükselmesi, daha fazla bireyin kendi kariyerlerine odaklanması ve cinsel eşitlik gibi etkenler, evlilik kurumunu da değiştirmektedir. Bu değişimlerle birlikte, ailenin rolü ve işlevleri de evrim geçirmekte ve bireylerin ihtiyaçlarına daha uyumlu hale gelmektedir. Değişen aile yapısı, artan boşanmalara yol açmaktadır. Evlilik ve aile kurumu, her bireyin hakkı olduğu gibi boşanma da bireylere tanınan bir haktır. Türkiye’de boşanmaların en temel sebebi uyumsuzluktur. Boşanma nedenleri arasında terk ve zina ikinci ve üçüncü sıralarda yer almaktadır. Resmi kayıtlara göre şiddetli geçimsizlik en önemli sebep olarak görülse de aslında bu genellikle üzerinde anlaşılan hukuki bir terim olup boşanmanın gerçek nedeni değildir, herkes tarafından bilinmektedir. Boşanma, ekonomik ve ruhsal açıdan eşleri sarsmakta, toplumdaki durumları etkilemektedir. Bu nedenle, boşanma, evlilik öncesi özgürlüğe tam bir dönüş veya kurtuluş olarak görülemez. Bir araştırmada, iş stresiyle başa çıkmada kadınların daha fazla zorlandığı ve bu durumun evliliklerini etkileyebileceği bulunmuştur. Kadınların çoğu zaman ev ve iş yaşamları arasında denge kurmada güçlük yaşadığı, aile sorumluluklarıyla birlikte profesyonel yaşamdaki talepleri dengelemeye çalıştığı görülmüştür. Bu durum, kadınların ruh sağlığını etkileyebilir ve evliliklerinde daha fazla stres yaşayabilirler. Öte yandan, erkeklerin de toplumsal beklentiler ve rol tanımları nedeniyle duygusal sıkıntılar yaşadıkları ve bu durumun evliliklerinde yansımalarının olabileceği düşünülmektedir. Evliliklerdeki ruh sağlığıyla ilgili bu farklılıklar, toplumsal cinsiyet rollerinin ve toplumun beklentilerinin bir sonucu olarak ortaya çıkabilir (Keskin, 2007: 25-26).
1.1.1. Ailenin Tanımı
Aile, belirli bir toplumda ve zamanda, yapısını, görevlerini, sorumluluklarını, aile içi ilişkileri ve değişimleri belirlemek için öncelikle tanımlanması gereken bir kavramdır. Ailenin toplumdaki yeri ve önemini anlamak için, rolünü, etkisini ve geçirdiği değişiklikleri belirlemek önemlidir.
Aile, farklı tanımlarla ele alınan ve çeşitli kategorilere yerleştirilen bir kavramdır. Bu tanımlar, aileyi farklı sosyal yapılar içinde değerlendirir. Her bir tanım, aileyi sosyal hayatın önemli bir parçası olarak tanırken, onu sosyal bir grup, sosyal bir birlik, sosyal bir örgüt, bir topluluk, sosyal bir kurum ve hatta sosyal bir yapı şeklinde sınıflandırır. Bu çeşitlilik, ailenin karmaşık ve çok boyutlu bir fenomen olduğunu gösterir. Aile, bireyler arasındaki ilişkiler, roller, sorumluluklar, duygusal bağlar ve yaşam biçimleri gibi unsurların bir araya gelmesiyle oluşan bir sosyal birimdir. Bu nedenle, aile kavramı, farklı disiplinler ve bakış açıları tarafından incelenerek çeşitli tanımlarla açıklanmıştır (Gökçe, 1976: 46-47).
Aile, evlilik, kan bağı veya evlatlık edinme gibi bağlarla birbirine bağlanmış, aynı evi paylaşan ve birlikte yaşayan insanların oluşturduğu bir topluluktur. Aile üyeleri arasında karı-koca, ana-baba, evlat-kardeş gibi farklı roller bulunur ve bu roller, aile içindeki etkileşimleri belirler. Aynı zamanda aile, ortak bir geliri paylaşır ve birbirlerine maddi destek sağlar. Aile, kuşaktan kuşağa aktarılan bir görgü ve kültürü de içinde barındırır. Bu görgü ve kültür, aile içindeki değerler, inançlar, gelenekler ve davranış kalıplarını kapsar. Aile, insanların birlikte büyüdüğü, sevgi, güven ve dayanışma temelinde bir arada yaşadığı önemli bir toplumsal birimdir (Şahinkaya, 1975: 17-18).
- Geleneksel Türk aile yapısı, genellikle baba, anne ve çocuklardan oluşan çekirdek aileyi temel alır.
- Türk toplumunda monogami, yani tek eşlilik, aile modelinin belirgin bir özelliğidir.
- Türk ailesi, evliliklerin genellikle dışarıdan, yani aile dışından gelen kişilerle gerçekleştiği bir temele dayanır.
- Türk kültüründe kadınlar, aile içinde önemli bir role sahiptir ve ailenin yapılanmasında aktif bir şekilde yer alırlar.
- Akrabalık ilişkileri Türk toplumunda hem ana hem de baba soyu üzerinden izlenir ve önemli bir yer tutar.
Aile, her toplum için temel bir sosyal kurum olarak kabul edilir ve vazgeçilmez bir role sahiptir. Aile, biyolojik, ekonomik, psikolojik ve toplumsal görevleri ve sorumlulukları üstlenerek, diğer toplumsal kurumların yerine getiremeyeceği bir işlevi yerine getirir. Farklı toplumlarda yapılan çeşitli araştırmalar ve deneyler, ailenin toplumdaki ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Bu nedenle, aile, her toplum için hayati bir sosyal kurumdur.
1.2. Boşanmanın Tanımı
Boşanma günümüzün en öncelikli toplumsal sorunlarından biridir ve hem halkın hem de aile hukukunun en çok tartıştığı konulardan biri olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle, ayrılık üzerine yapılan çalışmalar her geçen gün artmaktadır. Ayrılığın toplumsal bir sorun olması, büyük ölçüde ayrılığı çevresel etkiler altında bırakmaktadır. Özellikle, ayrılığa karşı çıkanlarla ayrılığı normal karşılayanlar arasında farklı iki görüş bulunmaktadır. Bu zıt görüşler üzerinde aile üyelerinin ve çevrenin sosyo-ekonomik durumu, eğitim durumu, çocuklar gibi birçok faktör etkili olabilmektedir. Ayrılık, aile üyeleri arasındaki bazı sorunların ortadan kalkmasına rağmen, çevresel kaynaklı bazı sorunlar da ayrılmış bireyleri, özellikle de kadınları derinden etkilemektedir.
Boşanmanın hukuki tanımı, evliliğin yasal yollarla sona erdirilmesidir ve Türk Medeni Kanunu’nun (4721) çerçevesinde aile mahkemesi kararıyla gerçekleşir. Sosyolojik açıdan bakıldığında ise boşanma, heteronormatif normlara göre yasal, duygusal ve cinsel evlilik bağlarının son bulması olarak tanımlanır. Boşanma, aile kurumuna atfedilen sosyal, politik ve kültürel önem nedeniyle bireysel bir konu olmanın ötesinde toplumsal bir konu olarak da öne çıkar. Boşanmanın nedenleri kadar boşanmanın çocuklar ve yetişkinler üzerindeki etkileri de 1960’lardan beri sosyal bilimlerde geniş bir şekilde araştırılmaktadır. Türkiye’de özellikle son yıllarda boşanma konusu sıkça tartışılan bir konudur. Bu bağlamda, boşanmalar genellikle aile kurumunun sonu olarak algılanmakta ve boşanmalar üzerine yapılan çalışmaların boşanmaları daha da normalleştirme riski taşıdığı düşünülmektedir.
Boşanma kararının alınmasını etkileyen faktörler farklılık gösterebilir;
- Örneğin, iletişim sorunları, uyumsuzluk, sadakatsizlik, maddi sıkıntılar ve farklı yaşam hedefleri gibi nedenler bu kararı etkileyebilir.
- Boşanma sonrası süreçte en çok etkilenenler arasında boşanan kadınların yanı sıra, çocuklar ve eski eşleri de yer alır. Bu süreçte her bir taraf, duygusal, mali ve pratik zorluklarla karşılaşabilir.
- Boşanmış kadınların karşılaştığı sorunlar ve bunların çözümü, toplumun boşanmış kadınlara bakış açısı ve toplumsal kabullerle yakından ilişkilidir. Toplumun desteği veya yargılayıcı tutumu, boşanmış kadınların iyileşme sürecini etkileyebilir.
- Boşanmış kadınların toplumsal kabulleri, çevrelerinden destek alma durumlarına, eğitim düzeylerine, sosyal statülerine ve çocukların durumuna göre farklılık gösterebilir. Bazı kadınlar toplumun kabulünü ve desteğini bulurken, diğerleri aksine dışlanma ve olumsuz bir bakış açısıyla karşılaşabilir.
1.2.1. Boşanmanın Tarihsel Gelişimi
Geçmişten günümüze aile kurumunda görülen değişim boşanmaları beraberinde getirmiştir. Eski Türk toplumlarına baktığımızda, ailenin büyük bir öneme sahip olduğunu görüyoruz. Bu toplumlarda, Toyonizm (din) ve Şamanizm (büyü) gibi inanç sistemleri, kadınların hukuki, siyasi ve ekonomik olarak erkeklerle eşitliğini desteklemiştir. Bu durum da evlilik kurumunun güçlenmesine katkıda bulunmuştur. Bu toplumlarda kadınlar, ailede aktif rol oynamakta, karar verme süreçlerine katılmakta ve toplumsal hayatta önemli bir yer tutmaktadır. Bu denge, aile birliğinin korunmasına ve toplumun istikrarına katkı sağlamıştır (Türkdoğan, 1992:32). İslam dini, Türk aile yapısının şekillenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. İslamiyet, Türklerin geçmişten getirdiği değerler ve alışkanlıklarla uyumlu bir nitelik sergileyerek bu yapıyı büyük ölçüde korumuştur. İslam’a göre aile yapısında erkek, aile reisi olarak kabul edilir ve aileyi oluşturan bireyler arasındaki hak ve yükümlülükler açıkça belirtilir. Ancak, aile yapısının oluşumunu açıklamak için din faktörü tek başına yeterli değildir. Türk aile yapısının oluşumunda töreler, gelenekler, coğrafi şartlar, yerleşim yeri, toprak sistemi ve yönetim biçimi gibi faktörler de önemli bir etkiye sahiptir. Osmanlı dönemindeki ataerkil aile yapısı, Atatürk’ün devrimleriyle değişmeye yönelik hedeflerden biri olmuştur. Aslında Atatürk’ün amacı, Türk kadınının özgürleşmesini sağlamaktır.
Cumhuriyet Dönemi’nde, aile yapısında gerçekleşen değişimler yasal düzenlemelerle desteklenmiştir. Meclis, 1926 yılında İsviçre Medeni Yasası’nı benimseyerek önemli adımlar atmıştır. Bu yasayla birlikte, aile mal varlığının yönetimi ve mirasın paylaşımında kadın ve erkek eşit hale getirilmiştir. Ayrıca, erkeklere birden fazla kadınla evlenme yasağı getirilerek evlilik sözleşmesi yasal güvence altına alınmıştır. 1930 yılında kadınlara yerel seçimlerde oy kullanma hakkı verilirken, 1934’te ise oy kullanma hakkı genel seçimleri de kapsayacak şekilde genişletilmiştir. Tüm bu değişimlerle birlikte kadınlar, eğitim ve ekonomi alanlarında erkeklerle eşit haklara sahip olmuşlardır. Türkiye’de sanayileşme ve kentleşme süreçleriyle birlikte, bu yasal ve toplumsal ekonomik değişiklikler aile yapısını ve aile içindeki bireylerin durumunu etkilemiştir (Kongar, 2013:585). Aile yapısındaki bu değişimler, işlevler ve rollerdeki değişiklikler beraberinde çeşitli sosyal sorunları da getirmiştir. Bu sorunlardan biri de boşanmadır. Hem dünya genelinde hem de Türkiye’de, her geçen gün artan boşanma oranlarıyla karşı karşıya olduğumuzu gösteren veriler bulunmaktadır. Türkiye’deki boşanma oranlarının son on yılda nasıl bir seyir izlediğine bakıldığında, bu durumun sosyal bir sorun düzeyine ulaştığı görülmektedir. Boşanma, aile birliğinin dağılması, çocuklar üzerindeki etkileri ve sosyal ilişkilerin bozulması gibi sonuçlarıyla toplumun genel refahını etkileyen önemli bir konudur. Bu bağlamda, boşanma oranlarının artması, aile yapılarındaki değişimin bir yansıması olarak sosyal bir problem olarak kabul edilmektedir (Ünal, 2013:592).
Aydınlanma felsefesinden ilham alan modern çağın etkileriyle birlikte aile kurumu temelinde de değişiklikler yaşanmıştır. Önceden güçlü bir kurum olan aile, işlevlerini diğer kurumlara devrederek zayıf ve kırılgan hale gelmiştir. Modern toplumlarda aile kurumu artık kolayca terk edilebilir bir konuma gelmiştir, bu da boşanma oranlarının artmasına doğal bir sonuç olarak yansımıştır. Mevcut istatistikler, günümüz Türk toplumunda boşanma oranlarının sürekli olarak arttığını göstermektedir.
1.3. Aile Yapılarına Göre Boşanma Olgusu
Boşanma olgusu toplumdan topluma, milletten millete farklılık gösterebileceği gibi aile yapılarına göre de farklılık gösterebilir. Bazı ailelerde olumlu karşılanarak desteklenen boşanma, bazı ailelerde ahlaki bir suç ve damgalanma sebebi olarak görülebilmekte ve olumsuz karşılanabilmektedir.
1.3.1. Muhafazakâr Ailelerde Boşanma
Muhafazakarlık kavramı, bireylerin ve toplumların gelenekselleşmiş değerlerle ilişkisini açıklayan geniş bir teorik çerçeveye sahiptir. Bu kavram, yeniliklere ve değişimlere karşı temkinli bir tutum sergileyerek toplumu bireye, akıla karşı dini inançlara, özgürlüğe karşı ahlaka ve modernliğe karşı geleneğe öncelik veren bir kültür ve anlayışı tanımlamaktadır. Muhafazakarlık evrensel bir toplumsal davranış ve yaşam tarzı olarak, genellikle gelenekler ve din etrafında şekillenen bir yaşamı ifade eder. Batılı toplumlarda Hıristiyan değerleriyle ilişkilendirilen muhafazakarlık kavramı, Türkiye’de ise İslami değerler bağlamında ele alınmaktadır. Muhafazakâr düşüncede aile kurumu, bireyin evlilik, boşanma ve hatta cinsellik gibi hayatının her alanını dini kurallar çerçevesinde düzenleyen bir kurumdur. Ancak modernitenin toplumlara ve bireylerin günlük yaşamlarına dayattığı yenilikler, aile kurumunda büyük bir çözülmeyle birlikte evlilik ve boşanma anlayışlarında da değişimlere neden olmaktadır (Duman, 2012:44-48).
Türk toplumunda dindar kesimlerin boşanma konusundaki tutumları, İslam dininin öğretileri ve prensipleri doğrultusunda şekillenmektedir. İslam Hukuku’na uygun bir perspektifin benimsendiği bu kesimlerde, boşanmaya karşı tepkisel ve olumsuz bir yaklaşım gözlemlenebilir. İslam Hukuku, boşanma konusunda erkeklerin tek taraflı talebinin yanı sıra kadınlara da boşanma hakkı tanımaktadır. Boşanma sebepleri arasında ise şiddetli geçimsizlik, zina, kısırlık, erkeğin cinsel işlev bozukluğu, kötü muamele, kadının bekaret durumu ve erkeğin ekonomik geçimini sağlayamaması gibi nedenler öne çıkmaktadır. Bu hükümler, dindar kesimlerde boşanma konusunda dikkatli ve sınırlayıcı bir yaklaşımın temelini oluşturabilir. Ancak, dindar toplumda boşanma konusunda genel bir tutumdan bahsetmek zordur, çünkü bu konuda farklı yorumlar ve pratikler mevcuttur (Battal, 2018:27). Muhafazakâr kesim için Kur’an ayetleriyle birlikte peygambere ait hadisler, boşanma konusunda önemli bir yol gösterici kaynak olarak kabul edilmektedir. Bu kesimde, boşanmanın hoş karşılanmadığı ayetlerin yanı sıra hadisler de boşanma konusunu ele almaktadır. Ayrıca, bazı özel durumlarda yalan söylemenin kabul edildiği bilinmektedir, örneğin eşler arasını düzeltmek amacıyla söylenen yalanlar gibi. İslam dininin kurallarına göre gerçekleştirilen dini nikah, muhafazakâr çiftlerin evliliklerinde hala önemli bir rol oynamaktadır. Ancak, dini nikahla devam eden evliliklerde zina davranışı söz konusu olduğunda, resmi evliliklerde olduğu gibi zina davası yoluyla boşanma talebiyle dava açmak mümkün olmamaktadır. Hukuki geçerliliği olmayan nikahlar ya da birliktelikler boşanma sebebi olarak gösterilemezken, hukuka sadece yokluğunun ispatı talebiyle başvurulabilmektedir. Muhafazakâr kesimde boşanma konusunda İslam hukukunun prensipleri ve dini değerler büyük bir etkiye sahip olmaktadır, ancak bu konuda da yorumlar ve uygulamalar farklılık gösterebilmektedir (Ersöz, 2019:232).
Türk toplumu, köklü bir din ve kültür geleneğine sahip olmasıyla bilinir ve bu geleneğin aileyle ilgili sorunlar üzerinde etkisi büyüktür. Modernleşme sürecinde, boşanma oranlarındaki artışa paralel olarak evlenme oranları düşmekte ve manevi değerlerin azalmasıyla birlikte aile kurumunun güçsüzleşmesi kaçınılmaz olmaktadır. Bu durum, ailelerin sorunları çözme yeteneğini zayıflatmaktadır. Türk toplumunda din, ailenin korunması açısından önemli bir etkiye sahiptir. Din, ailenin birliğini ve dayanışmasını destekleyen değerler, ahlaki prensipler ve sorumluluk bilinci üzerinde durmaktadır. Bu nedenle, toplumda aile değerlerinin korunması ve güçlendirilmesi için dinin rolü büyük bir öneme sahiptir. Ancak, aile sorunlarının çözümünde sadece dini değerlere dayanmak yeterli olmamaktadır; aynı zamanda modern toplumun getirdiği zorluklara da etkin bir şekilde yanıt vermek gerekmektedir.
1.3.2. Asrilik Ailelerde Boşanma
Muhafazakâr, geleneksel ailelere göre boşanma oranı asrilik, yenilikçi ailelerde daha fazladır. Geleneksel geniş aile yapısında boşanma oranları düşük seyrederken, günümüz modern aile yapısında bu oranın yükselmesi dikkat çekicidir. Modernleşme süreci, ailenin kuruluşundan iç ilişkilerin şekillenmesine, karı-koca ve çocukların rollerinden, aile içi karar mekanizmalarının belirlenmesine, sorumluluk anlayışına kadar birçok alanda köklü değişimlere yol açmıştır. Töre, örf adet ve geleneklerin belirlediği aile yapısı, bu süreçte zihniyet ve kültürel değişimlerin, artan bireycilik ve rasyonalizmin etkisiyle sarsılmıştır. Geleneksel aile yapısına özgü eski iş bölümü ve rol sistemleri zaman içinde ortadan kalkmış, yerini kadın ve erkeğin ev işleri ve çocuk yetiştirme sorumluluklarını eşitleme ve paylaşma çabalarına dayanan yeni bir anlayış almıştır. Bu değişimler, aile içi ilişkilerin dinamiklerini ve aile yapısının işlevselliğini etkilemiştir. Böylece modernleşme süreci ailenin rol sisteminde değişikliklere neden olmuş, ailenin dini, sosyal ve kültürel işlevleri yapısal olarak farklılaşmıştır. Modernleşme ile birlikte boşanma vakaları hızla arttı. Bu nedenle boşanma, modern yaşama dayalı aile yapılarında çok hoş karşılanır. Çağdaş aile yapılarında “feminizm” önemli bir yer tuttuğu için, kadının mutsuz bir evlilikten çıkıp boşanma yoluyla özgür bir şekilde yeni bir hayata başlama hak olarak görülmektedir.
1.4. Aile ve Boşanmaya İlişkin Kuramsal Yaklaşımlar
1.4.1. Aile Sistemi Teorisi
Aile sistemleri teorisi, ailenin bir duygusal sistem olarak işlev gördüğünü ve her üyenin belirli bir role sahip olduğunu ve bu rollerin belirli kurallara uyulması gerektiğini ileri sürer. Bu teoriye göre, aile içindeki bireyler, belirli rolleri üstlenir ve diğer bireylerle belirli şekillerde etkileşime girerler. Her bir üyenin davranışı, diğer bireyleri tahmin edilebilir şekillerde etkiler ve böylece aile içinde belirli kalıplar ve dinamikler gelişir. Aile sistemi, bu roller ve etkileşimler üzerine inşa edilir ve aile üyeleri, sistem içindeki rollerine bağlı olarak birbirlerine karşılık verir.
Aile sisteminin temel kavramları, birlik, yapılandırma, iletişim, yönergeler, denge, bilgi ve değişimdir. Bu kavramlar, aile içinde farklı şekillerde yansımalarını gösterir. Birlik kavramı, her bir aile bireyinin belirli bir zaman diliminde diğerleriyle istikrarlı bir ilişki içinde olmasına işaret eder. Yapılandırma, ailenin hiyerarşik yapısı ve sınırlarıyla ilgilidir. İletişim, aile içinde sözlü ve sözsüz olarak gerçekleşen tüm etkileşimleri ifade eder. Yönergeler, aile içindeki bireylerin karşılıklı iletişim ve işlev gösterme yollarının yönlendirilmesiyle ilgilidir. Bilgi, ailenin işlev görmesi için gereken değişimi sağlama yeteneğini ifade eder. Aile sistemindeki yüzeysel ve derin değişiklikler ise ailenin değişime uyum sağlama becerisini yansıtır (Doğan, 1994:344). Karşılıklı bağımlılık derecesi farklı aileler arasında değişiklik gösterebilse de tüm ailelerde üyeler arasında bir miktar vardır. Bir aile birimi içinde bile her insan benzersizdir. Bireysel kişilik özelliklerine sahip olmanın yanı sıra, insanlar başkalarından etkilenme veya grup düşünme zihniyetinin kurbanı olma eğilimlerinde de farklılık gösterir. Bir kişinin benlik duygusu ne kadar az gelişmişse, başkalarından etkilenme olasılığı o kadar artar. Ve bilinçli ya da bilinçsiz olarak, diğer insanlar üzerinde de nüfuzlarını uygulamaya çalışacaklardır.
Öte yandan, daha güçlü bir benlik duygusuna sahip biri, başkalarından daha az etkilenir ve kişiliğini başkalarına zorlamaya çalışmaz. Herkes doğuştan bir benlikle doğsa da bir kişinin benlik duygusunu geliştirme derecesi çocukluk ve ergenlik dönemindeki aile ilişkilerine bağlıdır. Tüm ailelerde ve genel olarak toplumda, her zaman zayıf ve güçlü benlik farklılaşması olan bir insan karışımı olacaktır. Aileler, aile üyelerinin benliklerinin farklılaşma düzeylerine bağlı olarak duygusal karşılıklı bağımlılık düzeylerinde farklılık gösterir. Bir aile duygusal olarak birbirine ne kadar bağımlıysa, kendilik farklılaşması o kadar zayıftır. Bu aynı zamanda, bireysel bir üyenin davranışları ve sorunları tüm aile birimini duygusal olarak etkilediğinden, bu aile biriminin stresli durumlara uyum sağlamasının daha zor olacağı anlamına gelir.
Aile sistemi teorisinin temel ilkesi olan dairesel nedensellik prensibi, evlilik ve boşanma kavramlarının en iyi şekilde aile içindeki bireylerin iletişimlerinin incelenmesiyle anlaşılabileceğini öne sürer. Bu prensibe göre, aile bir sosyal sistem olarak değerlendirilir ve herhangi bir aile üyesinin neden olduğu bir hareket, aile sisteminin işlevlerini etkileyerek tüm aile üyelerinin davranışlarını değiştirir. Bu yaklaşım, çiftler arasındaki iletişimin yanı sıra çocuklarıyla olan etkileşimlerini ve bu karşılıklı etkileşimin aile üyelerinin psikolojik işlevleri üzerindeki etkisini anlamak için önemlidir. İletişim, aile içindeki çatışmaların çözümünde ve duygusal bağların güçlendirilmesinde kritik bir rol oynar. Aile içi iletişim kalıplarının ve etkileşimlerin incelenmesi, evlilik ve boşanma süreçlerindeki dinamikleri ve sonuçları anlamak için önemli bir araç sağlar.
Dairesel nedensellik prensibi aynı zamanda boşanmaların aile üyeleri arasındaki işlevsiz ilişkilerden kaynaklandığı gibi, boşanmış çocukların kendi kurdukları ailelerinde görülen bozuk işleyişin bir sonucu olabileceğini de öne sürer. Bu yaklaşıma göre, boşanma süreci aile içindeki iletişim ve etkileşimlerin bozulmasıyla ilişkilidir. Boşanmış ebeveynlerin çocuklarıyla olan ilişkilerindeki zorluklar, çocukların yetişkinlik döneminde kendi ailelerini kurarken benzer sorunların tekrarlanmasına yol açabilir. Ayrıca, boşanma sürecinin duygusal ve psikolojik etkileri, çocukların yetişkinliklerinde ilişkilerini etkileyebilir ve işlevsiz aile dinamiklerinin tekrarlanmasına neden olabilir. Dolayısıyla, boşanmaların hem aile içindeki ilişkilerin işlevsizliğiyle hem de boşanmış çocukların kendi ailelerinde görülen sorunlarla ilişkili olduğunu söyleyebiliriz (Uğur, 2014:35). Aile sistemi teorisi boşanmayla doğrudan ilgili olup, eşlerin belli rollere sahip olarak etkileşim içinde olması, duygusal olarak birbirlerine bağlı olarak aile kurumunu sürdürmeleri boşanma olgusunu zayıflatacaktır.
1.4.2. Yapısal İşlevsel Yaklaşım
İşlevselcilik sosyolojik teorisi, toplumu düzenli bir sistem olarak ele alır ve ahenk, uyum, bütünlük, denge ve devamlılık gibi işlevlere sahip olan karşılıklı uyum ve bağımlılık ilişkisi içinde bulunan alt-sistemlerden oluşan bir yapı olarak tanımlar. Bu teoriye göre, toplumda bulunan farklı sosyal yapılar ve kurumlar, toplumsal düzenin sürdürülmesi için birbirleriyle etkileşim halindedir. Her bir alt-sistem, belirli bir işlevi yerine getirerek toplumun işleyişine katkıda bulunur. Bu işlevlerin bir arada uyumlu bir şekilde yerine getirilmesi, toplumun sağlıklı işleyişini ve dengeyi sürdürmesini sağlar (Kızılçelik, 2013:162). Yapısal işlevselci yaklaşım, özellikle 1940 ve 1950’lerde Amerikan sosyolojisinde büyük etki yaratmıştır. Bu yaklaşım, makro ölçekte bir bütün içinde toplumu inceler ve her bir unsurun işlevleriyle ilgilenir. Yapısal işlevselci çerçeve, toplumdaki düzene vurgu yapar ve sosyal yapıların işlevsel rollerini vurgular. Aile, yapısal işlevselcilikte birey ile daha geniş sosyal gruplar arasında hayati bir bağ sağlayan ve sosyal sistemin en önemli unsurlarından biri olarak ele alınır (Güçlü, 2011:42).
İşlevselcilik, biyolojik bilimlerde olduğu gibi organizmaların işlevlerini oluşturan yapısal sistemleri toplumsal düzene uygulayan bir yaklaşımdır. Bu düşünceyi benimseyen işlevselci düşünürlerden biri olan Durkheim, toplumsal dengenin sağlanması için bütünleşme ve toplumsal dayanışmanın önemini vurgular. Yapısal işlevselci yaklaşımda, belirli aile biçimlerinin belirli görevleri yerine getirdiği ve aile içindeki rollerin ve statülerin ailenin düzenli işleyişine katkıda bulunduğu kabul edilir (Ünal, 2016:7). İşlevselcilik yaklaşımında, geleneksel olarak kadın-erkek rolleri vurgulanır. Bu yaklaşıma göre, boşanmaların artışı, aile içindeki görevlerin yerine getirilmemesiyle açıklanır. Aile üyelerinin yerine getiremediği işlevler, aile birliğinin bütünlüğünü bozabilir. Yapısal-İşlevselcilik eleştirilerinden biri, kadın rolünün daha çok anlamsal işlevler üzerinde uzmanlaşması ve erkek rolünün ise daha çok araçsal işlevler üzerinde odaklanmasıdır. Bu durum, toplumdaki cinsiyet eşitsizliğini ve kadınların sınırlı rol beklentilerini yansıtabilir. Eleştirmenlere göre, yapısal işlevselcilik yaklaşımı, cinsiyet rollerinin ve toplumsal normların değişkenliğini göz ardı ederek kadın ve erkeğin farklı işlevlere odaklanmasını meşrulaştırır. Bu nedenle, cinsiyet eşitliği ve kadın-erkek ilişkilerinin daha kapsamlı bir şekilde ele alındığı yaklaşımların benimsenmesi gerekmektedir.
1.4.3. Feminist Teori
Feminizm, 18. yüzyılda ortaya çıkan bir ideoloji olarak kabul edilir ve kadın-erkek eşitliğini sağlama amacıyla başlatılan mücadelelerle birlikte gelişmiştir. Patriarkal toplumlarda kadınların erkeklerin gerisinde kalan rolleri üstlenmeleri ve bu durumun eşitlik talepleriyle birlikte patriarkal sistemin değişimi üzerinde çalışmaların başlatılmasına yol açtığı görülmüştür. Feminist hareket, kadınların erkek rollerini üstlenmelerinin önündeki engelleri ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. Endüstrileşme süreciyle birlikte kadınların da sanayide çalıştırılmaları ve evdeki özel alanlarda görev almaları, kadınları toplumsal yaşamda eşitsizlikle karşı karşıya bırakan bir durumu ortaya çıkarmıştır. Feminist hareket, bu eşitsizliklere karşı mücadele ederek kadınların sosyal, siyasi ve ekonomik alanlarda eşit haklara sahip olmalarını savunmuştur.
Feminizm, boşanma olgusuna tek bir perspektiften bakmayarak, farklı yaklaşımların bir araya geldiği bir harekettir. Marksist, liberal, radikal, sosyalist ve kültürel feminizm gibi farklı akımlar, boşanma konusunda farklı açılardan analizler yapmışlardır. Marksist feministler, ailedeki erkek egemenliğini ve baskıyı maddi temeller üzerinden anlamaya çalışmışlardır. Özellikle işgücü ve ev içi emek gibi faktörleri ele alarak, kadınların ekonomik bağımsızlığının ve emeğinin değersizleştirilmesinin boşanma süreçlerinde etkili olabileceğini vurgulamışlardır. Liberal feministler ise bireysel özgürlük, eşitlik ve kendi kendini gerçekleştirme hakkı çerçevesinde boşanmanın kabul edilmesi gerektiğini savunmuşlardır (Arıkan, 1997:9). Radikal feminizm ve psikanalitik teoriye ilham veren düşünürler, üretim odaklılığı reddederek ataerkil sistemin kökenini biyoloji ve aile içinde bulduklarını varsaymışlardır. Ancak, bu iki teorinin boşanma olgusundaki değişimin gerekliliklerini karşılamadığı eleştirilerine maruz kalmışlardır. Marksist feministler, sadece maddi faktörleri vurgulayarak boşanmanın temel sebebini açıkladıkları için diğer etkenleri göz ardı etmekle eleştirilmişlerdir. Bu nedenle, sadece ekonomik açıdan açıklamaya odaklanan bir teori olarak değerlendirilmişlerdir. Öte yandan, boşanmanın temel nedenini sadece biyolojik faktörlere dayandırmaları nedeniyle eleştirilen teorilerdir. Sosyalist feministler ise kadınların sınıfsal ve ekonomik koşullarını da analizlerine dahil ederek boşanma olgusunu daha kapsamlı bir şekilde açıklama çabası içindedirler. Onlar, toplumsal, ekonomik ve politik yapılar arasındaki ilişkileri vurgulayarak boşanmanın çok boyutlu bir olgu olduğunu savunmaktadırlar (Kaçar, 2007:21). Liberal feminizm, kadınların kamusal alanda eşitlik ve özgürlüklerine kavuşabilecekleri, eğitim ve bireysel yeteneklerin geliştirilmesiyle sorunların çözülebileceği düşüncesini vurgulamaktadır. Eşit işe eşit ücret kampanyası gibi meselelerde ataerkil baskının etkisine dikkat çekerek, kadınların ekonomik özgürlüğe ve bağımsızlığa sahip olmalarının önemini vurgular. Kültürel feminizm ise cinsiyet eşitliği ve özgürlüğün yanı sıra cinsel kimliklerin ve eşcinselliğin kabul edilmesini savunur. Kadın cinsiyetinin toplumsal normlar ve kültürel yapılar tarafından belirlenmemesi gerektiğini ifade eder. Bu perspektif, cinsiyetin biyolojik belirlenimlerden ziyade sosyal yapılar ve kültürel normlar tarafından şekillendiğini vurgular (Özsöz, 2008:55).
Toplumsal cinsiyet odaklı feminist kuramlar, toplumsal olguların incelenmesinde eşitlikçi bir perspektif sunarak geleneksel cinsiyet rolleri ve ataerkil normların sorgulanmasını hedefler. Bu yaklaşım, cinsiyetin toplumsal bir yapı olduğunu ve sosyal, kültürel ve politik faktörlerin cinsiyet rollerini şekillendirdiğini vurgular. Toplumsal cinsiyet kavramı, biyolojik cinsiyetten farklı olarak, toplumun ve kültürün belirlediği rol ve beklentilere dayanan bir yapı olarak tanımlanır. Feminist kuramlar, cinsiyet eşitliğinin sağlanması için cinsiyetin sosyal inşasını ve toplumsal yapıları göz önünde bulunduran analizler sunar. Bu perspektif, kadınların ve erkeklerin sosyal, ekonomik ve siyasi alanlarda eşit fırsatlara sahip olmasını hedefleyerek toplumsal değişimi teşvik eder.
1.4.4. Sembolik Etkileşimci Yaklaşım
Sembolik etkileşimcilik teorisi, bireylerin sosyal etkileşimlerinde sembollerin ve sembolik anlamların önemini vurgular. Bu teoriye göre, bireyler sosyal dünyayı anlamlandırmak için semboller kullanır ve bu semboller aracılığıyla anlamlar üretir. Evlilik bağlamında da sembolik etkileşimci yaklaşım, evlilik ilişkisindeki etkileşimlerin sembolik anlamlarla şekillendiğini ve evliliklerin sonucunu da bu sembollerin değişimiyle açıklamaya çalışır. Örneğin, evlilikte kullanılan semboller olan sadakat, sevgi, güven gibi kavramlar, ilişkinin sağlamlığı veya bozulması üzerinde etkili olabilir. Sembolik etkileşimcilik teorisi, bireylerin evlilikte sembolik anlamlar oluşturarak ilişkiyi şekillendirdiğini ve bu sembollerin değişimiyle evliliklerin gidişatının belirlendiğini öne sürer. Bu teoriye göre boşanma, bir çift olarak birlikte olmaktan tek başına birey olma sürecidir ve bu süreç bireylerin stres yaşamasına yol açan bir durumdur. Evlilik sonrasında, bireylerin evlilik kurumuna yüklediği sembolik anlamların değişmesi boşanmanın gerçekleşebileceğini savunmaktadır (Ünal, 2007:11). Bu teoriye göre, boşanma bir geçiş sürecidir ve çift olmaktan tek bir birey olmaya geçişi temsil eder. Bu süreç, bireylerin stres yaşamasına neden olan bir durumdur, çünkü evlilik boyunca oluşturulan sembolik anlamların değişmesi ve yeniden yapılanma ihtiyacı ortaya çıkar. Boşanma süreci, duygusal zorluklar, kayıp hissi, belirsizlik ve adaptasyon süreci gibi bir dizi stres faktörüyle ilişkilidir. Bireyler, boşanma sürecinde kendi kimliklerini yeniden tanımlamak, yeni semboller oluşturmak ve yaşamda yeni roller edinmek zorunda kalırlar. Bu geçiş süreci, bireylerin duygusal olarak karmaşık bir süreç yaşamasına ve stresli olmalarına neden olabilir (Cihan, 2015:45). Bu kurama göre, evlilik sürecinde bireyler arasında oluşan sembolik anlamların değişmesi, boşanmaların ortaya çıkabileceği bir durumu ifade etmektedir. Boşanma, evlilikten sonra sembolik anlamların dönüşmesi veya kaybolmasıyla ilişkilendirilebilir. Evlilikte paylaşılan semboller, değerler ve anlamlar zamanla değişebilir ve bu değişimler, ilişkide uyumsuzluk ve çatışmalara yol açabilir. Bu nedenle, bireylerin sembolik düzeyde farklı anlamlar yüklediği evlilik bağlamında, boşanma olgusu ortaya çıkabilir.
İnsanlar sembollere anlamlar atfederken, düşüncelerini oluşturdukları bir süreçte karar vermeye yönelik etkinlik gösterirler. Sembol, önceden belirlenmiş tanımları, rolleri ve eylemleri içeren bir uyarıcıdır. Bir insan, bir hakaret karşısında kavgaya girebilir ve bu durumda küfür etme eylemi, toplumsal açıdan kabul edilebilir bir tepki olarak görülebilir. Sembolik olan her şey, bireyin kendi iç dünyasında yorumlandığı ve eyleme dönüştürüldüğü zaman, aslında önceden belirlenmiş toplumsal yanıtların yansımasıdır. İnsanlar bu yorumlamayı semboller üzerinden gerçekleştirirler. Uyarıcılar önceden sunulduğunda ve bir sembolle etkileşime geçildiğinde, bireyleri sembolleri yorumlamadan harekete geçmeye yönlendirdiğinin bir kanıtıdır (Soygan, 2019:47).
Sembolik etkileşimcilik, toplumsal gerçekliği açıklarken etkileşim ve kişilik kavramlarını temel aldığı için bu yaklaşıma dayalı çalışmalarda aile, diğer toplumsal kurumlar arasında öne çıkar. Çünkü toplumsal kurumlar arasında yalnızca aile hem etkileşimin hem de kişiliğin kaynağı olarak konumlanmıştır.
İKİNCİ BÖLÜM
KADIN VE BOŞANMA
2.1. Değişime Uğrayan Aile Yapısında Kadının Rolleri
Geçmişten bugüne yaşanan değişimler, toplumun birçok kurumunu etkilemiştir. Aile, din, ekonomi gibi kurumlar süreç içinde değişirken, kadının toplumsal konumu da değişmiştir. Kadınların geçmişteki yer ve statüsü, bugünkünden önemli ölçüde farklı ve daha azdır. Kadının işgücüne katılımı, doğrudan veya dolaylı olarak birbirine bağlı pek çok faktörü etkiler. Kadınların ücretli olarak çalışmaya katılması, aile yaşamında çeşitli değişikliklere neden olur. Kadının ekonomik özgürlük anlamına gelen ücretli çalışması, aile içindeki ve toplumdaki rolünü değiştirir. Yıllarca evi ve özel yaşamıyla sınırlı kalan, üretimden uzak kalan ve ekonomik açıdan erkeğe tamamen bağımlı olan kadının iş hayatına girmesi, geleneksel rollerinde önemli bir değişime yol açar (Koray, 1993:27). İş hayatına katılan kadının ortak gelire katkısı arttıkça, özellikle yüksek eğitim düzeyine sahip kadınların ev işlerine katılımı artmaktadır. Kadınların işgücüne katılımı ve özellikle yüksek statüdeki işlerde yer alması genellikle olumlu bir gelişme olarak kabul edilse de bu durum kadının ekonomik olarak özgürleşmesini sağlasa da aile yaşamlarını olumsuz etkileyebilir. Kadınlar, aile içindeki rollerini ve iş hayatındaki rollerini aynı ölçüde yerine getirme zorunluluğuyla karşı karşıya kaldıklarında, kendilerini bu roller arasında sıkışmış hissedebilirler. Ayrıca, iş hayatının kadının taleplerini artırması, kadının evliliğini sorgulamasına neden olabilir.
Kadınların iş hayatına girmesi, aile içinde geleneksel rollerde değişikliklere neden olurken, erkeklerin rollerinde de değişimler yaratır. Kadının iş yaşamına katılarak aile gelirine katkıda bulunduğu durumda, erkeğin katkısı göreceli olarak azalır. Özellikle yüksek eğitim düzeyine sahip gruplarda, erkeklerin ev işlerine katılımı daha yüksektir, ancak bu durum, erkeğin hala para kazanan ve kadının ev işlerinden sorumlu olduğu rol algısını önemli ölçüde değiştirmez. Kadınlar, genellikle aile içi bakım ve ev işleri konusunda daha fazla sorumluluk üstlenirken, erkekler ise genellikle daha az zaman harcadıkları ve daha az kişisel karar verme gerektiren işlerle uğraşırlar. Ev işleriyle uğraşan kadınlar genellikle temizlik, çamaşır yıkama, ev düzeni gibi görevlere odaklanırken, erkekler daha çok bahçe işleri, tamirat, araç bakımı gibi alanlarda faaliyet gösterirler. Bu durum, toplumumuzda kadınların aile içinde daha büyük bir bakım rolü üstlendiğini göstermektedir (Telsiz, 1995:83-84). Modern toplumlar, kadının özerk bir birey olarak tam anlamıyla var olabilmesini destekleyen bir kültür sunmaktadır. Bu toplumlar, cinsiyetler arasında eşitlik temelinde kurulmuşlardır ve bu eşitlik, aile içindeki rollerin paylaşımına da yansır. Modernleşme süreci, aile kurumunun yeni bir yapıya büründüğü bir dönemdir ve bu dönemde aile içindeki rol dağılımı, eşitlik ilkesi üzerine inşa edilir. Kadınlar ve erkekler arasında ev işleri, çocuk bakımı ve karar alma gibi alanlarda daha dengeli bir paylaşım gözlemlenir. Bu, kadınların aile içindeki rollerini daha özgürce seçebildiği, kendi kariyerlerini geliştirebildiği ve bireysel hedeflerini takip edebildiği bir ortamı teşvik eder (Canatan ve Yıldırım, 2009:155).
Kadının iş hayatına dahil olması, onların ev kadını, eş ve annelik gibi geleneksel toplumsal cinsiyet rollerinin yanı sıra iş yaşamında da aktif roller üstlenmeleri anlamına gelir. Bu durum, kadınların rol çatışmaları yaşamasına neden olabilir. Kadınlarla erkekler arasındaki rollerin değişimi yavaş ilerlediği için evliliklerde sorunlar ortaya çıkabilir. Bugün, boşanma sebepleri arasında “kadının iş hayatına girmesi” ve beraberinde gelen ekonomik özgürlük en sık gösterilen sebeptir. Türkiye’de yapılan bir araştırmada, çalışan kadınların çalışmayan kadınlara kıyasla altı kat daha fazla boşandığı ortaya çıkmıştır. Çalışan kadınların, iş hayatında ve evde farklı rolleri üstlenmeleri, başarılı olma beklentisiyle birlikte anne, sadık bir eş ve bakımlı bir kadın olma beklentisi arasında denge kurmaya çalışmaları, stres kaynağı oluşturabilmektedir. Bu yüksek boşanma eğilimi, çalışan kadınların üzerindeki stres seviyelerini artırırken hem iş hem de ev yaşamında verimlilik sorunlarına neden olabilmektedir (Sucu, 2007:27). Türkiye’de, kadının istihdama katılım oranları hala oldukça düşük seviyelerde olsa da aile içindeki hiyerarşik yapıdaki değişimler, kadının toplumun bir parçası olarak aktif rol almasıyla birlikte aileyi de etkilemektedir. Geleneksel Türk aile yapısında erkeğin hane reisi olduğu ve kadının ev içi hizmetler ve çocuk bakımından sorumlu olduğu cinsiyet temelli rollerin değiştiği gözlemlenmektedir. Kadınların iş gücüne katılımı ve eşitlikçi değerlerin yaygınlaşmasıyla birlikte, ailede karar alma süreçleri, ev işleri ve çocuk bakımı gibi sorumluluklar daha eşit bir şekilde paylaşılmaya başlanmıştır. Bu değişim, aile içinde daha dengeli bir ilişki ve daha eşitlikçi bir ortam sağlamaktadır. Geçmişte ekonomik olarak erkeğe bağımlı olan kadınların yerini; kendi parasını kazanan, cesur ve güçlü kadınlar almıştır.
2.2. Kadınlarda Boşanma Nedenleri
Boşanma, birlikteliklerin hukuki, duygusal ve cinsel olarak sona erdiği bir durumdur. Toplumsal değişimler, boşanma oranlarının artmasında önemli bir rol oynamaktadır. Günümüzde boşanma oranlarının yükselmesinde kadınların ekonomik bağımsızlığının artması, aile yapılarının değişmesi, boşanmanın yasal olarak daha kolay hale gelmesi ve toplumun boşanma konusundaki görüşlerinin değişmesi gibi etkenler etkilidir. Boşanma süreci, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların ve sık tartışmaların duygusal açıdan bir çözülme yaratması, evlilikte tarafların algıladığı mutluluğun azalması ve bir tarafın evliliğin kurtarılamayacak şekilde zarar gördüğünü düşünerek ayrılmak istemesi gibi durumları içerir. Bazı durumlarda, yüksek düzeyde anlaşmazlık veya mutsuzluk olmamasına rağmen, kişiler evliliklerini kısmen yansıtan nedenlerden dolayı boşanma kararı alabilmektedirler.
Araştırma sonuçlarına dayanan bulgular, boşanmanın çok yönlü, karmaşık bir olgu olduğunu ve tek bir faktörle açıklanamayacak kadar sosyal, kültürel, psikolojik ve ekonomik boyutları olduğunu desteklemektedir. Boşanmanın nedenleri genellikle evliliğin dayanılmaz bir hal almasına ve eşlerin birlikte yaşamayı sürdüremeyecekleri bir noktaya gelmelerine bağlıdır. Bu nedenle, aile birliği, boşanma davalarından çok önce dağılmaktadır. Ayrıca, bazı durumlarda, özellikle psikolojik ya da fiziksel zarar endişesi yaşayan kadınlar, geçici bir süre için evlerini terk etmektedir. Evden ayrılma, boşanma sebebi değil, boşanma sürecinde önemli bir adım olarak ortaya çıkan ve boşanmaya yol açan bir sonuç olarak görülmektedir (Battal, 2008:152). Boşanmanın sonuçları kişiden kişiye ve toplumdan topluma değişmekle birlikte, özgürlükten yalnızlık hissine, huzur yerine sıkıntı ve stres yaşama gibi farklı etkileri olabilir. Boşanmanın sebepleri de oldukça çeşitlilik gösterir. Evlilikte yaşanan sorunların kaynağı birçok faktöre dayanabilir. Taraflar arasında beklentilerin karşılanamaması, iletişim sorunları, sevgi ve saygının azalması, kültürel farklılıklar, cinsel sorunlar, güç mücadelesi, maddi konular, zararlı alışkanlıklar veya ilişkide başka birinin varlığı gibi nedenler boşanmaya yol açabilir. Her bir ilişkide farklı dinamikler etkili olabilir ve boşanmanın temel nedenleri bireysel ve çiftin kendine özgü durumlarına bağlı olarak değişebilir.
Çiftleri boşanma yoluna götüren, çeşitli büyüklükte birçok etken bulunmaktadır. Bu etkenlerin evlilik sürecinde çözülmemesi, beklentilerin karşılanmaması nedeniyle hayal kırıklığı, incinme ve küskünlük duygularının ortaya çıkmasına sebep olabilir. Bu nedenlerin artması, eşlerin birbirinden ve ailelerinden uzaklaşmalarına, tarafların evliliğe olan ilgilerini kaybetmelerine yol açabilir. Yapılan araştırmalar, aşağıdaki durumların, boşanmanın en yaygın sebepleri olduğunu ortaya koymaktadır (Köroğlu, 2013:58).
- İlişkide güven eksikliği ve sadakat sorunları
- Farklı hayat tarzları ve değerler
- İletişim eksikliği ve iletişim kopukluğu
- Evlilikte karar alma süreçlerinde uyumsuzluk
- Finansal sorunlar ve maddi sıkıntılar
- İlgisizlik ve duygusal uzaklaşma
- İş stresi ve zaman yönetimi sorunları
- Eşler arasındaki rol ve sorumluluk paylaşımındaki dengesizlik
- Kültürel ve dini farklılıklar
- Cinsel uyumsuzluk ve cinsel sorunlar
- Eşler arasında şiddetli çatışmalar ve aile içi şiddet
- Teknoloji bağımlılığı ve sosyal medya etkisi
- İdealize edilen evlilik beklentilerinin gerçeklikten uzak olması
- Ailelerin müdahaleci tutumu ve aile baskısı
- Psikolojik sağlık sorunları ve ruhsal sıkıntılar
- Bağımlılık sorunları, alkol, uyuşturucu veya kumar bağımlılığı
- Farklı yaşam tarzları ve hedefler
- Eşler arasında duygusal ve fiziksel ihmal
- Ciddi hastalıklar ve sağlık sorunları
- Evlilik öncesi tanışma sürecinde yeterli bilgi ve anlayışın olmaması
- İş uyumu ve mesleklerin çatışması
Aile içi faktörlerin yanı sıra, günümüz dünyasında insanları etkileyen ve dönüştüren başka etkenler de bulunmaktadır. Teknolojik ilerlemeler, modernleşmenin getirdiği olumsuz etkiler, kitle iletişim araçlarının gücü ve etkisi gibi faktörler, insanların düşünsel açıdan değişmesine ve yaşam tarzlarının evrilmesine neden olmaktadır. İnternet, sosyal medya, dijital bağlantılar ve sanal dünya, insanların ilişkileri, iletişimi ve algıları üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Bu etkiler sonucunda ortaya çıkan yeni yaşam tarzları, değerler ve beklentiler, aile dinamiklerini de etkilemektedir. İnsanlar artık farklı şekillerde iletişim kurmakta, daha bağımsız ve bireysel odaklı yaşam tarzları benimsemekte ve geleneksel aile yapılarına alternatif modeller arayışına girmektedir. Bu süreç, ailelerin içinde bulunduğu dönüşümü ve aile ilişkilerindeki dinamikleri de etkilemektedir.
Türk Medeni Kanunu’na göre, boşanma nedenleri belirli başlıklar altında sınıflandırılmıştır. Bu nedenler şunlardır: zina nedeniyle boşanma, hayata kast, kötü veya onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma, haysiyetsiz hayat sürme nedeniyle boşanma, terk nedenine dayalı boşanma, akıl hastalığı nedeniyle boşanma ve geçimsizlik nedenine dayalı boşanma. Bu boşanma nedenleri, evlilik birliğinin temelinde ciddi bir şekilde zarar oluşturan durumları kapsamaktadır. Zina, hayata kast, kötü veya onur kırıcı davranışlar, haysiyetsiz hayat sürme gibi durumlar, evlilik birliğinde güven ve saygıyı sarsan önemli unsurlardır. Terk, akıl hastalığı ve geçimsizlik ise evlilik birliğinin sürdürülmesini zorlaştıran faktörler arasında yer almaktadır. Bu nedenler, Türk Medeni Kanunu’nda belirlenen hükümlere dayanarak boşanma davalarında kullanılan temel sebeplerdir. Ancak her boşanma davasında bireysel durumlar ve koşullar da dikkate alınmaktadır, bu nedenle her boşanma davası farklı faktörlere ve ayrıntılara bağlı olarak değerlendirilmektedir.
2.2.1. Sosyo-kültürel Nedenler
Çiftler arasındaki kültürel farklılıklar, boşanmaya yol açan nedenler arasında yer almaktadır. Boşanma oranları geçmişten bugüne artmıştır. Çünkü geçmişte aynı toplumda yaşayan, aynı kültüre sahip hatta akraba olan insanlar arasında yapılan evlilikler yaygındı. Bu nedenle, kolayca anlaşma sağlanabilen bu evlilikler günümüzdeki evliliklere kıyasla daha uzun süreli olmuştur. Kültürel farklılıklar, insanları farklı yaşam alanlarına yönlendiren etmenler olarak ortaya çıkmaktadır. Bu farklılıklar, yaşam standartlarının yükselmesi, maddi ve manevi imkanların kolayca elde edilmesi, merak duygusu gibi farklı alanlara ilgi duymaya sebep olmaktadır. Dolayısıyla, farklı kültürlere sahip iki insan evlilik kurma amacıyla bir araya gelebilir. Ancak evlilik sürecinde zıt görüşlerin ortaya çıkması ve yanlış anlamalara yol açması çiftleri çatışmaya sürükleyebilir. Bu çatışmalar, evlilik sürecinin boşanma ile sonuçlanmasına sebep olabilir. Evlilik sürecindeki bu gibi sorunlar, bireylerin eğitim seviyelerini de yansıtmaktadır. Eğitim seviyesi, boşanma olgusu için önemli bir faktördür. Yüksek eğitim seviyesine sahip kişiler, boşanma ve boşanmış bireylere karşı daha olumlu bir tutum sergiler. Onlar, evliliğin çalışmadığının farkına varıldığında boşanmayı bir çözüm olarak görmektedir. Öte yandan, düşük eğitim seviyesine sahip kişilerin boşanma ve boşanmış bireylere bakış açılarında yanlış bilgilendirme ve önyargı gibi etkenler, mantıksal değerlendirmelerden ziyade acıma, öfke hatta tiksinti gibi duyguların ağır basmasına neden olur (Arıkan, 1996: 12).
Sonuç olarak, günümüzde, insanlar arasındaki ilişkilerin bozulması ve değerlerin zayıflaması, aile yapısının temel dinamiklerini etkileyen önemli faktörlerdir. İnsanlar daha önce önem verdikleri güven, sadakat, paylaşım ve saygı gibi değerleri hafife alabilmekte veya ihmal edebilmektedir. Bu durum, evliliklerdeki ufak sorunların bile büyüyerek boşanma ile sonuçlanabilmesine yol açabilmektedir. Geleneksel kültürümüzün etkisini kaybetmesi ve modern yaşamın getirdiği hızlı değişimler, bireylerin değer önceliklerini de etkilemektedir. Aileler, çevresel etkiler ve toplumsal baskılar altında güçlüklerle karşılaşabilmekte ve bu da aile içi ilişkileri zorlaştırabilmektedir. Bu bağlamda, güçlü ve sağlıklı bir aile yapısının korunması ve değerlerimize yeniden odaklanılması önemlidir. İnsanlar arasındaki ilişkilerin yeniden inşa edilmesi ve aile bağlarının güçlendirilmesi, evliliklerin sarsıntılardan etkilenmeden ayakta kalabilmesini sağlayabilir.
2.2.2.Sosyo-ekonomik Nedenler
Boşanmanın birden fazla etkene dayandığı açık bir gerçektir. Ekonomik faktörler boşanmanın önemli bir bileşenini oluşturur. Birçok çift, evlilik sürecinde maddi sıkıntılarla karşılaşabilir. Bu zorluklar zamanla birikerek evlilik ilişkisini ciddi şekilde etkileyebilir. İşsizlik, borçlar, finansal baskılar ve gelir eşitsizlikleri gibi faktörler, çiftlerin stres seviyelerini artırabilir ve ilişkilerinde gerilim yaratır. Maddi zorluklar, çiftler arasında tartışmalara, güvensizlik duygularına ve çatışmalara yol açabilir. Bu süreçte eşlerin birbirlerine yeterli destek sağlayamaması, evlilik ilişkisindeki kopuşun bir belirtisi olabilir. Ekonomik nedenler, boşanma kararını etkileyen ve evlilikteki sarsıntıların derinleşmesine neden olan önemli bir faktördür.
Boşanmanın ekonomik etkileri sadece mikro düzeyde değil, makro düzeyde de hissedilir. Boşanma, aile ekonomisini ve genel olarak toplumun ekonomik yapısını etkileyebilir. Boşanma sonucunda, çiftlerin mal varlıklarının ve mülklerinin paylaşımı gerekebilir. Bu süreçte maddi kaynakların bölüşülmesi, hukuki süreçler ve mahkeme masrafları gibi ek mali yükler ortaya çıkabilir. Ayrıca, boşanmanın ardından çiftlerin ayrı yaşamlarını sürdürmeleri, artan yaşam maliyetleriyle birlikte gelirlerin daha fazla ayrılmasına yol açabilir. Çocuklar varsa, boşanma süreci çocukların bakım masraflarını da artırabilir. Boşanma, çiftlerin ekonomik bağımlılıklarını ve kaynaklarını yeniden düzenlemelerini gerektirebilir. Bireyler, boşanmanın getirdiği mali zorluklarla başa çıkmak için yeni iş imkanları arayabilir veya daha fazla maddi sorumluluk üstlenmek zorunda kalabilirler. Bu nedenle, boşanmanın ekonomik etkileri, aile birliğinden çıkarak bireysel olarak daha karmaşık bir ekonomik durumla karşı karşıya kalınması anlamına gelir.
Yoksulluğun boşanma sebebi olarak kabul edilebilmesi için, durumun eşin gelirini gereksiz harcamalar veya işsizlik gibi nedenlerle etkilemesi gerekmektedir. Bu yüzden çiftler, zor zamanlarda olduğu gibi mutlu günlerde de birbirlerinin yanında olmalı ve desteklemelidir. Ancak boşanma nedenleri incelendiğinde, birçok sebebin aslında ekonomik kaynaklı olduğu ortaya çıkmaktadır. İşsizlik, evlilik için önemli bir sorun olarak kabul edilmektedir. Bu sorun, evlilik sürecinde başa çıkılamayacak bir hale gelirse, ciddi sıkıntılara ve boşanmaya yol açabilmektedir. İşsizlik, sosyal anlamda büyük bir felakettir. Bir erkek, çalışmadığından dolayı ailesini geçindiremez duruma gelirse, hayatı tehdit altında olur. Bu durum, bireyin baskı hissetmesine, aile içinde sorunların ortaya çıkmasına, kavgaların artmasına ve bu sorunların çözülememesine neden olur. Sonuç olarak, evlilik bağları kopar ve evler dağılır (Ünal, 2016:16).
Kadınların iş dünyasına adım atması da boşanmanın ekonomik sebeplerinden biri olabilir. Yani ekonomik özgürlüğü elde etmek isteyen kadının çalışma isteği, erkeğin buna karşı çıkmasıyla birlikte ekonomik nedenleri içerebilir. Geleneksel bir toplum yapısında, erkekler genellikle evin geçimini sağlayan taraf oldukları için kadının çalışmasına izin verilmez. Farklı bir açıdan ele alırsak, erkek için kadının çalışması, kadının da ekonomik özgürlüğünü kazanması anlamına gelir. Ancak erkek, bu durumu kabullenmeyerek evlilik içinde ciddi sorunlara yol açabilir. Eşler arasındaki ekonomik bağımsızlık ve evlilik rollerindeki eşitlik, bir evliliğin istikrarını etkileyen önemli faktörlerdir. Geleneksel evlilik yapısında kadının eşine ekonomik olarak bağımlı olması, evlilikte dengeli bir güç ilişkisi oluşturabilir. Ancak, kadınların gelirlerindeki artış ve ekonomik bağımsızlıklarının güçlenmesi, bu dengenin değişmesine neden olabilir. Kadınların kendi gelir kaynaklarına sahip olmaları, eşler arasındaki rol paylaşımında sorunlara yol açabilir. Eşler arasında güç çatışmaları ve rekabet ortaya çıkabilir, çünkü geleneksel evlilik rolleri ve beklentileri sorgulanmaya başlar. Bu durum, evlilikte istikrarı ve uyumu etkileyebilir, çünkü yeni rollerin ve dinamiklerin oluşturulması zaman alabilir ve uyum sağlanması gereken bir süreç gerektirebilir (Çiçek, 2014:55).
2.2.3. Sosyo-psikolojik Nedenler
Aile içi ilişkilerde, kadın ve erkek psikolojisinin dikkate alınması büyük bir öneme sahiptir. Her iki bireyin duygusal ihtiyaçlarının karşılanması, ilişkinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için temel bir faktördür. Ancak günümüzde, evliliklerde ortaya çıkan sorunlar daha hızlı bir şekilde yükselmekte ve değişen yaşam koşullarıyla birlikte artmaktadır. Boşanma oranlarının yükselmesinde, eşler arasındaki toleransın azaldığı bir trend gözlenmektedir. Birçok görünüşte mutlu evlilik, basit nedenlerden dolayı hızla boşanmayla sonuçlanabilmektedir. Evliliklerde karşılıklı beklentilerin bulunması normaldir ve beklentilerin karşılanmaması, duygusal bağın zayıflamasına ve ilişkide başarısızlık hissine yol açabilir. Artan boşanma oranları, cinsiyet rollerinde uyumsuzluk, cinsiyet ayrımcılığı, farklı yaşam beklentileri, evlilik rutininin oluşması, aile ve evlilik işlevlerindeki değişim, aile içi iletişimin azalması, boşanmış bireylere sağlanan kurumsal ve sosyal destek artışı, değişen erkeklik ve kadınlık rolleri, şehirleşme ve sanayileşmenin yarattığı toplumsal değişim gibi faktörlerden kaynaklanmaktadır (Şentürk, 2008: 13-14).
Evlilikte dikkate alınması gereken bir husus, kişinin kendini doğru bir şekilde ifade edebilmesidir. Karşılıklı sessiz kalmak ve talepleri dile getirmemek, sağlıklı bir evlilik için uygun bir örnek değildir. Bu nedenle çiftler, öncelikle kendi isteklerini ve ihtiyaçlarını anlamalı ve sonra karşı tarafa anlaşılır bir şekilde ifade etmelidir. Bu sayede tartışma konuları en aza indirilebilir. Boşanmanın psikolojik nedenlerinden bir diğeri ise bireylerin aşırı bir “ben” duygusuna sahip olmalarıdır. “Biz” duygusu olmadığı sürece, boşanma her zaman gündemde olacaktır. Evlilikte çiftler arasındaki “bizlik” duygusu, bireysel rollerindeki “ben” duygusunu aşabilme önemli bir değerdir. Bu değeri kabul etmemek, evliliğin hızla bozulmasına yol açar.
2.3. Türk Medeni Kanunu’na Göre Boşanma Nedenleri
Aile, toplumun en temel yapı taşı olarak kabul edilir ve birçok kültürde önemli bir değer olarak benimsenir. Ailenin korunması ve desteklenmesi, birçok uluslararası belgede vurgulanmaktadır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde ailenin doğal bir birim olarak kabul edildiği ve toplumun ve devletin koruması altında olması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu beyannamede aile, bireylerin fiziksel, duygusal ve sosyal ihtiyaçlarının karşılandığı bir ortam olarak değerlendirilir. Benzer şekilde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde de her bireyin evlenme ve aile kurma hakkına sahip olduğu ifade edilir. Bu sözleşme, evlilik çağına gelmiş her erkeğin ve kadının ulusal yasalar çerçevesinde evlenme hakkını güvence altına alır. Bu belgeler, ailenin önemini vurgulayarak, ailenin toplum ve bireyler için temel bir yapı olduğunu vurgulamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’ndeki anayasal düzeydeki konumu ise şu şekildedir: Aile, Türk toplumunun temel yapı taşıdır ve eşler arasında eşitlik ilkesine dayanır (Öztürk, 2010:15). Her birey, evlilik gibi bir sürecin içine girerek aile kurma yolunda ilerlerken, beraberinde gelen sorumlulukları da üstlenir. Birçok çift, evlilikten sonra sorumluluk ve aile olma bilincini taşıyamaz ve belirlenen yasal kurallara göre evliliklerini sonlandırırlar. Bu bölümde ele alınacak konu, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda belirtilen nedenlerle çiftleri boşanmaya götüren sebeplerdir. Bu nedenlere kısaca değinmek gerekirse Türk Medeni Hukuku’nda boşanma sebepleri; sadakatsizlik nedeniyle boşanma, şiddet ve kötü muamele nedeniyle boşanma, suç işleme ve ahlaki çöküntü nedeniyle boşanma, terk nedeniyle boşanma, akıl hastalığı nedeniyle boşanma, evlilik birliğinin ciddi şekilde sarsılmasıdır.
2.3.1. Zina Nedeniyle Boşanma
Medeni Kanun’un 161. Maddesi, evlilik birliği içerisindeki sadakat ve bağlılığın önemini vurgulayan bir hükümdür. Bu maddeye göre, eşlerden birinin zina etmesi durumunda diğer eş, boşanma davası açabilir. Zina, evli bir erkeğin veya kadının, kendi eşleri dışında başka biriyle cinsel ilişkiye girmesi anlamına gelir. Bu durum, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ve güvenin zedelendiğini ifade eder. Zina, çoğu kültürde evlilikte sadakatin ihlali olarak kabul edilir ve boşanma sebebi olarak gösterilir. Medeni Kanun’un bu hükmü, evlilik birliğinin korunması ve sağlıklı bir ilişkinin sürdürülmesi için sadakatin önemine vurgu yapar.
Zina, evli bir erkeğin veya kadının eşinden başka bir kişiyle cinsel ilişki yaşaması anlamına gelir. Eşlerden birinin sadakatsizlik yapması, diğer taraf için bir boşanma sebebidir. Bu şekilde yasa, Türk kültüründe önemli bir yeri olan namus anlayışını hukuki bir temele oturtmuş olmaktadır (Ataseven, 1998:48). İnsanlık değerlerine aykırı davranışlar, insan hayatına zarar veren tüm eylemler, medeni kanuna göre boşanma sebebi olarak önem taşımaktadır. Sadakatsizlik olarak adlandırılan zina, boşanma davalarında ceza hukuku tanımından ayrı bir anlam içerir. Birçok hukukçu tarafından sadakatsizlik olarak yorumlanır. Bu nedenle, ceza kanunu açısından suç olmasa bile boşanma sebebi olabilir. Zina, yasal olarak kabul edilebilirliği olan bir neden olarak boşanma durumunda kadın ve erkek için farklı bir değere sahiptir.
Medeni Kanun’un zina nedeniyle boşanma hükmü, cinsiyet temelli bir eşitsizliği yansıttığına dair eleştiriler almıştır. Bu hükümde, evli bir kadının tek bir kez bile olsa başka biriyle ilişkisi boşanma sebebi olarak kabul edilirken, erkeğin zina fiilinin suç teşkil etmesi için gerçek bir evlilik ilişkisi kurması gerektiği belirtilir. Bu durum, erkeğe daha geniş bir cinsel özgürlük tanınırken, kadının zina nedeniyle boşanma davası açabilmesi için daha katı bir standart uygulandığı şeklinde yorumlanabilir. Ayrıca, Medeni Kanun’un zina nedeniyle boşanma hükmü, davanın süresel sınırlamalarını da içermektedir. Davacı eş, zinayı öğrendiği andan itibaren altı ay ve en geç zinanın işlendiği tarihten itibaren beş yıl içinde dava açmazsa, zina nedeniyle boşanma davası açma hakkı düşmektedir. Bu düzenleme, zina nedeniyle boşanma davalarının sürekli bir tehdit unsuru haline gelmesini engellemeyi amaçlamaktadır. Ancak, bu süresel sınırlama da kadınların adalet arayışında sınırlanmasına ve mağduriyet yaşamasına yol açabilen bir faktör olabilir. Toplumda, erkeğin kısa süreli veya tek gecelik ilişkiler nedeniyle kadının zina nedeniyle boşanma davası açtığı durumlara daha az rastlandığı gözlemlenmektedir. Bu durum, toplumun erkeklerin cinsel ilişkilerinde daha fazla hoşgörülü olabileceği ve kadınların zina nedeniyle boşanma davası açmaktan daha çekinme eğiliminde olduğunu göstermektedir. Bu eşitsizlikler, Medeni Kanun’un zina hükmünün yeniden değerlendirilmesi ve cinsiyet eşitliği ilkesine daha uygun bir yaklaşımın benimsenmesi gerekliliğini vurgulamaktadır (Battal, 2008:31).
2.3.2. Hayata Kast, Kötü veya Onur Kırıcı Davranış Nedeniyle Boşanma
Medeni Kanun’un 162. maddesi, evlilik birliğinde şiddet, kötü muamele ve onur kırıcı davranışlar gibi durumları içeren bir boşanma sebebini düzenlemektedir. Bu hüküm, eşlerden her birinin, diğer eş tarafından hayatına kastedilmesi, ağır şekilde kötü muamele görmesi veya onur kırıcı bir davranışla karşılaşması durumunda boşanma davası açma hakkına sahip olduğunu belirtir.
Evlilik birliğinin sürdürülmesi açısından, eşlerin birbirlerine karşı sergiledikleri davranışlar oldukça önemlidir. Eşin hayatına kastetme, kötü muamelede bulunma veya ağır şekilde onurunu zedeleyici hareketlerde bulunma, boşanma davası açmak için yeterli bir sebeptir.
Öldürmeye teşebbüs, bir eşin diğerini öldürmeye çalışması anlamına gelir. Küçük bir anlaşmazlıktan büyük cinayetlere yol açabilecek bir kırılma anı olarak cana kast, birikmiş duyguları içinde barındırır. Bir eş, tahammül sınırını zorlayan bir davranış sergilediğinde, karşı tarafın anlık olarak öfkelendirilmesine sebep olur. Bu durum beklenmedik anlarda gerçekleştiğinde ise engellenemez bir hal alır. Bu tür bir durumda, ağır suç işlemeye teşebbüs nedeniyle hemen boşanma kararı verilmesi kanunda öngörülmektedir. Eşler arasında ağır suçlar işlendiğinde, ilişkinin devam etmesi ve barışmanın mümkün olması genellikle zor bir durumdur. Bir evlilikte, sağlıklı bir ilişki için temel bir unsurdur. Bir eşin diğerine yönelik saldırganlık veya zarar verme girişimleri, güven duygusunu ciddi şekilde zedeler ve hatta tamamen yok eder. Bu tür durumlarda, genellikle hukuki süreçler devreye girer ve mağdur eşin dava açma hakkı vardır. Affetme veya hak düşümü süresinin geçmesiyle birlikte, mağdur eşin dava açma hakkı zamanla ortadan kalkar. Bu süreçte, ilişkinin yeniden kurulması ve güvenin yeniden inşa edilmesi oldukça zorlu bir süreç olabilir (Ünal, 2016:21).
Medeni Kanun, cana kast ve kötü muameleyi boşanma sebepleri arasında düzenlemiştir. Kötü muamele, bir eşin diğerine acı ve ızdırap veren her türlü davranışı kapsar. Bu davranışlar, zihinsel veya fiziksel sağlığı olumsuz etkileyen ve tehlikeye atan eylemler olarak tanımlanabilir. Örneğin, şiddet, işkence, açlık çektirme, cinsel zorlama, terk etme, evde hapsedilme ve tehdit gibi durumlar, mağdur eşin acı ve ızdırap çekmesine yol açar. Cinsiyet rolleri bağlamında, kötü muamele genellikle erkeğin kadına yönelik bir davranışı olarak görülmektedir. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir sorun olarak değerlendirilmektedir.
2.3.3. Haysiyetsiz Hayat Sürme Nedeniyle Boşanma
Ahlaki düşüklük olarak adlandırılan aşağılayıcı suçlar; dolandırıcılık, utanç verici veya rezil edici nitelikte hırsızlık, sahtekârlık, tecavüz, gasp, kaçakçılık, görevi kötüye kullanma ve zimmete geçirme olarak kabul edilmektedir. Bu noktada bahsedilen durum, yalnızca ahlaki açıdan düşük bir yaşam sürmek veya aşağılayıcı nitelikte bir suç işlemek değil, bu olumsuz durumların aynı zamanda evlilik birliğini dayanılmaz hale getirmesidir.
Evlilikte çiftlerin birbirlerine saygı göstermelerinin yanı sıra, bir eşin kendisini ve eşini başkalarına karşı koruyabileceği ve itibarlarını zedelemeyecek davranışları benimsemeleri önemlidir. Ceza olarak adlandırılan boşanma sebebi, sınırlanmış ve utanç verici, rezil edici davranışları yapmakla ilişkilendirilmiştir. Örneğin, bir eşin hırsızlık, kaçakçılık, dolandırıcılık, rüşvet alma veya sürekli olarak yalan söyleme gibi kabul edilemez davranışları sergilemesi durumunda, bu durum evlilik ilişkisinde ciddi bir sorun yaratabilir. Bu tür eylemler, güvenin sarsılmasına ve ilişkinin temel değerlerine aykırı bir şekilde davranılmasına neden olur. Ahlaki düşüklük ise bir eşin sürekli olarak toplumsal ve ahlaki değerlere uymayan bir yaşam tarzını benimsemesi durumunu ifade eder. Bu tür davranışlar, evlilik ilişkisinde ciddi çatışmalara ve boşanma sürecine yol açabilir, çünkü ortak değerlerin paylaşılması ve uyumlu bir şekilde yaşanması genellikle sağlıklı bir evlilik için önemli bir faktördür.
2.3.4. Terk Nedenine Dayalı Boşanma
Eşlerden birinin, ortak yaşadıkları konutu terk etmek zorunda kalması veya haklı bir sebep olmadan geri dönmesine engel olan durumlar, terk etme eylemi olarak kabul edilir.
Birlikte yaşam arzusuyla kurulan evliliklerde zaman zaman yaşanan anlaşmazlıklar veya farklı nedenlere bağlı olarak evden uzaklaşma isteği bir eşte ortaya çıktığında ve bu istek uygulamaya konulduğunda, boşanma hukuku çerçevesinde terk sebebine dayalı boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir. Evden ayrılma kavramı, bir nevi ikametle ilgilidir. Bu nedenle ikametin neresi olduğu da belirlenmelidir. Toplumumuzda eşlerin ikamet yeri konusundaki yetkisi genellikle koca üzerindedir ve kadına bu ikamette oturma hakkı ve yükümlülüğü verilmiştir. Bu durumda, kadın eş, erkeğin seçtiği ikametgahı beğenmediği için orada oturmayı kabul etmediğinde, ortak ikameti terk etmiş sayılacaktır (Şener, 1989:90).
Terk halinin boşanma sebebi olarak kabul edilebilmesi için, ortak ikametten en az üç ay ayrı kalınmış olması gerekmekte ve terk olayından en az iki ay sonra, dava açılmadan bir ay önce terk edilen eşin, hâkimin çağrısıyla eve dönmesi talebine rağmen geri dönmemesi gerekmektedir.
2.3.5. Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma
Eşlerden biri ruhsal hastalığı nedeniyle ortak yaşamın diğer eş için dayanılmaz hale gelmesi durumunda, hastalığın iyileşme olasılığı bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla belirlenmişse, bu eş boşanma davası açabilir.
Yeni Medeni Kanun’a göre, akıl hastalığı gerekçesiyle boşanma davası açabilmek için gereken koşullar konusunda bazı değişiklikler yapılmıştır. Daha önce yürürlükte olan 743 sayılı Kanun’un 133. maddesine göre, boşanmanın gerçekleşebilmesi için akıl hastalığının en az üç yıl sürekli olarak devam etmesi gerekmekteydi. Ancak yeni kanunla birlikte bu üç yıllık süre kaldırılmıştır (Uzunoğlu, 2016:48).
Eşler evlilik sürecinde iyi ve kötü günlerde, sağlıkta ve hastalıkta birlikte olma sözü vererek hayatlarını birleştirirler. Akıl hastalığı da diğer hastalıklar gibi bir rahatsızlıktır, ancak algılanma şekli farklı olduğundan boşanma sebepleri arasında yer almaktadır. Akıl hastalığına dayalı boşanma sebebi gösterilebilmesi büyük önem taşımaktadır, çünkü sağlıklı bir neslin devam etmesi beklentisini engelleyebilir ve kesin bir evlenme engeli olarak kabul edilir. Yeni Medeni Kanun’da belirlendiği üzere, akıl hastalığı sebebiyle boşanma sağlanabilmesi için rahatsızlığın üç yıl gibi bir süreyle devam etmesi ve iyileşmenin mümkün olmadığının tespit edilmiş olması gerekmektedir.
2.3.6. Geçimsizlik Nedenine Dayalı Boşanma
Eşler arasında uyumsuzluk yaşandığı, evliliği sürdürme isteğinin sona erdiği, yaşanan anlaşmazlıkların bireylerin bilinç ve ruh sağlığını olumsuz etkilediği durumlar, şiddetli uyumsuzluk ve ciddi anlaşmazlıklara yol açmaktadır. Her anlaşmazlık veya uyumsuzluk durumu, aile birliğinin temelinden sarsıldığı anlamına gelmez; ancak dayanılmaz boyutlara ulaştığında ele alınır (Akıntürk 2007:252).
Evlilik birliğinin kökten sarsılması sebebiyle boşanma davası açabilmek için eşler arasında mevcut olan çekişme ve uyumsuzluk durumunun ortak yaşamı dayanılmaz hale getirmiş olması gerekmektedir.
Eğer çiftler arasında yoğun bir uyumsuzluk yaşanıyor, evliliklerini sürdürmeye dair inançları kalmamış, huzur, güven ve mutluluk büyük ölçüde bozulmuşsa, evliliğin sona erdiğini kabul etmek gerekmektedir. Hakim evlilik birliğini sarsan olayın meydana geldiği tarih ile evliliğin sürdürülmesinin artık beklenemeyeceği nokta arasındaki süreyi, davalı eşin boşanma konusundaki tutumunu, ergin olmayan çocukların çıkarlarını, evlilik süresini, davacının evlilik birliğinin devamı için gösterdiği çabayı, affetme veya rıza gösterme faktörlerini dikkate alarak değerlendirme yapmalıdır. Yargıtay kararları incelendiğinde, ciddi işitme veya konuşma bozukluğu, kadının erkekten daha yaşlı olması veya önceden hoşgörülü şekilde karşılanan olayların tek başına evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı sonucuna varılmamıştır (Çakın, 2007:42).
Cinsel ilişkiden uzak durma, aşırı alkol tüketimi, sadakatsizlik, güven duygusunun sarsılması, onur kırıcı ve incitici söz ve davranışlar, eşe asılsız suçlamalarda bulunma, eşi beğenmeme, ev işlerini ihmal etme, aile sırlarını ifşa etme, şiddet uygulama, tehdit, çalışmamaya eğilim, aşırı kıskançlık ve benzeri durumlar, evlilik birliğini kökten sarsan nedenler olarak kabul edilmektedir.
2.4. Kadınlarda Boşanmanın Sonuçları
Ayrılık sonrası bireyleri farklı bir yaşama adım atmaları söz konusudur. Alışılan evlilik hayatından sonra bekar bir yaşama geçmek alışması zor bir durum olabilmektedir. Duygusal boşluk, yalnızlık hissi, psikolojik sıkıntılar, derin depresyon gibi durumlar ayrılık sonrasında ortaya çıkabilmektedir.
Evlilik veya birlikte yaşama birliği, bireyleri ve çevrelerini olumsuz etkileyen sonuçlar doğurabilecek bir ayrılık süreciyle sonuçlanabilir. Genellikle insanlar, özellikle kadınlar, sevgi, korunma, şefkat ve çocuk sahibi olma gibi ortak nedenlerle aile birliğini kurarlar. Ancak beklenmedik olaylar veya sebepler nedeniyle ayrılık zaman zaman gündeme gelebilir. Ayrılık, bireyler üzerinde stres yaratıcı bir durum olduğundan, ayrılık ve bu süreçle başa çıkma önemli bir yaşamsal sorun olarak değerlendirilebilir. Yapılan bir araştırmada, güvenli bağlanma stiline sahip bireylerin, güvenli olmayan bağlanma stillerine sahip bireylere göre ayrılığı daha az tehdit edici bir durum olarak algıladıkları ve ayrılık sürecinde stres seviyelerinde hafif bir artış olduğu gözlemlenmiştir. Bu nedenle bu kişilerin duygusal odaklı, olumlu etkileşim stratejilerini daha kolay kullanabildikleri ve ruh sağlıklarını olumsuz etkilerden daha iyi koruyabildikleri gözlenmiştir. Aynı araştırmada, kaygılı veya kararsız bağlanma stiline sahip bireylerin, ayrılığı bir tehdit olarak algıladıkları ve güvenli bağlanma stiline sahip olanlara kıyasla daha yüksek düzeyde stres yaşadıkları tespit edilmiştir. Kaygılı veya kararsız bireyler, kendilerine ve dünyaya güven duymadıkları için bu kriz durumuyla başa çıkabileceklerine inanmamaktadırlar. Ayrıca, bu kişilerin duygusal odaklı ve uygun olmayan yöntemlerle sorunlarla baş etme eğilimleri, ruh sağlıklarını olumsuz etkilemektedir. Bu durumlar, ayrılık sürecindeki stresin kaynaklarından biri olarak görülebilir.
Ayrılan bireylerin sosyal çevreleri, ayrılık sonrasında önemli değişikliklere uğrar ve çeşitli zorluklarla karşılaşır. Ayrılık sonucunda, bireylerin toplumsal konumları değişir ve evlilik döneminde kurdukları arkadaş ilişkileri ile çevrenin tepkisi nedeniyle hayal kırıklığına uğrarlar. Ayrılıktan sonra bireyler, eşlerinden gelen destek olmadan tek başına yaşamayı ve ayrı bir birey olarak hayatlarını sürdürmeyi öğrenmek zorundadırlar. Ayrılan çiftler artık bekar statüsündedir ve birbirlerine bağlılıkları sona ermiştir. Bu durum, özellikle kadınlar arasında daha belirgin bir şekilde görülür. Evlilik sırasında eşinin soyadını alan kadınlar, ayrıldıktan sonra tekrar bekarlık soyadıyla devam etmek zorunda kalırlar. Bu durum, ayrılığın sosyal ve kişisel düzeyde bir dönüşüm getirdiğini göstermektedir (Cüceloğlu, 1998:125).
Bireylerin boşanma sonrasında hayata uyum sağlama sürecinde, kültür ve toplumsal bağlamın dikkate alınması önemlidir. Boşanmanın toplumdaki sosyoekonomik düzeyi, kültürel özellikleri ve bireylerin toplumdaki konumları, cinsiyet rolleri, dini inançlar, gelenek ve görenekler gibi faktörler boşanmanın algılanmasını etkilemektedir. Şehir ve kırsal bölgelerde yaşamanın boşanma nedenleri ve sonuçları üzerinde farklılıklar yaratabileceği belirtilmektedir. Şehir yaşamıyla ilişkili sosyoekonomik, demografik ve kişisel faktörlerin bireylerin sosyal ağları, çalışma koşulları ve kişisel gelişim imkanları gibi etkileri olduğu vurgulanmaktadır. Bu nedenle, boşanma sonuçları bireyin içinde bulunduğu toplum ve kültür bağlamında değerlendirilmelidir. Örneğin, boşanmanın nadir olduğu geleneksel bir toplumda boşanmaya yaklaşım ve uyum farklı olabilirken, boşanmanın yaygın olduğu bir kültürel ortamda bireylerin boşanma deneyimleri de farklılık gösterecektir. Boşanma sonrası dönem, yaşanan değişikliklerin çokluğu nedeniyle karmaşık bir süreçtir. Eski eşler, yeni aile yapılarında yeni kurallar oluştururken, aynı zamanda eski eş rolünden vazgeçmek zorunda kalırlar. Boşanma sonrası uyum sürecinde duygusal tepkiler de önemli bir bileşendir. Hem kadınlar hem de erkekler boşanma sonrasında sosyal ve cinsel rollerde karışıklık, öfke, kaygı ve depresyon gibi duyguları ifade etmektedirler (Ünal, 2016:26).
Boşanma üzerine yapılan araştırmalar, erkeklerin ve çocukların da bu süreçten etkilendiğini göstermektedir. Erkeklerin boşanma sonrasında genellikle ekonomik olarak daha iyi durumda kalmaları, kadınların aksine, sosyal normlar ve cinsiyet rolleriyle ilişkilendirilebilir. Ancak, boşanma süreci erkekler için de duygusal ve psikolojik zorluklar doğurabilmektedir. Boşanma sonucunda çocuklar da önemli bir etkilenen grup olarak karşımıza çıkmaktadır. Boşanmanın çocuklar üzerinde olumsuz etkileri olabilir, özellikle aile bütünlüğünün dağılması, ebeveynler arasındaki anlaşmazlıklar ve duygusal travma gibi faktörler çocukların sağlıklı gelişimini etkileyebilir. Bu nedenle, boşanma sürecinde çocukların duygusal desteğe, stabil bir çevreye ve ebeveynler arasındaki iletişimin sürdürülmesine ihtiyaçları vardır. Devlet yardımlarının boşanmış kadınların ekonomik zorluklarını hafifletmede önemli bir rol oynadığı belirtilmektedir. Sosyal devlet anlayışı çerçevesinde, boşanmış kadınlara sağlanan ekonomik destekler, onların bu süreci daha kolay atlatmalarına yardımcı olabilir. Bu tür yardımlar, boşanmanın ardından kadınların maddi güvenceye sahip olmalarını ve kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlayabilir. Ayrıca, boşanma sonrası ekonomik zorluklarla baş etmek için sunulan destekler, kadınların iş gücüne katılımını teşvik edebilir ve ekonomik bağımsızlıklarını artırabilir (Gökçe,2020:39). Boşanma sonrasında boşanmış kadınların yaşadığı zorluklar; ekonomik sıkıntı, sosyal baskı, velayetin babada olması durumunda çocuklara duyulan özlem, erkeklerin tacizi, aile baskısı, ruhsal/duygusal sıkıntı, konut bulma güçlüğü, nafaka ile ilgili sorunlar, ev tamirat gibi işlerle başa çıkma zorlukları olarak sıralanabilir.
Boşanma sonuçları; bireylerin eğitim düzeyleri, ekonomik durumları, yaşam tarzları, sosyal destek ağları gibi değişkenlere göre farklılık gösterebilir; ancak birçok araştırmanın sonucuna göre, ülkenin sosyoekonomik yapısı ve toplumsal cinsiyet rolleri gibi faktörler çerçevesinde kadınlar, erkeklere kıyasla boşanmadan daha fazla etkilenmektedirler.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KADINLARDA BOŞANMA SONRASI SÜREÇ
3.1. Boşanmanın Etkileri
Boşanma sonrası süreçte en çok zorlanılan durumlardan biri de boşanmanın bireyler üzerindeki etkileridir. Boşanmanın etkileriyle ilgili yapılan çalışmalar, bazı bireylerin demografik ve yapısal özelliklerine bağlı olarak daha riskli bir grup içinde olduğunu ortaya koymaktadır. Boşanmaya uyum sürecinde, velayeti küçük yaş çocuğu alan bekar annelerin, ailevi, ilişkisel, ekonomik veya toplumsal ikincil stres faktörleriyle daha fazla karşılaştıkları ve bu nedenle uyum sürecinin daha zorlu ve uzun sürebildiği kabul edilen bir görüştür. Boşanmanın olumlu ve olumsuz etkileri olabilir. Olumsuz etkiler bireyleri psikolojik olarak zorlu bir sürece sokarken, olumlu etkiler de görülebilir. Boşanmanın toplumsal etkileri, temelde aile yapısındaki değişikliklerle bağlantılıdır ve bireysel düzeyde olduğu kadar toplumsal boyutta da yaşanır. Boşanma sürecinde belirsizlik, öfke, suçluluk, başarısızlık ve duygusal çatışmalar gibi psikolojik sorunlar ortaya çıkar. Bireyler, boşanma sonrasında kendilerini yeniden konumlandırmalı ve yeni statülerinin toplum tarafından kabul edilmesini sağlamalıdır. Bu durum, boşanmanın toplumun genelinde bir sorun olarak algılandığı sonucunu doğurur. Boşanma, sadece bireyler arasındaki bir mesele olmaktan çıkıp, toplumsal bir sorun haline gelirken, toplumun desteği ve anlayışı önemlidir. Ancak bu destek ve anlayış sağlanmadığında, boşanma sonrası zorluklar artar ve toplumda daha geniş çaplı sorunlara yol açabilir. Boşanmanın farklı gruplar üzerinde farklı etkileri görülebilir.
3.1.1. Boşanmanın Aile Yapılarına Göre Etkileri
Boşanmanın etkileri aile yapılarına ve değerlerine göre değişebilir. Geleneksel aile modeli, modernleşme süreciyle birlikte modern ailelere yerini bırakmıştır. Modern ailelerde, kurallar, gelenekler ve adetler daha az baskın olduğu için boşanma daha yaygın kabul edilir. Bu nedenle boşanmanın birey üzerindeki etkileri, aile ve yakın çevre desteğiyle daha kolay atlatılabilir hale gelir. Geleneksel ailelerde ise boşanma daha nadir görülen bir durum olarak değerlendirildiğinden, aile ve çevrenin baskısıyla boşanmanın etkileri daha zorlu bir süreç olarak ortaya çıkar. Gelir kazanma görevinin erkeğe ait olduğu geleneksel ailelerden gelen boşanmış kadınlar, yeni rollerine uyum sağlamakta büyük zorluklar yaşarlar. Aynı zamanda çocuklarıyla ilgili endişeleri de yüksektir. Yeni sorumluluklarıyla başa çıkmakta hayal kırıklığına uğrarlar ve sinirli hissederler. Çocuklarıyla yeterince vakit geçiremedikleri için kendilerini suçlarlar (Uğur,2014:68). Boşanmış bireylerin sosyal ilişkilerinde, çevresel faktörlerin, aile ve arkadaş çevresinin boşanmış bireylere karşı tutumu değişikliklere neden olabilir. Geleneksel toplumlarda, boşanmış kadınlara yönelik bakış açısı hala katı bir yargı içerebilir. Bu nedenle, boşanmış bireylerin hayatlarına devam etmeleri zor bir süreç haline gelebilir. Geleneksel geniş aile yapılarında, otorite ilişkileri sıkı bir şekilde belirlenmiş ve otorite hiyerarşisi açık bir şekilde uygulanır. Bu otoriter yapının içinde, evlilik kararlarıyla ilgili kurallar bulunur. Geleneksel ailelerde, evlenilecek kişinin kim olacağı genellikle aile büyükleri tarafından belirlenir ve bu karar tartışılmaz. Bu nedenle, evlilikler sert kurallara bağlıdır. İnsanlar genellikle komşu çocuklarıyla, dinlerini ve ortak kültürel özellikleri paylaştıkları kişilerle evlendirilir. Geleneksel ailenin dini ve kültürel kuralları, boşanma konusunu da tabu hâline getirebilir. Boşanma, aile ve toplumun değerleriyle çeliştiği için, bireyler bu durumu gizlemek veya inkar etmek eğiliminde olabilir. Ancak, değişen toplumsal normlar ve değerler, geleneksel ailenin baskın etkisini azaltmış ve boşanmanın daha kabul edilebilir hâle gelmesine katkı sağlamıştır (Aydın, Baran, 2010:118-120). Bu sebeplerle, geleneksel ailelerde boşanma olayı yakın çevre ve aile içinde büyük bir öneme sahip olduğundan, bireyler psikolojik olarak üstesinden gelmeye çalıştıkları bu süreci daha da zorlaştırabilmektedir. Geleneksel ailenin temelini oluşturan dini ve ahlaki sorumluluklar, endüstriyel toplumlarda romantik aşk ve karşılıklı cinsel istekle değişime uğramaktadır. Boşanmanın etkileri, modern ve geleneksel ayrımında olduğu gibi dini değerlere bağlı veya bağlı olmayan ailelerde de farklılık gösterebilir. Bazı ailelerde boşanma dini değerlere uygun görülmez. Bu durum boşanma sonrası süreci ve etkilerini olumsuz yönde etkileyebilir.
3.1.2. Boşanmanın Yaş Grupları Üzerindeki Etkisi
Boşanma oranlarında cinsiyet kadar yaş da önemli bir rol oynar. Erken yaşta evlenen bireylerin boşanma olasılıkları daha yüksektir. Erken yaşta yapılan evlilikler daha duygusal beklentilerle ve bir kaçış yolu olarak görüldüğü için, bu bireylerin boşanmaları ağır psikolojik etkiler yaratabilir. Diğer yandan erken yaşta boşanan kadınların kendi meslekleri, ayrı bir sosyal yaşamları, destekleyici bir aile gibi faktörler, olumsuz etkileri azaltabilir. Yirmi ile otuz yaşları arasındaki genç kadınlar, önemli bir karar olan boşanma konusunda daha özgür bir şekilde hareket edebilirler. Boşanmanın ardından, eğitimlerine devam etme fırsatına sahip olabilirler ve yeni iş olanaklarıyla karşılaşabilirler. Bu dönemde, hayatlarında büyük değişiklikler yapma konusunda daha cesur olabilirler. Boşanmanın ardından kendi başlarına yaşamayı seçebilir, kişisel hedeflerini takip edebilir ve kendi bağımsızlıklarını kazanabilirler. Genç kadınlar, boşanmanın bir dönüm noktası olduğunu fark ederek, kendi potansiyellerini keşfedebilir ve kendilerini daha iyi bir şekilde yeniden inşa edebilirler. Bu süreçte, toplum tarafından desteklenmeleri ve yeni başlangıçlarının takdir edilmesi önemlidir. Genç kadınların boşanma sonrası dönemde daha özgür bir şekilde kendilerini ifade etmeleri, toplumsal değişimlere katkıda bulunabilir ve gelecekteki nesiller için de ilham kaynağı olabilir. Bu genç kadınlar, boşandıktan sonra evlilik döneminde hissettikleri stres düzeyinin azaldığına, kendilerine güvendiklerine, enerjik olduklarına ve değişime hazır olduklarına inanırlar. Boşanma sonrası hayata yeniden başlama süreci, 40’lı yaşlardaki kadınlar için daha fazla stresli olabilir. Bu kadınlar, genç yaşlardaki kadınlar gibi kolaylıkla yeni bir ilişkiye girebilecekleri düşüncesine sahip olmayabilirler. Hem maddi hem de manevi açıdan tatmin edici bir iş bulma konusunda zorluklarla karşılaşabilirler. Ayrıca, uzun süren bir evliliğin ardından, bireysel kimliklerini ve önceliklerini yeniden keşfetme süreci daha karmaşık olabilir. Bu nedenle, 40’lı yaşlardaki kadınlar boşanma sonrası dönemi daha büyük bir özgüven eksikliği ve belirsizlikle karşılayabilirler. Ancak, bu süreçte destek ve rehberlik alarak, kendi ihtiyaçlarını ve hedeflerini belirlemek için zaman ayırmak önemlidir. Yeniden yapılanma sürecinde, kişisel büyüme ve yaşamın yeni bir aşamasına adım atma fırsatı da bulunmaktadır. 40’lı yaşlardaki kadınlar, geçmiş deneyimlerinden ders alarak, kendilerini yeniden tanımlayabilir ve hayatlarında yeni amaçlar ve mutluluk kaynakları bulabilirler.
Boşanma ile yaş arasındaki ilişki konusunda yapılan araştırmalar, tutarsız bulgular ortaya koymuş olsa da genel olarak kabul gören bir görüş vardır. Bu görüşe göre, uzun süreli evliliklerin sona ermesi veya ileri yaşta boşanan bireylerin boşanmaya uyum sağlamaları daha zor olabilir. Özellikle orta yaş ve üzeri boşanan bireyler, evliliğin sonlanmasıyla ilişkili zorluklarla birlikte yaşa özgü riskler, bireysel değişimler (menopoz gibi) ve stresli sosyal rollerle karşılaşabilirler. Diğer yandan, genç yaşta boşananlara kıyasla ileri yaş grubundaki bireylerde çocuk bakımıyla ilgili meşguliyetlerin daha az olması, uyumu kolaylaştırıcı bir faktör olarak öne sürülebilir. Bu durum, ileri yaş grubundaki boşanan bireylerin, daha az bağımlı oldukları rolleri ve daha fazla özgürlüğü deneyimleyerek boşanmaya uyumu daha iyi sağlayabileceğini göstermektedir. Yaş ve boşanma etkisi üzerinde elde edilen bulgularda yaş aralığı ve boşanma olumlu-olumsuz etkisi konusunda veriler değişmektedir. Genç yaş aralığında olan bireylerin de olacağı gibi ileri yaş bireylerde de boşanmanın etkileri hayatlarını etkileyecek düzeyde olabilmektedir.
3.1.3.Boşanmanın Farklı Ekonomik Durumlar Üzerindeki Etkisi
Boşanma, hem kadınların hem de erkeklerin ekonomik durumlarını olumsuz etkileyen bir süreçtir. Ancak, boşanmanın ardından yaşam standartlarında büyük bir düşüş yaşayan bireyler arasında kadınların sayısı önemli ölçüde daha yüksektir. Araştırmalar, boşanmanın ardından kendilerini iyi hissetmelerinde en önemli faktörün kadınların meslek sahibi olması olduğunu ortaya koymaktadır. İyi bir meslek sahibi olmaları sayesinde, boşanmanın yarattığı ekonomik zorlukları çalışmayan veya geçici işlerde çalışan diğer kadınlara göre daha kısa sürede aşabilme imkanına sahip olurlar. Aynı zamanda, statüsü yüksek bir mesleği olan kadınlar, boşanma sürecinin ardından toparlanma sürecinde yeni çevreler edinerek daha rahat bir şekilde boşanmayı atlatabilirler. Kadınların gelir düzeyi, boşanma kararı verme sürecinde etkili olduğu gibi, boşanma sonrası yaşamlarını sürdürebilmeleri ve sosyal konumları açısından da önemli bir değişkendir (Uğur,2014:139).
Boşanma öncesi çalışan kadınların, boşanma sonrasında gelirlerinde önemli bir düşüş yaşamamaları sıkça bahsedilen bir durumdur. Ancak, boşanma sonrasında ekonomik yük ve sorumlulukların tek ebeveynin omuzlarına binmesi, yani çift gelirli ailenin tek bir gelire dönüşmesi, kadınların ekonomik zorluklarla karşılaşmasına neden olmaktadır. Evlilik süresince ev dışında çalışma hayatında yer almayan veya geçici işlerde çalışan kadınlar, düzenli bir işi olan kadınlara göre boşanmadan daha fazla etkilenerek dezavantajlı bir konuma gelirler. Boşanma sonrası öncelikli hedefleri kendi hayatlarını sağlama almak ve geçimlerini sürdürebilmek olan bu kadınlar, çalışan kadınlarla kıyaslandığında daha fakirleştikleri birçok araştırma tarafından doğrulanmıştır. Ekonomik durumu iyi olan kadınlar, ekonomik zorluklarla karşılaşan kadınlara göre boşanma sonrası etkilerinden daha az etkilenmektedir. Ekonomik sıkıntılar yaşayan kadınlar, boşanma sonrası süreçte hem psikososyal sorunlarla mücadele etmek zorunda kalırken hem de ekonomik zorluklarla baş etmek zorunda kalır. Bu durum, boşanma sonrası süreçte daha fazla etkilenmelerine ve birçok zorlukla karşılaşmalarına neden olacaktır. Ekonomik gücü olan kadınlarla karşılaştırıldığında, ekonomik açıdan zorluk yaşayan kadınların boşanmadan daha fazla etkilendikleri açıktır.
3.1.4.Boşanmanın Kadınların Sosyal Hayatı Üzerindeki Etkisi
Boşanma süreci kişisel olduğu kadar toplumsal bir olaydır da. Boşanma, bireyin kendi kendisiyle, eşiyle ve birlikte yaşanan geçmiş hatıralarla yüzleştiği kadar, çiftleri toplum içinde paylaşılan sosyal çevreyle de karşı karşıya getirir. Boşanma sonrası taraflar, aileleriyle ilişkilerini tekrar gözden geçirme ve yeniden tanımlama zorunda kalabilirler. Boşanma sürecinde aileler önemli bir rol oynarlar. Boşanma eğilimindeki çiftlerin aileleri, genellikle evliliklerin devamını destekleyici bir tutum sergilerken, boşanmış kadınların aileleri genellikle boşanmış kızlarını kabul etmekte isteksizlik gösterebilirler. Boşanma sonrasında, kadınların aileleri tarafından kabul edilmemesinin temel nedeni, aile statüsünün azalmasıyla ilgili kaygılardır. Toplumun genel olarak boşanmaya karşı dirençli olması ve özellikle boşanmış kadına karşı olumsuz tutumu, boşanmayı kadının bir başarısızlık olarak görme eğiliminde olan bir anlayıştan kaynaklanır. Ayrıca, boşanmış kadının ekonomik bir yük olarak algılanması ve yeniden evlenme olasılığının düşük olması, ailelerin boşanmış kızlarının yanlarında yer alma olasılığını azaltır. Bu durumda, ailelerin sosyal ve toplumsal normlara olan bağlılığı, boşanmış kadının aile içindeki yerini ve kabulünü etkiler. Aileler, boşanmış kızlarının toplumsal statülerini korumak ve aile onurunu sürdürmek adına boşanma kararını olumsuz karşılayabilirler (Sucu, 2007:59-60).
Boşanma sonrasında, eski eşin ailesiyle olan ilişkilerin seyrekleşmesiyle birlikte arkadaş çevresinde de daralma yaşanır. Özellikle evli bir çift olarak kurulan arkadaşlık ilişkilerinin çoğunluğu, boşanma sonrasında sona erer. Bu sonlandırma kararı, boşanmış bireyin kendi tercihi olabileceği gibi, arkadaşının da kararı olabilir. Boşanmış bireyler, evli çiftlere kıyasla yakın arkadaşlarıyla olan ilişkilerini sonlandırma ve dışlanma olasılığına daha fazla maruz kalırlar. Boşanma deneyimi yaşayan bireylerin arkadaş çevreleri genellikle tarafsız kalmak için çiftlerle olan ilişkilerini keser veya çiftlerden biriyle ilişkisini sürdürüp diğerini dışlarlar. Bu durumun nedeni genellikle boşanma sonrasında tek kalan arkadaşlarının çiftlerle yapılan etkinlikleri nasıl dengeleyeceğini bilememeleridir (Uğur,2014:80). Boşanmış bireyler, çiftlerle kurulan sosyal çevreye uyum sağlayamama, çevrelerindeki çiftlerin mutluluğunu kıskanma ve kendi mutsuzluklarını hissetme gibi nedenlerle eski arkadaşlarıyla ilişkilerini sonlandırma eğiliminde olabilirler. Boşanmanın ardından, kendilerini suçlu veya başarısız hissedebilirler ve çevrelerindeki insanların da bu şekilde değerlendireceğini düşünebilirler. Bu durum, eski eşlerinin davranışlarından utanma ve geçmişi geride bırakma isteğiyle de ilişkilendirilebilir. Bu nedenle, boşanmış bireyler, hiçbir şey olmamış gibi davranarak eski sosyal çevreleriyle bağlarını koparmayı tercih edebilirler, böylece yeni bir başlangıç yapma ve kendilerini daha rahat hissetme şansını elde edebilirler.
Boşanma sonrası kadınlar, eski çevrelerinde kısıtlamalar getirirken aynı zamanda yeni ilişkilerinde de daha seçici bir tutum sergilerler. Yeni çevrelerinde edindikleri arkadaşları genellikle benzer deneyimlere sahip evlilik sorunları yaşayan veya evli olmayan kişiler arasından seçerler. Birçok boşanmış birey, boşanmanın ilk yılında eski eşlerinden uzaklaşmayı sağlamak için başka bir ilişkiye yönelme eğilimindedir. Ancak ev, iş ve çocuk bakımı gibi birçok sorumluluğun üstesinden gelmek, boşanma nedeniyle duyulan güvenin sarsılması ve yaralanma korkusu nedeniyle yeni biriyle tanışmak kadınlar için erkeklere kıyasla daha zor bir durumdur. Bu nedenle, boşanmış kadınlar genellikle yeni ilişkilerde daha temkinli ve dikkatli bir tutum sergiler, duygusal güvenlerini yeniden inşa etmek ve gelecekteki ilişkilerinde daha sağlam temellere sahip olmak için zaman ayırırlar.
3.1.5. Boşanmanın Çocuklar Üzerindeki Etkisi
Boşanma temelde hiçbir ailenin yaşamak istemediği, ancak bazı durumlarda kaçınılmaz olan ve çocukların doğrudan etkilendiği bir durumdur. Başlangıçta çocuğun aile içinde yaşadığı ortam değişiklik gösterir. Boşanma ile birlikte çocuk, ev, aile, okul veya arkadaşlarıyla ilgili sorunlarla karşılaşabileceği ve bu duruma uyum sağlaması gereken bir sürece girer. Alışık olduğu ortamdan uzaklaşır ve gelecek endişesi, ebeveynini kaybetme veya reddedilme gibi korkular geliştirebilir (Yanar,2019:16). Çocukların boşanma sürecinin etkileri farklı alanlarda ve çeşitli şekillerde görülürken, önemli bir konu da çocukların anne ve baba figürlerine yönelik algıları ve ilişkilerindeki değişikliklerdir. Boşanmış ailelerin çocuklarına boşanmanın olumsuz yönleri sorulduğunda, çoğu çocuk ebeveynleriyle ilişkilerinde yaşanan değişikliklerden kaynaklanan hayal kırıklığından bahsetmiştir. Bu yanıtı veren çocukların büyük bir kısmı da babalarıyla olan ilişkilerinde olumsuz sonuçlar olduğunu ifade etmiştir. Boşanmış aile çocukları, boşanmamış aile çocuklarına kıyasla daha az olumlu ilişkilerin etkisi altında kalabilirler. Boşanmadan sonra, küçük yaştaki çocuklar genellikle anne-çocuk ilişkisinde düşük kalite deneyimler. Ebeveynler arasındaki ayrılık ve değişen aile dinamikleri, çocukların duygusal bağlarını etkileyebilir ve anne-çocuk ilişkisini zayıflatabilir. Büyük yaştaki çocuklarda ise boşanma sonrası baba-çocuk ilişki kalitesi daha düşük olabilir. Boşanma süreci, çocukların duygusal ve sosyal gelişimini olumsuz etkileyebilir ve onların kişilerarası ilişkilerinde zorluklar yaşamasına neden olabilir. Bu nedenle, boşanma durumunda ebeveynlerin çocuklarına destek olmaları, duygusal ihtiyaçlarına önem vererek sağlıklı ilişkilerin gelişmesine yardımcı olmaları önemlidir.
Boşanma süreci çocukların okul yaşamını da etkileyebilir. Çocuklar, aile içinde yaşanan sorunlar ve değişen aile dinamikleri nedeniyle okula ve derse karşı tutumlarında değişiklikler gösterebilirler. Boşanma sonucunda evin ve okulun değiştirilmesi gerekebilir, bu da çocukların okul düzeninin bozulmasına ve uyum sorunları yaşamasına yol açabilir. Yeni aile yapısına uyum sağlamak, yeni bir ortama alışmak ve duygusal zorluklarla başa çıkmak çocukların akademik başarısını olumsuz etkileyebilir. Bu durumda, ebeveynlerin çocuklarını desteklemesi, okul ile iletişimde olmaları ve çocuğun duygusal ihtiyaçlarına önem vermeleri önemlidir. Okul yönetimi ve öğretmenlerin de boşanma sürecindeki çocuklara destek sağlaması, uyum sürecini kolaylaştırması ve akademik başarılarını desteklemesi önemlidir.
Okul öncesi dönemdeki çocuklar boşanma karşısında;
- Şaşkınlık
- Endişe
- Korku
- Uykusuzluk
- İştahsızlık
- İçe kapanma
- Sürekli ağlama
İlkokul ve ergenlik dönemindeki çocuklar da ise;
- İçe kapanma
- Dikkat dağınıklığı
- Öfke patlamaları
- Sosyal geri çekilme
- Kendine zarar verme davranışları
- Kendine güven eksikliği
- Başarısızlık hissi
- Duygusal dalgalanmalar
- İntihar düşünceleri
Bu durumlar, çocukların boşanma sürecinde yaşadığı duygusal zorluklara örnek teşkil etmektedir. Ancak her çocuğun tepkileri farklı olabilir ve desteklenmeleri önemlidir.
Çocukların boşanmanın etkilerini analiz ettiğimizde, boşanma öncesinde var olan ve boşanma ile artan birçok durumun her seferinde çocukları etkilediği görülmektedir. Bu konuda yapılması gereken en önemli şey, inançlarımızın ötesinde bilgilerimize dayanarak ebeveynler ve en çok etkilenen çocukların yaşadığı durumları dikkate alarak boşanmayı anlamak için gerekli araştırmaları yapmak ve desteklemektir. Bilinmesi gereken şey, boşanmayla karşı karşıya kalan çoğu çocuğun hızlı bir şekilde toparlandığı, ancak çocuklar için en iyinin mutlu bir evlilik olduğudur.
3.2. Boşanma Sonrası Karşılaşılan Güçlükler
Boşanma, her iki taraf için zor bir dönemin başlangıcıdır. Özellikle kadının perspektifinden bakıldığında, baba evine sığınma durumu, ekonomik geliri olmayan bir kadın için daha da zorlaşır. Baba evine dönmesi, kendini yabancı hissetmesine neden olur ve iş bulma zorunluluğunu da beraberinde getirir. Bu durumu daha da zorlaştıran bir etken, çocuğun varlığı ve velayetin annede olmasıdır. Anne için sorumluluklar artar ve karamsarlık, kızgınlık, iş sıkıntısı, bedensel şikayetler ve destek arayışı gibi duygular normal hale gelir. Boşanmanın ilk aylarında, her iki taraf da en zor dönemlerini yaşarlar. Erkekler, ekonomik açıdan daha bağımsız olmaları ve genellikle çocuk bakımını üstlenmemeleri nedeniyle olumsuz etkilerden daha hızlı kurtulurlar. Kadınlar ise birçok yönden baskı altına girdikleri için daha uzun süre etkilenirler. Çiftin yeni duruma uyum sağlaması zaman alır. Boşanma sürecinin etkisi, bireyler arasında farklılık gösterebilir. Bazıları için bu süreç kısa bir geçiş dönemi olabilirken, bazıları için ise uzun ve zorlu bir süreç olabilir. Boşanmış bir bireyin çevresinde, sevgi ve destek sunan insanların varlığı, olumsuz etkilerle başa çıkmalarını kolaylaştırabilir. Ancak en zor durumda olanlar, boşandıktan sonra ekonomik zorluklarla mücadele eden ve yalnız kalan kişilerdir, özellikle çok sayıda çocuğa sahip olanlar. Boşanmanın etkilerinden en hızlı şekilde kurtulanlar ise ekonomik olanakları uygun olan, kendi ihtiyaçlarına özen gösteren kişilerdir, çocuklu veya çocuksuz fark etmeksizin. Bu bireyler, daha kolay bir şekilde toparlanma sürecine girebilir ve yeni bir yaşam kurma yolunda ilerleyebilirler (Cüceloğlu, 1998:384). Boşanma, bireyler için toplumda yeni bir yaşam arayışının sonucudur. Her birey bu arayışı kendince gerçekleştirmeye çalışır. Kimisi aylar sonra kimisi yıllar sonra düzen sağlar. Bazı kimseler ise herhangi bir düzen oluşturmadan başka evlilikler kurabilirler.
3.2.1. Ekonomik Güçlükler
Boşanma sonrası süreçte, maddi durumun büyük bir öneme sahip olduğu görülmektedir. Kadınlar için, boşanma sonrası yaşanan maddi zorluklar, tekrar evlenmeye yönelmelerine neden olabilecek bir etkendir. Özellikle ekonomik olarak güçlü olan kadınlar, kötü giden bir evliliği sonlandırma konusunda daha cesaretli olabilirler. Öte yandan, evlilikleri boyunca eşlerinin çalışmaması nedeniyle evin tüm yükünü üstlenen kadınlar bile boşanma sonrasında maddi sıkıntılarla karşılaşabilirler. Boşanma sürecinde, çiftlerin birlikte aldıkları kredilerin borçları, avukat ve mahkeme masrafları gibi faktörler, boşanma sonrası kadınların gelirlerinde önemli bir azalmaya yol açabilir. Kadınların ekonomik endişeleri genellikle çocuklarla ilgili konulara odaklanır ve çocukların büyümesiyle birlikte artan eğitim masrafları gibi konular, yalnız başına çocuklarını büyüten anneleri maddi açıdan kaygılandırabilir. Nafaka, boşanma sonrasında kadınların maddi açıdan mağduriyetini azaltan önemli bir kaynaktır. Boşanma sürecinde, çoğunlukla kusurun erkekte olduğu ve çocuğun fiili bakımının annenin üzerine alındığı durumlarda, nafaka alma hakkı genellikle kadınlara aittir. Bu durum, boşanma sonrasında kadınların maddi güvenceye sahip olmalarını destekler (Uğur,2014:141).
Ekonomik olarak bağımlı yaşayan bir kadın için boşanma sonrası süreç daha fazla zorlukları beraberinde getirmektedir. Özellikle evliliği boyunca ekonomik olarak eşine bağımlı bir yaşam süren kadınlar, boşandıktan sonra aile evinde yaşamak zorunda kaldıklarından dolayı ailelerinden maddi destek istemekte çekingenlik yaşayabilirler. Bu durum, kadının özgüven eksikliği ve sosyal hayatta geri kalma gibi sorunlarla karşılaşmasına neden olabilir. Ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlar, ekonomik özgürlüğe sahip kadınlara göre boşanma sonrası süreci daha fazla psikolojik ve sosyal zorluklarla geçirme eğilimindedir.
3.2.2. Sosyo-kültürel Güçlükler
Boşanma, eşleri ve çevreleri üzerinde olumsuz etkileri olan bir durumdur. Genel olarak bireyler, aile birliği kurma amacıyla önemsenme, korunma, şefkat ve sevgi gibi ortak ihtiyaçları karşılamak için bir araya gelirler. Ancak bazen beklenmedik sebeplerle boşanma durumuyla karşılaşabilirler. Boşanma, bireyler üzerinde stres yaratıcı bir durum olduğundan, boşanma ve bu süreçle başa çıkma hayati bir sorun olarak değerlendirilebilir. Yapılan bir araştırmada, güvenli bağlanma stiline sahip bireylerin, güvenli olmayan bağlanma stillerine sahip olanlara kıyasla boşanmayı daha az tehdit edici bir durum olarak gördükleri ve boşanma sürecinde stres seviyelerinde hafif bir artış olduğu gözlemlenmiştir. Bu sonuçlar doğrultusunda, bu bireylerin duygulara daha az odaklanan çözüm stratejilerini kullandıkları ve dolayısıyla ruh sağlıklarını yıkıcı etkilerden daha kolay koruyabildikleri tespit edilmiştir. Bu bağlamda, boşanma sürecinin karmaşıklığı ve etkileri, bireylerin duygusal ve psikolojik iyilik halini önemseyen destek mekanizmalarının önemini vurgulamaktadır (Ünal,2016:25).
Boşanma sonrası dönem, birçok değişikliğin ortaya çıkması nedeniyle karmaşık bir hal alır. Eski eşler, yeni aile yapılarındaki rollerini belirlerken aynı zamanda eski eş olarak rollerinden vazgeçmek zorunda kalırlar. Bu süreçte, yeni kurallar ve düzenlemeler oluşturmak için birlikte çalışmak zorundadırlar. Bu hem duygusal hem de pratik açıdan zorlu bir görev olabilir. Eski eşler arasında iletişim ve iş birliği gerektiren bir denge sağlamak, uyum sağlamak ve eski aile birliğinin yerini yeni düzenlemelerle değiştirmek gerekmektedir. Bu süreçte esneklik, anlayış ve sabır önemli unsurlardır. Yeni rollerin kabul edilmesi ve eski rollerin bırakılması, her iki tarafın da uyum sağlama sürecinde önemli adımlardır. Bu şekilde, boşanma sonrası dönemde eski eşler, yeni aile yapıları içinde dengeyi sağlamak ve birlikte ilerlemek için çaba sarf etmelidirler.
Boşanma süreci ve sonrasını yaşayan bireyler, evliyken düşünmedikleri pek çok sorunla karşı karşıya kalabilirler. Boşanma sürecinin belirsizliği, bireyleri endişelendirebilir ve korkularını tetikleyebilir. Ayrıca, çevrelerindeki insanların kendilerini yargılayacağı endişeleri de hissedebilirler. Evlilik sürecinde yaşanan özel konuların, resmi olarak ilişkinin sonlandırılması sürecinde ortaya çıkabileceği ve suçlamalarda kullanılabileceği korkusu da oluşabilir. Çocukların velayetini alan ebeveynin, bundan sonra çocuk bakımını tek başına üstlenmesi durumunda veya çekişmeli boşanmalarda her iki ebeveynin de velayeti istemesi durumunda çocuğun velayetinin kendisine verilmeme ihtimali, bireylerde yoğun bir endişe uyandırabilir (Aktaş,2011:36).
Boşanma sonrası süreçte bir kadını yıpratan en büyük güçlüklerden biri şüphesiz toplum baskısıdır. Dul kadın algısı gibi korkunç bir durumla kadınları karşı karşıya bırakan yakın çevre boşanmış bir kadına psikolojik olarak ağır güçlükler yaşatmaktadır. Evlenmenin gayet doğal bir durum olarak karşılandığı toplumda; boşanma durumu da doğal karşılansa. Boşanma sonrası güçlüklerle baş etmeye çalışan bir kadının baş etmeye çalıştığı sorunlara bir sorun daha eklenmeyeceği bir gerçektir.
3.3. Kadınların Boşanma Sonrası Süreçte Karşılaştığı Güçlüklerle Başa Çıkma Yöntemleri
Boşanma sonrası yaşama uyum, boşanma ile birlikte ortaya çıkan değişikliklere ve yeni rollerin benimsenmesine uyum sağlama sürecidir. Bu, bireyin boşanma durumuyla ve boşanmanın sonuçlarıyla başa çıkma yeteneği ve bu duruma uyum sağlama düzeyini ifade eder.
Kadınlar için boşanmanın ardından en yaygın sorun, ekonomik zorluklardır. Özellikle nafaka alamayan kadınlar, çocukları için tek başına mücadele etmek zorunda kalır. Boşanmadan sonra, evlilikte erkek tarafından sağlanan gelirin yanı sıra, sadece kadınlara özgü olarak kabul edilen çocuk bakımı görevi de erkekler tarafından yerine getirilmez. Boşanmanın ardından, çocuklarıyla ilgilenen annenin eski eşinden talep ettiği nafaka geliri genellikle karşılanmaz. Düşük eğitim düzeyine sahip kadınlar, evlilik öncesi, evlilik süreci ve boşanma sonrasında birçok yönden erkeğe bağımlı olduğu gibi ekonomik olarak da bağımlı olmaları nedeniyle boşanmadan sonra ekonomik zorluklarla karşı karşıya kalma eğilimindedir. İş bulamayan veya iş yetenekleri olmayan ve düşük eğitim seviyesine sahip kadınlar, ekonomik sorunlarını aşma yöntemlerinden biri olarak tekrar evlenmeyi tercih etmektedirler (Soygan,2019:95-97).
Boşanma sonrası süreçte, ayrılmış kadınların kendi kimliklerini tanımlama konusunda etkili olan diğer bir faktör de çocuk sahibi olmaktır. Özellikle yalnız anneler, tek başına çocuklarını büyütmek konusunda temel endişelere sahiptir ve bu durum onları sorumluluk sahibi hissettirir. Babalarının olmayışı nedeniyle çocuklarını tek başına büyütmek zorunda kalan anneler, genellikle çocuklarının babalarının eksikliğiyle ilgili duygusal ve pratik sorunlarla karşılaşırlar. Bu durum, annelerin kendilerini daha fazla sorumluluk taşıyan bireyler olarak görmelerine ve çocuklarının ihtiyaçlarını tek başlarına karşılamalarına neden olabilir. Bu süreçte anneler, çocuklarının sağlıklı gelişimi ve mutluluğu için büyük bir çaba sarf etmektedirler. Çocuklarının hayatlarında eksik olan bir figür olarak babanın yerini doldurmanın zorluğu, annelerin kimliklerini tanımlama sürecinde önemli bir etken olmaktadır. Boşanmanın sonucunda yalnız kalan anneler, evliliklerinin başarısız olduğunu kendi üzerlerine yüklerler ve bu durum onların başarısızlık duygusunu artırır, korkularını ve mutsuzluklarını besler. Boşanma sonrası hayatta mücadele ettiklerini düşünen kadınlar, çocuklarıyla ilgili benzer duyguları da beslerler. Ancak zamanla, ayrılmış kadınlar kendi başlarına bir yaşam sürebildiklerini ve çocuklarıyla yeni bir hayat kurabildiklerini fark etmeye başlarlar. Bu farkındalık, başlangıçta hissedilen stres seviyesinin azalmasına yardımcı olabilir. Yalnız annelerin duygusal durumları ve düşünceleri zamanla olumlu yönde değişirken, çocuklarıyla birlikte kurdukları yeni hayatlarında stres kaynakları da azalır. Çünkü boşanma sürecinde çoğu zaman şiddetli uyumsuzluklar, fiziksel ve duygusal şiddet, ekonomik sorunlar gibi zorluklarla karşılaşan anneler, evlilik sonrası yaşamlarında daha huzurlu ve mutlu olma şansını elde edebilirler. Yeni özgürlükleri ve bağımsızlıklarıyla birlikte, kendilerini daha sağlıklı ilişkilere açabilir ve kendi ihtiyaçlarını ön planda tutarak daha dengeli bir yaşam sürdürebilirler (ASAGEM, 2011:87-89).
Yüksek eğitim düzeyine sahip boşanmış kadınlar genellikle olumlu duygular sergilerler ve boşanma sonrası yaşamlarını daha başarılı bir şekilde kurarlar. Aynı zamanda statü sahibi bir işe sahip olan ve sosyal destek ağına sahip olan kadınlar, boşanma sonrası yaşamlarını kurma ve sürdürme konusunda daha istekli ve başarılıdırlar. Eğitim düzeyinin yüksek olması, bu kadınların kendilerine olan güvenlerini artırırken, iş hayatında daha iyi fırsatlara sahip olmalarını da sağlar. Ayrıca, sosyal destek almak, duygusal ve pratik anlamda desteklenmek, boşanma sonrası dönemdeki zorlukların üstesinden gelmelerine yardımcı olur. Bu kadınlar, daha güçlü bir zeminde durarak yeni bir hayat kurma konusunda daha motive ve kararlıdırlar.
3.4. Evlilikten Kaçınma ve Yeniden Evlilik
Evliliklerini boşanarak sonlandıran çiftlerin bir kısmı yeniden evlenmeyi denemektedir. Boşanma sonrası yeniden evlenme durumu da oldukça yaygındır. Boşanmış çiftlerin yeniden evlenme oranlarının yüksek olmasının nedeni, sorunlu evliliklerde bulunan bireylerin boşanmayı bir çözüm olarak görmelerine rağmen ilk evliliklerindeki olumsuz deneyimlerin evliliklere karşı olumsuz tutumlar geliştirmesidir. Ayrıca, yeniden evlenme konusundaki tutumlar, boşanmadan sonra geçen süreye, yaşa ve cinsiyete bağlı olarak değişiklik gösterir (Uğur,2014:84). Erkekler genellikle kadınlardan daha hızlı bir şekilde yeniden evlenme eğilimi gösterirler ve genellikle kendilerinden daha genç veya evlilikleri süresince ilişkide oldukları kadınlarla hayatlarını birleştirmeyi tercih ederler. Bu durumun nedeni, erkekler için yuva kurma ihtiyacının önemli olmasıdır. Dolayısıyla, kötü giden bir evlilikleri bile sonlandırmadan önce başka bir kadınla ilişki kurmayı garantilemeyi tercih ederler. Bu durum, erkeklerin evliliklerini devam ettirme konusunda daha isteksiz olmalarına yol açabilir. Yeniden evlenme, erkekler için mevcut ilişkiyi sonlandırma ve yeni bir başlangıç yapma fırsatı olarak algılanır. Bu nedenle, erkekler genellikle boşanma sürecinde daha hızlı hareket eder ve yeni bir ilişkiye adım atma eğilimindedirler.
Sucu’nun (2007:62) Sakarya ili genelinde yaptığı bir araştırmada, boşanmış kadınlarla yapılan görüşmeler sonucunda, kadınların boşanma nedenlerini ve evlilik süresince ve sonrasında karşılaştıkları sorunları belirlemek amaçlanmıştır. Bu çalışmada ortaya çıkan bulgulara göre, görüşülen boşanmış kadınların yarısı, beklentilerine uygun birini bulmaları durumunda yeniden evlenmeyi düşündüklerini ifade etmiştir. Diğer yarısının ise kesinlikle yeniden evlenmeyi düşünmedikleri tespit edilmiştir. Bu sonuçlar, boşanmış kadınların evlilik sonrası ilişkilere ve yeniden evlenme konusuna farklı bakış açılarına sahip olduklarını göstermektedir. Her bir kadının bireysel tercihleri ve deneyimleri, yeniden evlenmeyi düşünme veya düşünmeme kararını etkileyen faktörler arasında yer almaktadır. İlgili kadınların evlilik sonrası tutumlarında farklılık sergilemelerine neden olan faktörün boşanmanın üzerinden geçen süre olduğu belirlenmiştir. Örneğin, boşanmanın ardından bir yıldan daha az bir süre geçen bireyler arasında yeniden evlilik düşüncesi pek yaygın değildir. Ancak bir yıldan daha uzun süre bekar kalan kadınlar, yeniden evlilik düşüncesine daha meyillidir. Yapılan araştırmada, kadınların yeniden evlenme eğilimlerinde toplumun evlenme ve aile kurma konusundaki baskısının etkili olduğu ortaya çıkmıştır. Kadınların yeniden evlilik konusunda olumsuz düşünmelerinin bir nedeni aileleridir. Geleneksel ailelerde yeniden evlenme olumlu karşılanmayan bir durumdur. Bu durum, kadınların yeni bir evlilik yapmalarını engelleyen ve teşvik etmeyen bir etkendir.
Yeniden evliliğe olumlu bakan kadınlar da bulunmaktadır. Kadınları yeniden evlenme kararı alan bir etken, ekonomik zorluklardır. Ekonomik olarak bağımsız olmayan kadınlar, karşılaştıkları maddi zorlukları yeni bir evlilikle aşmaya çalışmaktadır. Yeniden evlenme durumu, eski eşten bulunamayan sevgi ve şefkati bulma, romantizm, güven gibi duygular etrafında şekillenir. Diğer yandan yeni bir evlilikten kaçınan kadınların arkasında, yeniden güvenememe, aşka olan inancın zayıflığı, kültürel değerler ve tek başına mutluluğa olan inanç gibi faktörler yatar.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
YÖNTEM
4.1. Araştırma Hakkında Bilgi
Araştırmadan elde edilen bulgular mülakat yöntemiyle hazırlanmıştır. Ankara ilinde yaşayan 10 kadına yapılan mülakatta, uygun ortamlarda 20 soru yöneltilmiştir. Bu sorulara verdikleri yanıtlar, kayıt altına alınmış ve şimdi araştırmanın son bölümü olan bu aşamada işlenecektir. Mülakatlar, katılımcıların düşüncelerini, deneyimlerini ve perspektiflerini anlamak için bir araştırma yöntemi olarak kullanılmıştır. Ankara ilinde yaşayan kadınlar, farklı yaşam deneyimlerine ve arka planlara sahip olabilecekleri için çeşitlilik sağlanmıştır. Bu şekilde, daha geniş bir perspektif elde edilmesi hedeflenmiştir.
Mülakat sürecinde sorulan sorular, katılımcıların yaşamları, günlük rutinleri, zorluklar, başarılar, toplumsal cinsiyet rolleri ve kişisel deneyimler gibi çeşitli konuları kapsamıştır. Katılımcıların samimi yanıtları ve deneyimlerini paylaşma isteği, araştırmanın derinliğini ve anlamlılığını artırmıştır. Verilen yanıtların kayıt altına alınması, objektif bir analiz süreci için önemlidir. Bu aşamada, mülakatların ses kayıtları veya yazılı metinleri dikkatlice dinlenip okunmuş ve verilerin analizine tabi tutulmuştur. Verilerin incelenmesi, belirli temaların, eğilimlerin ve ortak deneyimlerin belirlenmesini sağlamıştır.
4.2. Araştırmanın Amacı ve Önemi
Bu çalışmada mülakat yönteminin kullanılmasının amacı; yaş aralıkları, eğitim durumları, yaşam tarzları, ekonomik koşulları, psiko-sosyal durumları birbirinden farklı olabilecek boşanmış kadınların, boşanmalarının altında yatan nedenlerin ve boşanmaları sonrası yaşamlarının bu faktörlere göre değişebiliyor olması olgusunun değerlendirilmesidir. 10 kadına yöneltilen mülakat sorularıyla, farklı koşullara sahip boşanmış kadınların boşanma süreçleri ve yaşadıkları zorluklar değerlendirilecek; farklı statüler ve koşulların boşanma olgusu üzerindeki etkisinin önemi vurgulanacaktır. Mülakat ile boşanmış kadınların boşanma süreçleri ve sonrasında yaşadıkları zorluklar, yaş aralıkları, eğitim durumları, yaşam tarzları, ekonomik koşulları ve psiko-sosyal durumlarına göre değerlendirilecektir. Bu faktörlerin, boşanmanın altında yatan nedenler ve sonrasında yaşanan zorluklar üzerindeki etkisini anlamak için önemlidir. Mülakat yöntemi ile katılımcıların kişisel deneyimlerini, düşüncelerini, duygularını ve tutumlarını anlamak için kullanıldığı için oldukça değerlidir. Mülakat yöntemi, boşanmış kadınların deneyimlerini incelemek için oldukça uygun bir araştırma yöntemidir. Bu çalışma, boşanma süreci ve sonrasında yaşanan zorluklar hakkında daha kapsamlı bir anlayış elde etmeyi ve politika yapıcıların boşanma sürecine ilişkin daha etkili politikalar geliştirmelerine yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, bu çalışmada mülakat yöntemi ile farklı statüler ve koşulların boşanma olgusu üzerindeki etkisi de vurgulanacaktır.
4.3. Araştırmanın Modeli
Bu araştırma, nitel araştırma yöntemi kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Nitel araştırma, katılımcıların deneyimlerini ve düşüncelerini anlamak, derinlemesine bilgi elde etmek ve belirli konular hakkında kapsamlı bir perspektif sağlamak amacıyla kullanılan bir araştırma yaklaşımıdır. Bu amaçla, çeşitli konuları kapsayan sorular kullanılmış ve katılımcıların geniş bir perspektif sağlaması hedeflenmiştir.
4.4. Veri Toplama Aracı
Veri toplama aracı olarak mülakatlar kullanılmıştır. Mülakatlar, araştırmacılar tarafından belirlenen 20 sorunun katılımcılara yöneltilmesiyle gerçekleştirilmiştir. Mülakatlar bireysel olarak her katılımcıyla yapılmış ve uygun ortamlarda gerçekleştirilmiştir. Veri toplama aracı olarak mülakatlar, katılımcıların samimi yanıtlarını teşvik ederek derinlemesine bilgi elde edilmesini sağlamıştır. Mülakatlar, katılımcıların düşüncelerini, deneyimlerini ve perspektiflerini anlama amacıyla kullanılan etkili bir araştırma yöntemidir.
4.5. Araştırmanın Evren ve Örneklemi
Bu araştırmanın evreni, Ankara ilinde yaşayan kadınlardır. Ankara ilinde yaşayan tüm kadınlar, evrenin kapsamına dahildir. Örnekleme yöntemi kullanılarak, bu evrenden bir örneklem seçilmiştir. Araştırmada, 10 kadın örnekleme alınmıştır. Örnekleme yöntemi, araştırmacıların evreni temsil edecek ve araştırmanın amaçlarına uygun bir örnekleme seçmelerini sağlar. Örnekleme sürecinde çeşitlilik sağlanması hedeflenmiştir. Bu nedenle, farklı yaşam deneyimlerine ve arka planlara sahip kadınlar arasından seçim yapılmıştır. Bu çeşitlilik, daha geniş bir perspektif elde etmeyi ve araştırmanın sonuçlarını daha genellemeyi sağlamak amacıyla dikkate alınmıştır.
4.6. Araştırmanın Problemi
Boşanmış kadınların boşanmalarının altında yatan nedenler nelerdir ve boşanmaları sonrası psikolojik-sosyal yaşamları ne derecede etkilenmiştir?
4.7. Araştırmanın Hipotezi
Kadınların ekonomik özgürlüklerine göre boşanma sonrası karşılaştıkları güçlüklerle başa çıkma yöntemleri, boşanma nedenleri ve psikolojik-sosyal yaşam arasında farklılık gösterecektir. Bu hipotez, kadınların mesleklerine bağlı olarak boşanma sonrası karşılaştıkları zorlukların ve başa çıkma yöntemlerinin, boşanma nedenleri ve psikolojik-sosyal yaşamları üzerinde farklı etkileri olabileceğini öngörmektedir. Araştırmanın amacı, kadınların mesleklerine göre boşanma sürecindeki deneyimlerini ve bu deneyimlerin psikolojik-sosyal yaşamlarını nasıl etkilediğini incelemektir. Bu hipotez aracılığıyla, araştırmacılar farklı meslek gruplarına ait kadınların boşanma sonrası deneyimlerini ve başa çıkma yöntemlerini analiz ederek, mesleklerin boşanma sonrası yaşanan güçlükler üzerindeki etkisini araştırabilirler.
4.8. Mülakat Soruları
- Yaşınız?
- Eğitim durumunuz?
- Mesleğiniz?
- Eski eşinizle nasıl tanıştınız?
- Eski eşinizle aranızdaki yaş farkı?
- Eski eşinizin eğitim durumu?
- Eski eşinizin mesleği?
- Evliliğinizin ilk zamanları nasıldı?
- Evliliğinizde ilk sorunlar nasıl başladı?
- İlk kavganızın sebebi neydi?
- Boşanmanızın nedeni-nedenleri nelerdir?
- Boşanmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
- Boşanma kararı alırken çekindiğiniz konular nelerdi?
- Boşanma süreciniz nasıldı?
- Boşanmanız sonrası hayatınızda neler değişti?
- Aile fertleri- çocuklar boşanmadan nasıl etkilendi?
- Boşanma sonrası psikolojik durumunuz nasıldı?
- Boşanma sonrası toplum içinde kendinizi nasıl hissettiniz? Baskılar oldu mu?
- Boşanma sonrası güçlüklerle nasıl başa çıktınız?
- Boşanmış bir kadın olmayı bir cümleyle anlatınız.
- BÖLÜM
ARAŞTIRMADAN ELDE EDİLEN BULGULAR VE DEĞERLENDİRME
Araştırma çerçevesinde yapılan mülakat görüşmeleriyle ilgili bulgular ve değerlendirmelere bu bölümde yer verilmiştir.
5.1. Katılımcıların Demografik Özellikleriyle İlgili Bulgular
Katılımcıların yaş, ekonomik durum, meslek ve eğitim durumu hakkında bulgular aşağıdaki gibidir.
5.1.1. Katılımcıların Yaş Aralığı
Boşanmış kadınların yaş aralığı, boşanma sürecini ve sonrasını etkileyen bir faktördür. Farklı yaş gruplarındaki kadınlar, boşanmaya farklı tepkiler verebilir ve farklı deneyimler yaşayabilir. Genel olarak, genç yaşta boşanmış kadınlar, boşanma sonrası daha fazla uyum sorunu yaşayabilirler. Bu, çünkü genç yaşta boşanmanın etkileriyle başa çıkmak için gelişmiş psikolojik ve duygusal bir olgunluğa sahip olma eksikliği olabilir. Boşanma sonrası yaşamlarında yaş aralığı faktörü, ekonomik bağımsızlık, kariyer gelişimi ve yeni ilişkiler açısından da etkili olabilir.
Genç yaşta boşanmış kadınlar, ekonomik bağımsızlık konusunda daha fazla zorluk yaşayabilirler, çünkü kariyerlerinde daha az ilerlemiş olabilirler ve çocuklarıyla daha fazla sorumluluk taşıyabilirler. Öte yandan, orta yaş ve üzerinde boşanmış kadınlar, genellikle daha fazla iş deneyimi ve ekonomik güce sahip olabilirler, bu da onların bağımsızlıklarını korumalarını ve yeni bir hayata adapte olmalarını kolaylaştırır.
Kadınların boşanma nedenleri ve boşanma sonrası yaşamlarında yaş aralığı faktörü önemli bir rol oynar. Boşanma süreci ve sonrasındaki uyum, kadınların yaş gruplarına bağlı olarak farklılık gösterebilir. Her yaş grubundaki boşanmış kadınların, duygusal ve maddi destek sağlamak için çeşitli kaynaklara başvurabilecekleri ve kendi benliklerini yeniden inşa edebilecekleri bir destek sistemine ihtiyaçları olduğunu unutmamak önemlidir. Bu süreçte, terapi, destek grupları ve aile ilişkileri önemli bir rol oynayabilir ve kadınların boşanma sonrası daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmelerine yardımcı olabilir.
Tablo 5.1: Yaş Aralığına Göre Boşanmış Kadın Sayısı ve Oranı
Yaş Aralığı | Boşanmış Kadın Sayısı | Boşanmış Kadın Yüzdesi (%) |
18-25 | 0 | %0 |
26-35 | 3 | %30 |
36-45 | 4 | %40 |
46-50 | 2 | %20 |
51-65 | 1 | %10 |
Toplam | 10 | %100 |
Verilere göre, boşanan kadınların en yüksek oranda (%43,3) 36 ile 45 yaş aralığında olduğu gözlemlenmektedir. Bu, orta yaş kadınların boşanma oranının diğer yaş aralıklarına göre daha yüksek olduğunu göstermektedir. Bu yüksek oranın nedeni, bu yaş aralığındaki kadınların boşanma sürecinde daha aktif bir rol oynaması olabilir. Bu kadınlar, evlilik sürecinde karşılaştıkları zorluklarla başa çıkmak için boşanma yolunu tercih etmiş olabilirler.
Ayrıca, erken yaşlarda evlenmiş olan kadınların, evlilik sürecinde yaşadıkları sıkıntılara rağmen boşanma kararı almakta zorlandıkları ve söz sahibi olamadıkları belirtilmektedir. Bu durum, genç yaşta evlilik yapan kadınların, yaşça küçük olmalarından dolayı karar süreçlerinde etkin bir rol oynamadıklarını ve çeşitli zorluklarla başa çıkmakta güçlük çektiklerini göstermektedir.
Örneğin:
Katılımcı 1; evlendiği zaman yaşının küçük olmasından dolayı tamamen çocuk olduğunu ve söz sahibi olamadığını ifade etmektedir. Bu da genç yaşta evlenen kadınların yaşadığı zorlukları ve etkin bir şekilde karar alamama durumunu yansıtmaktadır.
“16 yaşında tanıştım. Onun ablası ablamların komşusuydu. Mahallede voleybol oynardık, tamamen çocuktum.”
Genç yaşta evlenen kadınların yaşadığı zorluklar ve etkin bir şekilde karar alamama durumu oldukça önemli bir konudur. Bu kadınlar genellikle çocukluklarını yaşayamadan, kendi kimliklerini oluşturmadan evlilik sorumluluklarının altına girmek zorunda kalırlar. Bu durum, onların bireysel gelişimlerini engellerken, karar verme süreçlerinde de sınırlılıklar yaşamalarına neden olur. Katılımcı 1’in ifadesinde de belirttiği gibi, evlilikte deneyimsizlik ve genç yaş, karşılaşacakları zorlukları artırır. Kararlarını etkin bir şekilde alamayan genç kadınlar, eşlerinin veya ailelerinin baskısı altında kalarak kendi isteklerini ifade etmekte güçlük çekerler. Bu durum, duygusal ihtiyaçlarını dile getirememelerine ve içlerindeki potansiyeli tam olarak ortaya koyamamalarına sebep olur.
5.1.2. Katılımcıların Mesleki ve Ekonomik Durumları
Boşanma sonrası yaşamda meslek ve ekonomik özgürlük faktörü, boşanmış kadınların hayatlarını büyük ölçüde etkileyebilir. Boşanmış kadınların birçokları, evlilikleri sırasında kariyerlerini askıya almış veya azaltmış olabilirler. Boşanma durumunda, bu kadınlar ekonomik olarak daha zorlu bir durumla karşılaşabilirler. Kadınların meslek ve ekonomik özgürlükleri, boşanma sonrası bağımsızlık ve kendine güvenin yeniden kazanılması açısından büyük bir öneme sahiptir. İyi bir iş ve maddi bağımsızlık, boşanmış kadınların kendilerine ve çocuklarına bakabilmelerini sağlar. İş hayatına geri dönmek veya mesleklerini geliştirmek isteyen kadınlar için destekleyici programlar ve eğitim fırsatları önemli bir rol oynar. Ancak, boşanmış kadınların meslek ve ekonomik özgürlüklerini elde etmeleri bazı zorluklarla da karşılaşabilir. Uzun süreli bir evlilikten sonra meslek deneyimi eksikliği, güncel becerilerin yeniden kazanılması gerekliliği ve iş piyasasındaki rekabet gibi faktörler kadınları etkileyebilir. Ayrıca, çocukların bakımı ve aile sorumlulukları gibi faktörler de kadınların meslek hayatını etkileyebilir.
Ekonomik özgürlüğe sahip olan kadınlar, boşanma sonrası daha iyi bir mali duruma sahip olabilirler. Kendi gelir kaynaklarına sahip olmaları, boşanma sonrası yaşamlarını sürdürmelerini ve finansal bağımsızlıklarını korumalarını kolaylaştırır. Bu kadınlar, maddi zorluklarla baş etme konusunda daha fazla seçeneğe sahip olabilirler ve çocukların ihtiyaçlarını daha iyi karşılayabilirler. Meslek ve ekonomik özgürlüğe sahip olan kadınlar, boşanma sonrası daha iyi bir özgüvene sahip olabilirler. Kendi işlerini sürdürmek veya yeni kariyer fırsatları aramak, kadınların kendilerine olan güvenlerini artırır. İş hayatına geri dönmek, sosyal bağlantılar kurmak ve kişisel tatmin sağlamak açısından da önemlidir. Ekonomik özgürlüğü olan kadınlar, boşanma sonrası yaşamlarında daha güçlü ve bağımsız hissedebilirler.
Tablo 5.2: Katılımcıların Mesleki ve Ekonomik Durumu
Sıra | Meslek | Ekonomik Durum |
1 | Güvenlik Görevlisi | İyi |
2 | Satın Alma Sorumlusu | İyi |
3 | Araştırma Görevlisi | İyi |
4 | Ev Hanımı | – |
5 | Öğretmen | İyi |
6 | Ev Hanımı | – |
7 | Ev Hanımı | – |
8 | Memur | İyi |
9 | Temizlik Görevlisi | Orta |
10 | Mühendis | İyi |
Tabloya göre, ev hanımları toplam kadınların %30’unu oluştururken, diğer meslekler ise her biri toplam kadınların %10’unu temsil etmektedir. Bu yüzdelik oranlar, kadınların meslek dağılımlarını ve ekonomik durumlarını göstermektedir. Ekonomik durum açısından değerlendirildiğinde, toplam kadınların %70’i (“İyi” ve “Orta” ekonomik durumda olanlar) finansal açıdan daha iyi durumdadır. Ancak, ev hanımlarının %30’luk oranı ekonomik zorluklar yaşayabileceklerini veya ekonomik bağımsızlıklarının sınırlı olabileceğini göstermektedir. Bu durumda, boşanma süreci ve sonrasında maddi zorluklarla karşılaşma olasılıkları daha yüksek olabilir. Yüksek bağımlılık ve ekonomik güçsüzlük nedeniyle, boşanma süreci ve sonrasında finansal destek ve kaynaklara daha fazla ihtiyaç duyabilirler.
Öğretmen, Memur, Temizlik Görevlisi ve Mühendis gibi mesleklerde çalışan kadınlar, ekonomik durumlarına bağlı olarak boşanma süreci ve sonrasında farklı etkilerle karşılaşabilirler. İyi ekonomik durumdaki kadınlar daha fazla finansal güvenceye sahip olabilirken, orta veya daha düşük ekonomik durumdaki kadınlar daha fazla maddi zorluklarla karşılaşabilirler. Katılımcıların cevapları dikkate alındığında, meslek sahibi olan ve ekonomik açıdan özgür olan kadınların meslek sahibi ve ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlara göre, boşanma süreci ve sonrası süreci daha rahat geçirdikleri görülmüştür.
Katılımcı 5:
“Mesleğimin olması düzenli bir gelirimin olması sanıyorum güçlük yaşamamamı sağladı. Bence Türkiye’de birçok kadın kendi ayakları üzerinde duramadığı için boşanmıyor. Yoksa boşanma oranları çok daha yüksek olurdu.”
Meslek sahibi olmayan kadınların boşanma kararı alırken çekindiği ve boşanma sonrası yaşayacakları hayat hakkında endişe duydukları gözlemlenmiştir. Bu gözlemler, meslek sahibi olan ve ekonomik özgürlüğe sahip kadınların boşanma süreci ve sonrasında daha rahat bir şekilde ilerleyebildiğini ortaya koymaktadır. Katılımcı 5’in ifadesinde de belirtildiği gibi, mesleği ve düzenli bir geliri olan kadınlar, boşanma sürecinde daha az güçlük yaşamaktadır. Bu durum, ekonomik bağımsızlık ve maddi güvence sağlamanın boşanma kararı almada önemli bir etken olduğunu göstermektedir.
Boşanma sürecinde ekonomik zorluklar, birçok kadının kararını etkileyebilir. Meslek sahibi olmayan kadınlar, evlilikleri sırasında genellikle eşlerinin maddi desteğine bağımlı olabilirler. Bu durum, boşanma kararı aldıklarında gelecekteki ekonomik güvenceleri konusunda endişelerini artırabilir. Bu nedenle, mesleki yeteneklerin ve ekonomik özgürlüğün olmaması, boşanma konusunda çekincelere neden olabilir. Ayrıca, meslek sahibi olan kadınlar genellikle daha fazla özgüvene sahiptirler. Kendi yeteneklerini ve potansiyellerini keşfetmiş olmaları, boşanma kararını daha kolay alabilmelerine yardımcı olur. Ekonomik olarak bağımsız olmanın yanı sıra, meslek sahibi kadınlar kendi başlarına yaşayabilecekleri ve kendi hayatlarını yönlendirebilecekleri bir güce sahiptirler.
Katılımcı 9:
“Ekonomik özgürlüğüm yoktu. Bir meslek sahibi değildim. Ailem de beni kabul etmezse diye boşanmaya çekindim ve hep erteledim.”
Katılımcı 9’un ifadesi, meslek sahibi olmamanın ve ekonomik özgürlüğün eksikliğinin boşanma kararı almayı ertelemesine neden olduğunu göstermektedir. Ekonomik bağımsızlık, birçok kadın için boşanma kararını alırken önemli bir faktördür. Meslek sahibi olmamanın ve ekonomik güvencesizliğin, boşanma konusunda çekingenlik ve endişeler yarattığı gözlemlenmektedir. Ancak, önemli bir nokta da şudur ki, meslek sahibi olmamak veya ekonomik güvencesizlik, bir kadının boşanma kararı almasını tamamen engellemez. Her kadının kendi özel durumu ve içinde bulunduğu koşullar farklıdır. Bazı kadınlar, boşanma kararı aldıktan sonra mesleki gelişim ve ekonomik bağımsızlık için adımlar atabilirler. Eğitim, iş fırsatları veya finansal destek gibi kaynaklar, bu süreçte yardımcı olabilir.
5.1.3. Katılımcıların Eğitim Durumu
Eğitim durumu, boşanmış kadınların boşanma sonrası yaşamlarında önemli bir faktördür. İyi bir eğitim, kadınların iş gücüne katılmasını, kendi kendilerine bakmalarını ve ekonomik özgürlüklerini elde etmelerini sağlar. Boşanmış kadınlar, eğitim seviyelerine bağlı olarak farklı zorluklar ve fırsatlarla karşı karşıya kalabilirler. Daha yüksek eğitim seviyelerine sahip olan boşanmış kadınlar, genellikle daha iyi bir iş bulma ve kariyer fırsatlarına erişim sağlarlar. İyi bir eğitim, kadınların meslek becerilerini geliştirmelerine ve rekabetçi bir iş piyasasında daha iyi pozisyonlara ulaşmalarına yardımcı olabilir. Aynı zamanda, boşanma sonrası yaşamlarında finansal bağımsızlık ve güvence sağlama konusunda daha iyi donanımlı olabilirler. Ancak, daha düşük eğitim seviyelerine sahip olan boşanmış kadınlar, eğitimsizlikten kaynaklanan zorluklarla karşılaşabilirler. İş bulma konusunda daha sınırlı seçeneklere sahip olabilirler ve düşük gelirli işlerde çalışmak zorunda kalabilirler. Eğitimsizlik, mali güvencesizlik ve ekonomik bağımlılık gibi sorunlara neden olabilir. Bu nedenle, boşanmış kadınların eğitim durumu önemlidir ve eğitim fırsatlarına erişim sağlanması gerekmektedir. Eğitim programları, mesleki eğitim ve yeniden eğitim fırsatları, boşanmış kadınların meslek becerilerini geliştirmelerine ve yeni kariyer fırsatlarına erişmelerine yardımcı olabilir. Aynı zamanda, finansal okuryazarlık eğitimi de sağlanmalıdır, böylece boşanmış kadınlar mali planlama konusunda bilinçli kararlar alabilirler.
Boşanmış kadınların eğitim durumu, boşanma sonrası yaşamlarında önemli bir faktördür. Daha yüksek eğitim seviyesine sahip olmak, boşanmış kadınların ekonomik özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını sağlamalarına yardımcı olur. Eğitim fırsatlarına erişim sağlanması ve eğitim düzeyini artırmak için destekleyici politikalar ve programlar geliştirilmelidir, böylece boşanmış kadınlar güçlüklerle başa çıkabilir ve kendi ayakları üzerinde durabilirler.
Tablo 5.3: Katılımcıların Eğitim Durumu
Eğitim Durumu | Sayı | Yüzde (%) |
İlkokul | 2 | 20% |
Lise | 4 | 40% |
Lisans | 3 | 30% |
Yüksek Lisans | 1 | 10% |
Toplam | 10 | 100% |
Tabloya baktığımızda katılımcılardan en yüksek oran lise mezunu 4 kadın %40’ını temsil etmektedir. Bu verilere dayanarak, daha yüksek eğitim düzeyine sahip olan kadınların sayısının daha az olduğunu görebiliyoruz. İlkokul mezunu olan kadınlar toplamın %20’sini oluştururken, lise mezunları %40’ını, lisans mezunları %30’unu ve yüksek lisans mezunları ise toplamın yalnızca %10’unu oluşturuyor.
Eğitim düzeyi yükseldikçe, kadınların daha iyi iş fırsatlarına sahip olması, ekonomik bağımsızlıklarını sağlamaları ve daha sağlıklı ilişkiler kurmaları gibi etkenler boşanma oranlarını düşürebilir. Eğitimini devam ettiren ve meslek sahibi olan kadınların, evlilik durumlarında daha az sorunla karşılaşma ve bu sorunlarla başa çıkma becerilerine sahip olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu belirtmek önemlidir. Eğitimini sürdüren kadınlar genellikle daha olgun yaşlarda evlenme eğiliminde olabilirler ve ekonomik bağımsızlıkları nedeniyle evliliklerinde daha fazla özgürlük ve karar verme yetkisi sahibi olabilirler.
Bir diğer faktör olarak; yüksek eğitime sahip olan kadınlar, boşanma konusunda çekinmeden hareket edebilirler. Yüksek eğitim seviyesi, kadınlara kendi ayakları üzerinde durabilme ve bağımsız kararlar alabilme becerisi kazandırır. Ekonomik olarak kendine güvenen bir kadın, evlilik sorunlarıyla başa çıkmak veya boşanma kararı almak konusunda daha cesur olabilir. Yüksek eğitimli kadınlar genellikle kendi hedeflerine ve kişisel gelişimlerine odaklanır. Kendini gerçekleştirmek, mutluluğun ve tatminin önemli bir kaynağıdır. Boşanma, bir kadının kendini mutsuz bir ilişkiden kurtararak daha tatmin edici bir hayat sürebileceği bir adım olabilir. Boşandıktan sonraki psikolojik zorluklarla başa çıkmada eğitim önemli bir faktör olabilmektedir.
Katılımcı 5:
“Boşandıktan sonra her şey daha iyiye gitti. Annemle aynı apartmanı oturduğum için çocuğumu rahatlıkla bırakabiliyordum. Kreş çağına geldiğinde ben de kurslara başladım. Arapça kursuna ve moda tasarım kurslarına gittim. Bunlar beni tatmin etmedi. Daha sonra annemin de desteğiyle üniversite sınavına girdim ve Ankara’da bir devlet üniversitesinde okudum. Daha sonra yüksek lisansa girdim ve araştırma görevlisi olarak başka bir şehirde çalışmaya ve yaşamaya başladım. Şu anda aynı yerde çalışıyorum ve Ankara’da doktora yapıyorum. Hayatım ve düşüncelerim tamamen değişti, şu an çok mutluyum.”
Boşandıktan sonra kendini geliştirme ve eğitim seviyesini yükselmeye karar veren katılımcı 5, kendini eğitimine vererek hem boşanma sonrası psikolojik durumuyla hem ekonomik zorluklarla başa çıkabilmiştir. Eğitim, kendisine yeni bir bakış açısı kazandırmış ve hayatının tamamen değişmesini sağlamıştır. Yeni bir başlangıç yapabilmenin en etkili yollarından biri olarak eğitimi seçmiş ve bu karar onu hem kişisel olarak tatmin etmiş hem de geleceği için daha iyi fırsatlar sunmuştur. Katılımcı 5, kendi ayakları üzerinde durabilmenin ve bağımsızlığını koruyabilmenin önemini keşfetmiş ve hayatında bu şekilde ilerlemeye başlamıştır.
Boşanma sonrası eğitim, birçok kadın için yeni bir başlangıç ve kendi hayatlarını yeniden inşa etme fırsatı sunar. Eğitim, kişisel ve mesleki gelişimlerini desteklerken, aynı zamanda daha bağımsız, güçlü ve mutlu bir yaşam sürmelerine yardımcı olur. Her kadının kendi potansiyelini keşfetme ve hedeflerine ulaşma şansı vardır, eğitim ise bu yolculuğun önemli bir aracıdır.
5.2. Katılımcı Cevaplarının Analizi
Katılımcı 1:
Eski eşinin alkol sorunu olduğu ve bu sorunun evliliklerindeki başlıca sorunlardan biri olduğu görülüyor. Boşanmanın ana nedenleri, eski eşin alkollü olarak eve gelmesi, sorumluluklarını yerine getirmemesi ve şiddetin varlığıdır. Boşanma kararı, şiddetin artması ve çocuğunun da şiddet görmesiyle birlikte alınmıştır. Boşanma süreci zorlu olmuş ve yaklaşık 1-2 yıl sürmüştür. Boşanma sonrası, kişi kendi ayakları üzerinde durmayı başarmış, güvenini kazanmış ve çocuğunu tek başına büyütmüştür. Boşanmanın etkileriyle baş etmek için psikolojik zorluklar yaşanmıştır, ancak kişi kendini güçlendirerek bu zorlukların üstesinden gelmeye çalışmıştır. Boşanma sonrasında toplum içinde bazı olumsuz tepkiler ve baskılar yaşanmıştır, ancak kişi bu durumla yüzleşmiş ve kendini savunmuştur. Ekonomik zorluklar yaşanmış olsa da kişi çalışarak kendi ihtiyaçlarını ve çocuğunun isteklerini karşılamıştır. Boşanmış bir kadın olarak kendini kazanmış ve mutlu hissetmektedir.
Alkol bağımlılığı, aile içi ilişkileri ciddi şekilde etkileyebilir ve boşanma gibi sonuçlara yol açabilir. Bu durumda, eski eşin alkollü olarak eve gelmesi, sorumluluklarını yerine getirmemesi ve şiddetin varlığı, ailedeki dinamikleri bozmuş ve boşanma sürecini tetiklemiştir. Boşanmanın zorlu süreci, boşanma süreçlerinin genel zorluklarını yansıtabilir. Boşanma, evlilikteki ortaklığın sonlanması ve sosyal ağların ayrılması anlamına gelir. Bu, bireylerin duygusal, maddi ve sosyal açıdan zorluklarla karşı karşıya kalabileceği bir dönemdir. Senaryoda belirtilen yaklaşık 1-2 yıllık süre, boşanma sürecinin zaman alıcı ve karmaşık olabileceğini gösterir. Boşanmanın ardından kişinin kendi ayakları üzerinde durmayı başarması ve çocuğunu tek başına büyütmesi, bireyin toplumdaki güçlenmesini ve kendi özgüvenini yeniden kazanmasını yansıtabilir. Tek başına ebeveynlik, kadınların ve erkeklerin toplumdaki rolleri ve cinsiyet beklentileriyle de ilgili önemli bir konudur. Bu durum, geleneksel aile yapısı dışında bir ebeveynlik modelinin başarılı bir şekilde uygulanabileceğini gösterir. Boşanma süreci, zorluklarla dolu olsa da kişi, kendi gücünü keşfederek ve toplumsal beklentilere karşı çıkarak kendini yeniden inşa etmiştir. Bu senaryo, boşanmanın bireyin sosyal ve ekonomik hayatında derin etkileri olduğunu ve bireyin güçlenerek bu zorlukların üstesinden gelebileceğini göstermektedir.
Katılımcı 2:
Evliliğin ilk zamanları heyecanlı ve eğlenceli olduğuna göre, çiftin birbirlerine karşı ilgi ve bağlılık duygusu görülmektedir. Evlilikteki sorunlar zamanla ortaya çıkmış, yaklaşık 4-5 yıl sonra fark edilmeye başlanmıştır. İlk kavga, çiftin ortak zaman geçirmeyi bırakmış olması nedeniyle ortaya çıkmıştır. Bu durum, iletişim eksikliği veya farklı ilgi alanlarından kaynaklanmış olabilir. Boşanmanın nedeni, her iki tarafın da kendi hayatını yaşamaya başlaması ve sorumluluklardan kaçma çabasıdır. Boşanma kararı, çocukları 2 yaşına geldiğinde mutsuz olduklarını fark etmeleriyle alınmıştır. Bu durum, çocuğun ebeveynlerin mutsuz ilişkisinden etkilendiğini göstermektedir. Boşanma kararı alınırken, en önemli endişelerden biri çocuğun bu duruma alışma sürecidir. Boşanma süreci, taraflar arasında medeni ve sakin bir şekilde gerçekleşmiştir. Boşanma sonrasında kişinin hayatında değişiklikler olmuş ve kendiyle daha fazla ilgilenme fırsatı bulmuştur. Boşanma, çocukları üzerinde uzun vadeli etkiler bırakmış ve yaklaşık 6 yıl sonra bile çocuğun duruma tam olarak alışamadığı ifade edilmiştir. Boşanma sonrasında kişinin psikolojik durumu karmaşık olmuştur. Boşanma sonrasında toplum içinde bazı baskılarla karşılaşıldığı ve aile tarafından dikkatli olma baskısı yaşandığı ifade edilmiştir. Boşanma sonrasındaki güçlüklerle başa çıkmak için alkol ve eğlenceye yönelme olduğu belirtilmiştir. Boşanmış bir kadın olmanın büyütülecek bir konu olmadığı ve mutluluğun ön planda tutulması gerektiği ifade edilmiştir.
Evliliklerin başlangıcında heyecan ve eğlence yaşanması, çiftler arasındaki ilgi ve bağlılık duygusunu yansıtabilir. Ancak zamanla ortaya çıkan sorunlar, evliliklerde gerilimlerin oluşmasına neden olabilir. Senaryoda belirtilen ilk kavga, çiftin ortak zaman geçirmeyi bırakmasıyla başlamıştır. Bu durum iletişim eksikliği veya farklı ilgi alanlarından kaynaklanmış olabilir. Boşanmanın ana nedenleri ise her iki tarafın da kendi hayatlarını yaşamaya başlaması ve sorumluluklardan kaçma çabası olarak gösterilmiştir. Bu, modern toplumda bireysellik ve özerklik değerlerinin yükselişiyle bağlantılı olabilir. Evlilikteki ortaklık ve bağlılık duygularının azalması, bireylerin kendi özgürlüklerini ve kişisel mutluluklarını ön planda tutma eğilimini yansıtabilir. Boşanmanın çocuğun mutsuzluğunu tetiklediği ifade edilmiş ve boşanma kararı, çocuğun bu duruma olan tepkisinden etkilenilerek alınmıştır. Bu da çocukların ebeveynlerinin mutsuz ilişkilerinden etkilenebileceğini ve boşanmanın uzun vadeli etkileri olduğunu göstermektedir.
Katılımcı 3:
Boşanmanın en büyük nedeni, evlilik sürecinde uyumsuzluk ve iletişim eksikliği gibi sorunların ortaya çıkmasıdır. Eski eş, evlilik sürecinde sorumluluklarını yerine getirmemiş ve aile yaşantısına uyum sağlamamıştır. Boşanma süreci hızlı ve sorunsuz olmuştur çünkü eski eş, davalar ve sorumluluklara katılmamıştır. Boşanmanın ardından, kişinin hayatında olumlu değişiklikler olmuş ve mutluluk seviyesi artmıştır. Boşanmanın toplum içindeki algısı ve baskısı sınırlı olmuştur, çünkü kişi kendini bu baskıdan uzak tutmuş ve kendi kararlarına odaklanmıştır. Boşanmanın ardından, kişi maddi ve manevi destek alarak güçlükleri aşmış ve kendi ekonomik özgürlüğünü kazanmıştır. Boşanma, aile üyelerini başlangıçta etkilemiş olsa da zamanla anlayış ve kabul sağlanmıştır. Kişi, boşanma sonrası psikolojik olarak iyi durumda olduğunu belirtmiştir ve kendi başına zorluklarla başa çıkabilme becerisine sahip olduğunu göstermiştir.
Evlilik sürecindeki uyumsuzluklar ve iletişim eksikliği gibi sorunlar, boşanmanın temel nedenleridir. Eski eşin sorumluluklarını yerine getirmemesi ve aile yaşantısına uyum sağlamaması, evlilikteki çatışmalara ve sonuç olarak boşanmaya yol açmıştır. Boşanma sürecinin hızlı ve sorunsuz olması, eski eşin davalara ve sorumluluklara katılmamasından kaynaklanmaktadır. Boşanmanın ardından, kişinin yaşamında olumlu değişiklikler meydana gelmiş ve mutluluk seviyesi artmıştır. Toplumun boşanmaya yönelik algısı ve baskısı sınırlı olmuştur, çünkü kişi bu baskıları göz ardı etmiş ve kendi kararlarına odaklanmıştır. Maddi ve manevi destek alarak, kişi ekonomik zorlukları aşmayı başarmış ve kendi ekonomik özgürlüğünü kazanmıştır. Başlangıçta aile üyeleri üzerinde etkileri olsa da zamanla anlayış ve kabul sağlanmıştır. Kişi, boşanma sonrasında psikolojik açıdan iyi durumda olduğunu belirtmiş ve kendi başına zorluklarla başa çıkabilme becerisine sahip olduğunu göstermiştir.
Katılımcı 4:
Boşanmanın en büyük nedeni, şiddetli geçimsizlik, kıskançlık ve şiddet gibi ciddi problemlerin olmasıdır. Eski eş, düşük eğitim düzeyine sahip olsa da devlet memuru olarak istikrarlı bir işte çalışmaktadır. Boşanma süreci sorunsuz olmuştur, çünkü her iki taraf da ayrılığı kabul etmiş ve kolaylıkla anlaşmışlardır. Boşanmanın ardından kişinin psikolojik olarak rahatladığı belirtilmiştir, bu da olumsuz bir evlilikten kurtulmanın olumlu etkilerini gösterir. Çocuklar, boşanmadan olumsuz etkilenmiş ve düzenleri bozulmuştur. Kişi, boşanma sonrasında toplum içinde destek görmüş ve baskı hissetmemiştir. Boşanma sonrası güçlüklerle başa çıkmak için kişi babasının desteğini almıştır. Boşanmış bir kadın olarak, kötü bir evliliğin zorluklarına rağmen bağımsızlık ve özgürlüğün daha önemli olduğu belirtilmiştir.
Şiddetli geçimsizlik, kıskançlık ve şiddet gibi ciddi problemler, boşanmanın ana nedenleridir. Eski eşin düşük eğitim düzeyine rağmen istikrarlı bir işte çalışması, ekonomik bağımsızlığın ve sosyal statünün boşanma kararı üzerindeki etkisini göstermektedir. Boşanma sürecinin sorunsuz ve uzlaşmacı olması, tarafların ayrılığı kabul etmeleri ve anlaşmaya varmalarıyla ilişkilidir. Boşanmanın ardından kişinin psikolojik olarak rahatlaması, olumsuz bir evlilikten kurtulmanın olumlu etkilerini yansıtmaktadır. Çocuklar, boşanma sürecinden olumsuz etkilenmiş ve düzenlerinin bozulduğu belirtilmiştir, bu da boşanmanın aile dinamiklerine olan etkisini göstermektedir. Toplumun desteğini ve baskısını hissetmemek, bireyin sosyal çevresinin ve destek sistemlerinin önemini vurgulamaktadır. Kişinin babasından destek alması, sosyal ağın ve aile bağlarının boşanma sonrası güçlüklerle başa çıkmada önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Boşanmış bir kadın olarak, bağımsızlık ve özgürlüğün önemli olduğu ifade edilmiştir, bu da sosyal normlar ve cinsiyet rolleriyle ilgili sosyolojik faktörleri yansıtmaktadır. Bu senaryo, boşanmanın sosyal destek, ekonomik bağımsızlık ve psikolojik refah üzerindeki etkilerini vurgulamaktadır.
Katılımcı 5:
Boşanmanın ana nedenleri, şiddet, iletişim problemleri ve ailenin müdahaleleri gibi ciddi sorunlar olmuştur. Eski eş, boşanmadan önce tekstil sektöründe çalışıyordu, ancak mesleğiyle ilgili daha fazla ayrıntı verilmemiştir. Boşanma süreci başlangıçta biraz zorluklar yaşamış olsa da sonunda anlaşmalı bir şekilde tamamlanmıştır. Boşanmadan sonra, kişinin psikolojik olarak rahatladığı, büyük bir yükün kalktığı ve başarı hissi yaşadığı belirtilmiştir. Toplumda boşanma konusunda daha fazla anlayış ve destek olduğu, genel olarak baskı hissedilmediği belirtilmiştir. Kişinin mesleği ve düzenli bir geliri olduğu için boşanma sonrası ekonomik güçlüklerle başa çıkabilmiştir. Çocuğun boşanmadan etkilendiği ve babasını özlediği belirtilmiştir. Boşanmış bir kadın olarak, kendisine ve çocuğuna olan saygı ve sevgisiyle geleceğini düşünerek bu kararı cesaretle gerçekleştiren başarılı bir kadın olduğu ifade edilmiştir.
Boşanma sürecinin başlangıçta zorluklar yaşaması, sosyal normlar ve hukuki prosedürlerin etkisini yansıtabilir. Ancak sonunda anlaşmalı bir şekilde tamamlanması, taraflar arasındaki uzlaşma yeteneğinin ve alternatif çözüm yollarının önemini vurgulamaktadır. Boşanmanın ardından kişinin psikolojik olarak rahatladığı ve başarı hissi yaşadığı ifade edilmiştir, bu da boşanmanın bireyin kişisel gelişimine ve refahına etkilerini göstermektedir. Toplumda boşanma konusunda daha fazla anlayış ve destek olduğunun belirtilmesi, toplumun değişen normları ve evlilik ilişkilerine yönelik tutumların evrimini yansıtabilir. Baskı hissedilmemesi, bireylerin boşanma kararını daha özgürce alabilme imkanı sağlayabilir. Çocuğun boşanmadan etkilendiği ve babasını özlediği belirtilmiştir, bu da boşanmanın çocuklar üzerindeki sosyal ve duygusal etkilerini vurgulamaktadır.
Katılımcı 6:
Boşanmanın ana nedenleri farklı yaşam biçimlerini benimseme ve fikir çatışmaları gibi çift arasında uzun süreli uyumsuzluklardır. Boşanmanın kararı birbirlerinden vazgeçtiklerini anladıkları bir zamanda alınmıştır. Boşanma süreci zorlu olmamıştır ve eski eşle ilgili anılar artık kişinin zihninden silinmiştir. Boşanmadan sonra kişi, özgürlük hissiyle kendisi için yaşamayı öğrenmiş ve psikolojik baskılardan kurtulmuştur. Aile fertleri ve çocuklar boşanmadan fazla etkilenmemişlerdir. Boşanma sonrası kişinin psikolojik durumu düzelmiş ve daha sağlıklı bir kişi olmuştur. Toplumda boşanmış kadınlara yönelik algılar ve baskılar olmuştur, ancak kişi bu algılara kulak asmamayı başarmıştır. Boşanma sonrası karşılaşılan güçlüklerle başa çıkmak için kişi, sağlam bir kişilik geliştirme ve güçlü olma yoluna gitmiştir.
Çift arasında uzun süreli uyumsuzluklar ve farklı yaşam biçimlerini benimseme gibi nedenler, boşanmanın ana sebepleridir. Bu durum, evlilik ilişkilerinde yaşanan değişimlerin ve bireylerin farklı yönlerde gelişiminin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Boşanma kararının, birbirlerinden vazgeçtiklerini anladıkları bir noktada alındığı belirtilmiştir, bu da evlilikteki uyumsuzlukların giderek arttığını ve çözüm yollarının bulunamadığını göstermektedir. Boşanma sürecinin zorlu olmaması ve eski eşle ilgili anıların kişinin zihninden silinmesi, boşanma sürecindeki duygusal ayrışmayı ve bireyin kendi hayatına odaklanma sürecini yansıtabilir. Özgürlük hissiyle kendisi için yaşamayı öğrenme ve psikolojik baskılardan kurtulma, bireyin boşanma sonrası kişisel gelişimine ve psikolojik iyilik haline ulaşmasına işaret eder. Aile fertleri ve çocukların boşanmadan fazla etkilenmemiş olması, aile dinamiklerinin ve çocukların uyum yeteneklerinin rolünü göstermektedir. Boşanma sonrası kişinin psikolojik durumunun düzelmesi ve daha sağlıklı bir birey haline gelmesi, bireyin adaptasyon sürecindeki güçlüklerle başa çıkma yeteneğine vurgu yapar. Toplumda boşanmış kadınlara yönelik algılar ve baskılar olduğunun ifade edilmesi, toplumun evlilik ve boşanma konularındaki tutumlarının etkisini yansıtabilir. Bununla birlikte, kişinin bu algılara kulak asmamayı başardığı belirtilmiştir.
Katılımcı 7:
Boşanmanın ana nedenleri maddi sorunlar, borçlar ve geçimsizlik gibi evlilikte ortaya çıkan zorluklardır. Boşanmanın kararı kişinin mutsuz olduğunu fark ettiği bir anda alınmıştır. Boşanma süreci anlaşmalı olarak gerçekleşmiş ve eski eşler dost kalmayı başarmışlardır. Boşanma sonrası kişinin hayatında soyadı değişikliği gibi bazı pratik değişiklikler olmuştur. Aile fertleri üzülse de çocukları olmadığı için boşanma onları doğrudan etkilememiştir. Boşanma sonrası kişinin psikolojik durumu biraz sarsılmış olsa da ciddi bir sıkıntı yaşamamıştır. Toplum içinde boşanmış kadın algısıyla karşılaşılmış ve evlilik beklentileriyle ilgili baskılar olmuştur. Boşanma sonrası güçlüklerle başa çıkmak için kişi güçlü kalmaya çalışmış, kendi mutluluğunu önemsemeye ve olumsuz etkilere kulak asmamayı öğrenmiştir.
Evlilikte ortaya çıkan maddi sorunlar, borçlar ve geçimsizlik gibi zorluklar, boşanmanın ana nedenleridir. Bu, evlilik ilişkisindeki güçlüklerin ve ortak hedeflere ulaşma konusundaki uyumsuzlukların sonucudur. Boşanma kararının kişinin mutsuz olduğunu fark ettiği bir anda alınmış olması, bireyin evlilikteki memnuniyetsizliği ve çözüm yollarının bulunamamasını yansıtabilir. Anlaşmalı bir boşanma süreci, çiftin iletişim ve işbirliği becerileriyle ilgili önemli bir göstergedir. Eski eşlerin dost kalmayı başarması, olgunluk düzeylerini ve karşılıklı saygıyı gösterir. Boşanma sonrası kişinin pratik değişiklikler yaşaması, evlilikten kaynaklı bazı bağları koparmayı ve yeni bir başlangıç yapmayı temsil edebilir. Boşanmanın çocukları olmadığı için aile fertlerini doğrudan etkilemediği belirtilmiştir. Bu durum, çocukların boşanma sonrası adaptasyon sürecini etkileyebileceğini gösterir. Boşanma sonrası kişinin psikolojik durumunun biraz sarsıldığı, ancak ciddi bir sıkıntı yaşamadığı ifade edilmiştir. Bu, bireyin iç gücünü kullanma ve olumsuzluklarla baş etme becerisini vurgulayabilir. Boşanma sonrası toplum içinde boşanmış kadın algısı ve evlilik beklentileriyle ilgili baskılarla karşılaşıldığı belirtilmiştir. Toplumun evlilik ve boşanma konularındaki algıları, bireyin sosyal dinamiklere uyum sağlama sürecini etkileyebilir. Ancak, kişinin güçlü kalmaya çalışması, kendi mutluluğunu önemsemesi ve olumsuz etkilere kulak asmaması, bireyin kendi kararlarına ve değerlerine odaklanma yeteneğini yansıtır.
Katılımcı 8:
Boşanmanın ana nedenleri aile üyelerinin müdahaleleri, kıskançlık ve iletişim sorunları gibi evlilik içi zorluklardır. Boşanma kararı alınması için sürekli psikolojik baskılar ve yaşanan kavgalar etkili olmuştur. Boşanma süreci çekişmeli bir dava şeklinde geçmiştir, bu da kişinin hayatını olumsuz etkilemiştir. Boşanmanın ardından kişi, bakış açısının değiştiğini ve kendisi için yaşamanın önemini kavramıştır. Ayrıca ailelerin evlilikte önemli bir rol oynadığını da fark etmiştir. Boşanma, aile fertleri ve çocuklar üzerinde stresli ve sıkıntılı bir etki yaratmıştır. Boşanma sonrası kişinin psikolojik durumu, kabullenememe ve alışamama gibi sorunlarla baş etmek zorunda kalmıştır. Toplumda boşanmış bir kadın olarak kendini saklama ve toplumsal baskılarla mücadele etme eğilimi olmuştur. Boşanma sonrası kişi, ekonomik özgürlüğünü kullanarak sosyal aktivitelerle, yeni insanlarla tanışarak ve gezip dolaşarak güçlüklerle başa çıkmaya çalışmıştır.
Boşanmanın ana nedenlerinin aile üyelerinin müdahaleleri, kıskançlık ve iletişim sorunları gibi evlilik içi zorluklar olduğu belirtilmektedir. Bu faktörler, evlilikte uyumsuzluk ve çatışmalara yol açarak boşanma kararının alınmasında etkili olmuştur. Boşanma sürecinin çekişmeli bir dava şeklinde geçmesi, kişinin hayatını olumsuz etkilemiş ve stresli bir sürecin parçası olmasına neden olmuştur. Boşanmanın ardından kişinin bakış açısının değiştiği ve kendi mutluluğunu önemseme ve kendisi için yaşama kavrama yolunda ilerlediği ifade edilmektedir. Ayrıca, ailelerin evlilikte önemli bir rol oynadığına dair bir farkındalık da oluşmuştur. Boşanmanın aile fertleri ve çocuklar üzerinde stresli ve sıkıntılı bir etki yarattığı belirtilmektedir. Bu durum, boşanmanın sadece çiftleri değil, aile yapısını da etkilediğini göstermektedir. Boşanma sonrası kişinin psikolojik durumuyla ilgili olarak, kabullenememe ve alışamama gibi sorunlarla baş etmek zorunda kaldığı ifade edilmektedir. Bu, boşanmanın bireyin psikolojik iyilik halini etkileyebileceğini ve adaptasyon sürecinin zaman alabileceğini göstermektedir. Toplumda boşanmış bir kadın olarak kendini saklama ve toplumsal baskılarla mücadele etme eğilimi olduğu belirtilmektedir. Bu, boşanmanın toplumda hala bazı olumsuz algılar ve beklentilerle karşılaşılabilen bir durum olduğunu göstermektedir. Boşanma sonrası kişinin güçlüklerle başa çıkma çabası, ekonomik özgürlüğünü kullanarak sosyal aktivitelerle ilgilenme, yeni insanlarla tanışma ve seyahat etme gibi yöntemlere odaklandığı ifade edilmektedir.
Katılımcı 9:
Boşanmanın ana nedenleri arasında eski eşin baskıcı ve sevgisiz davranışları, eşin kişiyi hizmetçi gibi görmesi ve değersiz hissettirmesi yer alır. Boşanma kararı, kişinin kendini değersiz hissetmesi ve bunu dayanılmaz bir noktaya gelmesiyle alınmıştır. Boşanma süreci eski eşin başlangıçta boşanmaya direnmesi ve aile desteğinin olmaması nedeniyle zorlu geçmiştir. Boşanmanın ardından kişi özgürlük hissetmiş, mutlu olmuş ve güçlenmiştir. Boşanma aile fertleri arasında anlaşmazlık ve çatışmalara neden olmuştur, ancak çocukları olmadığı belirtilmiştir. Boşanma sonrası kişinin psikolojik durumu aile desteği eksikliği nedeniyle yıpratıcı olmuş, ancak özgürleşmenin sevincini yaşamıştır. Toplumda boşanmış bir kadın olarak kişi, aile ve çevre baskılarına maruz kalmış ve dul olduğuyla ilgili olumsuz yargılarla karşılaşmıştır. Boşanma sonrası kişi, kendini geliştirme, bir iş bulma ve sorumluluk alma gibi adımlarla güçlüklerle başa çıkmaya çalışmıştır.
Boşanmanın ana nedenlerinin eski eşin baskıcı ve sevgisiz davranışları, değersiz hissettirmesi ve kişiyi hizmetçi gibi görmesi olduğu ifade edilmektedir. Bu faktörler, evlilikteki güvensizlik, saygısızlık ve duygusal ihmal gibi sorunlardan kaynaklanmaktadır. Boşanma kararı, kişinin kendini değersiz hissetmesi ve bu durumun dayanılmaz bir noktaya gelmesiyle alınmıştır. Boşanma sürecinin eski eşin direnmesi ve aile desteğinin eksikliği nedeniyle zorlu geçtiği belirtilmektedir. Bu, boşanma sürecinin kişi üzerindeki psikolojik etkilerini ve destek ağının önemini vurgulamaktadır. Boşanmanın ardından kişinin özgürlük hissettiği, mutlu olduğu ve güçlendiği ifade edilmektedir. Bu, boşanmanın bireye yeni fırsatlar ve yaşam tarzı seçme özgürlüğü sağladığını göstermektedir. Ancak boşanmanın aile fertleri arasında anlaşmazlık ve çatışmalara neden olduğu, çocukları olmadığı belirtilmektedir. Bu durum, boşanmanın aile bağları üzerindeki etkilerini ve çocukların varlığı veya yokluğunun adaptasyon sürecini farklı şekillerde etkileyebileceğini göstermektedir. Boşanma sonrası kişinin kendini geliştirme, bir iş bulma ve sorumluluk alma gibi adımlarla güçlüklerle başa çıkmaya çalıştığı belirtilmektedir. Bu, boşanmanın bireyin kişisel gelişimini teşvik edebileceğini ve zorluklarla başa çıkabilme becerilerinin önemini göstermektedir.
Katılımcı 10:
Boşanmanın ana nedenleri arasında eski eşin kıskançlık, havalı olduğunu iddia etme ve özgürlüğünün kısıtlanması gibi davranışları yer alır. Boşanma kararı, kişinin eski eşinin düzelme ihtimalinin olmadığını fark ettiği evliliklerinin ilk yılında alınmıştır. Boşanma süreci anlaşmalı olarak gerçekleşmiş, ancak eski eşin başlangıçta sıkıntı yarattığı belirtilmiştir. Boşanmanın ardından kişinin maddi açıdan büyük bir düşüş yaşamadığı, ancak duygusal olarak hayal kırıklığı ve etkilenme yaşadığı ifade edilmiştir. Aile fertleri, boşanma sürecinde kişiye destek çıkmış ve onun üzüntüsünü paylaşmıştır. Boşanmanın ardından kişinin psikolojik olarak etkilendiği ve bir süre toparlanmakta zorlandığı belirtilmiştir. Toplumda boşanmış bir kadın olarak kişi, insanların ne dediğini umursamayan bir tutum sergilemiştir. Boşanmanın ardından kişi, kendini işine vererek ve ekonomik özgürlüğünü kullanarak güçlüklerle başa çıkmıştır.
Boşanma nedeninin altında statü farkının yattığı söylenebilir. Boşanmanın ardından kişinin maddi açıdan büyük bir düşüş yaşamadığı, ancak duygusal olarak hayal kırıklığı ve etkilenme yaşadığı ifade edilmektedir. Bu durum, boşanmanın bireyin duygusal sağlığı üzerindeki etkisini yansıtmaktadır. Aile fertlerinin boşanma sürecinde kişiye destek çıktığı ve onun üzüntüsünü paylaştığı belirtilmektedir. Bu, sosyal destek ağının boşanma sürecinde bireyin iyilik halini etkileyebileceğini ve aile bağlarının önemini vurgulamaktadır. Boşanmanın ardından kişinin psikolojik olarak etkilendiği ve bir süre toparlanmakta zorlandığı ifade edilmektedir. Bu, boşanmanın bireyin ruh sağlığı üzerindeki etkilerini ve adaptasyon sürecinin zorluklarını göstermektedir. Toplumda boşanmış bir kadın olarak kişinin, insanların ne dediğini umursamayan bir tutum sergilediği ifade edilmektedir. Bu durum, toplumsal algılar ve baskılarla mücadele etme eğilimini yansıtmaktadır. Boşanmanın ardından kişinin kendini işine vererek ve ekonomik özgürlüğünü kullanarak güçlüklerle başa çıkmaya çalıştığı ifade edilmektedir. Bu, boşanmanın bireyin kendi güçlü yanlarını keşfetme ve bağımsızlık kazanma fırsatı sağlayabileceğini göstermektedir. Evlilik içindeki kontrolcü ve kısıtlayıcı davranışlar, boşanma kararının temel nedenlerini oluştururken, boşanma sürecinin duygusal ve psikolojik zorluklarla dolu olduğu görülmektedir. Aile ve toplumun tutumları, boşanma sonrası adaptasyon sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Bireyin kendi güçlü yanlarını keşfetme ve yeni bir yaşam inşa etme çabaları, boşanma sonrası iyilik halini etkileyebilmektedir.
5.3. Mülakat Sonuçlarının Sosyolojik Olarak Değerlendirilmesi
Boşanma, birçok kadın için zorlu bir deneyim olabilmektedir. Bu, ekonomik özgürlüğe, mesleki duruma, yaşa, aile yapısına bağlı olarak farklı şekillerde yaşanabilir. Ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlar, boşanma sürecinde daha büyük zorluklarla karşılaşabilmektedirler. Boşanmanın ardından, tek başına yaşayacakları bir ev, yemek, giyim, ulaşım gibi ihtiyaçlarının karşılanması için para gereklidir. Eğer kadınların işi yoksa ya da yetersiz bir gelirleri varsa, bu ihtiyaçları karşılamak zor olabilir. Ayrıca, boşanma sürecindeki avukat masrafları ve diğer yasal ücretler de ekonomik zorluklar yaratabilir. Bu nedenle, ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlar, boşanma kararı verirken dikkatli olmak zorunda kalabilir, kararlarını erteleyebilir ve boşanma sonrası daha fazla güçlük yaşayabilirler.
Mesleki duruma bağlı olarak, boşanma süreci değişebilir. İşlerinde yükselmiş, daha yüksek maaş alan kadınlar, ekonomik zorluklarla karşılaşma olasılığı daha azdır. Bu nedenle boşanma sonrası süreçten en az etkilenen kesimler ekonomik özgürlüğe sahip kadınlardır. Ancak, çalışan annelerin çocuklarının bakımı da bir sorun haline gelebilmektedir. Bu nedenle, iş ve aile hayatını dengelemek zorunda kalan kadınlar, boşanma sürecinde çocuklarına daha fazla zaman ayırmak için işlerinden ayrılmak zorunda olabilirler. Eşler arasındaki eğitim ve statü farkı da birçok açıdan boşanma süreci üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilmektedir. Bu faktörler, boşanmanın nedenleri, süreci ve sonuçları üzerinde önemli bir rol oynar. Öncelikle, eğitim farkı, eşlerin arasındaki iletişimi etkileyebilir. Eğitim seviyesi daha yüksek olan eşler, genellikle daha iyi bir iletişim kurabilirler ve çatışmaları daha etkili bir şekilde çözebilirler. Bu, boşanma sürecindeki anlaşmazlıkların daha az olması anlamındadır. Aynı zamanda, düşük eğitim seviyesine sahip olan eşler, çatışma durumunda daha az kendilerini ifade edebilirler ve haksızlığa uğrama riski daha yüksek olabilir. Statü farkı, boşanma sürecindeki ekonomik zorlukları da etkileyebilir. Daha yüksek statüdeki eşler, genellikle daha fazla maddi kaynağa sahip olurlar ve boşanma sürecinde daha rahat bir yaşam sürdürebilirler. Ancak, daha düşük statüdeki eşler, maddi zorluklarla karşılaşabilir ve boşanma sürecinde yaşam standartları düşebilir. Boşanmanın nedenleri de eğitim ve statü farkıyla ilişkilendirilebilir. Daha yüksek eğitimli ve daha yüksek statüye sahip eşler, genellikle daha istikrarlı bir evliliğe sahip olabilirler. Bununla birlikte, eğitim ve statü farkı nedeniyle çatışmalar ve farklı hayat tarzları gibi nedenlerle evliliklerin sonlanma ihtimali de artabilmektedir.
Boşanma süreci birçok açıdan oldukça zorlu ve stresli bir dönem olduğu gibi boşanma kararının alınması, evlilikte yaşanan sorunların yanı sıra, çocukların da hayatında önemli bir dönüm noktasıdır. Bu nedenle, boşanma sürecinde aile oldukça önemli bir faktördür. Evlilikte birbirine bağlı iki kişiden oluşan bir çift olsa da boşanma sürecinde aileler de önemlidir. Aile fertleri evlilikte sorun yaratabileceği gibi, boşanma nedeni de olabilmektedir. Özellikle çocukların varlığı, boşanma sürecinde ailelerin etkisi daha da önemli hale gelir. Çocuklar, ebeveynleri arasında gerçekleşen çatışmalardan en çok etkilenen kişilerdir. Bu nedenle, ebeveynlerin boşanma sürecinde çocuklarına verdiği destek ve onların duygusal ihtiyaçlarına yönelik tutumları oldukça önemlidir. Boşanma sürecinde, ailelerin tavrı ve desteği çocukların psikolojik sağlığı üzerinde büyük etkiye sahiptir. Ailelerin boşanma sürecinde çocuklara karşı nazik, anlayışlı ve sabırlı olmaları, çocukların yaşadıkları kaygı ve stresi azaltmaya yardımcı olur. Ayrıca, boşanma sürecinde çocukların ihtiyaçlarına öncelik verilmesi, çocukların yaşadıkları değişim sürecinde daha güvende hissetmelerini sağlayabilir. Ailesi tarafından destek gören kadınlar boşanma sonrası güçlüklerle daha rahat başa çıkabilirken aile desteği olmayanların bu süreci daha zor atlattığı ve yıprandığı anlaşılmaktadır.
Diğer bir faktör olan çocuk sahibi olmaktır. Çocuk sahibi olan çiftlerin boşanma sonrası daha fazla zorluk yaşadığını görülmektedir. Çocuklu çiftlerin boşanması, çocukların psikolojik sağlığı, bakımı, eğitimi ve geleceği gibi faktörlerin yanı sıra, ebeveynlerin sorumluluklarını ve kaygılarını da arttırmaktadır. Çocukların varlığı, boşanma sürecinde çiftlerin kararlarını etkileyebilir ve bazı çiftler, çocuklarının iyiliği için boşanma kararından vazgeçebilir ya da erteleyebilir. Ancak, boşanmanın sonunda, çocuklu çiftlerin çocuklarıyla ilgili kararlar alması ve bunları uygulamaları daha zor olabilmektedir. Çocuklu çiftlerin boşanması, aynı zamanda finansal olarak daha zorlayıcı olabilir. Çocukların bakımı, eğitimi ve ihtiyaçları, boşanma sonrası maddi açıdan daha fazla kaynak gerektirebilir. Bu nedenle, çocuklu çiftler, boşanma sonrası maddi açıdan daha fazla zorluk yaşayabilmektedirler. Ayrıca, çocuklu çiftlerin boşanma sonrası, çocuklarındaki duygusal ve davranışsal değişiklikler nedeniyle daha fazla stres yaşadıkları görülmektedir. Çocuklar, boşanma sürecinde yaşadıkları kaygı, stres ve üzüntü nedeniyle davranışlarında değişiklikler gösterebilirler. Bu değişiklikler, ebeveynlerin de stres düzeyini arttırabilir ve boşanma sonrası zorlukları arttırabilmektedir.
Sonuç olarak; mülakat yapılmış birbirinden farklı eğitim, statü, yaş ve aile yapılarına sahip 10 kadının cevapları incelendiğinde, ekonomik özgürlüğe sahip kadınların boşanma sonrası ekonomik güçlük yaşamadığı fakat duygusal olarak yıpranmış olabileceği görülmektedir. İyi bir mesleki statüye sahip kadınların boşanma sonrası kendilerini kariyerlerine vererek bu süreci atlatmaya çalıştığı, bir meslek sahibi olmayanların ise boşanma kararı vermekte çekindikleri görülmüştür. Yaş farkı faktörünün boşanmaya sebep olabileceği gibi, statü ve eğitim farkı, kadının erkekten daha yüksek statüye sahip olması durumu günümüzde boşanma sebeplerinin arasında yaygın görülmeye başlamıştır. Mülakat yapılan 10 kadın farklı sınıfsal faktörlere ait olsalar da hepsinin “güçlü bir kadın olmayı başarmak” gibi bir ortak noktalarının olduğu görüşüne varılmıştır.
SONUÇ VE DEĞERLENDİRME
Boşanma, evlilik birliğinin sona erdiği ve bireylerin ayrı yaşamlarına devam etmeyi seçtiği bir süreçtir. Bu süreç her iki cinsiyeti de etkileyebilir, ancak bu çalışma boşanmış kadınların deneyimlerine odaklanmaktadır. Çalışmada, boşanma nedenlerini ve boşanma sonrası karşılaştıkları güçlükleri anlamak için çeşitli yöntemler kullanmıştır. Bu bölümde; aile kurumu, boşanma olgusu, boşanmış kadınların boşanma nedenleri ve sonuçları, boşanma sonrası karşılaştıkları güçlükler, bu güçlüklerle mücadele etme biçimleri, boşanma sonrası karşılaştıkları güçlükler ve bu güçlüklerle başa çıkmanın; yaş, cinsiyet, ekonomik durum, eğitim durumu gibi faktörlere göre değişebileceği olgusu değerlendirilmiş ve bir sonuç hazırlanmıştır.
Aile, toplumun en temel birimlerinden biri olarak kabul edilir ve genellikle bir arada yaşayan birçok insanı içerir. Ailenin tanımı, zaman içinde farklı kültürlerde ve toplumlarda değişiklik göstermiştir. Geleneksel olarak, aile, bir baba, bir anne ve çocuklardan oluşan bir çekirdek aile olarak düşünülürdü. Ancak, günümüzde aile yapısı çeşitlilik göstermekte ve evlilik dışı ilişkiler, tek ebeveynli aileler, eşcinsel ebeveynler ve benzeri farklı yapılar da aile kavramının içine dahil edilmektedir. Ailenin tarih içindeki değişen yapısı, toplumdaki sosyal, ekonomik ve kültürel faktörlerle doğrudan ilişkilidir. İnsanların değerleri, inançları ve yaşam tarzları zamanla değiştiği için aile yapısı da değişim göstermiştir. Modernleşme, kadın hakları hareketi, ekonomik faktörler ve göç gibi etmenler, aile kavramının evlilik dışı ilişkilere, boşanmalara ve yeni aile yapılarına yol açan bir dönüşüm geçirmesine neden olmuştur.
Boşanma, evlilik birliğinin resmi olarak sonlandırılması anlamına gelir. Boşanma da aile yapısı gibi zaman içinde farklı bir evrim göstermiştir. Tarihsel olarak, boşanma toplumda tabu olarak görülürken, günümüzde boşanma oranları artmış ve boşanma yaygınlaşmıştır. Bu değişim, toplumdaki değerlerdeki ve normlardaki değişikliklerle bağlantılıdır. Aile yapılarına göre boşanma olgusu, farklı aile yapılarının boşanma sürecindeki etkilerini inceler. Muhafazakâr ailelerde boşanma, geleneksel değerlerin ve toplumun beklentilerinin yüksek olduğu ailelerde daha az yaygın olabilir. Bu tür ailelerde boşanma genellikle olumsuz bir şekilde algılanır ve evlilik birliğinin devam etmesi ön plandadır. Asrilik ailelerde ise boşanma oranları genellikle daha yüksektir. Modern yaşam tarzlarına sahip ailelerde, bireylerin daha fazla bağımsızlık ve özgürlük arayışı, boşanma eğilimini artırabilir. Bu ailelerde, bireylerin mutluluğu ve kişisel tatmin daha ön planda olabilir ve boşanma daha kabul edilebilir bir seçenek olarak görülebilir.
Aile ve boşanmaya ilişkin kuramsal yaklaşımlar, bu konuları farklı teorik çerçeveler içinde ele alır. Aile Sistemi Teorisi, aileyi bir sistem olarak ele alır ve aile içindeki ilişkilerin birbirini nasıl etkilediğini inceler. Yapısal İşlevsel Yaklaşım ise aileyi toplumsal işlevler açısından analiz eder ve ailenin toplumda nasıl bir rol oynadığını vurgular. Feminist Teori, cinsiyet rollerini ve güç ilişkilerini vurgulayarak aileyi eleştirir. Bu teori, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin boşanma süreçlerinde ve sonuçlarında nasıl etkili olduğunu araştırır. Sembolik Etkileşimci Yaklaşım ise bireylerin sosyal ilişkilerini ve anlamlarını vurgular. Bu yaklaşım, bireylerin aile içindeki deneyimlerini ve boşanma sürecindeki etkileşimlerini analiz eder.
Sonuç olarak, aile kurumu ve boşanma konuları, toplumdaki değişimlerle birlikte sürekli evrim geçirmektedir. Aile yapılarındaki çeşitlilik ve boşanmanın yaygınlaşması, toplumsal normların ve değerlerin dönüşümünün bir yansımasıdır. Bu konuları anlamak için farklı kuramsal yaklaşımları ve toplumsal faktörleri dikkate almak önemlidir.
Günümüzde aile yapısı büyük ölçüde değişime uğramıştır ve bu değişim, kadınların rollerinde de önemli dönüşümlere yol açmıştır. Geleneksel olarak, kadınlar genellikle ev içindeki sorumlulukları üstlenirken erkekler iş gücüne katılmaktaydı. Ancak, modern toplumda kadınların eğitim düzeyinin yükselmesi, iş gücüne katılımlarının artması ve toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin algıların değişmesiyle birlikte kadınların aile içindeki rolleri de çeşitlenmiştir. Artık kadınlar, hem aile gelirine katkıda bulunan çalışanlar hem de anne rollerini üstlenen bireyler olarak görülmektedir. Bu değişimler, kadınların ekonomik bağımsızlıklarını artırırken, aile içi karar süreçlerine daha fazla katılım sağlamalarını da beraberinde getirmiştir. Toplumsal yapıdaki değişimler, kadınlarda boşanma nedenlerinde de etkili olmuştur. Kadınların eğitim seviyelerinin artması, kadın haklarına yönelik bilincin gelişmesi ve toplumsal cinsiyet rollerinin yeniden değerlendirilmesi, kadınların kendi ihtiyaçlarını daha fazla gözetmelerine ve mutsuz evliliklerden ayrılmaya yönelmelerine sebep olabilmektedir. Ekonomik faktörler, kadınların boşanma kararını etkileyebilir. Kadınların ekonomik bağımsızlıklarının artması, iş gücüne katılımlarının artması ve kadınların kendi gelirlerini elde etme güçlerinin olması, boşanma oranlarında artışa neden olabilir. Ayrıca, eşler arasındaki maddi anlaşmazlıklar, ekonomik sıkıntılar ve işsizlik gibi faktörler de boşanma nedenleri arasında yer alabilir. Kadınlarda boşanmanın sosyo-psikolojik nedenleri arasında iletişim sorunları, şiddet, sadakatsizlik, uyumsuzluk, duygusal ihmal ve anlaşmazlıklar gibi faktörler yer alabilir. Bu tür sorunlar, evlilikte mutsuzluğa yol açarak boşanma sürecini tetikleyebilir. Psikolojik açıdan, boşanma süreci kadınlarda depresyon, kaygı ve düşük özsaygı gibi sorunlara neden olabilir. Ayrıca, çocukların velayeti konusunda yaşanan anlaşmazlıklar ve eşler arasındaki iletişim sorunları da boşanmanın sonuçlarından biri olabilir. Bunlar genel bir değerlendirme olup, her bireyin deneyimleri ve durumu farklılık gösterebilir. Boşanmanın sonuçları, sürecin nasıl yönetildiği, destek sistemlerinin varlığı ve çiftlerin birlikte çalışma isteği gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir.
Boşanmanın etkileri, aile yapısına bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Çiftin çocuksuz bir evlilikten boşanmasıyla, etkiler daha çok eşler arasında hissedilirken, çocuklu bir evlilikten boşanmalarda çocuklar da bu sürecin etkilerini deneyimler. Boşanma sonrası aile yapısında değişiklikler olması, duygusal ve psikolojik zorlukları beraberinde getirebilir. Boşanmanın etkileri yaş grupları arasında farklılık gösterebilir. Küçük çocuklar, boşanma sürecinde daha fazla kafa karışıklığı ve duygusal zorluk yaşayabilir. Ergenlik dönemindeki gençler, kimlik arayışı ve duygusal karmaşa gibi sorunlarla boğuşabilir. Yetişkinler ise boşanmanın sosyal ve ekonomik etkileriyle başa çıkmak zorunda kalabilir. Boşanma, ailelerin ekonomik durumunu da etkileyebilir. Birçok durumda, boşanma ekonomik zorluklara yol açabilir. Eşlerin ayrılmasıyla birlikte, gelir kaynaklarının bölünmesi ve maddi sorumlulukların artması gibi etkiler ortaya çıkabilir. Özellikle daha önce tek bir ev halkıyla yaşayan aileler, ekonomik sıkıntılarla karşılaşabilir Boşanma, genellikle kadınlar üzerinde farklı etkiler yaratabilir. Ekonomik bağımsızlık eksikliği, sosyal ağlardaki değişiklikler ve çocukların tek başına bakımı gibi faktörler, boşanan kadınların sosyal hayatını etkileyebilir. Ancak, bu etkiler kadınlar arasında farklılık gösterebilir ve bazı kadınlar boşanma sonrası güçlenme ve yeni fırsatlar bulma şansına sahip olabilir. Boşanma, çocuklar üzerinde derin etkilere sahip olabilir. Çocuklar, boşanma sürecinde duygusal stres, kaygı, düşük özgüven, davranış sorunları ve akademik performans düşüklüğü gibi sorunlar yaşayabilir. Ancak, destekleyici bir ortamda ve uygun psikolojik yardım alarak, çocuklar boşanma sonrası uyum sürecini daha iyi yönetebilirler.
Boşanma, mali durumda bir düşüşe neden olabilir. Eşler arasında maddi kaynakların bölünmesi, daha önce ortaklaşa paylaşılan masrafların artık tek başına karşılanması gibi etkiler, ekonomik güçlüklerin ortaya çıkmasına yol açabilir. Boşanma sonrası, sosyal ve kültürel açıdan bazı zorluklarla karşılaşılabilir. Aile ve arkadaş çevresindeki ilişkilerde değişiklikler, toplumun boşanmaya ilişkin olumsuz tutumları, sosyal damgalanma ve yalnızlık hissi gibi etkiler, sosyo-kültürel güçlükleri beraberinde getirebilir. Boşanma sonrası kadınlar, çeşitli zorluklarla karşılaşabilir. Ekonomik bağımsızlık kazanma, duygusal destek ağlarını oluşturma, çocukların bakımını üstlenme gibi konularda destek almak önemlidir. Mesleki becerilerini geliştirmek, destek gruplarına katılmak, danışmanlık hizmetlerinden yararlanmak gibi yöntemlerle bu güçlüklerle başa çıkabilirler.
Evlilikten kaçınma, modern toplumlarda artan bir fenomendir. İnsanlar, kariyerlerine odaklanmak, kişisel hedeflerini gerçekleştirmek, özgürlüklerini sürdürmek veya başka nedenlerle evlilik kurumunu tercih etmeyebilirler. Toplumda evlilikten kaçınan insanların sayısı artarken, bu durum evlilik algısının değiştiğini göstermektedir. Özellikle kadınlar, daha önce aile kurma ve evlilik gibi geleneksel rolleri üstlenme baskısı altında hissetmek yerine, kendi bağımsızlıklarını ve kariyerlerini geliştirmeye odaklanmaktadırlar. Bu, kadınların toplumda daha eşit ve özgür bir şekilde yer almasına katkıda bulunmuştur. Öte yandan, evlilikten kaçınan insanlar arasında yeniden evlilik eğilimi de görülmektedir. Boşanma oranları dünya genelinde artarken, bazı insanlar daha önceki evliliklerinden aldıkları derslerle yeni bir evlilik denemektedirler. Bu, bireylerin evlilik kurumuna farklı bir bakış açısı getirmelerine ve daha olgun ve bilinçli bir şekilde ilişki kurmalarına yardımcı olabilir. Yeniden evlilik, birçok kişi için önceki hataları düzeltme, yeni bir başlangıç yapma ve daha sağlıklı bir ilişki yaşama fırsatı sunar. Ancak, evlilikten kaçınma ve yeniden evlilik eğilimleri bazı zorlukları da beraberinde getirebilir. Evlilikten kaçan insanlar, sosyal baskılarla karşılaşabilir ve aile, arkadaşlar veya toplum tarafından sorgulanabilirler. Ayrıca, evlilikten kaçınma eğilimi olan bireyler, duygusal destek ve aidiyet ihtiyaçlarını karşılamakta zorluklar yaşayabilirler. Yeniden evlilik ise önceki ilişki deneyimlerinden kaynaklanan güven sorunlarına ve karmaşık aile dinamiklerine maruz kalabilir.
Evlilikten kaçınma ve yeniden evlilik, modern toplumda giderek yaygınlaşan eğilimlerdir. Evlilikten kaçınma, bireylerin kendi bağımsızlıklarını ve kariyerlerini geliştirmelerine olanak sağlarken, yeniden evlilik ise önceki hatalardan ders çıkarma ve sağlıklı ilişkilere yönelme fırsatı sunar. Her iki durum da bireysel tercihlerin ve toplumsal değişimin bir yansımasıdır. Ancak, her iki eğilim de bazı zorlukları beraberinde getirebilir. Bu nedenle, evlilik kurumunu tercih etmek veya etmemek tamamen kişisel bir karar olup, bireyin kendi değerlerine, hedeflerine ve yaşam tarzına bağlıdır. Toplum olarak, her bireyin tercihlerine ve yaşam seçimlerine saygı göstermeliyiz.
Boşanma, birçok kadın için zorlu bir süreç olabilir ve bir dizi zorlukla karşılaşabilirler. Boşanma nedenleri çiftler arasında büyük ölçüde değişebilir, ancak bazı yaygın nedenler arasında iletişim eksikliği, uyumsuzluk, sadakatsizlik, maddi sorunlar, şiddet veya farklı yaşam hedefleri yer alabilir. Boşanma sonrası, kadınlar çeşitli zorluklarla karşılaşabilir ve bu zorluklar, yaş, cinsiyet, ekonomik durum, eğitim durumu gibi faktörlere göre değişebilir. Boşanma nedenleri incelendiğinde, araştırmada ortaya çıkan bazı yaygın faktörler vardır. İletişim eksikliği, uyumsuzluk, sadakatsizlik, maddi sorunlar ve çeşitli değer çatışmaları boşanmanın temel nedenleri olarak göze çarpmaktadır. Bu nedenler, evlilik birliğinin temel taşlarını oluşturan güven, anlayış ve uyum gibi önemli unsurların eksikliğiyle ilişkilendirilebilir. Boşanmış kadınlar, bu faktörlerin etkilerini yaşayarak evliliklerinin sona erdiğine tanık olmuşlardır.
Boşanmanın ardından, boşanmış kadınlar çeşitli güçlüklerle karşılaşmaktadır. Bu güçlüklerin başında ekonomik zorluklar gelmektedir. Evlilik birliğinin sona ermesiyle birlikte kadınlar, maddi destekten yoksun kalabilir ve kendi ayakları üzerinde durabilmek için yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyabilirler. Aynı zamanda, duygusal zorluklar da boşanmış kadınların karşılaştığı yaygın bir sorundur. Evliliklerinin sona ermesiyle birlikte duygusal travmalar yaşayabilirler ve bu süreçte destek sistemlerine ihtiyaç duyabilirler. Çocukların velayeti, ebeveynlik sorumlulukları ve sosyal baskı gibi faktörler de boşanmış kadınların yaşadığı güçlükler arasında yer almaktadır. Bir boşanma sürecinin ardından, birçok kadın duygusal zorluklar yaşayabilir. Bu süreçte yaşanan kayıplar, yas süreci, özgüven eksikliği, stres, kaygı, depresyon gibi duygusal zorluklar ortaya çıkabilir. Bununla birlikte, bazı kadınlar için boşanma bir rahatlama veya özgürlük hissi sağlayabilir. Ekonomik olarak, boşanmış kadınlar finansal güçlüklerle karşılaşabilir. Evlilik sürecinde ortak bir ekonomik yaşam sürdürüldüyse, boşanma sonrası maddi kaynaklarda azalma yaşanabilir. Boşanma, kadınların gelirlerinde ve yaşam standartlarında bir düşüşe neden olabilir. Ekonomik durumu iyi olmayan kadınlar, boşanma sonrası daha büyük zorluklarla karşılaşabilir ve maddi destek veya istihdam fırsatlarına erişim konusunda sınırlamalarla karşılaşabilir.
Boşanma sonrası çocukların velayeti, kadınlar için önemli bir mesele olabilir. Eğer çocuklarla birlikte yaşamak zorunda kalırlarsa, tek ebeveyn olarak çocukların ihtiyaçlarını karşılamak ve sorumlulukları yerine getirmek zorunda kalabilirler. Bu durumda, zaman yönetimi ve çocuk bakımıyla ilgili güçlükler ortaya çıkabilir. Ayrıca, eski eşle iletişim ve çocukların diğer ebeveynle ilişkilerini sürdürmesi konusunda anlaşmazlık yaşanabilir. Boşanma sonrası güçlüklerle başa çıkmanın yolları kadından kadına farklılık gösterebilir. Destek ağına sahip olmak, terapi veya danışmanlık hizmetlerinden yararlanmak, duygusal iyileşme sürecine odaklanmak ve kendine özgüven sağlamak önemli adımlardır. Ekonomik zorlukları aşmak için ise iş bulma veya eğitim fırsatlarına yönelmek, mali planlama yapmak, maddi destek veya yardım programlarından faydalanmak faydalı olabilir.
Kadınların toplumsal rollerindeki değişimler, ekonomik özgürlüklerinin artması ve farklı sosyal faktörlerin etkisiyle boşanma oranları günümüzde artmaktadır. Çalışmanın son bölümünde yapılan mülakat sonucu bazı başlıklar altında genel bir sonuç ve değerlendirmeler elde edilmiştir. İncelenen kadınlar arasında ekonomik özgürlüğe sahip olanların boşanma sonrası ekonomik güçlük yaşamadığı görülmüştür. Bu durum, kadınların mali kaynaklara sahip olmalarının, boşanma sürecinde daha bağımsız hareket etmelerine ve kendi ayakları üzerinde durmalarına olanak tanıdığını göstermektedir. Ekonomik özgürlüğe sahip olan kadınlar, genellikle kendi kariyerlerine odaklanarak bu süreci atlatmaya çalışmışlardır. Bu, boşanmanın ardından finansal bağımsızlık sağlayarak, kendi geleceklerini kontrol etme yeteneğine sahip olmaları anlamına gelirken, duygusal açıdan yıpranmış olabilecekleri de ortaya çıkmıştır. İyi bir mesleki statüye sahip olan kadınlar, boşanma sonrasında kendilerini kariyerlerine vererek bu süreci atlatmaya çalışmışlardır. Kariyerleri ve mesleki başarıları, onlara güçlü bir destek ve motivasyon kaynağı olmuştur. Ancak, bir meslek sahibi olmayan kadınlar boşanma kararı vermekte çekingenlik yaşamışlardır. Ekonomik bağımsızlıklarını sağlama konusunda daha fazla endişe duymuşlardır. Bu durum, mesleki statünün, boşanma kararını etkileyebileceğini ve sonrasındaki deneyimleri üzerinde önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Yaş farkının boşanmaya sebep olabileceği gibi, statü ve eğitim farkının da kadının erkekten daha yüksek statüye sahip olması durumu günümüzde boşanma sebeplerinin arasında yaygın görüldüğü belirlenmiştir. Yaş farkı, çiftler arasındaki farklı yaşam evreleri, ilgi ve beklentilerin değişmesi gibi nedenlerle boşanma sürecine katkıda bulunabilir. Ayrıca, toplumsal rollerdeki değişimlerle birlikte kadınların statüsünün yükselmesi, bazı ilişkilerde dengesizliklere ve çatışmalara neden olabilmektedir. Mülakat yapılan 10 kadının farklı sınıfsal faktörlere ait olsalar da hepsinin “güçlü bir kadın olmayı başarmak” gibi bir ortak noktasının olduğu görülmüştür. Bu, boşanma sürecinde kadınların içsel güçlerini keşfettiklerini ve zorlukları aşmak için kendi kaynaklarını kullanmayı öğrendiklerini göstermektedir. Bu güçlü kadınlar, çeşitli zorluklarla karşılaşmalarına rağmen, boşanma sonrası hayatlarını kurmak ve kendi mutluluklarını sağlamak için çaba harcamışlardır.
Boşanma sürecinde kadınların deneyimleri, ekonomik özgürlükleri, mesleki statüleri, yaş farkları ve sınıfsal faktörler gibi çeşitli etkenlerden etkilenebilmektedir. Ekonomik özgürlüğe sahip olan kadınlar genellikle boşanma sonrası ekonomik güçlükler yaşamazken, duygusal olarak yıpranmış olabilirler. Mesleki statü, boşanma kararını etkileyebilir ve boşanma sonrası kendilerini kariyerlerine vererek bu süreci atlatmaya çalışan kadınlar bulunmaktadır. Yaş ve statü farkı da boşanma sebepleri arasında yer alırken, kadının erkekten daha yüksek statüye sahip olması durumu çatışmalara yol açabilmektedir. Bununla birlikte, mülakat yapılan kadınların ortak noktası, güçlü bir kadın olmayı başarmak istemeleridir. Bu güçlü kadınlar, kendi içsel kaynaklarını kullanarak zorlukları aşmayı ve boşanma sonrası hayatlarını kurmayı hedeflemektedirler.
Sonuç olarak, boşanmış kadınların boşanma nedenleri ve boşanma sonrası karşılaştığı güçlükler üzerine odaklanan bu çalışma, bu konuda önemli bir anlayış sağlamaktadır. Boşanma, bireylerin hayatlarında zorlu bir dönem olabilir ve bu çalışma, bu zorluklarla başa çıkmak için toplumsal düzeyde çözümler geliştirilmesine katkıda bulunabilir. Boşanmış kadınlar çeşitli zorluklarla karşılaşabilir ve bu zorluklar yaş, cinsiyet, ekonomik durum, eğitim durumu gibi faktörlere bağlı olarak değişebilir. Boşanma sürecinin etkilerini en aza indirmek için kadınlar için duygusal, ekonomik ve sosyal destek sağlamak önemlidir. Toplum olarak, boşanmış kadınlara destek olmak ve bu zorlu süreçte onların yanında olmak önemlidir. Boşanmış kadınları desteklemek, onların ihtiyaçlarını anlamak ve duygusal, maddi ve sosyal zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olmak, toplumumuzun daha güçlü ve dayanıklı bir yapıya sahip olmasını sağlayabilir.
KAYNAKÇA
- Akıntürk, T. (2007). Türk Medeni Hukuku, Aile Hukuku. İstanbul: Beta Basım Yayım
- Aktaş, Ö. (2011). Boşanma Nedenleri ve Boşanma Sonrasında Karşılaşılan Güçlükler. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Aile Eğitimi ve Danışmanlığı Ana Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. İzmir
- Arıkan, Ç. (1997). Gençlerin Yaşlılık ve Yaşlılar Hakkındaki Düşünce ve Tutumları. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınları
- Arıkan, Ç. (1996). Halkın Boşanmaya İlişkin Tutumları Araştırması. Ankara
- ASAGEM (2011). Tek Ebeveynli Aileler Araştırması. Ankara: T.C. Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü Yayınları
- Ataseven, A. (1998). Türk Ailesinin Sağlık Sorunları, III. Aile Şurası Tebliğleri. Ankara
- Battal, A. (2018). Boşanma Sebepleri – Bilimsel Araştırma Projesi. T.C. Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü. İstanbul
- Canatan, K. & Yıldırım, E. (2009). Aile Sosyolojisi. İstanbul: Açılım Kitapevi
- Cihan, Ü. (2015). Boşanan Kadının Durumu: Elazığ İli Örneği. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Ana Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. Elazığ
- Cüceloğlu, D. (1998). İnsan ve Davranışı. İstanbul: Remzi Yayınevi
- Çakın, A. (2007). Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeniyle Boşanma. Ankara: Bilge Yayınevi
- Çiçek, Z. (2014). Boşanmanın Sosyolojik Analizi: Denizli Örneği. Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Ana Bilim Dalı. Doktora Tezi. Denizli.
- Doğan, S. (1994). Aileye Yönelik Psikolojik Yardım, Aile Kurultayı Bildiriler Kitabı. T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu. Ankara
- Duman, M. Z. (2012). Aile Kurumu Üzerine Tarihsel Bir Okuma Girişimi ve Muhafazakâr İdeolojinin Aileye Bakışı. İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi. C.1. S.4, ss.19-51.
- Ersöz, O. (2019). 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda Düzenlenen Boşanma Sebeplerine Genel Bakış. The Journal of Social Science. C.3 S.5, ss.230-247.
- Gökçe, B. (1976). Aile ve Aile Tipleri Üzerine Bir İnceleme. Hacettepe Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi. C.8, S.1-2, ss.20.
- Gökçe, B. (2020). Boşanmış Ebeveynlerin Boşanma Nedenleri ve Boşanma Kararlarına İlişkin Bir Nitel Araştırma. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Programı. Yüksek Lisans Tezi. Ankara
- Güçlü, S. (2011). Kurumlara Sosyolojik Bakış. İstanbul: Kitabevi Yayınları
- Kaçar, Ö. (2007). Toplumsal Cinsiyet ve Kadının Konumu: Türkiye’de Yakın Zamanlardaki Değişimi Anlamak. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Ana Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. Afyonkarahisar
- Keskin, I. (2007). Boşanmanın Sosyolojik ve Psikolojik Nedenleri ve Boşanmanın Ortaya Çıkardığı Sonuçlar Niğde İli Örneği. Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. Niğde
- Kızılçelik, S. (2013). Burjuva Sosyolojisi. Ankara: Anı Yayıncılık
- Kongar, E. (2013). 21. Yüzyılda Türkiye-2000’li Yıllarda Türkiye’nin Toplumsal Yapısı. İstanbul: Remzi Kitabevi
- Koray, M. (1997). 21.Yüzyıl: Yeni Beklentiler, Yeni Liderlik Alanları ve Kadınlar, 21.Yüzyılda Liderlik Sempozyumu Bildiriler Kitabı. İstanbul: DHO Matbaası
- Koray, M. (1993). Türkiye’de Kadınlar Türkiye’nin Sorunları Dizisi-4. İstanbul: Yeni Yüzyıl Kitaplığı İletişim Yayınları
- Köroğlu, T. (2013). Üniversite Gençliğinin Evlilik, Aile ve Boşanma Konusundaki Düşünce ve Görüşleri Üzerine Sosyolojik Bir Araştırma: Karabük Üniversitesi Örneği. Karabük Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Ana Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. Karabük
- Şentürk, Ü. (2008). Aile Kurumuna Yönelik Güncel Riskler. Aile ve Toplum Eğitim Kültür ve Araştırma Dergisi. C.4 S.14, ss.13-14.
- Özsöz, C. (2008). Kültürel Feminist Teori ve Feminist Teorilere Giriş. Sosyoloji Notları Dergisi. S6, ss.51-55.
- Soygan, H. (2019) Boşanmış Kadınların Boşanma Sebepleri ve Boşanma Sonrası Karşılaştıkları Güçlüklerin Sosyolojik Analizi Yozgat İli Örneği. Yozgat Bozok Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Ana Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. Yozgat
- Sucu, İ. (2007). Boşanmış Kadınların Boşanma Nedenleri ve Boşanma Sonrası Toplumsal Kabulleri Sakarya İli Örneği. Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Ana Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. Sakarya
- Şahinkaya, R. (1975). Psiko-Sosyal Yönleriyle Aile. Ankara: Kardeş Yayınevi
- Telsiz, M. (1995). Evli Kadınların Evlilik Öncesi Evde İş Bölümüyle İlgili Beklentileri ve Mevcut Uygulamanın Karşılaştırmalı Analizi Kadın Araştırmaları Dergisi. C.2. S.3, ss.15.
- Türkdoğan, O. (1992). Türk Ailesinin Genel Yapısı, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu. Ankara: Ülke Yayın Haber Tic. Ltd. Şti.
- Öztürk, Ö. (2010), Genel Boşanma Sebepleri. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Ana Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul.
- Uğur, S.B. (2014). Boşanma Sürecinin Akademisyen Kadınlar Üzerine Etkileri Akdeniz Üniversitesi Örneği. Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Ana Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. Antalya
- Uzunoğlu, N. (2016). Türkiye’de Boşanma Nedenleri Bolu İli Örneği. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Ana Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. Bolu
- Ünal, A. (2016). Sosyal Bir Olgu Olarak Boşanmanın Nedenleri ve Sonuçları. Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Ana Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. Sivas
- Ünal, V. (2013). Geleneksel Geniş Aileden Çekirdek Aileye Geçiş Sürecinde Boşanma Sorunu ve Din. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. C6. S.26, ss.588.
- Yanar, K. (2019). Boşanmış Aile Çocuklarında Boşanmanın Etkileri ve Travma Sonrası Büyüme: Nitel Bir Araştırma. Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Eğitim Bilimleri Ana Bilim Dalı. Yüksek Lisans Tezi. Tokat
EKLER
Ek-1. Katılımcıların Demografik Özellikleri
Sıra No | Yaş | Eğitim Durumu | Meslek | Ekonomik Durum | Eski Eşin Eğitim Durumu | Eski Eşin Mesleği |
1 | 38 | Lise | Güvenlik Görevlisi | İyi | Lise | Araba Tamircisi |
2 | 34 | Lisans | Satın Alma Sorumlusu | İyi | Lise | Muhasebeci |
3 | 37 | Yüksek Lisans | Araştırma Görevlisi | İyi | Lise Terk | İşletmeci |
4 | 58 | İlkokul | Ev Hanımı | – | İlkokul | Memur |
5 | 34 | Lisans | Öğretmen | İyi | Lisans | Tekstil Firması Çalışanı |
6 | 49 | Lise | Ev Hanımı | – | Lisans | Ferforje Ustası |
7 | 36 | Lise | Ev Hanımı | – | Lise | Güvenlik Görevlisi |
8 | 37 | Lisans | Memur | İyi | Lisans | Bilgi İşlemci |
9 | 48 | İlkokul | Temizlik Görevlisi | Orta | Lise | İşletmeci |
10 | 35 | Lisans | Mühendis | İyi | Lise | Satış Görevlisi |
Ek-2. Mülakat Soruları
Katılımcı 1:
- Yaşınız?
– 38 yaşındayım.
- Eğitim durumunuz?
– Lise.
- Mesleğiniz?
– Güvenlik görevlisiyim.
- Eski eşinizle nasıl tanıştınız?
– 16 yaşında tanıştım. Onun ablası ablamların komşusuydu. Mahallede voleybol oynardık, tamamen çocuktum.
- Eski eşinizle aranızdaki yaş farkı?
– 9 yaş.
- Eski eşinizin eğitim durumu?
– Lise.
- Eski eşinizin mesleği?
– Araba tamircisiydi.
- Evliliğinizin ilk zamanları nasıldı?
– İlk aydan şiddet görmeye başladım. Nasıl başlarsa öyle gider derler ya, aynen öyle oldu.
- Evliliğinizde ilk sorunlar nasıl başladı?
– Eski eşim alkol alan bir insandı. Sorumluluk sahibi değildi. Bütün sorunlar alkol aldığı için başladı. Alkol aldığı zaman başka biri, kendine geldiği zaman başka biriydi.
- İlk kavganızın sebebi neydi?
– Yine alkol. Alkol alıp eve geldiğinde neden içiyorsun demem ilk kavgamızın sebebiydi.
- Boşanmanızın nedeni-nedenleri nelerdir?
– Eve alkollü gelmesi ve sorumluluklarını yerine getirmemesi. Bunun yanında şiddet en baskın neden oldu benim için.
- Boşanmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
– Evliliğimin 4. yılında, kızım 3 yaşındayken boşanmaya karar verdim. Kızımın yanında şiddet görmüştüm bardağı taşıran son damla o oldu.
- Boşanma kararı alırken çekindiğiniz konular nelerdi?
– O an hiçbir şeyi gözüm görmüyordu. Ama korktuğum yanı; ben çocuğumla ne yapacağım, nereye gidebilirim oldu. İçimde hep bir boşluk hep şimdi ne yapacağım korkusu vardı.
- Boşanma süreciniz nasıldı?
– Karşı taraf boşanmak istemedi. Ben anlaşmaya zorladım. Boşanma sürecim 1-2 yıl sürdü.
- Boşanmanız sonrası hayatınızda neler değişti?
– İlk zamanlar psikolojik olarak zor olsa da daha sonralarında kendime güvenim geldi. Hep keşke 4 yıl beklemeseydim dedim. Ama hep ailem ne der, hani hep vardır ya “el ne der” ondan çekindim. Ama el için değil kendimiz için yaşamalıymışız sonra öğrendim. Boşanmam sonrası kendimi kazandım. Kendi ayağımın üstünde durdum. Kendim kazandım, geçindim. Güvenim geldi. Çocuğumu tek başıma büyüttüm. Eğer boşanmasaydım belki de şimdi ölmüştüm. Ya da birimizden biri hayatta değildi. Başka bir husus da insanlara güvenim kalmadı. Yeni bir ilişkiye de bakış açım tamamen olumsuz hal aldı.
- Aile fertleri- çocuklar boşanmadan nasıl etkilendi?
– Ailem ilk zamanlar boşanmama karşı çıktılar. Ben asla olmaz diyerek karşı çıktım. Çocuğum, içine kapanık bir çocuk oldu. Bir yanı hep eksik babasız büyüdü. Okulda olsun özel anlarında olsun babasını hiç yanında görmedi. Her anında ben vardım. Boşandığım için kendi paramı kazanmam gerekiyordu, işe gidiyordum. Bırakacak kimsem de olmadığı için daha ilkokul çağındayken evde yalnız bırakıp işe gitmek zorunda kalıyordum. Ama kızım çok güçlü bir kız.
- Boşanma sonrası psikolojik durumunuz nasıldı?
– Psikolojim evliyken bozulmuştu. Ama tabi boşanma sonrası bir boşluğa düşmüş gibi hissettim. Ondan ayrıldığım için değil çocukluğuma, benden giden boşa zamana üzüldüm. Bana yönelttiği psikolojik- fiziksel şiddeti, hakaretleri atlatabilmem de hiç kolay olmadı.
- Boşanmanız sonrası toplum içinde kendinizi nasıl hissettiniz? Baskılar oldu mu?
– Komşularımın, çevremin dul kadın şöyle böyle laflar ettiği oldu. Ama ben hepsiyle yüzleştim. “Kusura bakmayın boşandım diye lafımı yapabileceğinizi sanmayın ben hepinizden daha düzgünüm” diyerek cevap verdiğim oldu.
- Boşanma sonrası güçlüklerle nasıl başa çıktınız?
– Çok günler ağladım. Ekonomik olarak elbette sıkıntılar yaşadım. Kızım bu sıkıntıları hissetmesin diye kendi ihtiyacımı almaz onun istediklerini alırdım. Yeri geldi işe yürüdüm ama o aç kalmasın diye beslenme parası verdim. Çok sıkıntılar yaşadım ama bu güçlüklerle çalışarak kendi paramı kazanarak git gide yükselerek başa çıktım. Hep tek başınaydım, ailemin desteği hiç olmadı. Psikolojik sıkıntılarımı da kendi kendimi güçlendirerek yenmeye çalıştım. Tek başına mücadele etmek zorunda kalmak zaten en büyük güçlenme sebebidir. Geriye dönüp baktığımda çok şey başarmışım diyorum.
- Boşanmış bir kadın olmayı bir cümleyle anlatınız.
– Ben kendimi kazandım, çok mutluyum.
Katılımcı 2:
1-Yaşınız?
-34.
2-Eğitim durumunuz?
-Lisans mezunuyum.
3- Mesleğiniz?
Satın alma sorumlusu olarak görev yapıyorum.
4- Eski eşinizle nasıl tanıştınız?
-Ortak arkadaş aracılığı ile tanıştık.
5- Eski eşinizle aranızdaki yaş farkı?
-5 yaş fark var.
6- Eski eşinizin eğitim durumu?
-Lise mezunu
7- Eski eşinizin mesleği?
-Muhasebe ve ofis işleri.
8- Evliliğinizin ilk zamanları nasıldı?
-Heyecanlı ve eğlenceliydi.
9- Evliliğinizde ilk sorunlar nasıl başladı?
-Sanırım 4 ya da 5 yıl sonra yavaş yavaş sorunlar ortaya çıkmaya başladı.
10- İlk kavganızın sebebi neydi?
-Ortak zaman geçirmeyi bırakmış olmamız.
11- Boşanmanızın nedeni-nedenleri nelerdir?
-Herkesin kendi hayatını yaşamaya başlaması, sorumluluklardan kaçma çabası.
12- Boşanmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
-Çocuğumuz 2 yaşına geldiğinde mutlu olmadığımızı ve bütün hayatımı bu şekilde geçirmek istemediğimi fark ettim. Bu sebeple boşanmaya karar verdik.
13- Boşanma kararı alırken çekindiğiniz konular nelerdi?
-Çocuğumuzun duruma alışması süreci.
14- Boşanma süreciniz nasıldı?
-Gayet medeni ve sakin
15- Boşanmanız sonrası hayatınızda neler değişti?
-Kendimle tanıştım.
16- Aile fertleri- çocuklar boşanmadan nasıl etkilendi?
-Boşanmamızın üstünden yaklaşık 6 sene geçti ama hala çocuğun bu duruma alıştığını sanmıyorum, haliyle kötü etkilendi.
17- Boşanma sonrası psikolojik durumunuz nasıldı?
-Karmaşık hissediyordum.
18- Boşanma sonrası toplum içinde kendinizi nasıl hissettiniz? Baskılar oldu mu?
-Öncelikle aile tarafından bir süre sen artık boşanmış bir kadınsın dikkatli ol baskısı yaşadım.
19- Boşanma sonrası güçlüklerle nasıl başa çıktınız?
-Alkol ve eğlence.
20- Boşanmış bir kadın olmayı bir cümleyle anlatınız.
-Mutlu hissetmediğimiz yerde durmamalıyız. Boşanmak çok da büyütülecek bir konu değil.
Katılımcı 3:
1-Yaşınız?
-37.
2-Eğitim durumunuz?
-Yüksek lisans mezunuyum, doktora yapıyorum.
3- Mesleğiniz?
-Araştırma görevlisiyim.
4- Eski eşinizle nasıl tanıştınız?
-Kuzenimdi, görücü usulü tanıştık.
5- Eski eşinizle aranızdaki yaş farkı?
-7.
6- Eski eşinizin eğitim durumu?
-Lise terk.
7- Eski eşinizin mesleği?
-İşletmeci.
8- Evliliğinizin ilk zamanları nasıldı?
-İlk zamanları da kötüydü. En baştan zaten bir evlilik kuramadık. Kendisi dışarıda uzun vakitler geçirmeye alışkın biriydi, ev düzeni ve kültürü yoktu. Evlenince de aynı hayatını devam ettirdi.
9- Evliliğinizde ilk sorunlar nasıl başladı?
-Hemen başladı zaten, ilk bir haftadan sonra akşamları evine gelmemeye başladı.
10- İlk kavganızın sebebi neydi?
-Bahsettiğim sebep; eve çok geç gelmesi, benimle ve çocuğuyla vakit geçirmemesi.
11- Boşanmanızın nedeni-nedenleri nelerdir?
– İlerleyen zamanlarda bazı geceler eve gelmemeye, ertesi akşam gelmeye başladı.
Hiçbir zaman bir aile gibi yaşamadık zaten. Beraber akşam yemeğine oturduğumuz sayı 10’u geçmez. En son günlerce gelmeyip haber vermeyip telefonunu da açmayınca ayrıldık.
12- Boşanmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
-18 yaşındaydım evlendiğimde, kısa bir süre sonra boşanmaya karar verdim çünkü zaten aslında hiç evlenmemiş olduğumuzu fark ettim. Aile hayatımız olmadığı için. Hiçbir şeyin değişmeyeceğini anlayınca bitirmek istedim ama ne benim ailem ne onun ailesi bunu kabul etmedi. Bu yüzden anne-babamın evinde 1,5 sene boyunca evli olarak kaldım. Sonra aileme kızıp tekrar denemeye karar verdikten sonra günlerce gelmediğini görünce ailem de ikna oldu ve bitirebildim.
13- Boşanma kararı alırken çekindiğiniz konular nelerdi?
-Hiçbir şeyden çekinmedim. Zaten ne eş ne baba olabilen biri vardı karşımda. Hiç umudum yoktu. Yaşım da çok küçüktü ve toplum baskısı ya da yaşayacaklarım umurumda olmadı çünkü o evde yaşadığım şey her şeyden daha zor geliyordu zaten.
14- Boşanma süreciniz nasıldı?
-Hiçbir sorumluluğunu yerine getirmediği gibi davalara da gelmedi. Avukatı da gelmedi ve tüm suçlamaları kabul etmiş sayıldı, iki celsede bitti.
15- Boşanmanız sonrası hayatınızda neler değişti?
-Boşandıktan sonra her şey daha iyiye gitti. Annemle aynı apartmanı oturduğum için çocuğumu rahatlıkla bırakabiliyordum. Kreş çağına geldiğinde ben de kurslara başladım. Arapça kursuna ve moda tasarım kurslarına gittim. Bunlar beni tatmin etmedi. Daha sonra annemin de desteğiyle üniversite sınavına girdim ve Ankara’da bir devlet üniversitesinde okudum. Daha sonra yüksek lisansa girdim ve araştırma görevlisi olarak başka bir şehirde çalışmaya ve yaşamaya başladım. Şu anda aynı yerde çalışıyorum ve Ankara’da doktora yapıyorum. Hayatım ve düşüncelerim tamamen değişti, şu an çok mutluyum.
16- Aile fertleri- çocuklar boşanmadan nasıl etkilendi?
–Annemin geleneksel bir tarafı olduğu için boşanmam onu etkiledi. Ailemizde boşanan kimse yoktu, bu yüzden hiç alışkın değillerdi. Ama zamanla az çok anladılar bunun hiç önemli olmadığını.
17- Boşanma sonrası psikolojik durumunuz nasıldı?
-Gayet iyiydim. Hiç psikoloğa gitmedim, kendi kendime geçirdim can sıkıntılarımı, üzüntülerimi. Zaten aşırı etkilenmedim açıkçası. Büyük travmalar yaşadığım bir evlilik ve boşanma sürecim yok, o sebeple biraz da.
18- Boşanma sonrası toplum içinde kendinizi nasıl hissettiniz? Baskılar oldu mu?
-Açıkçası hiç hissetmedim. Ben yaptırmadım da diyebilirim belki de. Yapmaya çalışsalardı alacakları cevapları iyi bildiklerinden de olabilir. Aslında en büyük sebep şu; ben o baskıyı kendi kendime hiçbir zaman yapmadığım için ne bunu hissettim ne de bana yapabildiler. Eğer ben kendi kendimi öyle görüp baskı uygulasaydım insanlar da yapabilirdi bence. Bu her konuda böyledir.
19- Boşanma sonrası güçlüklerle nasıl başa çıktınız?
-Ailem maddi-manevi anlamda hep arkamdaydı. Bir çocuğum olduğu halde rahatça okuyabildim. Çalışmam gerektiği hissini bile hiç vermediler bana, çocuğuma da maddi-manevi baktılar. Kendim çalışmak istedim ve 32 yaşında ekonomik özgürlüğümü aldım. Tabi daha sonra keşke daha önce alsaydım dedim. Bunu hissettirmeseler bile aile baskısı üzerimden gidince varlığını fark ettim.
20- Boşanmış bir kadın olmayı bir cümleyle anlatınız.
-Toplumun dayattığı “olması gereken hayat tarzına” sahip insan topluluğunun dışında kalan biri olmak.
Katılımcı 4:
1-Yaşınız?
-58.
2- Eğitim durumunuz?
-İlkokul mezunuyum.
- Mesleğiniz?
-Ev hanımı.
4- Eski eşinizle nasıl tanıştınız?
-Görücü usulü tanıştık.
5- Eski eşinizle aranızdaki yaş farkı?
-5 yaş.
6- Eski eşinizin eğitim durumu?
-Ortaokul mezunu.
7- Eski eşinizin mesleği?
-Devlet memuru.
8- Evliliğinizin ilk zamanları nasıldı?
-Normaldi.
9- Evliliğinizde ilk sorunlar nasıl başladı?
-Eşimin ailesinin müdahaleleri ile başladı.
10- İlk kavganızın sebebi neydi?
-Ailesinin eşimi olumsuz şekilde dolduruşa getirmesi ve kıskançlık.
11- Boşanmanızın nedeni-nedenleri nelerdir?
-Şiddetli geçimsizlik, kıskançlık, şiddet.
12- Boşanmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
-25 yıl sonra, eşimin aşırı kıskanç tavırları, şiddete maruz kalmam yüzünden bu kararı verdim.
13- Boşanma kararı alırken çekindiğiniz konular nelerdi?
-Ekonomik özgürlüğümün olmaması ve çocukların geleceği.
14- Boşanma süreciniz nasıldı?
-Sorunsuz.
15- Boşanmanız sonrası hayatınızda neler değişti?
-Psikolojik olarak daha rahat hissettim.
16- Aile fertleri- çocuklar boşanmadan nasıl etkilendi?
-Çocuklarımın düzeni bozuldu, olumsuz etkilendiler.
17- Boşanma sonrası psikolojik durumunuz nasıldı?
-Kötüydü
18- Boşanma sonrası toplum içinde kendinizi nasıl hissettiniz? Baskılar oldu mu?
-Çevremin tamamı beni haklı bulduğu için çok fazla baskı hissetmedim.
19- Boşanma sonrası güçlüklerle nasıl başa çıktınız?
-Babamla yaşamaya başladım ve ondan destek aldım.
20- Boşanmış bir kadın olmayı bir cümleyle anlatınız.
-Boşanmış bir kadın olmanın zorluklarını kötü bir evliliğin zorluklarına tercih ederim.
Katılımcı 5:
1-Yaşınız?
-Yaşım 34.
2-Eğitim durumunuz?
-Lisans mezunuyum.
3- Mesleğiniz?
-Öğretmen.
4- Eski eşinizle nasıl tanıştınız?
-Sosyal medya aracılığıyla tanıştık.
5- Eski eşinizle aranızdaki yaş farkı?
-Ben eski eşimden 2 yaş büyüktüm.
6- Eski eşinizin eğitim durumu?
-Eski eşim de lisans mezunu.
7- Eski eşinizin mesleği?
-Ayrılmadan önce tekstilde çalışıyordu.
8- Evliliğinizin ilk zamanları nasıldı?
-Evliliğimizin ilk zamanları bekar hayatı yaşıyor gibiydim çünkü eski eşim öğrenciydi.
9- Evliliğinizde ilk sorunlar nasıl başladı?
-Evliliğimizde ilk sorunlar ailesinin her şeye müdahale etmeye başlamasıyla başladı.
10- İlk kavganızın sebebi neydi?
-İlk kavgamızın sebebi de ailesiyle ilgili bir sorundu ama tam olarak ne olduğunu hatırlamıyorum, hemen hemen her kavgamız onun ailesi kaynaklıydı.
11- Boşanmanızın nedeni-nedenleri nelerdir?
-Boşanmamın nedeni şiddet, çocuğumun öyle bir ortamda büyümesini ve onun gibi biri olmasını istememek, eski eşimle aramızda yaşanan iletişim problemleri
12- Boşanmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
-Boşanma üzerine yaklaşık bir yıl düşündüm ve eski eşimin değişmeyeceğine kanaat getirdiğimde ya bu şekilde evliliğimi devam ettireceğimi ya da sonlandıracağımı anladığımda karar vermiş oldum.
13- Boşanma kararı alırken çekindiğiniz konular nelerdi?
-Boşanma kararı alırken çekindiğim tek konu çocuğumdu. Onun anne ve babalı bir ortamda büyüyemeyecek olması.
14- Boşanma süreciniz nasıldı?
-Boşanmak istediğimi ilk söylediğimde tamam dedi sonra aslında istemediği için öfkesi normale göre daha da arttı, süreci uzatmak istedi ama benim ne kadar kararlı olduğumu anlayınca anlaşmalı boşandık.
15- Boşanmanız sonrası hayatınızda neler değişti?
-Boşandıktan sonra çok fazla bir şey değişmedi çünkü yer değişikliği, iş değişikliği, ev değişikliği vs durumu olmadı.
16- Aile fertleri- çocuklar boşanmadan nasıl etkilendi?
-Ailem başta istemiyordu ama sonra bana hak verdiler. Genelde kararlarıma saygı duyan bir ailem olduğu için o açıdan problem yaşamadım. Çocuğum ilk etapta pek ne olduğunu anlayamadı yaş(4) itibariyle de bunu anlayabilecek bir yaşta değil. Babası görmeye gelip de geri gittikten sonrası zor oluyor çocuk için çünkü hep yanında olsun istiyor ve özlüyor.
17- Boşanma sonrası psikolojik durumunuz nasıldı?
-Aslında boşanma sonrası bende bir rahatlama oldu, üstümden büyük bir yük kalkmış gibi hissettim, çocuğun durumu için üzülüyorum onun dışında bunu başarabilmiş olmanın mutluluğu var.
18- Boşanma sonrası toplum içinde kendinizi nasıl hissettiniz? Baskılar oldu mu?
-Toplum bu durumu kanıksamış bence artık boşanan kişilere eskisi gibi bakmıyorlar, herkes evinin içinde ne yaşadığını en iyi kendisi bilir anlayışı hakim olmaya başlamış. Toplumda herhangi bir baskı olmadı hatta manevi olarak destek olanlar oldu.
19- Boşanma sonrası güçlüklerle nasıl başa çıktınız?
-Mesleğimin olması düzenli bir gelirimin olması sanıyorum güçlük yaşamamamı sağladı. Bence Türkiye’de birçok kadın kendi ayakları üzerinde duramadığı için boşanmıyor. Yoksa boşanma oranları çok daha yüksek olurdu. Sadece çocuğumun babasını özlediği zamanlarda zorlanıyorum. Duygusal olarak ya da bir hastalık durumunda yanımızda olsaydı dediğim zamanlar oluyor.
20- Boşanmış bir kadın olmayı bir cümleyle anlatınız
-Kendisine olan saygısını, çocuğuna olan saygı ve sevgisini ve tabi geleceğini düşünerek bu eylemi gerçekleştirme cesaretini gösteren başarılı bir kadın.
Katılımcı 6:
1-Yaşınız?
-Yaşım 49.
2-Eğitim durumunuz?
-Lise mezunuyum.
3- Mesleğiniz?
-Ev hanımı.
4- Eski eşinizle nasıl tanıştınız?
-Bir arkadaş aracılığıyla tanıştırıldık.
5- Eski eşinizle aranızdaki yaş farkı?
-Aynı yaşız.
6- Eski eşinizin eğitim durumu?
-Üniversite.
7- Eski eşinizin mesleği?
-Ferforje ustasıydı.
8- Evliliğinizin ilk zamanları nasıldı?
-Evliliğimizin ilk zamanları çok güzeldi.
9- Evliliğinizde ilk sorunlar nasıl başladı?
-Aslıda ilk zamanlar hiç sorunumuz yoktu. Sonraları fikir ayrılıkları başladı.
10- İlk kavganızın sebebi neydi?
-Hiç kavga etmedik. Keşke etseydik.
11- Boşanmanızın nedeni-nedenleri nelerdir?
-Farklı yaşam biçimleri benimsememiz, fikir çatışmaları.
12- Boşanmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
– Birbirimizden vazgeçtiğimizi anladığımız zaman boşanmaya karar verdik.
13- Boşanma kararı alırken çekindiğiniz konular nelerdi?
-Kalbimde ona ait hiçbir şey kalmadığı için hiçbir konuda çekinmedim. Özgürlüğüm daha üstün çıktı diyebilirim.
14- Boşanma süreciniz nasıldı?
-Çok zor bir boşanma sürecimiz olmadı, onunla ilgili anılar bende yok oldu.
15- Boşanmanız sonrası hayatınızda neler değişti?
–Kendim için yaşamayı öğrendim. Özgür hissettim, üzerimde hiçbir psikolojik baskı kalmamıştı.
16- Aile fertleri- çocuklar boşanmadan nasıl etkilendi?
-Çok fazla etkilenmediler.
17- Boşanma sonrası psikolojik durumunuz nasıldı?
-Boşanma sonrası psikolojim düzeldi, daha sağlıklı bir kişi oldum.
18- Boşanma sonrası toplum içinde kendinizi nasıl hissettiniz? Baskılar oldu mu?
-Çoğu kadına yapılan boşanmış kadın algısı bana da yapıldı ama kulaklarımı kapamayı bildim.
19- Boşanma sonrası güçlüklerle nasıl başa çıktınız?
-Güçlü daha güçlü olmam gerektiğini anladım. Sağlam bir kişilik geliştirerek güçlüklere karı durdum.
20- Boşanmış bir kadın olmayı bir cümleyle anlatınız
–Ekmeksiz yaşarım ama hürriyetsiz asla.
Katılımcı 7:
1-Yaşınız?
-Yaşım 36.
2-Eğitim durumunuz?
-Lise mezunuyum.
3- Mesleğiniz?
-Ev hanımı.
4- Eski eşinizle nasıl tanıştınız?
-Eski eşimin kız kardeşi tanıştırdı.
5- Eski eşinizle aranızdaki yaş farkı?
-7 yaş.
6- Eski eşinizin eğitim durumu?
-Lise.
7- Eski eşinizin mesleği?
-Güvenlik.
8- Evliliğinizin ilk zamanları nasıldı?
-Evliliğimizin ilk zamanları güzel gidiyordu.
9- Evliliğinizde ilk sorunlar nasıl başladı?
-Maddiyat, borçlar geçimsizlik yaratmaya başladı ve iki taraflı sevgi bitti.
10- İlk kavganızın sebebi neydi?
-Mutlu olmadığımı dile getirmemdi.
11- Boşanmanızın nedeni-nedenleri nelerdir?
-Sevginin bitmesi ve huzursuzluk.
12- Boşanmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
– Mutlu olmadığımı anladığımda bir anda karar verdim.
13- Boşanma kararı alırken çekindiğiniz konular nelerdi?
-Yeni bir hayata başlamak, nasıl olacağı, karşıma neler çıkacağı.
14- Boşanma süreciniz nasıldı?
-Anlaşmalı boşandık güzel bitti ve dost kaldık.
15- Boşanmanız sonrası hayatınızda neler değişti?
–Boşanma sonrası elbette pek çok şey değişiyor. En başta soyadınız. Artık evli bir kadın değil boşanmış bir kadın oluyorsunuz.
16- Aile fertleri- çocuklar boşanmadan nasıl etkilendi?
-Çocuğum yok, ailem üzüldüler.
17- Boşanma sonrası psikolojik durumunuz nasıldı?
-Psikolojik bir sıkını yaşamadım ama biraz sarsıldım.
18- Boşanma sonrası toplum içinde kendinizi nasıl hissettiniz? Baskılar oldu mu?
-Ben normal hissetmeye çalıştıkça etraftan boşanmış kadın algıları oldu. Tekrar evlen muhabbetleri, toplum baskısı yaşadım.
19- Boşanma sonrası güçlüklerle nasıl başa çıktınız?
-Güçlü kalmaya çalıştım. Benim mutluluğumun daha önemli olduğunu hep dile getirdim. Kulağımı kapamayı öğrendim.
20- Boşanmış bir kadın olmayı bir cümleyle anlatınız.
–Ne olursa olsun mutsuz kalmayı tercih etmemiş cesaretli biri.
Katılımcı 8:
1-Yaşınız?
-Yaşım 37.
2-Eğitim durumunuz?
-Üniversite mezunuyum.
3- Mesleğiniz?
-Memur.
4- Eski eşinizle nasıl tanıştınız?
-Arkadaş ortamında tanıştık.
5- Eski eşinizle aranızdaki yaş farkı?
-6 yaş.
6- Eski eşinizin eğitim durumu?
-Üniversite.
7- Eski eşinizin mesleği?
-Bilgi işlemci.
8- Evliliğinizin ilk zamanları nasıldı?
-Evliliğimizin ilk bir ayı iyiydi.
9- Evliliğinizde ilk sorunlar nasıl başladı?
-Eski eşimin kız kardeşi ve annesinin hayatımıza müdahale etmesiyle başladı.
10- İlk kavganızın sebebi neydi?
-Kız kardeşinin beni kıskanması.
11- Boşanmanızın nedeni-nedenleri nelerdir?
-Ailesinin bizim hayatımıza karışması, kız kardeşinin kıskançlığı ve eski eşimin bunlara karşı sessiz kalması.
12- Boşanmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
– Evliliğimizin 3. ayında, yaşanan kavgalar, sürekli psikolojik baskılar sonucunda karar verdim.
13- Boşanma kararı alırken çekindiğiniz konular nelerdi?
-Ailem tarafından mahcup olma durumu ve diğer insanlara açıklama yapma zorunluluğu.
14- Boşanma süreciniz nasıldı?
-Anlaşmalı bir boşanma olmadığı için çekişmeli bir dava ile hayatımı olumsuz etkiledi.
15- Boşanmanız sonrası hayatınızda neler değişti?
–Tüm bakış açım değişti İnsanlar için değil kendim için yaşamam gerektiğini, evlilikte sadece iki kişinin değil ailelerin de çok önemli olduğunu anladım.
16- Aile fertleri- çocuklar boşanmadan nasıl etkilendi?
-Aile fertlerim çok üzüldü, stresli ve sıkıntılı bir dönem geçirdiler.
17- Boşanma sonrası psikolojik durumunuz nasıldı?
-İlk boşanma sürecinde psikolojik rahatsızlık geçirdim. Kabullenememe ve alışamama gibi durumlar yaşadım.
18- Boşanma sonrası toplum içinde kendinizi nasıl hissettiniz? Baskılar oldu mu?
-Fikir ve bakış açısı olarak değiştiğimi hissettim. İlk zamanlar kimliğimi ve hayatımı sakladım. Fakat zaman geçtikçe bu düşüncenin sadece toplumun kişilerin üzerinde baskısı sonucu olduğunu boşanmanın da gayet normal olduğunu gördüm.
19- Boşanma sonrası güçlüklerle nasıl başa çıktınız?
-Ekonomik özgürlüğüm sayesinde sosyal aktivitelere katılarak, gezerek, yeni insanlar ve hikayeler edinerek.
20- Boşanmış bir kadın olmayı bir cümleyle anlatınız.
–Kalıpların içinde özgür olduğun bilinciyle, kendinin farkındalığıyla bambaşka bir çerçeveden bakarak hayata devam etmek.
Katılımcı 9:
1-Yaşınız?
-48.
2-Eğitim durumunuz?
-İlkokul.
3- Mesleğiniz?
-Temizlik görevlisiyim.
4- Eski eşinizle nasıl tanıştınız?
-Görücü usulü.
5- Eski eşinizle aranızdaki yaş farkı?
-5 yaş.
6- Eski eşinizin eğitim durumu?
-Lise
7- Eski eşinizin mesleği?
-İşletmeci.
8- Evliliğinizin ilk zamanları nasıldı?
– İlk zamanları çok fazla sorun yoktu.
9- Evliliğinizde ilk sorunlar nasıl başladı?
– Eski eşim çok az bir zaman sonra çok baskıcı biri olmaya başladı. Onun beni baskılaması sorunları başlattı.
10- İlk kavganızın sebebi neydi?
– Anneme gitmek istemem ve eşimin izin vermemesi.
11- Boşanmanızın nedeni-nedenleri nelerdir?
– Eski eşimin beni kısıtlaması, sevgi göstermemesi, beni evde bir hizmetçi olarak görmesi.
12- Boşanmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
-7 yıl dayanabildim. Kendimi çok fazla değersiz ve önemsiz hissettiğim, hissettirildiğimde boşanmaya karar verdim.
13- Boşanma kararı alırken çekindiğiniz konular nelerdi?
-Ekonomik özgürlüğüm yoktu. Bir meslek sahibi değildim. Ailem de beni kabul etmezse diye boşanmaya çekindim ve hep erteledim.
14- Boşanma süreciniz nasıldı?
-İlk önce eski eşim boşanmayı istemedi daha sonra kabul etti. Ailem de boşanmama karşı çıktı hem çevreyle hem ailemle hem eski eşimin boşanmamaya direnmesiyle mücadele etmek zorunda kaldım. Çok yıprandım.
15- Boşanmanız sonrası hayatınızda neler değişti?
– Özgür hissettim. Mutlu oldum ve güçlü bir kadın oldum.
16- Aile fertleri- çocuklar boşanmadan nasıl etkilendi?
-Çocuğum yok. Ailem hep karşı çıktılar boşanmış biri olmanın utanılacak bir şey olduğunu anlatmaya çalıştılar ama ben dinlemedim.
17- Boşanma sonrası psikolojik durumunuz nasıldı?
-Ailem arkamda olmadığı için tek başıma mücadele ettiğim için çok yıprandım ama bir yandan da kurtulmuş olmanın sevincini yaşadım.
18- Boşanma sonrası toplum içinde kendinizi nasıl hissettiniz? Baskılar oldu mu?
-Evet oldu. Başta ailem ve çevrem. Dikkatli olmam gerektiğini dul olduğumu her fırsatta söylediler.
19- Boşanma sonrası güçlüklerle nasıl başa çıktınız?
-Kendimi geliştirdim, bir işe girdim, sorumluluk aldım, kulağımı kapamayı ve güçlü kalmayı hiç bırakmadım.
20- Boşanmış bir kadın olmayı bir cümleyle anlatınız.
-Bir evin hizmetçisi değil kendi hayatının sahibi olmayı seçmiş bir kadın.
Katılımcı 10:
1-Yaşınız?
–35.
2-Eğitim durumunuz?
–Üniversite.
3- Mesleğiniz?
-Mühendis.
4- Eski eşinizle nasıl tanıştınız?
–Arkadaş ortamında.
5- Eski eşinizle aranızdaki yaş farkı?
-2 yaş.
6- Eski eşinizin eğitim durumu?
-Lise.
7- Eski eşinizin mesleği?
-Satış görevlisi.
8- Evliliğinizin ilk zamanları nasıldı?
– Çok güzeldi.
9- Evliliğinizde ilk sorunlar nasıl başladı?
– Eşimin kıskançlığıyla başladı.
10- İlk kavganızın sebebi neydi?
– Benim iş arkadaşlarımla yemeğe gitmek istemem.
11- Boşanmanızın nedeni-nedenleri nelerdir?
– Eşimin kıskançlığı, benim ondan daha çok kazandığım ve daha iyi bir mesleğim olduğu için havalı olduğumu iddia etmesi, onu beğenmediğimi söylemesi, benim özgürlüğümün kısıtlanması.
12- Boşanmaya ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
– Evliliğimin 1. yılında artık eski eşimin düzelmeyeceğini fark ettiğimde.
13- Boşanma kararı alırken çekindiğiniz konular nelerdi?
– Hiçbir konuda çekinmedim.
14- Boşanma süreciniz nasıldı?
-Anlaşmalı boşandık. Boşanmaya ben karar verdiğim için eşim ilk zamanlar sıkıntı yarattı ama sonra o da uzlaştı.
15- Boşanmanız sonrası hayatınızda neler değişti?
-Ekonomik özgürlüğüm olduğu için maddi açıdan bir düşüş farklılık yaşamadım. Hayal kırıklığı yaşadım. Maddi değilse de duygusal yönden etkilendim.
16- Aile fertleri- çocuklar boşanmadan nasıl etkilendi?
– Ailem de bana destek çıktılar. Ben üzüldüğüm için üzüldüler.
17- Boşanma sonrası psikolojik durumunuz nasıldı?
– Çok büyük bir aşkla evlendiğim için evliliğimin bitmesi beni psikolojik olarak çok etkiledi. Güzel zamanlarımız aklıma geldiği için bir süre toparlanamadım.
18- Boşanma sonrası toplum içinde kendinizi nasıl hissettiniz? Baskılar oldu mu?
-Toplumun size bakışını, arkanızdan konuştuklarını biliyorsunuz. Ama hiç umurumda olmadı. İnsanların ne dediğini umursayan biri asla olmadım.
19- Boşanma sonrası güçlüklerle nasıl başa çıktınız?
– Kendimi işime verdim, yeni bir eve taşındım. Ekonomik özgürlüğüm olmasaydı çok başka şeyler yaşardım.
20- Boşanmış bir kadın olmayı bir cümleyle anlatınız.
– Toplumun ne dediğini değil kendi mutluluğunu ve huzurunu her şeyin önüne koymuş bir kadın.