Karl Marx’ın Yabancılaşma Teorisi insanın varoluşuyla özü arasındaki farklılığa dayalıdır. İnsana ait olanın, insanın yarattıklarının, öznenin üzerinde yer alarak onun üzerinde belirleyicilik kazanması ve insanın insanlığına ve yaratıcılığına uzaklaşmasıdır.
Yabancılaşma yerine kullanılabilecek diğer sözcükler de “uzaklaşma” veya “soğumadır” ki bunların anlamı, insanın kendisini kendi dünyasına hakim, aktif bir özne gibi deneyimleyememesi, böylece dünyanın ona yabancı kalmasıdır. Bu tarz yabancılaşma endüstriyel toplumlarda daha çok görülür.
Çalışma hayatında ve iş bölümünde ifade bulur. Özel mülkiyet ve iş bölümü geliştikçe, emek insanın güçlerinin bir ifadesi olma kudretini yitirir. O yüzden de Marx’ın döneminde İngiltere Manchester’da olduğu gibi bir fabrikada haftada seksen dört saat çalışan, hiçbir şekilde insan zekası ya da yaratıcılığı gerektirmeyen yabancılaştırıcı işlere mahkum işçiler, daha büyük bir makinenin çark dişlerinden başka bir şey değildir.
Bu nedenle, “İşçiler sadece boş zamanlarında kendilerini evde hissetmekte, işte ise evsiz gibi hissetmektedirler,” demiştir Marx, 1944 El Yazmaları isimli eserinde. Çalışanın işvereni için üretim eylemi sırasında, kendi faaliyetiyle olan ilişkisi “yabancı ve kendisine ait olmayan bir şey gibi, faaliyet bir cefa (edilgenlik) gibi, kuvvet ve güçsüzlük gibi, yaratımsa zayıflatmak olarak” deneyimlenmektedir.
Başlıklar
Marxsist Teoriye Göre Yabancılaşma Nasıl Olur?
Marxsist teoriye göre insanlık tarihinde insanın artan gelişimi sonucunda yabancılaşma da artmıştır. Gelişen endüstriyel toplumlarla birlikte insanların yerini makineler almıştır ve insanın yapması gereken tek şey makineyi kullanmak gibi hiçbir beceri gerektirmeyen bir iş olmuştur. Bunun sonucu olarak da birey yaratıcılığını kullanamadığından bir makinenin çarkı haline dönüşerek kendi özüne ve yaptığı işe yabancılaşmış olur.
Yabancılaşmanın Aşamaları Nelerdir?
Marx 4 çeşit yabancılaşma olduğundan bahseder.
- İşçinin kendi emeğine yabancılaşması
- İşçinin ürününe yabancılaşması
- İşçilerin birbirine yabancılaşması
- İşçinin kendine yabancılaşması
1.İşçinin Kendi Emeğine Yabancılaşması
İşçi işverenin söylediğini yapmak zorundadır. İşverenin daha çok kazanması için işçinin sürekli çalışması gerekir ama bunun sonucunda işçinin bir kârı olmaz. Bu durumda işçi artık emeğinin sonucunda ne olduğunu bilmediğinden ve hiçbir kazanç da elde edemediğinden emeğini tanıyamaz ve ona yabancılaşır.
2.İşçinin Ürününe Yabancılaşması
Endüstriyel toplumda artan makineleşme sonucunda bir işi yapmak için uzmanlaşmaya gerek kalmamıştır. Makineyi kullanabilme becerisi işçi için yeterlidir. Bunun sonucunda da işçi yaptığı ürüne yabancılaşır çünkü ürünün ne olduğunun bir önemi kalmamıştır, yapması gereken tek şey makineyi kullanabilmektir. Sonucunda çıkan ürünün ne olduğundan bile haberi olmayan işçi artık ürettiği ürünü tanımaz hale gelir ve ona yabancılaşır.
3.İşçilerin Birbirine Yabancılaşması
İşverenin daha çok kazanması için fabrikalar arasında bir rekabet söz konusudur ve bu rekabet sonucunda işçiler de birbirine rakip haline gelir. Her bir işçinin tek amacı daha çok çalışmak ve artan rekabette işvereni öne çıkarmak olur. Bu da işçilerin birbirini görmezden gelmesine ve birbirlerine yabancılaşmasına sebep olur.
4.İşçinin Kendine Yabancılaşması
İşçiler emeklerine yabancılaşarak kendilerine ait olan öze de yabancılaşmaya başlarlar. Çünkü emek işçinin özüdür ve emeğini tanıyamayan işçi artık kendine de yabancılaşmış hale gelir. Diğer yabancılaşma türlerinin birleşimiyle ortaya çıkar.
Yabancılaşma Kavramını İlk Kez Kullanan Kimdir?
Yabancılaşma kavramını felsefi anlamda ilk kez kullanan Hegeldir. Hegel’e göre yabancılaşma, onun “mutlak ruh” olarak tanımladığı varlığın, kendini ötekileştirmesini ifade eder.. Hegel, mutlak ruhun kendi dışında bir gerçeklik olmadığını fark etmesi ve kendi içine dönmesi süreceni yabancılaşma olarak tanımlamıştır.
Marx’ın Hegel Eleştirisi
Marx gençlik dönemlerinde Hegel’den eğitim almıştır ve dolayısıyla Hegelci bakış açısına dair çok şeye sahiptir. Marx, yabancılaşmayı Hegel’in kullandığı gibi kullanmayı tercih etmez. Hegel’in kullandığı yabancılaşma kavramı ruh ve öz gibi soyut durumlar üzerinde dururken; Marx yabancılaşmanın bu kadar soyut bir şey olmadığını, kapitalist sistemde işçinin maruz kaldığı durumlar sonucunda ortaya çıkan bir süreç olduğunu ifade eder.
Kaynakça:
- Erdoğan, Türkan (Ed.) (2019), Psikoloji ve Sosyoloji Araştırmaları 1, Akademisyen Kitapevi, Ankara
- Kenneth Shouler (2016), Her Yönüyle Felsefeyi Anlamak, Arkadaş Yayınevi, Ankara
- Özbudan,Sibel (2008), Yabancılaşma…, Ütopya Yayınevi, Ankara