Karl popper, felsefesini yanlışlanabilirlik üzerine kurmuştur. Yani Karl Popper bilimde tümevarım ilkesini kabul etmemekle birlikte tüm kuramların da deneysel gözlemlerle doğrulanamayacağını ama yanlışlanabileceğini söylemiştir. Popper, bilim ile sahte bilimi ayırırken doğrulanabilirlik ilkesini kullanmayı reddeder. Aslında reddediyor derken şunu kast ediyorum; Popper, doğrulanabilirlik ilkesinin bilime sınır koyan bir ölçüt olmaması gerektiğini iddia ediyor. Bir kurama karşı tüm örnekleri incelememiz elbette imkansızdır ve buna karşıt olarak yanlışlanabilirlik ilkesini geliştirmiştir. Ona göre, bir kuram ancak yanlışlanabilir ise bilimdir, aksi takdirde yanlışlanamayan hiçbir önermenin bilimsel nitelik taşıdığını söylemek doğru olmayacaktır. Sanırım Popper bu yolda kolay tarafı seçmiştir. Çünkü sonsuz bir birikim içerisinde yalnızca tümevarımdan yola çıkarak doğruları elemek ve böyle böyle yanlış olana ilerlemek hem uzun hem de meşakkatli olacaktır. Meşhur kuğu örneğinde de bu çok açıktır aslında; yüzlerce beyaz kuğu gördüğümüzü farz edelim ve bu gördüğümüz kuğular beyaz diye tüm kuğuların beyaz olduğunu düşünelim.. Şimdi gözlemlediğimiz kuğular dışında diğer kuğulara da tek tek bakmak istesek buna ulaşamayız çünkü bu ucu açık bir şeydir ve daha doğmamış olan kuğuları bile bilmiyoruz. Ya da tek bir beyaz olmayan kuğu bile bulsak tümdengelime göre ‘bütün kuğular beyazdır’ önermesi yanlışlığını kanıtlamış olacaktır. Popper’in bu yaklaşımına başka bir örnek de; ”Tüm insanlar ölümlüdür” önermesi yanlışlanamayan bir önermedir ama bu önermeye bir sınır koyarsak o zaman yanlışlanabilir bir hal alabilir.. Mesela ”Her insan 50 yaşına kadar ölmez” yargısı yanlışlanabilirdir. Kabaca Karl Popper’cı yaklaşım şunu savunur; tüm doğrulara bakmak yerine tek yanlışa bakmalıyız.
Popper’ın yaklaşımını ben doğru ve mantıklı buluyorum. Şimdi ben milyon tane şeyin doğru olup olmadığını kanıtlamak için o milyon tane şeye ulaşmaya çalışacağım, onların tek tek doğru olup olmadığına bakacağım falan derken bu neredeyse imkansız bir hal alır. Ama ulaşmak istediğim şeyin doğruluğuna giden yolda o şeyin tam zıttını bulmaya çalışmak hem işimi kolaylaştıracaktır hem de zaman avantajım olacaktır. Örneğin ben diyorum ki; Tüm ismi Ayşe olanlar kızdır… Şimdi bu verdiğim önerme biraz uçuk olsa da üstünde yorum yapılabilecek bir önermedir. Baktığımız zaman tüm kızları toplayıp ismi Ayşe olanları ayırmam mı daha kolay olur yoksa yalnızca bir erkek bulup onun isminin Ayşe olduğunu bulup önermemi yanlışlamam mı daha kolay olur? elbette ikincisini yaparak hareket etmem hem daha mantıklı hem de daha az zaman kaybıdır. Şahsen ben Tümevarım yoluyla elde edilen her bilginin doğruluğunu araştırırım çünkü bu tümevarımın ne kadar tüme varım olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz.. Kuğuların hepsinin beyaz olduğu kanısını hiçbir zaman doğrulayamam çünkü benim gördüklerim dışında da kuğular var bu yüzden gördüğüm kuğular dışında da beyaz olanları aramak yerine (ki bunun yine ucu açık) çıkar tek bir beyaz olmayan kuğu ararım en azından sınırım bellidir. Yani ortada bir bilinmemezlik kalmamış olur çünkü ulaşamadığım her kuğu için bir bilinmezlik vardır ve bu da önermeyi sağlıklı kılmaz.
Tebrikler.
Samimi bir deneme olmuş. Tebrikler
Başarılı bir yazı tebrikler