Küçük burjuva terimi –veya kentsel küçük üreticilik-, yöntem olarak tarihsel materyalizmi referans alır. Bu çerçevede başlangıçta, -18.yy sonları ve 19.yy ortalarında- orta sınıfın bir alt katmanını ifade etme amaçlı kullanılmıştır. Boratav (1981:44), şöyle bir tanım yapar: “Küçük meta üretimi, dolaysız üreticinin üretim araçlarına sahip olduğu, kendi ve ailesinin emeği ile kısmen veya tamamen piyasa için, fakat kendi tüketimi ve yeniden üretimi için, kâr amaçlı olmayan, üretim yaptığı durumdur.” Kentsel küçük üreticilik, her şeyden önce kapitalizmin ve mevcut ekonomik düzenin bahşettiği tüzüğü kendi içerisinde içkin etmesiyle beraber kar oranı güden bir ekonomik faaliyet koluna tekabül eder. Bundan mütevellit bu ekonomik faaliyeti, otonom bir halde ele almamak ve onu; şehirleşme, kapitalistleşme, modernleşme ve sanayileşme gibi kavramlarla beraber incelemek olabildiğine önemlidir. Bu tür kavram ve süreçlerle beraber kentsel küçük üreticiliğin ele alınması, bizlere daha geniş kapsamlı bir inceleme şansı verir. Özellikle ekonomik temelli düşünme şekli, kentsel küçük üreticiliğe odaklanma açısından bizlere yardımcı olacaktır. Ayrıca kentsel küçük işletmeler, mekanı büyük sermaye ile paylaşması bakımından, şehir hayatına entegre biz vaziyette olması düşünülerek incelenmelidir.
Kentsel küçük üreticiler, aynı mekanı paylaşması bakımından büyük sermaye ile benzerlik gösterir. Aynı zamanda büyük işletmelerle aynı tüzüğe sahiptir. Küçük üreticiler, kapitalist mantıkla işlemesiyle beraber serbest piyasa, talep ve sermaye birikimi gibi faktörleri kendi bünyesinde taşıyan bir bünyeye sahiptir. Aynı zamanda toplumsal ve teknolojik gelişmelerden etkilenmesiyle beraber kar oranı artıp azalan devinimli bir yapısı vardır. Kentsel küçük üreticiliğin zamana ve mekana göre farklılaşması bundan ileri gelir. Büyük kapitalist işletmeler, teknolojiye ve sermayeye yetkinliğini elinde bulundurması açısından küçük üreticilerden daha güçlü bir pozisyonda düşünülebilir. Küçük üreticilerin ekonomik varlığı ve geleceği, kapitalist düzenin çarkları neticesinde belirlenirken onların analizi bu gibi bazı faktörlere içkindir.
Her kapitalist işletme tek başına düşünüldüğü zaman hem teknik, hem de ekonomik açıdan bir grup zanaatkar atölyesinden daha güçlüdür. Kapitalist işletme tarafından x zamanda dokunmuş bir parça kumaş, aynı kumaş parçasını dokumak için 2x veya 3x kadar emek zamanı harcamak zorunda olan el tezgahına karşı ölümcül bir silah haline gelmektedir. [Bu noktada,] savaşın kimin kazanacağına tüketici karar vermektedir. Ucuz malı satın alan tüketici, böylece tercihini kapitalist üretim tarzı lehinde kullanmış ve onu [geleneksel] zanaatlara karşı destekleyerek, artık kapitalist [sistemde üretilen] malların tüketicisi haline getirmiştir (Preobrazhensky’den akt. Aktar, 1990, s. 23).
Başlıklar
Kentsel Küçük Üreticiliğine Yaklaşımlar
Kentsel küçük üreticiliğe dair kuramsal yaklaşımlar zaman içerisinde değişmiştir. Dünyadaki egemen ideolojinin devinimi neticesinde gerçekleşen bu devinim hali, toplumbilimcilerin görüşlerine de yansımıştır.
Kentsel küçük üreticiliğe dair ilk kapsamlı kuramsal yaklaşım 1950’lerle beraber Modernleşme Okulu adlı bir ekolle beraber ortaya çıkmıştır. Eugene Staley ve Richard Mose, kentsel küçük üreticiliğin bir ekonomik faaliyet olarak konumunu kavramsal bir düzlemde tartışmıştır. Onlar kuramsal metodolojisini teleolojik bir çizgide tatbik etmiştir. Ereksel olarak kentsel küçük üreticiliğini incelemişlerdir ve kentsel üreticiliğin geleceğini tartışmışlardır. Staley ve Mose, kentsel küçük üreticiliğini de kapsayan bir majör toplum tahayyülü kurmuşlardır. Onlara göre toplum, gelenekselden modernizme doğru zorunlu olarak evrimleşen bir yapıya sahiptir. Bu toplumsal değişimin esas ekseni; değerler sistemi, kültürel yapı ve davranış normlarında saptanırken kentsel küçük üreticiliğin bu bağlamdaki anlamı, onun büyük modern sanayi kuruluşlarına evrimleşebilecek bir yapıda olmasına tekabül eder. Onlara göre bu süreç olması kesin olan bir yoldur. Kentsel küçük üreticilik ise bu bağlamda daha çağdaş ve kapital bir hüviyete tabi olması gereken bir yazgıya sahiptir. Bundan mütevellit kentsel küçük üreticilik ya yok olacaktır ya da çağdaş büyük bir işletme haline gelme mecburiyetinde kalacaktır. Bu kuramsal yaklaşım, kentsel küçük üreticiliğini majör bir devlet tahayyülünün bir parçası olarak değerlendirir. Bu yaklaşımda, herhangi bir devletin veyahut ülkenin gelişimi ve kapitalistleşmesi tartışmanın ana eksenini oluşturur. Kısacası bu kurama göre asıl olan ülkenin majör ekonomik düzenidir.
1970’lere geldiğimiz zaman dünya siyasi düzeninde sol düşünce etkisini arttırmıştır. Bundan mütevellit kentsel küçük üreticilik ve daha birçok toplumsal ve ekonomik dalların üzerine düşünme şekli değişmiştir. 1970’lerle beraber Modernleşme Okulu’nun düşünsel hegemonyası kalmamıştır. 1970’lerde özellikle Üçüncü Dünya ülkelerinde oluşan çarpık kentleşmenin derecesinin artması, söz konusu ülkelere istihdam yaratma konusunda bir güç uygulamıştır. İthal ikameci sistemin gelişmesi ve tarımsal kapitalizme karşı ilgisizliğin artması çarpık kentleşmeyi meydana getirmiştir. Bundan mütevellit işsizlik olabildiğine artmıştır ve enformel sektör bu yıllarda hasıl olmuştur. Özellikle Üçüncü Dünya ülkeleri bu durumun önüne geçmek için kendilerine şart koştukları sanayileşme ve ekonomik kalkınma planlarını en azından majör boyutta terk etmişlerdir. 1970’lerin ideolojik konjonktürü gereğince de olacak ki istihdam sağlamak ve yerelliğe öncelik vermek tercih edilen politika olmuştur. Kuramsal boyutta da kentsel küçük üreticilik tüm bu süreçle beraber, toplumbilimciler gözünde bir nesne olmaktan çok aktör olabilme pozisyonuna gelmiştir. Bu ideolojik ve ekonomik farklılaşmanın kuramsal boyutta tezahürlerini görmekle beraber somut örneklerini de gözlemlemek mümkündür. Bu gelişmeler ışığında Türkiye’de Küçük Sanayi Geliştirme Teşkilatı (KÜSGET) kurulmuştur ve istihdam yaratılması ile ‘’geri kalmış’’ bölgelerin kalkındırılması birinci öncelik olmuştur.
Kentsel Küçük Üreticiliğin Büyük Kapitalist Şirketler ile İlişkisi
Kentsel küçük üreticilik, tüzüğü itibari ile kapitalist büyük şirketle ile arasında benzerlik gösterse de emek, zaman ve kar oranı bağlamlarında büyük bir farklılık netice eder. Büyük işletmelerle rekabet etmesi zorunlu olan küçük üreticiler, gerek teknolojik yetersizlikler gerek de işgücünden mahrum kalma faktörleri neticesinde savaşı kaybetmeye daha yakın olan taraftır. Üretim adına yetersiz faktörler, üretilen ürünün fiyatına yansır iken tüketici, seri üretim yapan büyük işletmelerin ucuz ücretli mallarına ilgi gösterir. Bu ikircikli ve çözümsüz durum, bazı küçük üreticilerin iflas etmesine tekabül ederken geniş zamanda kentsel küçük üreticilik bu savaşımda mağlup olmaya yakın taraf olarak gözükür. Sencer Ayata’nın çalışmalarını inceleyen ve feyz alan Ayhan Aktar şunları söyler:
Tam anlamıyla kapitalist olan küçük sanayi işletmeleriyle orta çaplı emek-yoğun nitelikleri ağır basan ve bu formun gelişmiş biçimini oluşturan işletmelerin arasındaki temel farkın işçi sayısındaki artışlarla olduğu kadar teknoloji kullanımındaki farklılarda da aranması gerektiğini belirten Ayata, teknoloji kullanımında ortaya çıkan sıçramalarla da kapitalist kesimin kendi içinde farklılaştığını belirtiyor (1990, ss. 94-95).
Kentsel küçük işletmeler, şehir hayatındaki rekabet ortamından mütevellit büyük sermayeye karşı yenilgi durumunu tatmamak için onlarla bağımlı bir ilişkiye girer. Kentsel küçük üreticiler adına büyük sermayeye yanaşmak bir süre sonra şart olur. Çünkü otonom vaziyetteki konumları, kapitalist rekabet ortamında ayakta kalmak konusunda yetersizdir. Kentsel büyük sanayi üreticilerinin, istikrarlı bir şekilde küçük işletmeye iş vermesi durumu fason ilişki olarak adlandırılır. Bu tanımda büyük işletme, üreteceği malın belli bir parçasının üretimini küçük işletmeye yaptırır. Ayrıca üretilecek parça malın hammaddesini, büyük işletmeler temin eder. Büyük işletme ile küçük işletme arasında bağımlılık söz konusu olur. Bu bağımlılık neticesinde büyük işletme işveren, küçük işletme ise ücretli işçi konumundadır. Küçük işletmenin tüzüğünde güttüğü sermaye birikimi gibi istemler, bu şekilde rafa kalkmış olur. Onların yapabileceği maksimum şey, şahsi tasarruflar olacaktır. Çünkü küçük işletme, ücretli işçi pozisyonuna düşerek sınıfsal olarak basamak düşmüş olur. Bu durum olabildiğine ikirciklidir. Kentsel küçük üreticiler var olmak adına büyük işletmelerle iş yaparken aynı zamanda sınıfsal tahayyülde ulaşabileceği noktanın tavanını düşürmüş olur.
Kentsel Küçük Üreticiliğin Geleceği
Çalışmanın en başında da belirtildiği gibi kentsel küçük üreticiliğini incelemek ve değerlendirmek; sanayileşme, modernleşme, şehirleşme gibi kavram dizininize içkin bir pozisyondadır. Özellikle ekonomi alanında, günümüzde her şeyin birbiriyle ilişkili olması, kentsel küçük üreticiliği özerk bir vaziyette değerlendirebilmemiz için engel görevi teşkil eder. Kentsel küçük üreticiliğin geleceği ve olasılıkları ise yine farklı bir boyutta incelenmemesi gerekecektir. Kentsel küçük üreticiliğin geleceğini tartışırken kapitalizmin de geleceğini tartışmak şart olacaktır.
Kapitalizmin içerisinde bulunan her bir nosyon, kapitalizmin çarklarının istemi doğrultusunda değerlendirilmesi gerekir. Gerçekten de özellikle ekonomik unsurlarda ana belirleyicilerin kapitalizmin iç yasalarının olduğu bu çağda, büyük sermayenin yönelmek istediği yönün tahayyülünü doğru bir şekilde kurmak ve bu doğrultuda diğer parçalara bir yazgı atfetmek en doğru seçenek olacaktır. Kentsel küçük üreticiliğin kaderi, o ülkedeki kapitalist dinamiklerin gelişimine ve kapitalist ağlarının yaygınlaşmasına bağlıdır. Kentsel küçük üretici işletmeler, halihazırda direkt yoldan büyük sermaye ile rekabet etmesi şart olduğu için, bu konuda daha büyük bir örneklem teşkil eder. Gerçekten de kentsel küçük üreticiliği düşünür iken anti-tez mahiyetli büyük sermayeyi de düşünmek olabildiğine doğaldır.
Kentsel küçük üretici işletmelerin kaba bir şekilde gelecek tahayyülünü kurduğumuz zaman, kentsel büyük işletmelerin ne istediğine veya neyden çıkar sağladığını analiz ve tahmin etmek lazım olacaktır. Bu bakımdan özellikle Üçüncü Dünya ülkelerinde küçük üreticilik, bağımlı bir durumdayken, bu ülkelerde kapitalizmin gelişmesi ve sanayileşmenin artması küçük üreticiliği lağvedebilmektedir. Ancak aynı zamanda yine kapitalizmin gelişmesi ve sanayileşmenin artması, yeni imalat ürünlerinin ortaya çıkmasını sağlaması ile beraber yeni işlerin ve yeni ekonomik fırsatların doğmasına sebebiyet verecektir ve küçük üreticilerin popülasyonu artacaktır. Bu bakımdan küçük üreticiliğin geleceğini tek taraflı okumamak lazımdır. Bursa dokuma sanayisinde saha çalışması yapan Ayhan Aktar, kentsel küçük üreticiliğin bağımlı yapısını vurgular ve bizlere şunları söyler:
Bursa dokuma sanayii hakkında yaptığımız araştırmanın sonuçlarını kısaca özetledikten sonra bu alt-sektörün içinde yaşadığı bağımlılık ilişkilerinin sonucunda hangi tarafa doğru evrimleşeceği sorusu üzerinde durmak gerekiyor. Bu soruyu iki şekilde tartışmak istiyorum. Bunlardan birincisi teknolojik yenilenme sonucunda ortaya çıkabilecek yeniden yapılanma, ikincisi ise teknolojik yenilenmenin ortaya çıkarabileceği yeni emek kullanım ve istihdam biçimleridir (Aktar, 1990, s. 439).
Büyük sermaye; istihdam ettiği işçi sayısı, elinde bulundurduğu teknolojik imkanlar ve daha birçok faktör yönünden küçük sermayeye göre kendine avantaj sağlar. Özellikle seri üretime geçen üretim mekanların, ürettiği mal sürümünün büyük kar sağlaması, küçük üreticileri rekabette tutamayacak bir pozisyona getirmiştir. Birim zamanda çok daha fazla ürün çıkartan büyük sermaye, bu yönüyle beraber tüketiciye daha fazla temas edebilirken aynı zamanda ürettiği malın ucuzluğu konusunda da albeni yaratır. Tüm bu süreçlerle beraber küçük üreticinin piyasada hala var olabilmesi çok zordur. Kapitalizmin dinamiklerinin can alıcı bu durumu, maalesef kentsel küçük üreticilik ve daha birçok ekonomik ve toplumsal unsurun geleceği konusunda dikkat edilmesi gereken bir etkendir.
KAYNAKÇA
- Aktar, A. (1990). Kapitalizm, Az Gelişmişlik ve Türkiye’de Küçük Sanayi (Vol. 5). Afa Yayınları.
- Boratav, K. (1981). Tarımsal Yapılar ve Kapitalizm. Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi.
- Bozkurt, R. (1993). 2000’li Yıllara Girerken Türkiye’nin Küçük ve Orta Ölçekli İşletme Politikası, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Konferansı. Ankara: TOBB Yayınevi.
- Preobrazhensky, E. (1965). The New Economics. London: Oxford University Press.