Özet
Küreselleşme tüm dünyanın birbiriyle karşılıklı bir etkileşimi ve bağımlılığı olarak açıklanabilir. Küreselleşme ile beraber hayatın her alanında değişimler meydana gelmiştir. Özellikle teknoloji ile beraber yenidünya düzeni tamamen bilişim ve teknolojik ağlarla birleşik bir duruma gelmektedir. Teknoloji beraberinde yenilikleri, değişimleri, ağ toplumunu ve bu ağlar etrafında şekillenen bir dizi araçlara ulaşma imkânını getirmiştir. Teknolojinin büyük bir ivme kazandığı bu dönemde iletişim biçimleri de değişmekte. Online bir görünürlük hali olan sosyal medya daha aktif hale gelerek her kesimi bir araya getirmeyi başarmıştır. Dolayısıyla yenidünya düzeninde insanlar için zaman ve mekân sınırlılığa da ortadan kalkmıştır. Ve sosyal medya ve medya sayesinde yeni olgular meydana gelmiştir.
Anahtar kavramlar; Medya, küreselleşme, iletişim, teknoloji, sosyal medya.
Abstract
Globalization can be explained as a mutual interaction and interdependence of the whole world. With globalization, changes have occurred in all areas of life. Especially with technology, the new world order becomes completely united with information and technological networks. Technology has brought innovations, changes, the network society and the opportunity to reach a series of tools shaped around these networks. In this period, where technology gains a great momentum, communication styles are also changing. Social media, which is an online visibility state, has become more active and has managed to bring together every segment of society. Therefore, in the new world order, time and space limitations have disappeared for people. And new phenomena have occurred thanks to social media and media.
Key words; Media, globalization, communication, technology, social media.
Giriş
İnsanlık, tarih boyunca toplumsal iletişimin karakterinde ortaya çıkan dört temel devrime şahit olmuştur: Konuşma, yazı, matbaa ve son olarak da telekomünikasyon. Bu bağlamda, tarım toplumunda üretime yönelik stratejik kaynak olan toprak ile emeğin yerini, sanayi toplumunda sermaye ve günümüzde de bilişim teknolojileri almıştır. Bunların her biri, kendilerine özgü yaşam tarzlarını da beraberinde getirmiştir. Yirmi birinci yüzyılın toplumsal yapısı da, bilişim teknolojilerinde yaşanan devrimsel nitelikteki gelişmelerin bir sonucudur. Bu teknolojiler, bilgisayarlardan, küresel ağlardan, uydu yayınlarından ve telekomünikasyon sistemlerinden beslenmektedir. Bu açıdan bilişim teknolojileri, sanayi toplumunun demiryolları ile otoyollarına benzetilmiş ve günümüzün altyapısını başta internet olmak üzere bunlar oluşturmuştur. Bu sayede ekonomik imkânlar, politik gelişmeler ve kültürel dönüşümler neredeyse sınır tanımamaktadır.
Küreselleşme Kavramı
Küreselleşme, en basit anlamda, yerkürenin farklı bölgelerinde yaşayan insan, toplum ve devletlerarasındaki iletişim ve etkileşim derecesinin “karşılıklı bağımlılık” kavramı çerçevesinde giderek artması olarak tanımlanabilir. Küreselleşme, yerel-evrensel spektrumunda her iki yöne doğru ilerleyen bir süreci tarif etmekte, statik bir yapıdan ziyade son derece dinamik ve değişken bir kavrama işaret etmektedir(Bayar, 2008. s.25). Küreselleşme, her geçen gün dünyanın farklı alanlarını nüfuzu altına almaya devam etmekte ve bu sayede bünyesine kattığı yeni açılım ve devinimler ile mevcut yapısını sürekli bir biçimde uyarlamaktadır. Küreselleşme, esasen yeni bir olgu değildir. Küreselleşmenin tarihi farklı coğrafyalarda yaşayan insan toplulukları arasındaki ilişkilerin tesis edildiği zamana kadar uzanmaktadır
Kitle İletişim Araçlarının Tarihçesi
Kitle iletişim araçları, büyük ölçekli üretim ve genelleştirilmiş dağıtım bağlamında gazeteler, dergiler, filmler, radyo ve televizyon programları, CD’ler, vb. içeren bir dizi görsel ve işitsel materyali ifade eder. Kökeni 1450’li yıllarda matbaa tekniğini ticari amaçla kullanacak kadar geliştiren Johann Gutenberg ile on beşinci yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’daki ticaret merkezlerinde kurulan yayınevlerine kadar giden süreç, dini ve edebi elyazmalarının yeniden üretilmesi ile hukuk, tıp, ticaret alanlarındaki metinleri piyasaya süren yayınevleriyle devam etmiştir. On altıncı yüzyılın başlarında yayınevleri çeşitli süreli yayınlar ile tek sayfalık gazeteler basmaya başlamış, on yedinci yüzyılın başlarında ise günümüzdeki gazetelerin ilk örnekleri yaygınlaşmıştır. Sanayi Devrimi, kapitalist sistem, modernleşme ve kentleşme gibi unsurlarla özdeşleştirilen tekniklerin öne çıktığı on dokuzuncu yüzyılda da, kitap ve gazete endüstrisi hızla yaygınlaşmıştır. Bu dolaşımın hızla büyümesi ve modern toplumdaki okur-yazar oranındaki artışın ardından, yirminci yüzyılda radyo ve televizyon yayıncılığı döneme damgasını vurmuştur.
Günümüz ise, artık siber-evren nitelemesi içinde, bilgisayar ve internetin tüm kitle iletişim araçlarını çok yönlü olarak içerdiği bir dönemdir. Küreselleşmenin bir sonucu olarak toplumsal yapıyı tümüyle kuşatan ve yönlendiren yeni medya düzeni; kişisel bilgisayarları, interneti, televizyonu, radyoyu, ticari ve kültürel alanları, vb. tek bir cihaz içinde bir araya getiren tümleşik sistemlerin egemenliğini ilan etmiştir. Artık bu sayede, insanların gündelik ihtiyaçlarını karşılamak için evlerinden bile çıkmalarına gerek kalmadan, gerekli tüm işlemler tek bir araç ile birkaç tuşa basılarak oturdukları yerden yapılabilmektedir(Dolgun, 2016, s.346). Pandemi ile beraber her şeyin online olarak sürdürülmesi, teknolojinin bu kadar yaygın olması ve kullanılıyor olması hayatımıza büyük kolaylıklar getirmiştir.
Böylece zaman ve mekân kısıtını aşarak tüm dünyadaki diğer insanlarla karşılıklı ve eş zamanlı iletişim kurularak toplumsallaşılmakta, görüntülü aramalar ücretsiz olarak yapılabilmekte, e-mail üzerinden haberleşme ve bilgi akışı sağlanmakta, gazete ve dergiler sanal ortamda takip edilmekte, bilgisayarlardan televizyon izlemenin ötesinde henüz yeni gişeye girmiş olan filmler ya da müzik klipleri indirilmekte, siber evrende büyük kütüphanelere erişim sağlanıp milyonlarca kitaba ulaşılmakta veya lisans ve lisansüstü eğitimler elektronik ortamda tamamlanmaktadır. Pandemi ile beraber tüm dünyada eğitim artık online olarak sürdürülmektedir. Dolayısıyla olası bir teknoloji çağında her şeyin bir online simülasyonunu yaşamaktayız. Dünya üzerindeki en ünlü ve büyük mağaza zincirlerinden alışveriş edilebilmekte, bankacılık işlemleri ile fatura ödemeleri saniyeler içinde gerçekleşmekte ve buna benzer birçok işlem saniyeler içinde hizmetimize sunulmaktadır (Dolgun, 2016, s.347).
Yeni medya kavramı, günümüzde yüksek teknolojinin ulaştığı en son nokta olan bilişim teknolojilerindeki devrimsel yenilikler doğrultusunda, yirmi birinci yüzyılın eşiğinde “multimedya” (çoklu ortamlar) kavramının yerine kullanılmaya başlanmıştır. Multimedya; veri, metin, görüntü ve ses gibi farklı iletişim biçimlerini tek bir şebeke içinde bütünleştiren bir platformken; bilişim teknolojilerinin ürünü olan yeni medya, dijital bir medya olmanın çok ötesinde, etkileşimli (interaktif) bir enformasyon dağıtım aracıdır.
Burada “yeni” olan, yüksek teknoloji ve onun interaktifyapısıdır. Yazılı basın ile radyo ve televizyon, “geleneksel medya” olarak tanımlanırken; mikro-işlemciler, fiber optik, uydu yayıncılığı, kablolu dijital televizyon, teletext, kelime işlemciler, video-konferans, internet, vb. “yeni medya” ya da “bilişim teknolojileri” şeklinde adlandırılmaktadır (Dolgun, 2016, s.348).
Yaşanan tarihsel kopuş, dünya tarihinde daha önce eşine rastlanmadık oranda kalabalık insan gruplarının, oransal olarak kendilerinden çok daha fazla insan gruplarıyla, daha yoğun ve çeşitli iş biçimleri üzerinden, dünyanın pek çok köşesinde ve daha eşit bir zeminde sürece katılarak gerçek zamanlı rekabette yer almasıyla mümkün hale gelmiştir. Bilgisayarlar, e-postalar, network ağları, tele-konferanslar ve dinamik yeni yazılımlarla desteklenen yeni medya düzeni, her geçen gün daha da güçlenmektedir. Görüldüğü gibi başta ‘enformasyon toplumu’, ‘küreselleşme’, ‘postmodernizm’ ve ‘yeni ekonomi’ olmak üzere birçok çağcıl kuramla ilişkilendirilen yeni medya düzeni, “coğrafi ve toplumsal sınırları ortadan kaldıran ve insanları, fikirleri ve malları, zaman ve mekân içinde daha önce hiç olmadığı denli hızlı ve güvenli taşıyan ulaşım teknolojileri, bilgisayarlar, uydu yayıncılığı ve diğer teknolojik keşiflere” işaret etmekte ve onlar üzerinde yükselmektedir.
Eski Medya’nın Karşısında: Yeni Medya
İnternet ve iletişim teknolojilerinin yarattığı yenidünya düzeni, birçok alanda olduğu gibi medya alanında da büyük değişiklikler meydana getirmiştir. Geleneksel medya ya da klasik iletişim yöntemlerinin çerçevelediği ve bugün eski medya olarak konumlandırdığımız medya, günümüzde yerini birçok türevini de içinde barındıran ve yeni medya olarak kavramsallaştırılan bir düzeni yaratmaktadır(Bulunmaz, 2014, s.26).
Çok kısa bir zaman dilimi içerisinde genel alışkanlıklar, beklentiler ve belki de hayallerin bile oldukça dışına çıkılarak, klasik yöntemler olarak adlandırdığımız ve artık bugün „eski medya‟ olarak tanımladığımız gazete, dergi, televizyon ve radyo gibi kitle iletişim araçlarına bakış son derece farklı bir boyuta doğru geçiş yapmıştır. Yeni medya olarak kavramsallaştırdığımız ve içine her türlü internet tabanlı iletişim teknolojisini koyabileceğimiz sayıca fazla yenilikler bulunmaktadır. Son 3-4 yıl içerisinde hayatımıza giren akıllı telefonların özellikle 3G teknolojisi ile sağladığı her türlü özellik, başına, e‟ harfini koyarak yaptığımız e-ticaret, e-devlet, e-pazar ya da e-eğitim gibi her türlü uygulamalar mevcuttur. Yahoo ve Google gibi hem hayatı kolaylaştıran hem de „bilgi çöplüğünü” yaratıldığı arama motorları, sosyal medya olarak adlandırdığımız Facebook, Twittter, Friendfeed, Flickr gibi sosyal paylaşım siteleri, sınırsız içerik ve kullanıcı tarafından oluşturulan forumlar vardır. Her türlü fikir ve görüşün paylaşıldığı bloglar, gazetecilik kavramını ve gazeteleri oldukça farklı bir döneme getiren internet gazeteciliği kavramı ve haber siteleri başlıcalarıdır. Oldukçapopüler olan “özgür ansiklopedi” Wikipedia, görüntü ve video paylaşım sitesi YouTube, kutsal bilgi kaynağı‟ Ekşi sözlük ya da akla gelebilecek her türlü karşılıklı etkileşimin sağlandığı platformları yeni medya kavramı içine sokabiliriz ya da yeni medya türleri olarak adlandırabiliriz(Bulunmaz, 2014, s.28).
Sosyal medya, sosyalleşmeye dair her ne kadar çok sayıda imkân tanısa da, sosyal medyanın en çok tartışılan konularından biridir. Çünkü sosyal medyanın sunduğu sosyalleşme pratikleri içerisinde çok sayıda akıldışı uygulama ve çelişki söz konusudur. Sosyal medya dolayımında gerçekleşen sosyalleşme, çoğu zaman bireyin yalıtılmış koşullarında gerçekleşmektedir. Temel çelişki budur, ancak birey sosyal medyada sosyalleştiği gibi bir yanılsamaya kapılmaktadır. Bu konuda ortaya çıkan fikirler temelde üç grupta toplanabilir; birinci görüşe göre sosyal medya, bireyin gerçek yaşamında gerçekleştirdiği sosyalleşme pratiklerinin sanal uzama taşındığı bir alan olarak değerlendirilmektedir. İkinci yaklaşıma göre sosyal medya, kendine özgü koşullar üreterek yeni bir tür sosyalleşmeyi beraberinde getirmektedir. Üçüncü yaklaşım ise sosyal medyada sosyalleşmeden ziyade asosyalleşmenin egemen olduğu görüşündedir. Mekânsal yalıtılmışlık asosyalleşme, mekândan bağımsız etkileşim kurmak ise yeni sosyalleşme gibi bir süreci beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla sosyal medya kendine özgü bir sosyalliği hayata taşımaktadır. Ancak sosyal hayatın içerisine girildiğinde, bireylerin sosyalleştiği cafelere, sinemalara, parklara bakıldığında çoğu insanın yanındakilerle ilgilenmekten çok cep telefonlarından girdikleri sosyal medya mecralarıyla ilgilendikleri görülmektedir(Göker, 2015, s.408).
Yeni İletişim Teknolojileri
Bilgisayar ve telekomünikasyon ağları, dünyayı çevreleyen yeni ve yapay bir iletişim atmosferi oluşturmuştur. Radyo linklerinden, uydu bağlantılarından ve kablo şebekelerinden oluşan bu yapay atmosfer, bütüncül ve dünyayı saran bir doku gibi, bir yerden başka bir yere sürekli sesli, görüntülü ve yazılı bilgi iletmektedir. Bu büyük bilgi akışına rağmen, donanım, yazılım ve endüstriyel tasarım, dilbilimi ve bilişim alanlarında çalışan uzmanlar, daha çok miktarda enformasyonun hareket edebileceği, daha kolay kullanılabilen aygıtlar geliştirmek için çalışmalar yapmaktadır. “Amaç, televizyon kadar basit olan, ancak anında dijital dünyaya bağlanabilen yeni iletişim ve teknolojileri üretmektir”. Günümüzde yeni iletişim teknolojileri, alışılmış radyo ve televizyon yayınlarının güçlerini aşan boyutlara ulaşmış durumdadır. Yeni iletişim teknolojilerinden ilk akla gelenler; videotext, teletext, kablolu televizyon, veri iletişim, elektronik mektup, iletişim uyduları, çoklu ortam ve internet sistemleri vb. gösterilmektedir. Dijitalleşme ve teknik ilerlemeler, yeni iletişim teknolojilerine yönelik doğrudan etkilere sahip olmaktadır. Özellikle: Bilgisayar kapasitesi, iletişim ağları ve bilgi depoları ve düzeltme sistemleri geçmişteki bilgi teknolojilerinden daha hızlı artmakta ve görece küçük giderler için standart ekipmanlarla muazzam bir şekilde artmaktadır. Telekomun fiyatlarındaki önemli azalmaya paralel olarak dijital dönüşüm ve bilgisayar ekipmanlarının değeri giderek azalmaktadır (Bat M. ve Vural Z. 2010, s. 3350).
Yeni iletişim teknolojileri tarafından sağlanan servislerdeki düzenleme hızlı bir şekilde genişlemekte ve genişlemeye devam etmektedir. Faks, cep telefonu, e‐posta ve masaüstü bilgisayarlardaki sürekli güncellenen yazılımlar için iletişimde sanal kişisel ağlar ve bilgisayar ağları örnek olarak verilebilir.Yukarıda belirtilen yeni iletişim teknolojilerinden biri olan internet, hem bilgiye ulaşmak hem de genel nedenlerle yeni iletişim teknolojilerinin kapasitesinin dönüşümünü sağlamaktadır. Sosyal medyada, sosyal ağlar ve toplu gruplar yer alır. İnsanlar, kurumlarını tanıtırlar, arkadaş ilişkileri kurarlar, ürün servis, fikir ve nesnelerin içeriğine ilişkin bağlılık gösterirler. Sosyal medya en yüksek derecede paylaşımın gerçekleştiği, online medyanın yeni bir türü olarak fırsatlar sunduğu en yeni fikirlerden biridir. Linkedın gibi.
Sosyal ağlar, birbiriyle ilgili olan ve farklı grupları içinde barındırabilen web ortamında bir grubu ifade etmektedir. Sosyal ağlar, Facebook gibi sosyal siteleri, fotoğraf paylaşım sitelerini, video paylaşım sitelerini, iş sektörü için hazırlanmış profesyonel siteleri, blogları, wikileri vb. içermektedir. Sosyal ağlar günlük hayatın niteliğini artırmakla beraber, kişilerin özel hayatlarını deşifre etmesi nedeniyle eleştiri konusu olmaktadır. Ancak bu durum sosyal ağlara olan ilgiyi azaltmamaktadır. Çünkü gençler artık zamanlarının çoğunu okul ortamları yerine dijital ortamlarda geçirmektedirler. Bu dijital araçlar da günlük hayatın rutini haline gelmektedir. Bu anlamda gençler mobil ulusun dönüştürücüsü ve taşıyıcısı durumundadırlar. Öte yandan araştırmalar gençlerin gerçekte fazla seçeneklerinin olmadığı ve bir şekilde dijital ortama bağlandıklarını göstermektedir.
Genç nesil artık “My Media Generation” ifadesiyle tanımlanmaktadırlar. Bu gençler benzersizdirler ve kendi dünyalarını yaratma dürtü, güdü ve olanağına sahiptirler ve önceki jenerasyonların daha önceden sahip olamadıkları günlük deneyimlere sahiptirler. Teknoloji yeni özgür medya araçları sunmakta gençler de böylece iletişim kurmakta, kendi deneyimlerini açıklama şansı bulmakta ve kişiliklerini oluşturmaktadırlar. Ayrıca gençler bu araçları hayatlarına sokma konusunda da aceleci ve esnektirler. Özellikle üniversite gençliği toplumsal olanakların çoğuna sahip olma bakımından fırsatlara sahip olmakta ve bu fırsatı istedikleri yönde kullanabilmektedirler. Sosyal ağlarda kişilerin kendi isimlerini kullanmaları bu mecradaki iletişimin gerçekçiliği açısından önemlidir. Anonim olmaları ve paradi hesap, takma isim kullanmaları ise güvenirlilik durumunu ortadan kaldırmaktadır(Bat M. ve Vural Z. 2010, s.3373).
Yeni Bir İletişim Ortamı: Sosyal Medya
Yeni iletişim teknolojileri aracılığıyla mesaj bombardımanının en üst düzeyde yaşandığı günümüzde, gerek kurumlar, gerek insanlar birtakım çalışmalara farkında olarak ya da olmayarak duyarsızlaşmaktadır. Bu duyarsızlık beraberinde farklı davranışları geliştirmekte, insanları yeni arayışlara, yeni iletişim ortamlarına yönlendirmektedir. Günümüzde yeni iletişim ortamları, özelikle internet, modern iletişim sisteminin en büyük destekçisi olmaktadır. 1970’lerde başlayan ve 1990’lardan sonra hızla devam eden internet kullanımı, web sitelerinin, portalların yaygınlaşmasıyla kullanıcı sayısını artırmış, 2000’li yıllarda sosyal medyanın işlerlik kazanmasıyla her kesimden insanı ilgilendirecek noktalara ulaşmıştır.
Günümüzün sanal ortam kullanıcıları tarafından bir alışkanlık haline gelen sosyal medya kullanımı, her kültürden ve her kesimden geniş kitlelerin, sosyal taleplerine yanıt verirken; aynı zamanda bu ortamı eleştirenlerin odak noktasında bulunmaktadır. Yeni iletişim ortamlarının gelişmesi, her kesimden bilgi iletişim teknolojilerine olan ilginin artması, sosyal medyanın gücünü arttırmakta, sosyalleşme kavramına da yeni bir boyut kazandırmaktadır.
Sosyal medya, sürekli güncellenebilmesi, çoklu kullanıma açık olması, sanal paylaşıma olanak tanıması vb. açısından en ideal mecralardan biri olarak kendini göstermektedir. İnsanlar sosyal medyada günlük düşüncelerini yazmakta, bu düşünceler üzerine tartışabilmekte ve yeni fikirler ortaya koyabilmektedirler. Ayrıca kişisel bilgilerinin yanında çeşitli fotoğraflar, videolar, paylaşabilmekte, iş arayabilmekte ve hatta bulabilmekte ayrıca sıkılmadan gerçek dünyayı sanal ortamda yaşayabilmektedirler. Bu durum gün geçtikçe tüm dikkatlerin bu alana yönelmesine sebep olmakta ve yenilenen sanal dünyaya yeni bir kavramsal çerçeve çizmektedir (Bat M. ve Vural Z. 2010, s.3349).
Günümüzde medya, tüm toplumsal yaşamı kaçınılmaz şekilde egemenliği altına almış bulunmakta. İletişim ise, enformasyon/bilişim teknolojileri desteğinde, tarih boyunca hiç olmadığı ölçüde küresel bir güç haline dönüştü. Artık televizyonun olmadığı ve saatler boyunca izlenmediği bir ev düşünmek neredeyse imkânsız. Çalışma hayatından eğitime kadar, tüm yaşam hızla bilgisayar merkezli hale gelmekte. İnternet ve cep telefonları, gündelik yaşamın vazgeçilmez unsurları oldular. Bireyler (özellikle de gençler), kimliklerini giderek sosyal medya üzerinden oluşturmaktalar. Eskiden toplumsallaşma araçları aile, arkadaş çevresi ve okulken, şimdi yeni nesiller bunu medya üzerinden gerçekleştiriyor. Aile kurumunda ebeveynlerin fonksiyonları, medya ve iletişim araçları karşısında giderek etkisizleşmekte. Eğitim, tüm dünyada sanal mecraya kaymakta ve radikal bir dönüşüm geçirmekte. Siyaset, medya ve iletişim araçları üzerinden enformasyon ve dezenformasyon bombardımanıyla kitleleri adeta hipnotize ediyor. Yeni toplumsal hareketler, sosyal medya üzerinden organize olmakta, özellikle eğitimli ve genç kesimlerin önderliğinde gerçekleştirdikleri protesto eylemleriyle, hükümetlerin korkulu rüyası haline dönüşmekte. Kültür ve sanat alanları, teknolojiye olan bağımlılık doğrultusunda elektronik ortamda yeni bir kimlik kazandı. Özellikle pandemi ile beraber bu durum çok daha netleşti. Çokuluslu şirketler, bilişim teknolojileri tarafından biçimlendirilen yenidünya düzeninde, küresel pazarlara hükmetmekte. Kısacası, enformasyon toplumu olarak da adlandırılan bugünün dünyasında, hiçbir şeyi medyadan ayrı düşünmek ya da ayrıştırmak artık mümkün değil(Dolgun, 2016, s.345).
Sosyal Medya ve Yeni Toplumsal Hareketler
Bilişim teknolojilerinin, küresel anlamda toplumları adeta hem esir alan hem de çok yönlü olarak dönüştüren bir boyutu olarak sosyal medya; gündelik yaşamda iletişim kurma, gündem ve kamuoyu oluşturma, bilgi edinme, sosyalleşme, eğlence, vb. gibi çok farklı amaç ve ihtiyaçlar doğrultusunda kullanılmaktadır. Artık neredeyse Facebook, Twitter, Instagram, Messenger, WhatsApp, Snapchat, Skype, Tumblr, YouTube, Wikipedia, vs. olmadan bir hayat düşünülemez hale gelmiştir. Bunda, sanal dünyayı ve interneti cebimize taşıyan‘mini yeni medya araçları’ olarak akıllı telefonlar ile tabletlerin rolü büyüktür. En önemlisi de, bu değişim bireylerin yeni medya platformu karşısında aldığı konumu ve onu kullanım biçimlerini etkilemiş, kullanıcılar söz konusu sanal platformların içeriğini kendileri üretmeye ya da mevcut içeriğe farklı şekillerde katkıda bulunmaya başlamışlardır. Bu süreçte, anonim kimlikler bilinirliğe doğru evrilmiş, sosyalleşme olgusu farklı düzlemlerde tartışmaya açılmış, özel alan ile kamusal alan arasındaki sınırlar silikleşmiş, sınıfsal farklılıklar veya benzeri ayrımlar olmadan tüm kullanıcılar -toplumsal, siyasi, kültürel, magazinel, vb. açılardan- her konuya ilişkin görüşlerini kolaylıkla ifade imkânı bulmuş, ayrıca ortak görüş/ inanç ve beğeniye sahip bireyler sanal ortamda daha kolay şekilde bir araya gelmeye başlamışlardır(Dolgun, 2016, s.355).
Kimlik olgusu, bireylerin üzerine giydirilmiş bir şey olmaktan çıkarak bir stratejiye dönüşmüştür. Sosyal medya ortamları ise, çevrimiçi ve çevrimdışı yaşam arasındaki hızlı ve anlık geçişlerle beslenen yeni tür bir sosyalleşme sürecini biçimlendirmiş; kimliklerin bedenden bağımsız olmasa da idealize edilerek sergilenmesine olanak vermesi yanında, toplumsal ve siyasi olaylara karşı geliştirilen duygu, düşünce, tutum ve tepkilerin de rahatlıkla ifade edilebildiği bir uzam haline dönüşmüştür. Bu nedenle, sosyal medyanın ideal bir kamusal alan olup olmadığı, yeni medya düzeni ve demokrasi ilişkiselliği içinde nerede durduğu, toplumsal hareketlerin başlaması ve yayılmasında nasıl bir rol oynadığı gibi konular, son yıllarda artan bir şekilde tartışılmaya başlanmış ve yoğun biçimde inceleme konusu olmuştur.
Sosyal medya, bir yandan popüler kültürün en önemli temsil alanlarından biri haline gelirken, diğer yandan da yenidünya düzeni içinde ve çok-uluslu şirketlerin tekelinde kültürel emperyalizmi pompalayan küresel-ticari medyaya karşı alternatif bir sosyal ağ işlevi görmektedir. Bu en açık şekilde, “yeni toplumsal hareketler” olarak bilinen günümüzün başkaldırı ve protesto hareketleri üzerinde oynadığı rolle kendini göstermiştir. 2009’da İran’da yaşanan “Yeşil Devrim”in YouTube ve Twitter üzerinden dakikası dakikasına izlenmesi ile gündeme oturmuş ve yine 2009’da Moldova’da seçimlerden zaferle çıkan Komünist Parti’ye karşı protestoların Twitter ve Facebook gibi sosyal medya ortamlarında örgütlenmesi sonucunda da daha net bir şekilde yeni dönemin ipuçlarını vermeye başlamıştır. Fakat sosyal medyanın kitleleri harekete geçirmede oynadığı role ilişkin eylemlerin asıl başlangıcı, “Arap Baharı” olarak nitelendirilen, 2011’in ilk aylarında Tunus’da başlayan ve ardından Mısır, Ürdün, Yemen, Libya’ya sıçrayan protestolara dayanır. Özellikle Mısır’da Tahrir Meydanı odaklı olaylarda sosyal medya etkin şekilde kullanılmış, yönetimin katliamlarıyla karşı karşıya kalan bu olaylar, Hüsnü Mübarek’in devrilmesiyle son bulmuştur. Batı’da ise, yurttaşları aleyhine krizden sorumlu finansal elitin yanında yer alan hükümetlerin ekonomik krizi kötü yönetmelerine karşı benzer hareketler doğmuştur: İspanya’da, Portekiz’de, Yunanistan’da, İtalya’da, Brezilya’da, İsrail’de, ABD’de. Ülkemizde de, Taksim Gezi Parkı’yla ilgili alınan karar sonrası yapılan protesto ve eylemler, sosyal medyanın etkin kullanımı ile ülke geneline yayılmıştır (Dolgun, 2016, s.355). Yine aynı şekilde ekşi sözlük de bu toplumsal hareketler için kullanılmaktaydı.
Sosyal medyanın yeni toplumsal hareketler açısından bu kadar önemli olmasının sebebi, bu alanda yeni bir siyasal katılım kültürünün işleneceği zemini fark eden eylemciler kuşağınca aktif biçimde işgal edilmekte olmasındandır. Bu anlamda sosyal medya, siyasal kurumlarca yeterince temsil edilmediklerini hisseden bireylerin, toplumsal hareketlere angaje olduğu ve protesto eylemlerine katılmaya motive edildikleri yerler haline dönüşmektedir. Bir karşı iktidar olarak; toplumun kuralları ve normlarını kendi talep ve değerlerine cevap veren bir siyasi sistem üzerinden tanımlama yetisini denetleme isteğindedirler. Ortaya çıkış nedenleri; bireylerin adalet özlemiyle durmaksızın karşı koydukları ve tüm toplumlarda mevcut olan temel adaletsizliklerde yatar: Ekonomik sömürü, kapitalist sistemin ve küreselleşmenin acımasız getirileri, yoksulluk, adaletsizlik ve eşitsizlik, demokratik olmayan siyasi oluşumlar, baskıcı ve diktatöryel devletler, gayri adil yargılamalar, kültürel inkâr ve asimilasyon, bireysel özgürlüklerin yok sayılması, mahremiyet ihlalleri, oligarşik yapının elinde tiranlaşan hükümetler, sansür, polisin eşitsiz güç kullanımı, handikaplı grupların hak talepleri, fanatizm, çevre sorunları, cinsiyet eşitsizliği, dezavantajlı gruplar vb(Dolgun, 2016, s.356).
Genel Değerlendirme ve Sonuç
İnsanlık, tarih boyunca toplumsal iletişimin karakterinde ortaya çıkan dört temel devrime şahit olmuştur: Konuşma, yazı, matbaa ve son olarak da telekomünikasyon. Bu bağlamda, tarım toplumunda üretime yönelik stratejik kaynak olan toprak ile emeğin yerini, sanayi toplumunda sermaye ve günümüzde de bilişim teknolojileri almıştır. Bunların her biri, kendilerine özgü yaşam tarzlarını da beraberinde getirmiştir.
Yirmi birinci yüzyılın toplumsal yapısı da, bilişim teknolojilerinde yaşanan devrimsel nitelikteki gelişmelerin bir sonucudur. Bu teknolojiler, bilgisayarlardan, küresel ağlardan, uydu yayınlarından ve telekomünikasyon sistemlerinden beslenmektedir. Bu açıdan bilişim teknolojileri, sanayi toplumunun demiryolları ile otoyollarına benzetilmiş ve günümüzün altyapısını başta internet olmak üzere bunlar oluşturmuştur. Bu sayede ekonomik imkânlar, politik gelişmeler ve kültürel dönüşümler neredeyse sınır tanımaz bir hale gelmiştir. Bu bağlamda bilişim teknolojileri, bir iletişim ağı olmaktan öte, arz ettikleri özellikler ve işlevlerinden dolayı toplumsal bir yapı olarak kendilerini ortaya koyarken; iletişim ağları da, post-modern ve küresel bir kültürü ifade etmektedir. Bu kültürün önde gelen temsil alanını da yeni medya düzeni oluşturmaktadır.
Yeni medya düzeni, toplumsal alanda çok yönlü gelişmelere ve dönüşümlere imza atmıştır: Ekonomik anlamda, uydu yayınlarından sinemaya ve müzik endüstrisinden yazılı basına kadar çok geniş bir yelpazede, başta ABD merkezli olmak üzere, çokuluslu medya kartellerinin dünya pazarlarını ele geçirmesi en önemli etkendir. Kültürel anlamda, medya emperyalizmi yoluyla Amerikan yaşam tarzını dayatan bir kültür ve tüketim kültürü imparatorluğunun, özellikle gelişmekte olan ülkelerin insanları genellikle de gençler ve kadınlar- üzerinde büyük etkisi olduğu görülmektedir. Politik anlamda ise; kamusal alan, demokrasi, mahremiyetler, küresel ve çokuluslu medya düzenine alternatif olarak sosyal medyanın yeni bir direniş alanı haline dönüşmesi ve yeni toplumsal hareketler üzerindeki etkileri başlıca tartışma konularıdır.
Yeni medya; dünya ekonomisinin, politikasının ve kültürel hayatının son dönemde yaşadığı yoğun bütünleşme sürecine gönderme yapan küreselleşmenin de en önemli nesnel temellerindendir. Ancak yeni medya düzeninin getirdiği olanaklara da körü körüne saplanıp kalmamalı; toplumsal, kültürel ve siyasi sonuçları çok yönlü olarak ele alınmalıdır. Bir yandan aileyi tecrit ederken diğer yandan ev alanını içsel olarak parçalamakta; çalışma anlayışı yanında tüketim kalıplarını da tümüyle bireyselleştirip dönüştürmekte; kamusal alan ve özel alan kavramlarının yeniden tanımlanmasını zorunlu kılmakta ve en önemlisi de, gündelik hayatı panoptik bir kıskaç içine alarak, insan hakları ve özgürlükler ile bireysel mahremiyetleri paramparça etmektedir. Yani aslında sınırsız özgürlük vaatleri sunarken o kadar da sınırlı ve tamamen özgürlüklerle dolu değildir. Bunu unutmamak gerekmektedir. Çünkü bir durum veya olgu sadece iyi ve olumlu değildir. Antitezini de beraberinde getirmektedir.
İletişimde sosyal medya çerçevesinde hız kazanan Mcdonaldlaşma ve küreselleşme eğiliminin olumlu özellikleri şu şekilde ifade edilebilir; geleneksel medyaya nazaran, insanların kendilerini ifade edebilecekleri, söz söyleme hürriyetlerini kullanabilecekleri birçok iletişim mecrası ortaya çıkmıştır. İletişim bu açıdan kolay ve maliyet gerektirmeyen, bireylerin de üretici olarak aktif bir rol üstlenebilecekleri bir süreç haline gelmiştir. Bütün bunlar, zaman ve coğrafi kısıtlamalardan en az düzeyde etkilenmektedir. İnternetin yaygınlaşması ve sosyal medya platformlarının sayıca artması çok sayıda insanın iletişim süreçlerine katılmasını kolaylaştırmaktadır. Bireyler istedikleri ya da ihtiyaç duydukları her durum ve koşulda birbirleriyle iletişim kurabiliyorlar. Sosyal medya ırk, cinsiyet, statü ve sosyal sınıf farkı gözetmeksizin herkesin iletişim hizmeti alabildiği bir alan olarak eşitsizliklerin ortadan kalkmasına neden olabilecek alternatif bir medya karakterindedir. Dolayısıyla küreselleşmenin iletişime olan etkisi fazladır.
Yeni medya teknolojileri ve internet sadece bir iletişim aracı olarak değerlendirilemez. Sosyal medyada insanlar sadece diğer kişilerle etkileşim kurmamakta, onlara ürünlerinin reklamını da yapmakta ya da bu ürünleri satmaktadır. Yeni medya alanlarından biri olan görsel dünyalarda oyun oynamakla kalmamakta; seviyelerini geliştirerek hesaplarını satmakta ya da siteden avatarları için çeşitli özellikler satın almaktadır. Kullanıcılar ziyaret ettikleri her sitede kendi ilgi alanlarına göre reklamlarla karşılaşmaktadır. Tüm bunları düşününce yeni medya teknolojileriyle kurulan ağlar sayesinde yeni ekonomik alanların da ortaya çıktığını görmekteyiz. YouTube, Tiktok ve İnstagram üzerinden diğer kullanıcılarla etkileşime geçen bireyler gibi. Pandemi ile beraber hayata yeni kolaylıkların sunulması da bunlardan başlıcalarıdır. İletişim en genel anlamıyla, bir birey ya da bir gruptan diğer(ler)ine sözel olarak veya kitle iletişim araçları yoluyla enformasyon aktarımını ifade eder. İletişim teknolojileri; -yukarıdaki ilk yaklaşımdan hareket edersek- program, haber, finansal bilgi, eğlence, metinler, görseller, vb. gibi birbirinden çok farklı konuların, bireyler ile kurumlar arasındaki iletişim aracı olma görevini üstlenirler. Diğer bir ifadeyle, mesajları oluşturmak ve taşımak suretiyle, gönderen ve alıcı arasında aracılık yaparlar. Dolayısıyla medya üzerinden kurulan etkileşimler, sadece bilgi ve eğlenceye erişim sağlamanın ya da dünya genelinde daha fazla görüntü-metin aktarımı yapmanın ötesinde, kültürel alışveriş veya olumsuz anlamda kültür emperyalizmiyle de yakından alakalıdır. Dolayısıyla internet kullanımının yaygınlaşmasıyla beraber sosyal medya hayatımızın vazgeçilmez bir gerçeğine dönüşmüştür. Onsuz bir dünya düzeni olmayacaktır. Sosyal medya, teknoloji ve internet yenidünyaya daha fazla hâkim olacaktır. Ve yenidünya bunlardan bağımsız bir varoluş sergileyemeyecektir.
KAYNAKLAR
- Bat, Z, Vural, Z, Bat, M. (2010). Yeni Bir İletişim Ortamı Olarak Sosyal Medya: Ege Üniversitesi İletişim Fakültesine Yönelik Bir Araştırma. Yaşar Üniversitesi E-Dergisi, 5 (20), 3348-3382
- Bayar, F. (2008). “Küreselleşme Kavramı ve Küreselleşme Sürecinde Türkiye”, Uluslararası Ekonomik Sorunlar Dergisi, Sayı 32, 25-34
- Bulunmaz, B. (2014). Yeni Medya Eski Medyaya Karşı: Savaşı Kim Kazandı Ya Da Kim Kazanacak?. Karadeniz Teknik Üniversitesi İletişim Araştırmaları Dergisi, 4(1), 22-29
- Dolgun, U. (2016). Kitle İletişim Araçları ve Yeni Medya. (Der.). Sosyoloji Günlük Yaşamı Anlamak. Arslan, A. ve Çağlayandereli, M. (Ed.), (s. 351-368). Paradigma Akademi Yayınları, İstanbul.
- Göker, G.(2015). İletişimin Mcdonaldlaşması: Sosyal Medya Üzerine. Turkish Studies (Elektronik), 10(2), 389 – 410
İlgili İçerik: Tüketim Toplumu