Alt yapı ve üst yapı, Marx’ın sosyolojisinde anlatmak istediği toplum modeli içerisinde alt yapıda ekonomi ve üst yapıda kültürel, entelektüel faaliyetler mevcuttur. Düşünüre göre alt, üstü belirler ve onu etkileyerek dönüştürür. Sınıf çatışması anlayışında da işçi sınıfının burjuvazi ile mücadelesini ele alan Marx, bu mücadelenin kazananının devrim olacağını söyler. Bu durumda ekonomik açıdan çoğunluğu oluşturan proleterlerin ekonomiden elde ettiğinden fazlasına sahip olan burjuvazinin çatışması sonucunda alt üst ilişkisi de değişecektir. Üst bölümdeki faaliyetler için belirli bir ekonomik sermaye gerekeceği için işçi sınıfının ulaşamayacağı düşünülür. Burjuvazi etkinliği ortadan kalkınca kültürel yapının da değişeceği şeklinde alt-üst ilişkisi sınıf üzerinden ele alınabilir.
Başlıklar
Marx’ın Alt Yapı Kavramı Nedir?
Alt yapı, yapı fail ilişkisi içerisinde ekonomik temelli olan alt bölüm üretim ilişkileri, üretim araçları ve üretim güçleri-biçimlerini ifade etmektedir. Ekonomik yapı toplumsal yaşam içerisinde en belirleyici role sahip yapıdır. Üst yapıyı şekillendiren ve dönüştüren bir yönü olduğu gibi, emeğin her daim entelektüel faaliyetlerden önemli olduğu bir bakış açısını kapsamaktadır. Bireyler, temel gereksinimlerini karşıladıktan sonra sinemaya gitmeye, sosyalleşmeye vb. etkinliklere zaman ayırabilirler. Bir nevi, Maslow’un ihtiyaçlar piramidini göz önüne alarak konuya bakılabileceği söylenebilir ancak Marx açısından durum daha farklıdır. Bireyler için önce aç olan karınlarını doyurmak ve barınabilmek için kazanmak gelir bunun için de üretici emeğinin çok önemli olduğu görülür.
Marx’ın Üst Yapı Kavramı Nedir?
Üst yapı, toplumun ikinci önemli katmanı olan üst yapı ise felsefe, sanat, bilim, etik, kültür, din vb. kurumları kapsamaktadır. Alt yapı tarafından tüm bu faaliyetlerin nasıl gerçekleşeceği belirlenmiş olur. Bourdieu’cü bir bakıştan konuya baktığımızda ekonomik sermayen kadar konuşabilir, düşünebilir veya eyleyebilirsin diyebiliriz. İnsanlar temel gereksinimlerini yerine getirmeden bu faaliyetlere yönelememektedir. Marx bu tip etkinliklerin varoluş açısından temel doyumların karşılandığı takdirde yaratıcı bir şekilde gerçekleşebileceğini anlatmak istemektedir. Bu nedenle, tekrar belirtmek gerekirse ekonomik alt yapının oldukça önemli ve belirleyici olduğu söylenebilir.
İlginizi Çekebilir: Organik Dayanışma Nedir?
Marx’ın Yabancılaşma Kavramı Nedir? İşçi Sınıfının Yabancılaşması
Marx yabancılaşma, kapitalizmden dolayı ortaya çıkan çelişkiler işçi sınıfında yabancılaşmaya neden olmuştur. Sosyal ilişkilerin dahi bu durum içine girdiği konumlar, işçilerin ürettikleri nesneye karşı yabancı olmaları üretim ilişkilerinde görülen tür yabancı olma haline örnektir. Kendi emeğinden pay alamayan işçiler üretim sürecine karşı da bir yabancılık sürecine girerler. Kendi ürettikleri nesnelerin üretim sürecindeki karar süreçlerine dahil olamayan işçi sınıfının içinde bulunduğu duruma karşı uzaklık hissetme halidir. Aynı zamanda, ürettikleri ürünlerin meta değerinden hiçbir şekilde pay alamamaları ücretlere karşı bir yabancılık durumunu ortaya çıkarır. Tüm bu süreçler sonucunda kendini gerçekleştiremeyen işçilerin materyalist çağa karşı zihinsel olarak yabancı kaldıkları görülür.
Marx Ve Engels Alman İdeolojisinde Mülkiyet Biçimleri
Marx Engels mülkiyet biçimleri, ilk olarak aşiret, ikincisi antik komünal mülkiyet, üçüncüsü zümre mülkiyeti olarak bilinmektedir. Kısaca bahsetmek gerekirse aşiret, işlenmemiş toprak etrafında bir halkın av, hayvancılık veya balıkçılık gibi faaliyetleri yürüterek kazanç sağladığı ve tarımla beslendiği biçimdir. Pek gelişmiş bir mülkiyet türü değildir daha çok ailenin genişliğine bağlıdır. İkinci tür için de aşiretlerin sözleşmeler ile birleşmesini ifade eden biçime karşılık geldiği söylenebilir. Kır-kent ayrımı, yurttaş köle ayrımı bu tür içerisinde ortaya çıkmıştır. Üçüncüsü ise üreticilerin serflere dönüştüğü üretim koşullarının farklılaştığı mülkiyete örnektir. Üretim bireyselleştiği için serfler arası rekabetin olduğu görülmektedir.
Marx’a Göre Devlet Nedir?
Marx devlet, ideolojik yapı ile yapı-fail arasında bir ilişki kurarak düşüncesini açıklayan Marx, ekonomi ve ideoloji ilişkisinden bahsetmektedir. Ona göre devlet, özel mülkiyet, sınıf hakimiyeti, emeğin bölüşülmesi gibi toplumsal denetim içerisinde yürütülen faaliyetlere siyasal bir nitelik kazandırmak için ortaya çıkmıştır. Herkesin faydasını gözetmek yerine azınlığın çoğunluğu sömürdüğü bir ekonomik temel üzerinde ideolojik işlev gören devlet, bu durumun devamlılığını sağlamak için vardır. Engels ile birlikte bu düşüncenin temelini attıkları bilinmekle birlikte devlet anlayışını en genel anlamda sınıf çatışmasının varlığı üzerinden aldıkları söylenebilir. Devlet yönetimi varsa özgürlüğün de olmayacağından, çünkü devletin sınıf eşitsizliklerini sürdüren ideolojik bir varlık olduğundan bahsederler.
KAYNAKÇA:
- Kale, M., ve İmray, N. U. R. (2016). KARL MARX VE MARKSİST TEORİ AÇISINDAN EĞİTİM VE TOPLUMSAL CİNSİYET. Çağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 13(1), 40-55.
- Koluaçık, İ. Marx-Engels-Lenin Ve Devlet Kavramının Ele Alınış Şekli. Sosyoloji Notları, 74.
- Marx, K. (1993). Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı, (Çev. S. Belli) ,Ankara: Sol Yayınları.
- Olgun, C. K. Marx’ta İdeoloji Kavramı. Sosyoloji Notları, 86.
İlginizi Çekebilir: Mekanik Dayanışma Nedir?