ÖZ
Bu çalışmada medya üzerinde -iletişimi sağlayan radyo, televizyon, gazete ve dergiler gibi basın yayın organlarının tümü- kadına yönelik şiddetin nasıl yansıtıldığını ve işlendiğini sosyolojik boyutu ile ele alarak incelemek temel amaç edinilmiş olup; sonuca, öncelikli olarak şiddetin ve medyanın tanımı ve genel anlamı açıklanarak varılmak hedeflenmiştir. Çalışmada konuyu daha iyi kavramayı sağlayacak bir örnek verilerek o örnek üzerinden konunun analizinin yapılmasına da yer verilmiştir. Son olarak da çıkarılan sonuçlar ve yararlanılan kaynaklar belirtilerek çalışma sonlandırılmıştır.
Anahtar kelimeler: Şiddet, Kadın, Medya ,Kadına yönelik şiddet
Şiddet genel anlamda sahip olunan güç ve kudretin, yaralanma veya kayıpla sonlanma olasılığı yüksek bir biçimde başka insana, kendine, bir gruba veya bir topluma karşı tehdit yoluyla bizzat uygulanması olarak tanımlanmaktadır. Kadına yönelik şiddet, cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulamasına ve özgürlüklerinin kısıtlanmasına neden olan her türlü davranış olarak tanımlanmaktadır. Medya ise yığınlarla iletişimi sağlayan radyo, televizyon, gazete ve dergiler gibi basın yayın organlarının tümünü kapsayan ortak ad, kitle iletişim aracıdır. Kitle iletişim araçları toplumsal gerçekliği inşa eden ve yeniden üreten, kullandığı dil ve haber kalıplarıyla toplumsal gündemi ve öncelikleri belirleyen araçlardır. Kitle iletişim araçları, okuyucuların veya izleyicilerin kamusal olayları yorumlamakta kullandıkları referans çerçevelerinin önemli bir belirleyicisidir. Medyada kadın temsili, yoğun olarak 1970’li yıllarda kadın hareketi çalışmaları aracılığıyla gündeme getirilmiştir.
2010 yılı içerisinde ise gazetelerin vitrini olarak baş sayfalarında sunulan haberlerin içeriklerinin hangi konularda yoğunlaştığını ortaya çıkarmaya yönelik yapılan bir araştırmada; kadınları konu alan haberlerin yüzde 70’inin cinayet, ölüm, tecavüz, taciz gibi çeşitli şiddet biçimlerine maruz kalan kurban ve mağdur kadın hikâyelerini içerdiği saptanmıştır.(Köse,2011). Bu bağlamda kadınların medyada en çok üçüncü sayfa-magazin nesnesi yani suçlu, cani veya kurban olarak temsil edildiğini söyleyebiliriz.
Tespit edilmiş bir başka önemli nokta ise kadınların en fazla mağduriyetleriyle manşet olurken başarılarının ancak küçük bir haber olarak baş sayfalarda yer bulabilmesidir. Bu bağlamda kadınların başarılarının değil yaşadıkları felaketlerin ve mağduriyetlerinin daha fazla haber değeri taşıdığı sonucuna ulaşmak mümkündür. Gazetelerde sınırlı sayıda yer bulan kadınların başarılarına ilişkin haberlerde ise bu başarının beklenmedik ve şaşırtıcı olduğuna vurgu yapılmaktadır. Kadınların başarısının beklenmedik ve şaşırtıcı olduğuna vurgu yapılması kadınların toplumdaki ikincil konumuna da gönderme yapmaktadır. Kadının medyada temsili hususunda üstünde durulması gereken bir başka sorun ise geleneksel rollerde kadın temsilidir. Manşetlerde kadın ‘iyi eş’, ‘fedakâr eş’, ‘zavallı kadın’, ‘hem anne hem eş’ gibi sıfatlar ile anılmakta, eş ve annelik rolü çerçevesinde konumlandırılmaktadır. Çocuğu ya da eşi için fedakârlıkta bulunan anneler, günlük gazetelerin baş tacıdır(Köse,2011).
Kadının üçüncü sayfa-magazin nesnesi olarak temsil edildiği haberlerde ise ‘canavar anne’, ‘vicdansız anne’, ‘gece gezmesinden dönen kadın’, ‘aldatan eş’ gibi nitelendirmeler kullanılmakta kadının geleneksel rolünden çıktığı için kötü olduğu mesajı verilmektedir. Kadına yönelik şiddet haberlerinde kadın ismiyle, fotoğrafıyla teşhir edilmesi ise bir başka sorundur. Kadına yönelik şiddet haberleri mağdur kadının olay sonrası fotoğrafları ile magazinleştirilerek reyting malzemesine dönüştürülmektedir. Kırık kol, mor göz, patlak kafa gibi kadınlarda ortaya çıkan bedensel tahribat gözler önüne serilirken kadınların kimlikleri gizlenmemektedir. Şiddet sonrası hırpalanan kadınları, saldırı kurbanı mağdur kadınları, açlık ve yoksulluk içindeki kadınları ya da ölü kadın bedenlerini sergileyen haberler, kadınlar açısından yeni mağduriyetler yaratmakta, kadınların insanlık onuruyla temellenen haklarını ihlal etmektedir.(Eser,2007)
Medyada kadına yönelik şiddetin meşrulaştırılarak sunumu ise başka bir eleştiridir. Çünkü bu sunum kadınlarda bir sinme, boyun eğme, şiddeti kabullenmeye yol açmaktadır. Kadına yönelik şiddet haberlerinde, şiddetin geleneksel kavramlara dayanılarak haklı ve gerekli gösterilmesi, şiddet mağduru kadınların çaresizliğinin sürekli olarak konu edilmesi, şiddetin sıradanlaşması ve kadına yönelik şiddete duyarsızlaşma sürecinde önemli rol oynamaktadır.
Kadınların ve kadınlık imgesinin medyada temsili ile şiddetin genel olarak medyada temsili birlikte değerlendirildiğinde şunları saptamak olanaklıdır: Kadına yönelik şiddetin temsili, erkeğin kadından daha güçlü olduğunu öne süren ‘biyolojik farklılıklar’ söylemine dayanmaktadır. Dolayısıyla kadınları doğaları gereği itaatkâr, pasif, bağımlı, güçsüz olarak gören bu anlatıda erkekler, saldırgan, her zaman etkin ve güçlü olarak resmedilmektedir. Medyanın da inşasında payı olduğu bu gerçeklik iddiası, kadın ve erkek arasındaki farklılığı bir zıtlık olarak tasarlamakta ve insani ilişkileri de güç ilişkileri temelinde tanımlamaktadır.(Aziz,1994). Kadına yönelik şiddet haberlerinde kullanılan bu eril dil, kadını haberlerde ritüelleşmiş roller ile temsil etmekte, kadına yönelik şiddetin normalmiş gibi algılanmasına sebep olmaktadır.
Haber medyasının kadına karşı erkek şiddetini normalleştirmeye katkıda bulunan anlatı stratejileri geliştirmesi ve cinsiyetçi kodlarla iş görmesi, cinsel suçları ve kadına yönelik şiddeti gündelik hayatın sıradan ve gerçekleşmesi kesin bir parçası haline getirmektedir. Bu eğilimin yerleşikliği dolayısıyla kadına yönelik şiddet ve suiistimaller, haber gündeminde ciddi haberler arasına giren konulardan sayılmamaktadır.
Kadına yönelik şiddete medyada nasıl yer verildiğini açıklamak adına; kadına yönelik fiziksel şiddetlerden yola çıkacağım. Örneğimi analiz ederken ise Milliyet Gazetesi’nin seneler önce yapmış olduğu haberden yararlanacağım.
Örnek Analizi: O dönem Milliyet Gazetesi’nin kadına yönelik fiziksel şiddeti içeren haberi şöyle bir başlıkla dikkat çekiyordu. ‘’Kulağını kopardı ve sonra da çiğnedi.’’ Haberin kısa özeti ise şöyleydi: ‘’İddiaya göre erkek, çalışan çocuklarının haftalıklarına el koyunca eşiyle tartıştı. Öfkelenen erkek, eşine saldırıp sağ kulağını ısırdı. Kopan kulak parçasını ağzında çiğneyen erkek, yere tükürüp kaçtı. Kanlar içerisinde kalan eş, kopan kulağının parçasını bir beze sararak hastaneye gitti. Burada ilk müdahale yapıldıktan sonra kadının sağ kulağının ısırılan parçası çiğnendiği için yerine dikilemedi.’’ Bu haberde iki eş arasındaki tartışmaya kadının erkek tarafından darp edilerek kadının eşi tarafından kulağının koparılmasına ve kulağının eş tarafından çiğnenmesine yer verilmiştir. Haberde tüm ilgi kadının kulağının kopması ve eş tarafından çiğnenmesine çekilmiştir. Kadının gördüğü şiddetten haberde çok az bahsedilmiş ve yüzeysel olarak geçilmiştir. Haberin sunuş şekli sadece olayın nasıl olduğu ile ilgilidir. Kullanılan dil, haberin kadına yönelik bir şiddet uygulandığı yönünde değil, günlük sıradan bir olay, basit bir öfkelenme sonucu yaşanan bir olay gibi sunulduğunu göstermektedir. Haberin sansasyonel yönü, aşırı şiddet içeren olayların açık bir dille yazılarak okuyucuya sunulmasıdır. “Aşırı şiddet içermeyen olayların haber niteliği kazanmadığı” yönünde genel medya yaklaşımının, bu haberin aktarımında da muhabir tarafından göz önüne alındığı görülmektedir.
Sonuç Çıkarma:
- Kadına yönelik şiddet tüm toplumlarda ve her türü ile yaygın olarak görülmektedir.
- Kadınlar yaşamlarının herhangi bir noktasında hayatlarındaki erkekler ya da hayatlarının dışındaki erkekler tarafından şiddete uğramaktadır.
- Kadına karşı şiddet ile ilgili haberler çoğunlukla gazetelerin üçüncü ve dördüncü sayfalarına atılmakta ilk sayfalarda yayınlanmamaktadır.
- Kadına yönelik şiddet konusunun medyada ele alınış biçimi ve söylem dili farklıdır.
- Kullanılan bu eril dil, kadını haberlerde ritüelleşmiş roller ile temsil etmekte, kadına yönelik şiddetin normalmiş gibi algılanmasına sebep olmaktadır.
- Karşılaşılan haberler kadınların gördüğü şiddetin yüzeysel olarak geçilmesi yönündedir.
- Haber medyası kadına karşı erkek şiddetini normalleştirmeye katkıda bulunan anlatı stratejileri geliştirmesi ve cinsiyetçi kodlarla iş görmesi, cinsel suçları ve kadına yönelik şiddeti gündelik hayatın sıradan ve gerçekleşmesi kesin bir parçası haline getirmektedir.
Kaynak:
AZİZ, A. (1994). Medya, şiddet ve kadın, Ankara: KSGM Yayını.
DURSUN, Ç. (2010). Kadına yönelik şiddet karşısında haber etiği. Fe Dergi 2, S: 1, 19-32.
ESER, K. (2007). Kadınların medyadaki hak ihlalleriyle baş etme stratejileri. Kadın Odaklı Habercilik, IPS İstanbul: İletişim Vakfı Yayınları, 140
KÖSE, A. (2011). Türk basınında kadın: 2010 Türkiye’sinde sosyal haklar açısından kadınların temsili. III. Sosyal Haklar Uluslararası Sempozyumu Bildirimler, Kocaeli Üniversitesi, Petrol-iş Yayınları, 406.
Yazan: Dilek Çelebi | Mersin Üniversitesi