Günümüzde İslam dünyası Sünni ve Şia şeklinde iki ana grup halinde ayrılır. Bu sınıflandırma herhangi bir değer yargısı içermez. Oysa klasik İslam âlimlerinin çoğunluğu tarafından mezhepler oldukça değer yargısını yansıtacak tarzda, ehli sünnet ve ehl-i bidat üst çatısı altında birleştirilmiştir.
Sünni tanıma göre ehli sünnet bir gruplaşmadan ziyade Hz. Peygamber ashabının takip ettiği yol anlamında Müslümanların asıl bünyesini içine almakta; ehli bidat ise çeşitli sebeplerle ana bünyeden ayrılan revafız, haraciler, muttezile, mürcie, müşebbihe gibi fırkaları belirtmektedir.
İslam dünyasında ilk büyük siyasi ayrılık hareketlerinin Hz. Ali döneminde hariciler ve düşünsel temelli biraz daha eski olsa da Şia ile başladığı söylenebilir. Bu iki fırka İslam’da ana dini grubu yönelik ikaz ve protesto şeklinde ortaya çıkan ilk ayrılıktır.
Mezheplerin orta çıkışı birbiri ile iç içe geçmiş dini, hukuki ve sosyal sorunların çözümüne yönelik görüş ayrılılarına dayanmaktadır. Hz. peygambere sav. Peygamberliğin ilk yılarından beri Allah’tan özel yollarla vahiy denilen bilgiler gelmektedir. Peygamber hayatta olduğu için fıkıh adı verilen bu uygulamaları yazı ile kayda geçmesine gerek duyulmamıştır.
Farklı bölgelerde ikamet eden imamların kendi kültürel ortamlarını dikkate alarak ortaya koydukları çözüm önerilerine, öğrencileri tarafından sistemleştirilmesiyle mezhep olgusu kendiliğinden gün yüzüne çıkmıştır. Söz konusu oluşumlar artık resmi olarak da hukuk alanında tutulan yol anlamında mezheplerdir. Farklı bölgelerden yaygınlaşan toplumda hukuk ihtiyacını karşılayan temel sistemlerdir. Mezhepler, hem temel islami ülkelerin yorumlanmasında keyfiliğin ve kişisel çıkar düşüncesinin engellenmesi ve pratikte kolaylık sağlama hem de toplumda güvenlik, birlik ve istikrar aracı olarak görülmüşlerdir. Bu yüzden mezhepleşme eğilimini devrin hükümdarları da desteklemiştir.
İtikadi mezhepler tevhid, kader, iman, iman amel, büyük günah işleyenin durumu gibi dinin inanca yönelik esasları ile ilgili farklı görüşler ortaya koyan gruplardır. İtikadi mezheplerin görüşlerinin şekillenmesinde nassları farklı anlamanın rolleri önemlidir. İtikadi mezhepleri ilk etapta Maturidiye, Eşariyye şeklinde iki grupta değerlendirmek mümkündür. Kesin bir ayrım olamamakla birlikte çoğu defa Selefiyye‘de bu tasnifin içinde gösterilir.
Maturidiler ile Eşariler arasındaki en belirgin fark daha akılcı olmasıdır. Sistemlerinde akıl ve kıyasa önem veren Hanifiler daha önce selefi iken Maturilikle birlikte Maturidi olmuştur. Bazı kaynaklarda mezhepler kurumsal problemler ve ihtilaflı noktalar sebebiyle, ana dini gruba itirazın sonucunda ortaya çıkan yeni dini gruplar olarak tanımlanır ve sosyokültürel ve tarihsel faktörle birlikte ana dini gruba itirazın mezhep hareketleri üzerinde önemli etkisinin olduğu vurgulanır.
Bahsedilen İslam mezhepleri arasında –belirgin Sünni ve Şia ayrımının dışında- sınırlar teoride oldukça esnek ve geçişkendir. Batı’da bir mezhebi oluşumdan diğerine geçişler, din değiştirme sözcüğü ile nitelendirilirken İslam mezhepleri arasında olabilecek geçişlere, bu durumun bir karşılığı olarak, hiçbir zaman ihtida sözcüğü kullanılmaz. Ne var ki, mezhep taraftarları kendi inançlarını ön plana alır ve hayatlarını onlara göre düzenlerler ve çoğu zaman da hayatlarını başka alanlarındaki farklılıklarıyla diğer insanlardan ayırabilirler. Bazı insanlar için mezhep mensubiyeti belirli bir aşamadan sonra mezhep taassubuna, hatta kör bir fanatizme dönüşmeye başlayabilir.