Mustafa Kutlu’nun Uzun Hikayesi

Mustafa Kutlu’nun Uzun Hikayesi
mustafa kutlunun uzun hikayesi
0

Herkesin uzun bir hikayesi vardır. Sorulduğunda boğazı düğümleyen fakat uzun hikaye deyip geçiştirilen. Pek çoğumuzun anlatamayıp geçiştirdiğini Mustafa Kutlu ölümsüzleştirmiş. Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sı gibi Uzun Hikaye de Mustafa Kutlu’nun kendi hikayesi. Mustafa Kutlu’nun eserlerinde hayatı ve dünya görüşü ile bir paralellik vardır. Onun eserlerinin bir meselesi, bir tezi olduğu ve bu tezle dünya görüşünün yakından alakalı olduğunu görürüz.

Bir eseri değerlendirirken yazarı anlamak için hayatını araştırmanın önemli olduğunu Mustafa Kutlu’da görüyorum. Çünkü bana göre bu hikaye Mustafa Kutlu’nun Uzun Hikayesi.. Yazarın hayatına baktığımızda Kutlu’nun babası Nurettin Bey’in Nahiye müdürlüğü yaptığını, görevini Anadolu’nun birçok yerinde sürdürdüğünü görüyoruz. Hatta babasının tayin edildiği bir nahiyede ev bulamadıkları için istasyon yakınlarında bir binada kaldığını da. Bu sebeple olacak ki kitaptaki bütün bu oradan oraya gidişler, dumanlı trenler, istasyon, demiryolu çalışanları… İnsanı oradan oraya alıp götürüyor, tren yolculukları yaptırıp her istasyonda yeni bir hayat kurduruyor. Belki de babasının görevinden dolayı gittiği her yerde 2 yıl kalmasından dolayıydı “Ah bu küçük kasabalar. Her biri bir gizli sevda cehennemi” demesi. Birçok sevdaya tanıklık etmesi.

Mustafa Kutlu babasını daha 12 yaşında bir çocukken kaybetmiş. Babasıyla içli dışlı olamamış hayatında. Eserinde ise babası ile çok samimi, dostça bir ilişkisi var karakterin. Babası ile yaşayamadığı hayatı, kuramadığı samimiyeti eserine yansıttığını, hayalindeki babasını yaşattığını düşünüyorum. Babasına duyduğu o hasreti görüyorum. ‘Böyleydi işte benim babam’ demesi gibi pek çok yerde de ‘benim babam’ demesi dikkatimi çekti. Babayı öyle bir benimsemek ki bu… Öyle işte, hasretle…

Babasının ölümünden sonra zor günleri başlar. Artık ailenin yükü annesinin üzerindedir. Annesi Sulhiye Hanım’a yardımcı olmak için pek çok işte çalışır Mustafa Kutlu. Sebze halinde arabadan karpuz indirir, kahvede garsonluk, çadırlarda puantörlük yapar. Bunu eserinde ise sayfa 31’de görürüz, karakterin henüz lise talebesiyken bu tür işlerde çalıştığını.

Kutlu, eserinde babasıyla kitabevi açmanın heyecanını yaşar, burayı bırakıp giderken de sudan çıkmış balığa döner. Tıpkı Fikir ve Sanatta Hareket dergisinin kapatılması gibi. Onunla yaşamaya alışmış, onsuzluğu bilmez bir halde.

Bana göre bu eser kurmaca bir dünya değil de hayatın ta kendisinden, Mustafa Kutlu’nun yaşantısından bir parça. Dediğim gibi aslında bu Mustafa Kutlu’nun uzun hikayesi…

Yazar: Melisa SALMAN – Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi

Sosyologer, tüm platformda sosyoloji çerçevesinde paylaşımlar yapan ve sosyologlara yayın imkanı tanıyan dijital bir platformdur. Dijital sosyoloji arşivi oluşturma amacı ile kurulmuştur.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir