ÖZ
Müzik temelde bir sanat biçimi, estetik ve bireyin zevklerine göre çevrelenen bir formdur. Ancak bu makalede değineceğim şey bireyin estetik kaygısından ziyade müziğin derinlerinde ama bir o kadar önem taşıyan sosyolojik tınısından bahsetmek.
Anahtar kelimeler: Sosyoekonomik, kültür, dönüşüm, sınıf, proletarya, müzik popülarite
Şöyle ki müzik dediğimiz şey toplumdan topluma, kültüre, tarihsel dönemlere, yaşa göre farklılık gösterebilen değişken bir yapı aslında. Müzik asla durağan değil dinamik ilerlemektedir ve bu dinamikliği varoluşundan itibaren korumaktadır. Üzerinde duracağım konu tam da burada, müziğin sınıflar arası nasıl değişkenlik gösterdiği konusunda. Bakacak olursak temelde müzik tercih ve beğenilerini belirleyen olgular sosyoekonomik bir arka planda şekillenmektedir. Yani esasında gündelik sanat pratikleri doğrudan bu dönüşüm üstünde belirleyici bir rol oynamaktadır. Müzik alanı olarak 3 temel başlığa ayrılıyor: Sanat, Popüler, Halk. Şimdi bunu sınıfla ilişkilendirirsek sanat müziği genel olarak üst zümre müziği olarak okunabilmektedir. Halk müziği ile popüler müzik ilk başta aynı görünse de daha farklı bir anlama sahip zira pop müzik, müziğin kitleselleşmesi ile ortaya yeni çıkan bir olgu olarak görülebilir. Dönüşüm bahsine geri dönecek olursak beğenilerin dönüşümü oldukça çok boyutlu süreçler olarak karşımıza çıkmaktadır. Caz müzik örneğini ele alırsak başlangıçta bir alt kültür müziği olarak ortaya çıkan bir müzik türü olarak hayatımıza giriyor. Ardından Tim Penali’nin elinde popülerleşmeye başlayan süreçte birden üst zümreye ve popüler kültüre aynı anda hitap eden bir müzik türüne dönüşüyor. Bu dönüşüm o kadar farklı mecralara yayılmasına sebep oluyor ki pek çok alt tür doğuruyor. Hatta bir süre sonra bu türü tanımak için bir caz standartları tabirine ihtiyaç duyuyoruz. Zira bugün çağımızı anlamakta bizi zorlayan şeylerde olduğu gibi bu anlamda da ciddi bir muğlaklık karşımıza çıkmaktadır. Örneğin günümüzde emprovize caz olarak karşımıza çıkan şey Adorno’nun ciddi müzik olarak tanımladığı şeyin bir parçası olarak okunabilir. Zira izleyicinin tam olarak olaya kitlenmesini gerektirmektedir. Oysa tersten değerlendirdiğimizde o dönemde caz, Adorno’nun müzik olarak dahi adlandırdığı bir şey değildir. Çok ağır bir popülerliğe sahip geniş kapsamlı bir müzik türü olarak görünmektedir.
Toplumsal koşullara uygun olarak farklı biçimlerde ortaya çıkan müzik, bireylerin kendilerini ifade etmeleri için kullandığı önemli sosyal araçlardan birisidir. Değişen sosyal şartlar, müzik tarzlarını ve bireylerin müzik tercihlerini de etkilemektedir. Böylece müzik, sosyal kimliklerin yansıdığı sosyolojik betimleme alanına dönüşmektedir. Bu bağlamdan hareketle müziğin, toplumsal kimlikler üzerindeki etkisini sosyolojik bağlama oturtmuştur. Çalışmanın temel amacı, sosyalleşme biçimleriyle kendilerini dışa vuran bireylerin müziği bir araç olarak nasıl kullandıklarını tespit etmektir. Aslında müziğin sosyolojik olarak önemi, bireylerin sanatsal üretimlerini sosyalleşme sürecindeki kazanımlarına göre yapmalarıdır ki bu kazanımlar kültürel yapı ile doğrudan alakalıdır ve farklı sosyo-kültürel yapı özelliklerini farklı müzik tarzlarıyla göstermelerinden ileri gelmektedir. Müzik-toplum etkileşimi bu bağlamda, müzik eserinin yaratıcısı, yorumcusu ve hedef kitlesini oluşturan bireyler ve geniş anlamda kitleler arasında gerçekleşen bir süreci ifade etmektedir. Müzik eseri üreticisi ve yorumcusu bireyler dinleyici kitleden farklı olarak, bu süreçte hem yaratıcı özne olarak hem de alıcı pasif nesne olarak ele alınabilmektedir. İçinde yaşadığımız dönemdeki teknolojik gelişmeler- kitle iletişim araçlarındaki gelişmeler-yaratıcı yorumcu ve hedef kitle üçlemesinde bazı unsurları daha da ön plana çıkarmış durumdadır. Müzik bireyler için, vazgeçilmez bir eğlendirici öğe olmanın yanında, artık bireyin mensubiyetlerini gösteren bu anlamda kimliğini ifade eden simgeler-semboller bütününe dönüşmüştür. Örneğin proletaryaya ait bir proleterin özele indirgersek işçi sınıfına ait olan bir bireyin müzik tercihine bakacak olursak daha çok arabesk ve yeni popülarite kazanmış olan rap müzik tarzını görebiliriz. Yukarıda bahsettiğim dönüşüm sürecine tekrar değinecek ve bir örnek verecek olursam eğer bir süre zarfında proleterin benimsemiş olduğu sanatçıları (Bergen, Müslüm Gürses, Ahmet Kaya vs.) şu an popülarite kazandırıldığı için üst sınıflar dinlemektedir. Rap müzik de bir süre genç kesimin tekelinde gibi gözükürken o da popülarite kazanarak toplumun tüm kesimlerince dinlenmeye başlandı. Biraz daha derine inecek olursak sosyoekonomik temelle beraber proleterin dinlediği şarkıların sözleri daha çok gerçekçi hayata vurgu yapan, hayalsi cümlelerin pek de yer almadığı içeriklere sahip. Bu da aslında proleterin sınıfsal yapısını ve iç dünyasına vurgu yapmaktadır. Çekilen klipler dahi örneğin üst sınıfların dinlediği hareketli, pop müziklerin kliplerinde de lüks otomobiller, havuzlu villalar vs. kullanılırken proleterin dinlediği arabesk klipleri bir bank bir sahil bir gecekondu mahallesinde vs. geçebiliyor bu da gerçekte yansıttığı dünyayla, kültürle ilişkili değerlendirilebilir.
SONUÇ
Müzik çok köklü ve birçok farklı bağlamları bulunan bir dal. Müzik sosyolojisi de bu bağlamlardan biri. Hareket ve inceleme alanı oldukça geniş. Ancak yine de toplumsal sınıfların kültürüne, gündelik hayat pratiklerine bakacak olursak bunun bir ayağı kesinlikle müzikle olan ilişkisine bakmak olmalıdır. Çünkü dinlenilen müzik bile aslında bireyin aitliğine yönelik birçok şey söyleyebilmektedir.
KAYNAKÇA
Sosyolojik Bağlamda Müzik ve Kimlik: Karabük Üniversitesi Örneği- (121-125)
Toplumsal Değişme ve Müzik Beğenileri- Zeynep Uğur Güven, 5 Mart 2016 (Sunum)
YAZAR: ÖZDEN BULUT | PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ