Özet
Bu makalede, Ahmet Kaya örnekleminde popüler müzikte anlam ve anlamın yeniden üretilebilirliği sorunu irdelenmektedir. Anlam ve anlam üretimine dair kavramlar, yaklaşımlar, tanımlar Barthes’in kültürel öznesini temel almaktadır. Popüler müziklerin kitleselleşmesinde başat rol oynayan simgesel anlamın çoksesliliği, semiyolojinin göstergebilim çalışmalarındaki anlam çözümlemesiyle değerlendirilmektedir. Bu makalede, Ahmet Kaya müzik örnekleminde kültürel öznenin müzikle kurduğu diyalojik ilişkinin açıklanması amaçlanmıştır. Göstergebilim çalışmaları teorik düzlemde kısaca tartışılmış, yaklaşımlar üzerinde durulduktan sonra örneklemin analizine geçilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Göstergebilim, Müzikte Anlam, Kültür, Popüler Müzik, Ahmet Kaya.
Giriş
Popüler müzikte, Saussure’un öğrencisi olan göstergebilimci Barthes’in düz anlam ve yan anlam düzlemlerinde değerlendirdiği bağlamda, anlamın yeniden üretilebilirliği sorunu popüler müzik incelemelerinde başvurulan kuramlar olmuştur. Barthes’in göstergebilim kuramında, üretici-yorumcu-izleyici denkleminde alımlayıcı okur olarak tanımlanmaktadır. İnceleme nesnesine metin olarak yaklaşan göstergebilim okulundan Barthes, izleyiciye de metni okuyan kültürel özne olarak yaklaşmaktadır. Alımlayıcı metni okurken kültürel/toplumsal deneyimleri doğrultusunda okur ve yan anlam çıkarımlarını kimlik bağlamında şekillendirilir. Dolayısıyla göstergebilim okulunda Saussure ve Pierce’nin temsil ettiği süreç okulundan farklı olarak alımlayıcı, pasif özne olarak değil, katılımcı özne olarak görülmektedir. Ve kendi simgesel anlamını zaman ve mekan dahilinde yeniden üretebilecek değişken bir zihinsel uğraş içerisindedir.
Göstergebilimin anlam dizgelerini belli düzeylere ayırması, popüler müzikte üretici ve dinleyici eksenli çalışmalarının temel kaynağını oluşturmaktadır. Popüler müziklerin muğlaklığı dolayısıyla izlerkitleyi aktif öznelere dönüştürmesi kültürel müzakereyi gerekli kılmış, oluşturulan müzakere de karşılıklı etkileşime yol açmak zorunda kalmıştır. Söz konusu karşılıklı etkileşimle popüler müzikte anlam, aktif öznenin kültürel deneyimi çerçevesinde okur olarak sürece katılmasıyla yeniden inşa edilen devingen bir sürece yol açmaktadır. Müzikle ilişki kuran birey de içerisinde bulunduğu toplumsal yapının kodlarıyla müziğin anlamlandırma ağlarına katılmakta, kimi zaman üreticinin veya yorumlayıcının anlam dünyasını baş aşağı çevirerek kendi anlam ağlarıyla müziği yeniden örebilmektedir.
Göstergebilim Kavramı
Göstergeler, gösterilen ve gösterenden oluşmaktadır. Gösteren maddi olanı imlerken, gösterilen zihinde oluşan soyut kavramı imler. Saussure’a (1998) göre ‘‘bütünü belirtmek için gösterge sözcüğü kullanılmalı, kavram yerine gösterilen ve işitim imgesi yerine de gösteren’’ (s.111). Saussure’a göre dil, işitileni tanımlarken diğer göstergeleri dikkate alarak kavram oluşturur (Saussure’dan aktaran, Erol, 2017). Erol’a (2017) göre süreç okulu iletişimin aktarılan iletiden ibaret olduğunu savunurken, göstergebilim okulu ise iletilerdeki anlamın iletişim sürecinde oluşturulduğunu ve göstergeler arası iletişimle gerçekleştiğini söyleyerek iletimi, anlamlandırma ve anlam dönüşümü şeklinde tanımlar (Erol, 2017). Göstergebilim okulu süreç okulunun edilgen birey saptamasının karşısına aktif bireyi koyarak iletiyi metin, alıcıyı ise okur olarak tanımlar. Göstergebilim okuluna göre ‘’ileti, alıcılarla etkileşerek anlamlar üreten göstergelerin inşasıdır’’ (Erol, 2017, 149). Yani ileti dolaşıma girerek üreticinin anlamlamasının dışına taşarak, metni okuyan okuyucunun dönüşümüne maruz kalmaktadır.
Bartheas’in göstergebilimi kültür bağlamında genişletmesiyle, göstergebilimde sözü edilen anlam dönüşümünün kaldıracını kültürel kimlik oluşturmaktadır. O’nun iki bölümlü anlam düzeylerini oluşturan düz anlam ve yan anlamı birbirinden beslenerek gerçekleştirilen anlamlandırma faaliyetidir. Düz anlam yan anlamı da içererek, dilsel yapıdaki sistemleşmiş kavramsal yapılarla bağıntılı bir düzlemde, belli oranda kültürel kimliğe referansla özgün anlamlandırmalar oluşturur (Erol, 2017). İletiyi metin, okuyucuyu okur olarak tarifleyen göstergebilim okuluna göre yan anlam, kültürel kimliğin sağladığı kültürel kodlar aracılığıyla oluşturulmakta ve düz anlam dönüşümünü sağlamaktadır.
Popüler Müzikte Anlam, Anlamlandırma ve İletişim
Anlam üretimi, ontolojik olarak zihinle koşullanan algılama yetisi, maddi nesnelerin yansımalarıyla sosyo-kültürel olarak inşa edilen zihinsel pratiği ifade etmektedir. Çerezcioğlu ’na (2010) göre, ‘’Anlamlandırma ya da anlama, bir nesneyi, bir varlığı, bir kavramı, bir olayı, bunları anlığımızda canlandırabilecek bir göstergeye bağlayan oluş olarak ele alınabilir’’(s.253). Birbirinden farklı zihinsel pratiklerin ürettiği anlamların toplumsal/kültürel zemin tarafından dolayımlanmasıyla birbirine benzer ya da farklı anlamlandırma pratikleri ortaya çıkmaktadır. Anlamlandırma pratiklerinin ortaya çıkmasında toplumsal/kültürel dünya içerisindeki iletişim başat rol oynamaktadır. Henüz embriyo aşamasında olduğu andan itibaren, evrimsel sürecin son basamağında olması bakımından fiziksel olarak, içine doğacağı sosyo-kültürel dünya tarafından sarmalanan insan yavrusu, bir birey olarak toplumsal/kültürel yaşamın davranış kalıpları, değerleri, gelenekleri, örf ve adetleri ve normlar aracılığıyla gerçek yaşamı öğrenmekte ve deneyimlemektedir. Gerçek yaşamı öğrenebilmesi iletişim durumunun ortaya çıkmasıyla başlamaktadır. İnsan yavrusunun acıkma ya da rahatsız olma sonucunda içgüdüsel ağlama davranışı, annesinin kalp ritimleriyle kurduğu fiziksel diyalog açığa çıkan iletişimin ilk örneklerinden bazıları olarak sayılabilir. İlkel sayılacak bu iletişim biçiminin içgüdüsel devamlılığının sürdürülüp sürdürülemeyeceğine bebeğin etrafını algılamaya başladığı gelişim sürecinin dördüncü ayından sonraki ebeveyn davranışları belirleyecek ve düzenleyecektir. On birinci ayında bebek artık benliğinin farkına varmaktadır. Yani asıl olarak çevresinin kültürel dünyasına katılmaktadır ve anlamakla birlikte anlamlandırma sürecine dahil olmaktadır. Zamanla toplumsal benliğini edinmekte, anlam ve anlamlandırma sürecine geçmişten devraldığı benliğinin kalıntılarıyla ya da belli ölçüde geçmişi yapı söküme uğratarak toplumsal/kültürel yaşama katılmaktadır. Her bir bireyin anlama ve anlamlandırma süreci içinde bulunduğu dünyanın tam merkezinden başlamaktadır. Kişiliğinin oluşmaya başladığı dönemlerden sonra nesneler ve öznelerle kurduğu ilişki ağında belirleyici olan sadece etrafının algıladığı şekilde anlam ve anlamlandırma ağları değildir, deneyimlediği gerçek yaşamın bağlamsallığı içerisinde edindiği kültürel kimliğiyle anlam ve anlamlandırma süreçlerine dahil olmaktadır. Yani algılar dünyası ve iletişim sürecine dahiliyeti benimsediği kültürel kimlik bağlamında olmaktadır.
Erol (2017), Barthes’in göstergebilim çalışmalarındaki anlam üretiminin nesnel zeminini yorumlayarak: ‘’Barthes’ın anlamlandırma kavramı ise daha geniştir ve göstergelerin bir kültürdeki işleyiş biçimlerini kullanarak, anlamlandırma kavramına kültürel değerler boyutu ekler’’(s.147) der. Anlam ve anlamlandırma süreci verili olarak toplumsal yapı içerisinde sabit değil; sürekli değişip dönüşebilen, göstergelerarası bağıntıları olan, yeniden inşa edilebilen belli bir özgünlüğe sahip olan toplumsallaşmış bireyin pratikleri dolayımıyla gerçekleştirilir. Yani, anlam ve anlamlandırmaya muktedir olan zihinsel yaratımda çevrenin dolaysız, basit ve sade, verili olanı olduğu gibi algılayan tabula rasa zihne sahip edilgen bir birey söz konusu değildir: ‘’Algılamak, dış dünyadan uyaranları brüt duyumlar halinde ve edilgen olarak almaktan ibaret değildir. Algılamak, uyaranları bir brüt halinde örgütleyip bir biçim oluşturmak yani anlamlandırmaktır. Anlamlılığın deneysel olarak kavranabilen yönünü ortaya koyan, tek olmasa da başlıca ortam ‘iletişim’dir’’ (Erol, 2017, 145).
Sözü edilen iletişim sürecinde üretici ve üretilen ürünlerle buluşan olarak ürün, toplumsallaşan bireyin algısal ve zihinsel süzgecinden geçerek kişisel dünyaların yeniden üretilen ve kişisel dünyaları yeniden üreten kültürel ürünler haline gelerek toplumsallaşır. Müziğin ilk üreticisi olan yazarın elinden çıktığı andan endüstiriyel üretim bandına girmesine ve oradan da ürünün sunumuna kadar sürekli anlam dönüşümüne uğrayan müzik nihai olarak dinleyici kitleyle buluşarak anlam döngüsünün son basamağına ulaşmış olur. Anlam dönüşümünün son basamağı olarak dinleyici kitleyle buluşmuş olması anlam dönüşümünün değişim ve dönüşüm hareketini durdurmaz. Son halka da kendi içinde değişim ve dönüşüme tabi olarak yenilenir, ya da yeni anlamını yitirerek eski bir anlam katmanında geçici olarak sabitlenebilir. Yan Anlam üretiminde başat faktör olan dilsel çözümleme göstergelerarası çözümleme ağları içerisinde anlamlama faaliyetini şekillendirir. Sürekli bir değişim, dönüşümle devinim halinde bulunan anlam ve anlamlandırma süreci kitle iletişim araçlarının niteliği, göstergebilimsel çözümleme, iletişim çalışmaları, kültürel kimlik, kolektif bellek, hegemonya ve psikoloji gibi disiplin ve kavramlarla ilişkili olarak tartışılmak durumundadır.
Popüler müzikte anlam üretimi üretici ve dinleyici arasındaki iletişim sürecinde oluşturulur. Güzel Sanat dallarından farklı olarak müzik, soyut seslerin ve varsa sözlerin ahenkli bileşiminden oluşan soyut bir sanattır. Müziği, müziğe içkin unsurlarla açıklamaya çalışmak kendi başına bir anlam ifade etmez. Müzik, hem anlamlandırma hem de açıklanma düzeyinde kendisi dışındaki imgelere ihtiyaç duyar. Müziğin yaratıcısının yarattığı ürünü üretirken kullandığı imgeler, temalar, kültürel kodlar, semboller ve estetizasyon okurla buluştuğu an itibariyle diyalojik bir ilişkinin içerisine girerek anlamsal dönüşümler geçirir. Fiske’ye (2012) göre ‘’Okuma, bağlamsallığı vurgular; belli bir dilbilimsel kullanım ile belli bir bağlamsal an arasındaki özgün ilişkileri vurgular’’ (s.212). Diyalojik sürecin başlamasıyla ortaya çıkan iletişimsellik durumu müzikal anlamlılığı çeşitlendiren sürecin başlangıcı sayılır. Erol’un (2017), Oskay’a atıfta bulunarak tanımladığı iletişim, toplumsal birlikteliği ve devamlılığı sağlayan bir etkinlik olarak topluluk üyelerinin iş bölümüyle farklılaşan ve bu farklılaşmayı ortak değerlerle normalleştiren insan topluluklarının üst kimlikler oluşturma çabasıdır:
İletişim ise aynı coğrafya parçasında aynı doğa koşulları içinde varlıklarını sürdürmek için araç ve gereçler bulan, bu konuda çeşitli bilgiler üretmiş bulunan, bunları belirli iş bölümlerine göre kullanan, kendi aralarında bu işbölümünden kaynaklanan farklılaşmaları açıklamak için değerler ve inançlar üreterek toplumun farklı kesimlerini ortak üst kimlikler içinde kaynaştırmayı amaçlayan insanların etkinliğidir (Erol, 2017, s. 146).
Göstergelerin okunmasını belirleyen kişinin kültürel deneyimidir. Popüler müzik türleri de bu kültürel deneyimleri kullanıp kullanmamasına bağlı olarak ikiye ayrılır: ‘’gelişkin kod ve kısıtlı kod’’ (Erol, 2017, 153). Kısıtlı kod belli bir ortak kültürü taşıyan okuyucu kitlesine hitap ederken; gelişmiş kod okuyabilmek için öğrenme çabası içine girilmesini gerektiren sanatsal faaliyetleri içerir. Erol (2017)’a göre popüler müzikler, kısıtlı ve gelişmiş kodların her ikisini de kullanan bir müzik türüdür (Erol, 2017). Kısıtlı ve gelişkin kodlar kullanılması okurun kültürel yapısının saptanması ve potansiyellerinin görülebilmesiyle mümkün olmaktadır. Bu durumda izlerkitle ile üretici arasında diyalektik bir ilişkinin olduğu söylenebilmektedir. Üretici dinleyici üzerinde çeşitli öznel etkilerde bulunurken okurda üretici üzerinde etkide bulunur. Popüler müzik için kısıtlı kodlar kültürel aidiyete vurgu yapması açısından önemlidir. Zira geniş alan yayıncılığında bulunan popüler müzikler, kısıtlı kodların imkanlarından yararlanmaktadır. Popüler müzikler açısından kısıtlı kodlar, okuyucunun yaygınlaşmış kültürel kimliğinden parçalar taşıması bakımından geniş alan yayıncılığına müsait bir türdür.
Simgesel Anlam ve Ahmet Kaya Örneği
Müzikte simge, müzikal unsurların kendisinden başka bir şeyi ifade etmesi anlamına gelir, yani ilişkili olduğu göndergenin yerine başka temsiller koymaktadır. Müzik, seslere dayanan soyut bir pratik olması bakımından anlamlandırılmak için yan anlamsal düzleme ihtiyaç duymaktadır. Şarkı-yorumcu-dinleyici arasında kültürel müzakereye dayanan simgesel anlam, yan anlam düzeyinin kültürel deneyimselliğiyle oluştuğu için, müzikal yaratım, onun anlam oluşumuna etkide bulunan her bir oluşturucu unsur tarafından farklı anlamlandırılır. Üreticinin yaratım sürecinde kullandığı simgesel anlam yorumcu açısından farklı, dinleyici açısından farklı yan anlamlarla bezenmektedir. Simgesel anlamın zaman ve mekanla sınırlı olması anlam değişkenliğinin diğer bir boyutu olmaktadır. Zaman ve mekan sınırlılığının yarattığı fiziki ve duygusal durumlar, simgesel anlamın sabit olmadığını belirtmektedir. Her bir birey ya da kültürel grup tarafından toplumsal/kültürel deneyimi temel alan simgesel anlam, popüler müziklerin muğlaklığı dolayısıyla, anlamlandırma pratiğinin çoksesliliğini sağlamaktadır. Popüler müzikler kısıtlı kod kullanan geniş alan yayıncılığı ilkesiyle işlerlik kazandığı için geniş bir izler kitleye sahip olma arzusundadır. Geniş alan yayıncılığı ilkesiyle oluşturulan popüler müzikler, kısıtlı kodları göz önünde bulundurarak, ortaya çıkan üründe her bir dinleyicinin kendi toplumsal/kültürel deneyimlerine ait parçalar bulmasına olanak sağlamaktadır.
Ahmet Kaya müzikal üretimlerini belli bir dünya görüşü çerçevesinde ürettiğini sıklıkla söylemektedir. Hümanistik ve devrimci değerlerle yaptığı müziği herhangi bir tür ya da tarz içinde tanımlamasa da Ahmet Kaya, arabesk müzik tanımlamalarına karşın müziğinin politik olduğunu savunmaktadır. O, 12 Eylül döneminde sakatlanarak çıkmış devrimci kesimin içinde bulunduğu duygu durumuna ayna tutan ve 90’lı yılların gayri insani devlet uygulamalarının yarattığı karanlık atmosfere tepkilerini müzik yoluyla veren bir müzisyen olarak kendini tanımlar. Kısacası Ahmet Kaya müziğini ideolojik saikler çerçevesinde üretmektedir. Fakat ürettiği müziğin kapalı anlatımı dinleyicinin kendi anlamlarını üretmesine müsait bir biçim ve içeriğe sahip olmaktadır. Ürettiği çoğu eserin sözlerini yazan Yusuf Hayaloğlu ‘’yüreğim kanıyor’’ adlı eserin yazılma hikayesini şöyle anlatmaktadır:
Yüreğim kanıyor adlı şiirde vurulan iki devrimcinin öyküsünü anlattığım halde, onları suyun yatağında salınan kuğuların yağut, pınara inen ceylanların yerine koyarak tasvir ediyordum. Biri şarabı döküyor, biri soğanı çalıyordu; fırtına gelip aralarına seriliyordu. Bu fırtına dediğim şey, 12 Eylül’den başkası değildi (Kaya, 2002, 123).
‘’Yüreğin kanıyor’’ adlı eserin kapalı ve dolaylı anlatımı okuyucuya fazlaca yorumlama olanağı tanımaktadır. Yine ‘’Kod Adı Bahtiyar adlı parça söylediği türkü dolayısıyla ceza alıp sürgüne gitmek zorunda kalan bir gencin hikayesini anlatıyordu’’ (Kaya, 2002, 143). Ahmet Kaya ile çalışan ve onun müzikal ürünlerinin yaratımında, düzenlenmesinde etkin rol oynayan Yusuf Hayaloğlu, yazdığı şiirlerin geniş kitlelere ulaşması için özellikle dolaylı anlatımı kullandığı görülmektedir.
Ahmet Kaya ve yakın dostlarının ideolojik saiklerle ürettiği müziklerin geniş kitleler tarafından farklı simgesel anlamlarla yorumlanması Yusuf Hayaloğlu’nun taktiğinin başarılı olduğunu göstermektedir. Burada Ahmet Kaya müziğinin muğlaklığı farklı kesimlerin kültürel deneyimlerinden parçalar bulmasına olanak sağlamıştır. Ahmet Kaya ile aynı dünya görüşüne sahip olan ve 12 Eylül döneminde ağır insanlık dramlarına maruz bırakılmış devrimci kitle tarafından üreticiyle benzer anlamlarda okunan Ahmet Kaya eserleri, aynı zamanda karşıt ve farklı dünya görüşlerine sahip toplumsal kesimler tarafından da aynı ilgiyle dinlenmiştir. Yukarıda örneklenen ‘’Kod Adı Bahtiyar’’ adlı parça, politik kitle tarafınca 12 Eylül döneminin zorba uygulamalarını ve ona direnişi hatırlatırken, apolitik kitle için sadece haksızlığa uğramış bir gencin isyankâr duruşunu ifade etmektedir. Daha doğrusu herkesin kendi kültürel deneyimini karşılayacak bir simgesel anlam yaratıldığı düşünülebilir. Zira günümüzde Ahmet Kaya müzikleri toplumsal sınıf, kimlik, ideoloji gibi tanımlamaların dışına çıkarak tüm tabakaların müzikal tutum ve davranışlarının kesiştiği müzik olarak tanımlanabilir.
Kişisel kültürel deneyimlerin dışında kitle-iletişim endüstrisinin film, dizi müziği olarak kullandığı Ahmet Kaya müziklerinin bir senaryo bağlamında okurla buluşturulması da yeni anlam katmanları doğurabilmektedir. Ahmet Kaya’nın dünya görüşü bağlamında ürettiği eserleri özgün simgesel anlamlarıyla yeniden üreten kitle için ‘’tanımazlık’’ ilkesini kullanmak mümkündür. Simgesel anlam üretimi ve yeniden üretiminde kullanılan tanımamazlık ilkesi birbirinden farklı anlam düzlemleri yaratabilmektedir. Ahmet Kaya’nın eserleri bağlamında hem üretici nezninde hem de izlerkitle nezninde tanımazlık öğesinden bahsedilebilmektedir. Erol (2017)’a göre ‘’tanımamazlık ilkesi simgesel anlam üretimine bir hayli katkıda bulunmaktadır’’ (s.177). Ahmet Kaya her ne kadar belli sorunların etrafında kümelenmiş toplulukların toplumsal sorunlarıyla ilgilenmiş olsa da ‘’tanımazlık’’ ilkesiyle müziğini geniş toplumsal kesimlere ulaştırabilmiştir.
Sonuç
Popüler müzikler, bireylerin özgün kültürel/toplumsal yaşamlarının simgesel anlamlarıyla çok katmanlı bir anlam ağına sahiptir. Kelime anlamı itibariyle popüler kavramı toplumun çoğunluğuna hitap edebilmek zorundadır. Geniş kitlelere hitap edebilmenin önkoşulu ise popüler müziğin bireylerin ya da toplumsal grupların göstergelerarası dünyalarından parçalar taşımasıdır. Diğer bir taraftan ise kitle iletişim araçları da aktif bireyin anlamlandırma sürecinde etkili olmaktadır. Ahmet Kaya müziklerinin film ve dizi müziği olarak senaryo bağlamlarında kullanılması endüstrinin yarattığı başka bir anlam katmanını oluşturmaktadır.
Sonuç olarak popüler müzikler dolaylı üretimleriyle geniş kitlelerin kültürel/toplumsal dünyalarını kendi üretimlerine dahil etmekte diğer müzik türlerine göre daha başarılıdırlar. Ahmet Kaya örneğinde görüldüğü gibi anlam sürekli bir dolaşım halinde ve koşullara göre yeniden üretilebilecek esnekliğe sahiptir. Dolayısıyla anlam ne kültür endüstrisi ne de üretici tarafından paketlenmiş ve şoklanmış halde izlerkitleye sunulmamaktadır. İzlerkitle, yani okuyucu kendi anlamlarını kendi deneyimsel bağlamında oluşturmaktadır. Ve anlam sürekli değişip dönüşüme uğrayarak üreticinin ve endüstrinin denetiminden çıkmaktadır. Tanımazlık ilkesiyle de hem üretici de hem izler kitlede manevra kabiliyeti oluşturmaktadır.
Kaynakça
- Barthes, R. (1979). Göstergebilim İlkeleri. (M. R. Berke Vardar, Çev.) Ankara: Kültür Bakanlığı.
- Çerezcioğlu, A. B. (2010). Bülent Ortaçgil Örneğinde Popüler Müzik Şarkılarında Yan Anlam. Çanakkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü(2), s. 249-262.
- Erol, A. (2002). Popüler Kültürü Anlamak. İstanbul: Bağlam Yayınları.
- Fiske, J. (2012). Popüler Kültürü Anlamak. (S. İrvan, Çev.) İstanbul: Parşömen Yayınları.
- Kaya, F. (2002). Başım Belada. İstanbul: Anka Yayınları.
- Saussure, D. F. (1979). Genel Dilbilim Dersler. İstanbul: Multılınguel Yayıncılık.
Sevgili Okan,
Popüler müziğin anlam üretimi ve anlamlandırma sürecine ilişkin sunduğun teorik çerçeve ve Ahmet Kaya örneği ile müziğin farklı toplumsal olaylarla ve dönemlerle olan bağlantısını okumak keyifliydi. Sosyologer içerisinde özellikle müzik, film-dizi ve kitap analizlerini görmek ya da ilişkilendirilerek yapılan değerlendirmeleri okumak kendi adıma özel ilgim sebebi ile beni oldukça mutlu etmekte.
Kaleminden müziğin toplumsal hafızaya olan etkisini belki tarihsel bir inceleme üzerinden (savaş-barış şarkıları, politik değişim-protesto müzikleri, kutlama-ritüel müzikleri gibi seçeceğin bir konu bağlamında) okumayı çok isterim. Kolaylıklar dilerim.
Tesekkur ederim