GİRİŞ
Şalvar davası filmi, MÖ 400’lerde Aristofanes’in yazdığı Lysistrata adlı oyunundan esinlenerek Başar Sabuncu tarafından senaryolaştırmıştır ve yönetmenliğini Kartal Tibet yapmıştır. İlk gösterimi 1983 yılında olmuştur. Başrollerinde Müjde Ar’ın ve Şener Şen’in olduğu Şalvar Davası’nda ataerkil sistem içerisinde kadının toplumdaki kimliği sorgulanmaktadır. Köyde yaşayan Anadolu kadının uğradığı cinsiyet temelli eşitsizlik evlenip şehre giden eşi vefat edince de köyüne dönen Elif (Müjde Ar) tarafından dile getirilerek köylü bilinçlendirilmeye çalışılmaktadır. Eski geleneklerin değiştirilmeye çalışılmasına tepki gösteren başta Ömer Ağa (Şener Şen) olmak üzere köyün erkekleri ile köyün kadınlarının giriştikleri karşılıklı mücadele konu edilmektedir. Şalvar Davası’nda görülen bir diğer konu köy kadınlarının aile planlamasından uzak sürekli çocuk doğurmaya zorlanmalarıdır. Elif’in önderliğinde bu düzeni değiştirmeye çalışan köyün kadınları ile düzeni devam ettirmeye çalışan köyün erkekleri çatışmaktadırlar. Bu ilişki örüntülerinde ağalık sistemine yönelikte göndermeler bulunmaktadır. Köylü ekonomik anlamda ağaya bağımlıdır ve toprakta onun için çalışmaktadırlar. Her konuda ağanın izni gerekmektedir. Bu anlamda ataerkil düzende kadının toplumdaki kimlik sorununu, aile planlamasında yaşanan çatışmayı ve köylü-ağa çatışmasının görülmesi açısından Şalvar Davası’nın incelenmesi önem taşımaktadır.
1. ATAERKİL SİSTEMDE KADININ KİMLİK SORUNU
“Ataerkil, ‘ata’ ve ‘erk’ kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşan birleşik bir sözcüktür. Erk kelimesi, sözlük anlamıyla bir işi yapabilme gücü, kudret ve iktidar anlamlarına gelir. Toplum bilimde ise bir bireyin, bir toplumun, başka birey, küme veya toplumları egemenliği, baskısı ve denetimi altına alma, hürriyetlerine karışma ve onları belli biçimlerde davranmaya zorlama yetkisi veya yeteneği anlamlarını karşılar (Akalın, 2011: 809 akt. Alıcı, 2018: 48).” Bu bağlamda, ataerkil aile düzeninde hâkimiyet kuran, aile bireylerini denetimi altına alan babadır ve aile içerisinde kadının rolü ve statüsü, erkeğin verdiği yetkiyle sınırlanır. “Ataerkil sistem erkekler etrafında kurulmuştur; çoğunluğu erkek olmakla birlikte her iki cinsiyetin de yer alabileceği bir alandır. Fakat kuralları erkekler belirler. Kadınlar bu sistem içerisinde yer alabilmek için ataerkilliğin belirlediği kuralları benimsemek ve bunlar doğrultusunda davranmak zorundadırlar (Demren, 2001: 2).”
İncelenen filmdeyse ataerkil sistem, köydeki erkeklerin oluşturmuş olduğu kurallar çerçevesinde kadınların bu kurallara uyarak yaşamlarını devam ettirmesi şeklinde görülmektedir. Bu düzen içerisinde iş bölümündeki eşitsizlikler göze çarpmaktadır. Şalvar Davası tarlada çalışan kadınların eve dönerken kahvede oturan erkeklerle karşılaşmasıyla başlamaktadır. Kadınlar tarlada çalışmanın yanı sıra, ev işleriyle ilgilenmekte, çocukların bakımıyla ilgilenmekte ve cinsel mekanizma işlevi görmektedir. Erkekler ise günün büyük bir bölümünü kahvede oturarak geçirmektedir. Kadınlar cinsel obje olarak görülmektedir. Evlenerek şehre yerleşen ve eşinin vefat etmesi sonucunda köye dönen Elif, eskiden ona evlenme teklifi etmiş olan Ömer Ağa ve köylü tarafından ilgiyle karşılanmıştır ancak bu ilgi Elif’in kadınlığına yöneliktir. Özellikle Elif’in dul oluşu onun daha çok cinsel obje olarak görülmesine neden olmuştur. Köylü Elif için “Köyde bir başına bir avrat hem de dul”, “Köy yerinde dul bir taze” gibi söylemlerde bulunmaktadır. Köyün erkeklerinin Elif’e olan ilgisi zamanla yerini öfkeye bırakmıştır. Bunun nedeni Elif’in köydeki eşitsizlikleri görerek köylüyü bilinçlendirme isteğiyle mevcut düzeni değiştirmeye çalışmasından kaynaklanmaktadır. Kadının, erkeğin koyduğu kurallara başkaldırması ise ataerkil sisteme ters düşmektedir çünkü “Ataerkil sistemde kadın ikincil konumdadır ve her an erkeğin kontrolü altındadırlar; Tüm hareketleri o erkek ve onun üstünde olarak da tüm ataerkil sistem tarafından denetlenmekte ve sınırlanmaktadır (Demren 2001:4).” Bu anlamda “toplumda melek kadın ve şeytan kadın olmak üzere iki tip kadın mevcuttur. Boyun eğen, ses çıkarmayan, melek kadın daha çok sevilir. Koyulan kurallara başkaldıran şeytan kadın ise sevilmez, tepki görür. Şalvar Davası filminde melek kadın tipini köylü kadınları, şeytan kadın tipini de Elif canlandırır. Bu nedenle köyün erkekleri Elif’e düşman olur (Alıcı, 2018: 51).”
Elif’in fikirlerini mantıklı bulan kadınların elifin yanında yer almasıyla köydeki erkekler ve kadınlar arasında mücadele başlamaktadır. Mevcut düzeni korumaya çalışan erkeklerin saldırılarına karşı düzenin değişmesini isteyen kadınların direnmesi sonucunda Ömer Ağa Elif’in tarlasını satıp şehre dönmek istediğini bildiği için tarlasını istediği fiyata alacağını söyleyerek Elif’i köyden göndermeye çalışır. Başarılı olamayınca “Köy âdetini bozmanın ne anlamı vardır? Buradakiler başka türlüsünü görmemiştir.” diyerek vazgeçirmek ister. Kadınların Elif’in evinde kalmaya başlamasıyla tüm işlerin köyün erkeklerine kalması ise köyde huzursuzluğa yol açmıştır. Kadınların rolleri olarak görülen ve her gün rutin yapmış oldukları işler erkeklere ağır gelmiştir. Bu nedenle uzlaşma sağlamak isteyen erkekler kadınların taleplerini dinlemek ister. Elif talepleri sıralar: “1.) Karı koca arasında resmi nikâh kıyılacak, 2.) kadının gönlü istemedikçe üzerine varılmayacak, 3.) gebeliklerinin son 2 ayındaysa kadınlara hiç el sürülmeyecek, 4.) çocuk bakımı ve ev işlerine kocalarda yardımcı olacak.” Elif talepleri sıraladıkça köylü “Tövbe estağfurullah, fesuphanallah” diye tepkiler vermekte içlerinden birisi “Hadi be sende o kadarda uzun boylu değil çocuk bakıp tarlada çapa salladıktan sonra karıyı ne edelim o zaman?” demektedir.
Kadının toplumdaki rolleri erkekler tarafından kesin sınırlarla çizilmiştir. Köyün erkekleri için kadınlar tarlada çalışmasıyla, çocuk bakmasıyla, ev işi yapmasıyla ve kendilerine hizmet etmesiyle varlardır. Bu nedenle kadına atfedilen rollerin kendilerine yöneltilmesine karşı çıkmaktadırlar. Mücadelesinden dönmeyen ve kendi kimliklerini kazanmak isteyen kadınlar ise Elif’in önderliğiyle erkekleri yıldırmayı başarmışlardır. Eşleri olmadan yaşamlarını sürdüremeyeceğini anlayan erkekler Ömer Ağaya karşı gelerek kadınların taleplerini kabul etmişlerdir ve yeni bir düzeni başlatmışlardır. Kendilerine karşı geldiklerinde eşlerini döven erkekler filmin sonunda eşlerine kibar davranmaktadır. Çok eşliliğe müsait yapısı olan imam nikâhlı eşler filmin sonunda resmi nikâh kıymaktadırlar ve tarlada eşit iş bölümü yaparak çalışmaktadırlar. Sonuç olarak kadın değerli kılınmış ve erkekler tarafından kadının kimliğine çizilen keskin sınırlar zayıflamıştır.
2. KIRSAL YAŞAMDA AİLE PLANLAMASINA KARŞI DİRENÇ
Doğum oranları üzerinde örf adet inançlar, aile planlaması ve doğum kontrol yöntemlerine erişim etkili olmaktadır. “Kadına ve çocuğa geleneksel değer yargılarıyla bakıldığı, kadın ve erkekte eğitim düzeyinin düştüğü, kişisel veya aile gelir düzeyinin düşük olduğu ve kadının istihdama fazla katılamadığı veya tarım sektöründe yer alarak katıldığı yerlerde genel olarak doğurganlık yüksektir (Özgür, 2004: 7).” Kırsal bölgede yaşayan insanlar geçimlerini büyük oranda tarımsal faaliyetlerden sağlamaktadırlar ve bu nedenle çocuk, tarlada çalıştırılabilecek işçi olarak görülmektedir. Kırsal bölgede buna yönelik yerleşmiş olan gelenek ve görenekler bulunmaktadır.
Şalvar Davası’nda görülen önemli konulardan bir diğeri köydeki doğumların fazla olmasından dolayı kadınların yaşamış olduğu sorunlardır. Köydeki ataerkil düzende sürekli doğum yapılması normal yaşamın bir parçası haline gelmiştir. Her ailenin en az 8-10 çocuğu bulunmaktadır. Elif’in şehirden köye döndüğünde çocuğunun olmadığını duyan kadınlar, “Aslan gibi erkeğin vardı.” diyerek erkeği yüceltip Elifin kısır olduğu için çocuğu olmadığını düşünmüşlerdir. Elif’in “biz isteyerek çocuk yapmadık.” söylemini ise şaşkınlıkla karşılamışlardır çünkü köydeki gelenek ve göreneklere göre çocuk yapıp yapmama durumu isteğe bağlı değil bir gerekliliktir. Bu anlamda köydeki yerleşik düzen aralıklı doğum yapılmasına yönelik adım atılmasını da engellemiştir. Bir gün hamile olan Meryem odun taşıdığı için düşük yapma riski yaşamıştır. Onu şehirde hastaneye götüren Elif ise hastanede aile planlamasına yönelik afiş görmüştür ve bu konuda köylüyü bilinçlendirmek istemektedir. Elif gebelikten korunma yöntemlerini erkeklere anlatmak ister ancak erkekler dalga geçip gülerler. Aile planlaması fikri her ne kadar köydeki gelenek ve göreneklere aykırı olsa da kadınlar tarafından olumlu karşılanmıştır. Elif’in köydeki kadınlara vermiş olduğu gebelikten korunmaya yönelik nesneyle erkekler dalga geçerek kadınlara şiddet uygulamışlardır. Ömer Ağa da Elif’e karşı gelerek “ Şehir yerlerinde yalan yanlış belledikleri burada sökmez. Kadınlar doğurmazsa soy sop üremezse tarlada bağda bahçede kim çalışacak?” diyerek kendi çıkarı olan tarlasını düşünmekte ve köylüyü kışkırtmaktadır.
Kadınlar mevcut gelenekleri değiştirmek istemekte ve büyüyecek olan çocuklarının farklı bir düzen içerisinde yaşamlarının olmasını talep etmektedirler. Erkekler ise mevcut yapıyı korumaya çalışmakta ve yeniliklere karşı direnç göstermektedirler çünkü gelenek ve görenek haline gelmiş yapıların değişmesi çok zordur. Bu nedenle aile planlaması konusunda da kadınların erkeklere karşı verdikleri bir mücadele bulunmaktadır. Filmin sonunda ise erkeklerin Ömer Ağa’ya da karşı gelerek kadınların isteklerini kabul ettiği görülmektedir. Bu anlamda aile planlamasına yönelikte yeniliklerin kabul edildiği sonucu çıkmaktadır.
3. AĞALIK SİSTEMİNDE YÖNETEN YÖNETİLEN ÇATIŞMASI
Toprak ağalığı; “Toprağa bağlı üretici ortakçılar kitlesi ile tarımsal artığa, çoğu zaman, ayni olarak el koyan toprak sahibi arasındaki ilişkiyi ifade eden kapitalizm öncesi bir emek denetim ve tarımsal üretim organizasyonu formudur. (Britannica, 1990:103) akt. (Serarslan, 2007: 20).” Bu tanıma göre “üretici ortakçılar (marabalar ya da köylüler) ve artık ürün toprağın sahibinin, yani ağanın mülkiyeti altındadır (Serarslan, 2007: 20).”
Şalvar Davası’nda da görülen diğer konu ağalık sisteminin insanların yaşantısına etkisidir. Köylü hem ekonomik hem de sosyal yönden tamamen ağaya bağımlıdır. Ağa, ailelerin çocuk sayısını dahi kontrolü altında tutmaktadır. Köyde ağanın izni olmadan herhangi bir şey yapılamamaktadır. Ataerkil sistemde erkek ön plandadır ancak köydeki ağalık sistemi ağayı herkesten üstün kılmaktadır. Ömer Ağa “Bu köyde önce ağanın sonra erkeklerin borusu öter” diyerek bu üstünlüğün altını çizmektedir. Ancak Elif’in önderliğinde kadınların mevcut sisteme başkaldırması aynı zamanda ağalık sistemine karşı da başkaldırılmasına neden olmuştur. Kadınların ağa ile olan çatışmasına filmin sonunda erkeklerde katılarak ağaya “Bundan böyle mührü biz ele aldık, bugün tarlaya gitmiyoruz” demişlerdir. Filmin sonunda ağa felç geçirmiş ve ağanın kurduğu düzen böylelikle bozulmuştur.
SONUÇ
Ataerkil sistemde kadın ikincil konuma atılmaktadır. Özellikle kırsal yaşamda kadınların konumlarından dolayı maruz kaldıkları sömürü filme de yansımıştır. Düzenin değişmesi ise kolektif bir bilinçlenmeye bağlı olduğu gösterilmiştir. Bu anlamda devrimci karakter olan Elif’in başlattığı mücadele aynı zamanda kırsal yaşamda etkili olan ağaya ve onun koymuş olduğu kurallara yönelikte başkaldırı niteliği taşımaktadır. Bunlarla bağlantılı olarak kırsal yaşamda gelenek haline gelmiş sürekli doğuma karşıda mücadele verilmektedir. Bu mücadele sonucunda kadınlar tarafından yerleşik düzen yıkılarak yeni bir düzenin gelmesi sağlanmıştır.
KAYNAKÇA
- Alıcı, Süreyya, (2018), Ataerkil Sistemde Kadının Varoluşu “Şalvar Davası”, Turkish Studies , 13(5), 45-54,
- Demren, Çağdaş, (2001), Ataerkillik ve Erkeklik Biçimlerinin Karşılıklı İlişkileri ve Etkileşimleri , Yüksek Lisans Tezi , Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ,
- Özgür, Ertuğrul Murat, (2004), Türkiye’de Toplam Doğurganlık Hızının Mekansal Dağılışı, Coğrafi Bilimler Dergisi, 2(2), 1-12,
- Serarslan, Meral, (2007), Sinema Öldürüyor Televizyon Diriltiyor: Türk Sinemasının ve TV Dizilerinin Ağalık Sistemini ve Ağayı Tanımlama Biçimi . Selçuk İletişim , 17-27,
- Tibet, Kartal, (Yöneten), (1983), Şalvar Davası [Sinema Filmi], Kök Film