Sanat sosyolojisi, sosyolojinin, sanat ve toplum ilişkisini inceleyen bir alt dalıdır. Sanat, üretimi salt eser sahibine ait olarak düşünülse de toplumsal düzeyde gerçekleşen bir olgudur. Bu noktada sanatı da aile, din, siyaset, eğitim, ekonomi gibi birçok toplumsal kurumu kapsayan, içeriğinde taşıyan ve üreten bir süreç olarak tanımlamak yerinde olacaktır.
Sanat sosyolojisi, sosyolojinin birçok alt dalına nazaran daha az ilgilenilen bir alan olmuştur. Buna karşın, birçok sosyolog, alanda çalışmalar yapmış, demeçler vermiştir. Sanat sosyolojisi, sanatı hem üretim hem tüketim aşamaları çerçevesinde incelemektedir. Bu inceleme sanatçının toplumsal kimliğinden, sanatın ulaştığı topluma ve toplumdan sanatçıya ulaşan dönüte kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.
Başlıklar
- Sanat Sosyolojisinin Ele Aldığı Konular
- Üretim, Dağıtım, Kabul
- Sanat Sosyolojisi Alanında Çalışma Yapan Sosyologlar
- Auguste Comte
- Karl Marx ve Friedrich Engel’s
- Emile Durkheim
- Max Weber
- George Simmel
- Walter Benjamin
- Adorno ve Max Horkheimer
- George Lukacs
- Pierre Bourdieu
- Howard S. Becker
- Niklas Luhmann
- Türkiye’de Sanat Sosyolojisi
Sanat Sosyolojisinin Ele Aldığı Konular
Sanat sosyolojisinin araştırma alanları tarihsel ölçekte incelendiğinde ilk olarak edebiyat sosyolojisinin ortaya çıkışı görülmektedir. Bir sonraki başlıkta ele alınacağı üzere, müzik de sanat sosyolojisinin köklü araştırma alanlarından biridir. Sinema, tiyatro, resim, heykel, çini gibi birçok sanat alanı da sanat sosyolojisinin doğrudan çalışma alanı içerisindedir.
Sanat sosyolojisinin araştırma konuları neredeyse her sanat alanı için benzerlik göstermektedir. Sanat sosyolojisi çalışmaları kronolojik bir inceleme ile oluşturulur, ancak bazen bu aşamalardan yalnızca birine odaklanılarak da araştırmalar yapılmaktadır. Bu aşamalar aşağıdaki gibidir:
- Eser sahibinin yaşadığı dönem, dönemin toplumsal, ekonomik ve siyasi yapısı.
- Eser sahibinin özel yaşamı, yaşam koşulları.
- Eserin içeriği.
- Eserin toplumda ulaşması hedeflenen kitle ve sonucunda ulaştığı kitle.
- Toplumun, eser sonrası dönütü.
Üretim, Dağıtım, Kabul
Sanat sosyolojisinin temel araştırma sorunlarını üç ana kavram altında incelemek mümkündür; üretim, dağıtım ve kabul. Yapılan çalışmalar, sırası ile bu üç ana kavram çerçevesinde incelenmektedir.
- Sanatsal üretim için toplumsal temelleri ve şartları incelemek gerekmektedir, bu durum ‘Kimler sanatçıdır?’ ve ‘Sanatçılar nasıl çalışırlar?’ gibi sorulara cevap aramaktadır.
- Sanatta dağıtım, sanatçının ürünü olan sanatın ulaşım aracını, aracılık yollarının incelenmesini konu alır; müzeye eseri kimin getirdiği, hangi yollarla geldiği gibi sorulara cevap aranır.
- Sanatta kabul ise, yöntemsel olarak çoğunlukla halk araştırmaları ile ortaya çıkarılır, kitabı kimin okuduğu, müziği kimin dinlediği gibi, sanatsal deneyimi yaşayan kitlenin belirlenmesi üzerine yapılan çalışmalardır.
Sanat Sanat İçin ya da Sanat Toplum İçin, İşte bütün Mesele Bu!
Sanat sosyologları için ‘Sanat, sanat için midir? Sanat, toplum için midir?’ problemi tarih boyunca var olmuştur ve her dönemde olduğu gibi günümüzde de tartışma konusu olarak güncelliğini korumaktadır.
Sanatı, yukarıda verilen aşamalar göz önüne alındığında, toplumdan ayırmak pek mümkün olmamaktadır. Sanat, en nihayetinde toplumda yaşayan en az bir sanatçının eseridir ve sanat hangi zümre ya da kesim olursa olsun toplumun bireylerine sunulmaktadır.
‘Sanatın gerçekte tam bir sosyallik fenomeni olduğu gerçeğini göz önüne alırsak, kendi içinde sosyal bir değer taşıdığına şüphe yoktur.’ (Guyau 1987: 192).
Sanat Sosyolojisi Alanında Çalışma Yapan Sosyologlar
Sosyoloji alanında köklü çalışmalar yapmış hemen her sosyolog, sanat sosyolojisine katkıda bulunmuştur. Bu bağlamda, öncelikle, sanat sosyolojisine yön veren bazı ilk dönem sosyologlarından bahsetmek yerinde olacaktır.
Auguste Comte
- Sanatın toplumun iyileşmesine katkı sağladığını düşünmektedir.
- Geliştirdiği sosyal örgütlenme modelinde, sanata geniş bir yer vermiştir. Sanatın birleştirici gücüne inanmıştır.
Karl Marx ve Friedrich Engel’s
- Mektuplarında ve bilindik bazı eserlerinde sanata değinmişlerdir ancak doğrudan sanata dair başlı başına bir eserleri bulunmamaktadır.
- Sanatın, özerklik verildiği bir dönemde, maddi temellerce belirlenen bir üstyapı olduğu görüşünü savunmuşlardır.
- Bourdieu gibi birçok sosyoloğun görüşlerine temel oluşturacak biçimde, sanatın üretimi ve kabulünü sınıf ilişkileri ile açıklamışlardır.
- Sanatın da zaman zaman üst sınıfta ‘mal fetişizmi’ yarattığı üzerinde durmuşlardır.
Emile Durkheim
- Sanat ve sosyolojiyi bir araya getiren metodolojik çalışmaları ortaya koymuştur. Durkheim’e göre sanat, yalnızca ‘sosyal olan’ ile açıklanırsa sosyolojik bir nitelik taşır ve sanat sosyolojisi bir bilimsel alan olarak kabul görebilir.
- Durkheim aynı zamanda, sanatın dinin içinden doğduğu kanısındadır, bu sebeple, sanatın, dünyevi olandan çok kutsal olan ile ilişkili olduğuna dikkat çekmektedir.
Max Weber
- Weber, özellikle müzik sosyolojisi hakkında çalışmalar yapmıştır.
- ‘Müziğin Rasyonel ve Sosyolojik Temelleri’ isimli kitabında, ses dizgilerinin gelişimini mevcut bulunduğu çağ ve kültür ile bağdaştırmaktadır. Batı müziği ve batı müziğinin bir sonucu olarak kabul görülen modern müziğin ses dizgileri ve rasyonelleşme süreci arasında bir bağ kurmaktadır.
George Simmel
- Simmel, sanat ve toplum arasındaki sebep sonuç ilişkisini ve dolayısıyla determinizmi reddetmektedir. Sanat ve sosyal yaşamın birbirine daha farklı ölçütlerde temas ettiği savunmaktadır.
- Çalışmalarında, dönemine ait köklü toplumsal ve sosyal değişimleri, estetik sorunlarla ilişkilendirerek incelemektedir. Estetik düşüncelerin ve tabii ki beraberinde getirdiği sorunların, toplum incelemelerine temas ettiği, bir başka açıdan da sosyolojik düşüncelerin ve sorunların sanatsal incelemelere temas ettiği sosyolojik estetik biçimi, bugün çoğu sanat sosyoloğu tarafından da kullanılan bir çıkış yoludur.
Yirminci yüzyılda yaşanan bazı toplumsal değişimlerin ilerleme inancını yok ettiği görülmektedir. Buna karşılık olarak sanat, direnişi mümkün kılan bir yapı ve yabancılaşmayı sağlayan bir dal olarak benimsenmiştir. Frankfurt okulu düşünürlerinin sanat görüşlerinin temellerini de bu felsefi düşünce oluşturmaktadır. Bu noktada biraz da eleştirel teori ve karşıt görüşleri ele almak faydalı olacaktır:
Walter Benjamin
- Benjamin, sanat eleştirisinin de sanatın yolculuğunda önemli bir yeri olduğunu ifade etmektedir. Sanat eleştirisini en az üretim, dağıtım ve kabul kadar önemli bir tamamlayıcı unsur olarak görmektedir.
- Benjamin, teorisinde sanat eleştirisinin, sanatın ve sanatçının -bilerek ya da bilmeden- toplum içerisindeki meşruiyetine katkı sağladığını ileri sürmektedir.
Adorno ve Max Horkheimer
- Adorno ve Horkheimer, kültürün artık metalaştığı, dolayısıyla sanatın da endüstriyel araçlarla üretilip dağıtıldığı fikrini öne sürmüşlerdir. Bu noktada sanat eserinde estetik değerin yerini ekonomik değer almıştır.
- Adorno ve Horkheimer, sanatın da kültür endüstrisine bağlı olarak, bir ‘kitle aldatması/ kitle uyutması’ işlevi gördüğünü savunmaktadır.
George Lukacs
- Lukacs, toplumsal olayların ve toplumsal ilişkilerin, edebiyata yansımaları ile ilgilenmiş ve ‘yansıma teorisini’ geliştirmiştir.
- Edebiyatın daha sonra bir değerlendirme kriteri haline gelen bir Marksist estetik üslubu geliştirmiştir. Lukacs, bu üslubun gerçekçi ve katı bir söylem üzerine kurulu olduğunu ifade etmektedir.
Adorno ve Silbermann, sanat sosyolojisinin konumlandırılması ve açıklanması konusunda belli fikir ayrılıkları yaşamıştır. Bu fikir ayrılıkları çerçevesinde Kültürel Çalışmalar sosyologlarında derin bir tartışmaya yol açmaktadır. Silbermann Adornoya tamamen karşı çıkarak, sanat eserinin iç yolculuğunun toplumsal değerlere bağlanarak zedelendiğini savunurken; Gehlen, sanat eserlerinin kendi dönem ve toplumun ruhunu yansıttığından kültürel ve toplumsal hayattan bağımsız düşünülmemesi gerektiğini savunmaktadır.
Sosyologların hemen büyük bir çoğunluğu sanat ve sosyoloji bağlamında çalışmalar yapmış ve görüşler belirtmiş, tezler yazmıştır. Ancak Sanat Sosyolojisine yön veren ve üç büyük kuramı oluşturan üç büyük sosyolog, Pierre Bourdieu. Howard S. Becker ve Niklas Luhmann olarak bilinmektedir.
Pierre Bourdieu
- Bourdieu, araştırmalarının ortak noktası olan ‘sosyal eşitsizlik’ kavramını sanat sosyolojisi görüşlerine de yansıtmaktadır. Sanat yönetiminde veya aktörlerde de gizli veya açık biçimde eşitsizlik ilkelerinin işlediğini öne sürmektedir.
Howard S. Becker
- Becker, sanat dalları içerisinde en çok müzik ile ilgilense de tüm sanat dallarına dair çalışmalar yapmıştır.
- Becker’ın incelemelerinde odak noktasının sanat ile ilgilenen kişinin davranışları olduğu bilinmektedir. Bu nedenle sanat sosyolojisi çalışmaları mikro sosyolojik düzlemde değerlendirilmektedir.
- Becker, sanatın her daim müşterek bir eylem olduğu görüşündedir. Sanat, sanatçı ve sanatsal deneyimini yaşayan birey arasında doğrudan bağ olduğunu savunmaktadır.
Niklas Luhmann
- Luhmann’ın sanat sosyolojisi anlayışını diğer sosyologlardan ayıran özellik, sanatın bir sistem teorisi olduğunu ifade etmesidir. Bu görüşte, sanatın, toplumun bir alt sistemini meydana getirdiği ön kabulü hakimdir.
- Sanat sistemi teorisi, din, ekonomi, siyaset gibi tüm alt sistemler gibi sanatın da tamamen özerk bir alan olduğunu savunmaktadır. Ancak bu özerk duruma rağmen alt sistemler birbirinden bağımsız değillerdir, her daim ilişki içerisindedirler.
Türkiye’de Sanat Sosyolojisi
Türkiye’de sanat sosyolojisinin birçok ülkeye ve birçok alana kıyasla yeni bir araştırma alanı olduğunu söylemek mümkündür. 1980 sonrası sanat çalışmalarının artışı, sosyoloji literatürünün genişlemesi, post-yapısalcılık, post-modernizm gibi teorilerin çalışmalara yansıması ile birlikte sanat sosyolojisi çalışmalarının yapılmaya başlandığı görülmektedir. Türkiye’de sanat sosyolojisi alanında çalışma yapan isimler olarak Ünal Nalbantoğlu, Besim Dellaloğlu, Ali Akay, Kubilay Akman, Hasan Bülent Kahraman ve Hilmi Yavuz sıralanabilir.
Kaynakça
- Bourdieu, Pierre (2019), Sanatın Kuralları, Alfa Yayınları, İstanbul.
- Danko, Dagmar (2017), Sanat Sosyolojisi, Hece yayınları, Ankara.
- Guyau, Jean-Marie (1987), Die Kunst als Soziologisches Phanomen, Berlin.