Slavoj Zizek’in “Bir Sapığın İdeoloji Rehberi” belgeseli, kültürel kapitalizmi ve kapitalizmin beraberinde getirdiği pek çok kavramı farklı açılardan ele almaktadır. Belgesel, ideoloji üzerinden ilerleyerek kapitalizmin ideolojik bir yapı olarak nasıl işlediğini, medya ve popüler kültür unsurlarının ideolojik bir araç olarak nasıl kullanıldığını, topluma sunulan medya ürünlerinin altında yatan ideolojik mesajların nasıl anlamlandırıldığını eleştirel bir bakış açısı ile sunmaktadır. Popüler kültür ürünleri ve medya üzerinden yapılan analizlerde ideolojik alt mesajlara dikkat çekilmekte ve kapitalist ideoloji ile tüketim kültürünün medya ürünleri üzerinden topluma ve bireylere yansıyan etkilerine odaklanılmaktadır. Kültürel kapitalizm içerisinde oluşturulan semboller, mesajlar, yaratılan algılar bireylerin tüketim alışkanlıklarında, gündelik yaşam pratiklerinde, kültürleri ve kimlikleri üzerinde etki yaratan ideolojik bir yapı ve mesaj oluşturmaktadır. Belgeselde popüler kültür ürünlerinin yarattığı algı ile tüketim ve zevk odağında bir yaşam tarzı benimsetilmesinin altında yatan ideolojik sebepler sorgulanmakta ve eleştirilmektedir. Kapitalist sistem içerisindeki tüketim alışkanlıklarının nasıl dayatıldığı ve benimsetildiği tüketim toplumu ve kültür endüstrisi kavramları çerçevesinde yarattığı ideolojik alt mesajlar ve ideolojik baskıların farkında varılarak bunları incelemek ve sorgulamak belgeselin vurguladığı noktalardan biridir. Zizek, ideolojinin muğlaklığının küresel kapitalizmde çok fazla hissedilmesinden bahsetmekte ve ideoloji temelli alt mesajlara odaklanmaktadır. Belgeselde incelenen kesitlerin çoğunluğu 21. yüzyılın post-modern popüler kültürünün ideolojisini ele almaktadır. Belgesel, gündelik yaşantımızda sürekli olarak içinde bulunduğumuz ama ne anlama geldiğini fark etmediğimiz, sorgulamadan tükettiğimiz nesnelerin barındırdığı ideolojik yansımalara odaklanmaktadır.
Slavoj Žižek’in “Bir Sapığın İdeoloji Rehberi” belgeseli, kültürel kapitalizm çerçevesinde ele alınırken konuyla bağlantılı olan küreselleşme, kapitalizm, tüketim toplumu ve kültür endüstrisi kavramları ışığındaki açıklamalarla desteklenerek belgeselin beş bölümü değerlendirilecektir.
KÜRESELLEŞME
Küreselleşme; sınırların ortadan kalkması, uzak ile yakın arasındaki mesafenin göz ardı edilmesi, ülkelerin ve insanların birbirine yakınlaşması, ekonomik ve sosyal etkileşimin var olması olarak ifade edilebilir. Küreselleşme, ülke içerisinde yerel düzeyde alınan kararların, sınırlar ötesine geçip uluslararası hal alması ve diğer ülkeleri etkileyecek bir boyuta ulaşmasıdır (Kıvılcım, 2013 :221). Küreselleşme ve küresel kapitalizm, yeni teknolojilerin kullanılmasıyla daha geniş bir alana etki etmeye başlamıştır. Küreselleşme ekonomik, politik ve kültürel yönlerden değerlendirilebilen ve geniş etkilere sahip olan bir kavramdır. Ekonomik küreselleşme, ekonomik bütünleşmeyi ve dünyanın tek bir pazarda bir araya gelmesi, ekonomik ilişkilerin ve ülkelerarası karşılıklı bağımlılık ve iş birliklerinin artmasını ifade ederken küreselleşmenin siyasal boyutunda bireyler, sivil toplum kuruluşları ve örgütler uluslararası bir aktör haline gelmiştir. Demokrasi, insan hakları gibi değerler evrensel nitelik kazanmaktadır. Küreselleşmenin kültürel yönü ise toplumlararasındaki iletişim ve etkileşimin artması ve toplumların birbirini kültürel boyutlarda etkilemesi olarak açıklanabilmektedir. Bunun yanında, genel ve yerel kimlik yapılarının yerini farklı etnik, dinsel, sosyal ve siyasal kimlikler almaya başlamış, kültürel boyutta etkilenmeler artmıştır. Tüketim kültürünün ve popüler kültürün yaygın hale gelmesi ile toplumların birbirine benzemesi ve dönüşmesi hızlanmaktadır.
Küreselleşme; siyasi, kültürel bir bütünleşme hali olmasının yanı sıra ayrışma, bölünme, parçalanma anlamlarına da gelmektedir. Savaşları, terörü ve göçleri tetikleyen bir unsur haline gelmektedir. Küreselleşme sürecinde dünyayı birbirine bağlama işlevi gören internet ve gelişen iletişim teknolojilerinin de önemi ve katkısı büyüktür. Teknolojinin gelişmesiyle bilginin aktarımı kolaylaşmaktadır. Bu sayede küreselleşmeden gerçek anlamda bahsedilebilmektedir. Teknolojinin gelişiminden sonra ulaşım ucuzlamakta bu durum da sermayeye küresel dolaşım imkanı sağlamaktadır. Teknoloji sayesinde küresel bir üretim ağı ortaya çıkmıştır.
KAPİTALİZM
Kapitalizm ekonomik bir sistem olarak tanımlandığında üretim araçlarının sahipliğinin belli bir kesimin elinde olduğu bir sistem anlamına gelmektedir. Bu sahiplik ve araçların elinde bulunduğu kesimin istek ve ihtiyaçları doğrultusunda kendi çıkarları için yönlendirdiği unsurlar haline gelmektedir.
Kapitalizmin küreselleşmesinde bilgi ve enformasyon sahipliğinin özel bir anlam ve önemi bulunmaktadır. Emperyalist işleyiş içindeki şirketler bir yandan ürünlerini dünyaya sunmakta bir yandan da dünyanın bir başka köşesindeki en ucuz emeği bulmaya çalışmaktadırlar. Bu durumu küreselleşme sağladığından küreselleşmenin eşitliği arttırdığını söylenemezken daha çok ayrıştırıp böldüğü söylenebilmektedir.
KÜLTÜREL KAPİTALİZM
Kültürel kapitalizm, toplumların etkileşimi ve birbirine benzeme süreci, aynı alışkanlık ve kimlik süreçlerine girmesini ifade etmesinin yanı sıra kapitalizmin kültürel alana olan etkisini de ifade etmektedir. Kapitalizm sadece ekonomik bir sistem olmaktan çıkarak değerlerin, inançların, toplumsal ilişkilerin, kültürlerin değişip dönüşmesinde etkilidir. Kültürel kapitalizm, tüketim alışkanlıklarında değişimlere, popüler kültürün ortaya çıkmasına ve yayılmasına ve medyanın etki alanının artmasına da etki etmektedir. Popüler kültür ve medya unsurlarının gelişmesi ile toplumların ve bireylerin tüketim alışkanlıkları değişmekte ve birbirine benzer hale gelmekte, reklamlar ve medya aracılığıyla kapitalist yapıyı pekiştiren ideoloji ve semboller yansıtılarak bireylerin tüketim alışkanlıklarında, yaşam tarzlarında, toplumsal değerlerinde değişimler ve kapitalist değerlere yönelimde artma gibi etkiler meydana gelmektedir. Kültürel kapitalizmde yerel değerler ve kültürel çeşitlilik azalmakta, bireylere sunulan sınırlı seçenek arasından tercih yapılması istenirken her seçimde kapitalist sistemin baskısı ve yönlendirmesi hissedilmektedir. Buna bağlı olarak ortak tüketim alışkanlıkları meydana gelmekte, küresel şirketlerin egemenliği altında yerel kültürler ve kültürel değerler homojenleşerek piyasanın taleplerine ve kapitalist sistemin yönlendirmesine göre hareket edilmektedir. Kültürel kapitalizm, tüketimi teşvik ederek bireylerin tüketim ihtiyacını, mutluluğunu, arzu ve isteklerini tüketme alışkanlığı ile giderme yolunda tatmin edici bir yol olarak gösterilmekte ve tüketim toplumunun devamlılığı sağlamaktadır.
TÜKETİM TOPLUMU
Tüketim toplumunda üretilen malların elden çıkarılabilmesi amacı ile hareket edilerek kapitalist toplum yapısını da beraberinde getirir ve bireylerin daha fazlasını istemeleri, daha fazla tüketme ihtiyacı içinde olmaları amaçlanır.
Modern kapitalizmin ekonomik sisteminin desteklenmesine hizmet ederek tüketicinin tüketme hevesini canlı tutan bir sosyalleşme işlevi görmekte ve ihtiyaçların sınırsız hale gelmesine odaklanmaktadır. “Baudrillard’ın ifadesi ile, tüketimin idealist bir uygulamaya dönüştürülmesi amaçlanmaktadır.”
Tüketim kültürünün hakim olduğu toplum yapısında yapay ihtiyaçlar sürekli olarak üretilmekte ve tüketicilere tüketim dayatılmaktadır, tüketmeyen birey yapay şekilde kendisini kültürel olarak yetersiz ve itibarını kaybetmiş hisseder. Sistem içerisinde var olan yeni ürünler insanların ihtiyaçları temelinde değil, sistemin ihtiyaçlarının bir gereği olarak ortaya çıkmaktadır bu durum kültür endüstrisi kavramını ortaya çıkarmakta ve bireyler kendi iradeleri ile ürünler arasından seçim yaptıklarını sanmaktadırlar fakat aslında sistemin sunduğu seçenekler arasından sürekli tüketme ihtiyacı hissederek ürünlere sahip olmaktadırlar. Tüketim toplumunda daha fazla ürün tüketimi ön planda tutulurken ürünler de hızlı bir değişim ve dönüşüm geçirerek sürekli yenilenmekte ve sahip olunan ürünler yetersizmiş algısı yaratılarak yeni ürünler tüketmeye özendirilmektedir bireyler.
KÜLTÜR ENDÜSTRİSİ
Adorno ve Horkheimer’ın sunduğu kültür endüstrisi kavramı, kapitalist sisteme hizmet ederek tüketiciye kitlesel olarak üretilen malları satın almaya yönlendirerek tüketicinin ihtiyaçlarını karşılayabileceğini vaat etmektedir. Her tüketilen ürün yeni bir tüketim ihtiyacını doğurmakta ve sürekli bir tüketim sürmektedir. Yapay olarak ortaya konulan aynı ihtiyaçlar sürekli değişen ürünler ile karşılanmaya çalışılmaktadır. İnsanları sürekli tüketmeye yönlendiren kültür endüstrisi reklam sektörü ile iç içe geçmekte ve insanları hiç bitmeyen bir tüketime yönlendiren bir araç haline gelmektedir (Adorno, 2007). Tüketim mallarına yüklenen tüm yapay değerler, tüketiciye farklı ihtiyaçları olduğu algısı yaratarak tüketiciyi daha fazla tüketmeye yönlendirmekte ve ikna görevi üstlenmektedir. Bu görevi de medya ve reklamlar aracılığı ile gerçekleştirmektedir.
Tüketim toplumunda ihtiyaçlar manipüle edilmekte ve tüketilen konuma nesneler değil düşünceler gelmektedir. Bu durumun sonucu olarak tüketim materyalist boyuttan çıkarak idealist bir hal almaktadır. Tüketim faaliyetleri içerisinde ürünlere farklı değer ve anlamlar yüklenmekte ve bu anlamlar tüketiciyi yönlendirerek tüketimin idealist bir hal almasına katkıda bulunmaktadır. Tüketim toplumu içerisinde önemli bir yere sahip olan reklamlar, tüketime yönelik iknanın geliştirilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
Tüketim toplumunda kullanılan reklamlar ürünleri orijinal kullanım alanından ve kullanım değerinden çıkararak metalar farklı değerler yüklemekte ve bunun sonucunda sıradan görülen tüketim malları arzu, doyum, romantizm gibi imgelerle özdeşleşmektedir (Featherstone, 2005: 39). Tüketim toplumu içerisinde bireylerin ihtiyaçlarının karşılanmasında öncelik üretilen mallardan kar edilmesi ve malların satılıyor olmasıdır. Böylece kurulu olan kapitalist sistemin ihtiyaçları karşılanmaktadır.
“BİR SAPIĞIN İDEOLOJİ REHBERİ” BELGESEL ANALİZİ
Slovaj Zizek’e göre ideoloji sadece yanlış bir bilinç ve gerçekliğin sıra dışı bir temsili değil, gerçekliğin kendisidir ve bu gerçeklik ideolojik olarak kavranmalıdır.
Zizek, ideolojiyi çöp tenekesine benzetmekte ve ideoloji ile bireylere dayatılan gerçekleri göstermektedir. İdeolojiye birçok farklı anlam yüklenmektedir, gündelik hayatımızda farkında olalım ya da olmayalım ideolojiler, hayatımızı etkilemektedir. Gerçekleri görmemizi engelleyen bir olgu olarak karşımıza çıkan ideolojiler, onların egemen kıldığı güç sahipleri tarafından oluşturulmakta ve halka dayatılan değerler haline gelmektedirler (Alkurt, 2018). Yaşadığımız toplumu post-modern olarak niteleyen Zizek, topluma içkin olan hâkim ideolojinin tüketim ideolojisi olduğunu, değerlerinin ise haz almak, fantezi ve arzu olduğunu söylemektedir.
1.They Live Filmi (1988)
Zizek, göstergebilim ve psikanaliz kuramlarına bağlı kalarak ideoloji temelinde bu filmi analiz etmektedir. Gözlük, ideoloji-eleştirisi gözlüğü gibi işlev görmektedir ve tüm propagandanın, tanıtımın, şatafatın, afişin ardındaki gerçek mesajı görmemizi sağlamaktadır. Gözlük, ideoloji görüşümüzü çarpıtmaktadır. Post-ideolojik bir toplumda yaşadığımızı ve haz özneleri olarak ele alındığımızı vurgulamaktadır. İronik bir dil ve göstergeler kullanılarak ideoloji ile ilgili farklı bir bakış açısı sunulmaktadır ve hakim yapılar yapı-bozumuna uğratılmaktadır. Belgesel, kapitalizmin alt mesajlarını çözümlemektedir. Ana karakter taktığı gözlük ile reklam afişlerine baktığında ideolojik propaganda ve alt mesajları görmektedir. Gözlükler, ideoloji tarafından gizlenmiş gerçeği ortaya çıkarmaktadır. “Kendinizi ideolojiden kurtarmak, özgürleştirmek ve gerçekliği olduğu gibi görmek için gözlükleri çıkarmanız değil, tam aksine gözlükleri takmanız gerekir. İnsan doğası yoz ve kirlidir; doğal hale geri dönmek diye bir şey yoktur, doğal varlıklar olarak dünyaya baktığımızda bakışımız ideolojiktir.” (Fiennes, Sapığın İdeoloji Rehberi, 2012) Film kahramanı gözlüğü taktığı zaman gerçekleri görebilmektedir. Oysa gerçek hayatta, hayatımıza yön veren propaganda mesajlarını gözümüze taktığımız bir gözlük olarak kabul ederiz ve gerçeği görebilmek için gözlüğü çıkarmamız gerektiği algısına kapılırız (Alkurt, 2018). Filmde ise tam tersi bir durum gösterilerek ironik bir anlatım hakim kılınmaktadır. Filmdeki ana karakter, gözlüğü arkadaşına takmak isteyince arkadaşı reddetmektedir çünkü gözlükleri takmak gerçeği görmesini sağlayacaktır ve kavga etmek uğruna gözlüğü takmayı reddetmektedir. Dayatılan ideolojinin dışına çıkmak ve gerçeği görmek sancılı, zor bir süreçtir çünkü birey, ideoloji sahibi olmaktan mutluluk duyar ve aidiyet duygusu hisseder. Bu durumun elinden alınacak olması ise sancılı bir süreci beraberinde getireceğinden gözlük takmanın reddedilmesi olarak davranışa yansımıştır. Toplumlar onlara dayatılan ideolojiler ile şekillenmektedir. İdeoloji ile verilen örtük mesajlar gerçek bakışımızı bulandırmaktadır. İdeoloji, sosyal dünya ile sürdürdüğümüz ve sürekli değişen bir ilişki olarak karşımıza çıkmaktadır. Belgeselde kullanılan reklam panoları aracılığı ile ideolojik temelli mesajların yansıtılması ve insanlara empoze edilmesi gösterilmektedir. Bu panoların kullanılmasının altında yatan mesajı sorgulayan Zizek, aslında gücü elinde bulunduran egemen güçler, reklam panolarına yazdıkları yazılarla asıl amaçlarını gizleyerek bireyleri kendi doğrultularında şekillendirmeye, sorgulamadan kabul etmeye ve sürekli tüketmeye yönlendirmektedirler. Takılan gözlük ile gerçeklerin ortaya çıkması ve fark edilmesi, toplumsal egemen güçlerin istekleri doğrultusunda kitle iletişim araçları aracılığı ile inşa edildiğini göstermektedir (Egemia, 2020: 70-90). Film hegemonya ve rıza kavramları çerçevesinde incelendiğine ideoloji, egemen güçler tarafından haz nesneleri olarak görülen bireylere zorla dayatılmakta ve medya aracılığı ile tüketime ve sorgusuz kabule yönlendirilmektedir. Kitleler, egemen söylemi benimseyerek sistem içerisinde kalmakta ve güçlü sınıflar tarafından manipüle edilmektedirler. Toplum içerisindeki güce ve maddi unsurlara sahip olan egemen sınıf, kitle iletişim araçlarını kullanarak toplumun kültür ve ideolojisini belirlemekte ve toplumu kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirebilmektedir. Gramsci’nin hegemonya kavramı ile açıklanabilen bu durum, beraberinde rızayı getirmekte ve gerçeklerin ortaya çıkması durumunda da baskı unsurları kullanılmaktadır. İktidarlar egemenliklerini yalnızca baskıyla veya cezalarla değil, ideolojik araçlar aracılığıyla rıza üreterek korumaktadır. Bu noktada kitle iletişim araçlarının egemen ideolojiyi ve egemen güçler tarafından belirlenen mesajları yaymada önemli bir işlevi olduğu görülmektedir. Belgeseli kapitalist sistemin ve bu sistemin yarattığı kültür kapitalizmi ve beraberinde tüketim toplumu kavramlarının; sadece tüketmek ve hep daha fazlasını tüketmek, sorgulamamak, sorgulamadan kabul etmek, dayatılan ideolojiye sistem içerisinde rıza göstermeye mecbur bırakılmak gibi kapitalizm temelinde yaratılan ideolojilerin bir eleştirisi olarak değerlendirilebilmektedir (Egemia, 2020: 70-90).
2.Different Dances – Coca-Cola
Coca cola reklamı yokluğa, görünmez niteliğe işaret etmektedir. “gerçek tat, işte bu” sözü ile keyif almaya yükümlü olduğumuz vurgusu yapılmaktadır. Zizek, çöl ortasında elinde bir Coca-Cola şişesi ile yürürken bu reklamın eleştirisini yapmaktadır ve ironik ,zıtlıklarla dolu bir söylem geliştirerek eleştirmektedir. Susuz kalırsanız, Coca-Cola içersiniz ve ne kadar çok içerseniz o kadar çok susarsınız. Bu noktayı tüketim toplumu kavramını baz alarak incelediğimizde; arzulamaya devam etme arzusu bulunmaktadır. Bu arzu yalnızca belirli bir şeye yönelik bir arzu değildir, her zaman arzunun kendisi için bir arzudur. Tüketim toplumunda sürekli tüketme ihtiyacının meydana gelmesi ve bu durum ürünler değişse bile tüketme arzusu ve ihtiyacının hiç bitmediği noktası ile bağlantısı bulunmaktadır. Coca-Cola susadıkça içilmektedir. Kola içerek susuzluk giderilse de kısa sürede tekrar susanır ve tekrar kola içilir böylece bir ürünün sürekli kullanımı ve tüketimine yöneltme söz konusudur.
Bir arzuya yönelik en büyük korku o arzunun karşılanmasıdır böylece daha fazla arzulama isteği ortadan kalkacaktır. Arzunun kaybı deneyimi bireylerde endişeye sebebiyet vermektedir. Tüketim toplumu ve kapitalist sistem açısından baktığımızda bireylerin bitmek bilmeyen tüketme isteği, ihtiyaçları olmasa bile her an daha fazlasını tüketmeye duyulan arzu vurgulanmaktadır ve bireyler, tüketmedikleri zaman kendilerini eksik, mutsuz hissetmektedirler. Tüketme duygusunun eksikliği bireylerde endişeye ve yetersizliğe sebebiyet vermektedir.
Post-modern toplumlarda zevk almaya, arzulamaya ve tüketime mecbur tutulurken arzu etmek sadece bir nesneye yönelik olmaktan çıkarak arzulamaya karşı duyulan arzu meydana gelmektedir. Bireyler için istenmeyen nokta ise bir nesne ya da ürüne olan arzunun tamamen ortadan kaybolması durumudur.
Coca-Cola özellikle yaz aylarında soğuk olarak tüketilen bir içecektir. Soğukken içildiğinde bir cazibesi ve çekiciliği vardır. Üzerinde bulunan “soğuk içiniz” yazısı, soğuk içildiğinde cazibesi olduğunu vurgulayan bir semboldür. Sıcak bir Coca-Cola, tercih edilen bir ürün olmayacaktır. Soğuk tüketildiğinde arzu ve istek yüksekken, sıcak tüketilen bir kolda arzu ve isteğin düşeceği vurgulanmaktadır. Arzulanmayan bir ürün ise tercih edilmeyecektir.
Marx’ın meta kavramı vurgulanmıştır, bir meta hiçbir zaman sadece alıp tükettiğimiz basit bir nesne değildir; bir meta teolojik hatta metafizik inceliklerle dolu bir nesnedir mevcudiyeti her zaman görünmez aşkınlığı yansıtmaktadır. Ürün sadece bizim satın alarak tükettiğimiz bir nesne olmanın ötesine geçmektedir. Bu noktada metaların fetişizmi kavramına vurgu yapılmaktadır. Bir ürün ve nesnenin varlığı, görünmez bir üstünlüğü de taşımakta ve beraberinde getirmektedir. Coca-Cola için yapılan tanımlamalar ve açıklamalar da Marx’ın söz ettiği görünmez içeriği yansıtmaktadır.
3.Kinder Sürpriz Yumurta
Bir meta olan Kinder sürpriz yumurtanın sürprizi, içindeki fazla nesnedir. Arzu, bu fazla nesnede cisimleşmiştir. Çikolatadan aldığımız plastik oyuncak, arzumuzun nedenini oluşturmaktadır. Bizi etkileyen şey yumurta şeklindeki çikolatadan çok, içinden çıkan sürpriz oyuncaktır. Çin’in herhangi bir yerinde fazlalık parçalardan elde edilen bu plastik oyuncak kendi başına hiçbir anlam taşımazken çikolatanın içinde bir sürpriz değeri taşımaktadır ve bu plastik oyuncak, üzerindeki yumurta şeklindeki çikolatayı çekici kılmakta ve istenir, arzulanır hale getirmekte, bir tüketim nesnesi olarak sunulmasına sebep olmaktadır. İçinden çıkacak oyuncak için alınan Kinder sürpriz yumurtadan beklenen nesne çıkmadığında, o oyuncağı bulana kadar Kinder sürpriz yumurta alınmaya devam edilir ve bu durum bitmeyen bir döngü olarak tekrarlanarak tüketime yönelim şeklinde devam eder. Çıkan oyuncaktan tatmin olunmaz, daha fazla oyuncağa ulaşma isteği ve arzusu ortaya çıkar. Böylece sürekli tüketme ve daha fazla tüketme isteği ortaya çıkarak küresel kapitalizmin getirdiği tüketim toplumu kavramı vurgulanır.
Kapitalizm, tüketim toplumu ve kültür endüstrisi kavramlarına gönderme yapan Kinder sürpriz yumurta meta haline gelmekte ve içindeki oyuncağa yüklenen değer ve ona sahip olma isteği bir sürpriz adı altında nesneleşmekte ve alıcıyı sürekli tüketime yöneltmektedir.
4.Starbucks
Tüketim alışkanlıklarımızda önemli bir yere sahip olan Starbucks’tan bir ürün satın aldığımızda aslında bir ideoloji de satın almış oluruz. Kapitalist sistem, bizi sömürmeye ve bizim üzerimizden kar etmeye çalışırken bir yandan da ekolojik talepleri gündeme getirmektedir. Starbucks kahvesinin pahalı olması, toplumsal ve ekolojik duyarlılıklar sömürülerek anlatılmaktadır. Starbuckss’tan alınan kahve diğerlerinden daha pahalı olmasına karşın bu paranın içerisinde Guatemala çocuklarına, organik kahve yetiştiricilerine, yoksul insanlara yapılan yardımlar da bulunuyor diyerek Starbucks sizi vicdan azabı çekmeyen bir tüketici yapma vaadiyle gündeme gelmektedir. Sanki daha fazla ödeyince sadece tüketici olmuyorsunuz aynı zamanda çevreye, yoksullara, açlık çeken insanlara karşı da görevinizi yerine getirmiş oluyorsunuz, algısı yaratarak kapitalist sistem üzerinden tüketimi teşvik ederken bir yandan da duyarlılıkları sömürmektedir. Kapitalizmin getirdiği yayılmacılık, sömürü ve tüketimi bir gereklilik haline getirme olguları ekolojik farkındalık ile birleştirilerek bir tezatlık sunulmakta ve tüketici biraz olsun rahatlatılarak yine tüketime teşvik edilmektedir.
Kültür kapitalizmi olarak tanımlanan metalaşma evresinde Starbucks önemli bir örnek olarak öne çıkmaktadır. Bir kahve aldığımızda bir yandan tüketimde bulunuyor bir yandan da insani görevimizi yerine getirmekten duyulan rahatlığı yaşıyoruz. Kahve alırken aynı zamanda bir ideoloji ve kültürel bir deneyimi de satın almış oluyoruz. Ekolojik yaşam tarzına ve yoksul insanlara tükettiğimiz kahve ile yardım ettiğimizi düşünürken aynı zamanda küresel farkındalığımızı, sorunları ve çevresel durumları umursayan benliklerimizi gösteriyoruz ve çevreye duyarlı olma, zor durumdaki insanlara yardımcı olma, üreticilere karşı sorumluluk sahibi olma yönünde büyük projenin parçası olarak hissediyoruz ve kahve etiğinin bir parçası olma yolunda biraz daha pahalı da olsa Starbucks’ın kahve etiğine dahil olma gereği hissediyoruz (Žižek,2019).
Zizek, kendimizi farklı ve bilinçli göstermek adına yaptığımız seçimlerin ve tüketimlerin aslında çevreye çok da etki etmediğini ve sosyal bağlamda hiçbir şeyin değişmediğini vurgulamaktadır. Tüm bu tüketim süreçlerinde hayatımızı daha iyi, daha yaşanabilir ve anlamlı hale getirme çabasıyla hareket ediyoruz. Yediğimiz yiyecekler, içtiğimiz içecekler, sunduğumuz kimliklerle yeni yaşam biçimleri yaratıyoruz v e sonra tüm bunları tüketerek bir döngü halinde kapitalist sistemin ve kültür kapitalizminin benimsetmeye çalıştığı ideolojiler çerçevesinde bir hayat yaşıyoruz. Zizek, belgeselin bu kısmında da aynı noktalara karşı eleştirisini sürdürmektedir.
5.Titanik
Titanik filmi, bir aşk hikayesi olmanın çok ötesinde sınıfsal ayrımların sunulduğu bir gerçekliği içinde barındırmaktadır. Yakın dönem Hollywood’da ideolojinin önemli bir göstergesidir. Toplumsal sınıflar arasındaki gerilimi ve çatışmayı yansıtan Titanik, Jack ve Rose çifti üzerinden bu gerilimi gözler önüne sermektedir. Üst sınıf ve alt sınıf karakterleştirmelerini sunan filmde, üst sınıfa mensup olanlar kötü, korkak, egoist yolcularken alt sınıfa mensup olanlar daha enerji dolu, eğlenen ve hayattan keyif almaya çalışan yolculardır. Üst sınıf yolcuları Hollywood’un Marksisti olarak bahsedilen alt sınıflara dönük gülünç, yapmacık bir sempati taşımaktadırlar. Kafası karışık olan üst sınıftan Rose, psikolojik olarak sıkıntılı bir kızdır. Eski enerjisine tekrar kavuşmak ve monotonlaşan hayatına eğlence katmak, benlik bilincini yeniden kazanmak amacıyla Jack ile tanışır ve Jack filmde Rose’ a yaşam enerjisini geri veren karakter olarak görev almaktadır. Çift beraber olmaya karar verdikten Rose, Jack’a “gemi limana yanaştığında seninle ineceğim” dedikten sonra gemi buzdağına çarparak batmaya başlamaktadır. Gemi batarken müzisyenlerin enstrümanlarını çalmaya devam etmesi ve müziğin durmaması acıdan duyulan haz olarak yorumlanabilir. Gemi battıktan sonra Jack ve Rose bir tahta parçası bulur ve tahta ikisini de taşıyabilecekken sadece Rose tahtaya çıkar ve Jack suda kalır. Bu sahnede de sınıflar arası ayrım ve çatışma net olarak görülmektedir. Rose üst sınıftan olmasının getirdiği üstünlük hissiyle ve yeniden doğacağı bir hayat umuduyla tahtaya yalnız çıkmaktadır ve ölüm anında dahi sömürülen, ötekileştirilen alt sınıfı Jack suda kalıp donarak ölmekle temsil etmektedir. (Aslantaş, 2014) Jack kendini feda etmesinin ya da feda etmek zorunda bırakılmasının ardından Rose tarafından okyanusun derinliklerine uğurlanmaktadır.
Titanik, aşk yaşayan bir çifti resmetmesinin yanı sıra toplumsal sınıflar arasındaki tabakalaşma ve sınıf ayrımlarına vurgu yapmakta, kendi benliğini yaratmak uğruna alt sınıfı tüketen, sömüren güçlü üst sınıf tabakasını gözler önüne sermektedir. Üst sınıf insanlar yaşam enerjilerini yitirdiklerinde alt sınıftan insanlarla iletişim kurmaya ihtiyaç duymakta ve alt sınıfların hayat enerjilerini emerek onları amansızca sömürmektedirler tıpkı kapitalist sistemde üretim araçlarına sahip olan sınıfın işçi sınıfın emeğini sömürmesi ve kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmesi gibi. Filmde Marx’ın sınıf çatışması kavramı ve kapitalizmin eleştirisi bulunmaktadır. Kapitalizmin sahip olduğu ideoloji ile sınıflar arasında yarattığı çatışma ve çıkar ilişkileri bir çift üzerinden yansıtılmaktadır.
KİŞİSEL DEĞERLENDİRMELER
Küreselleşme ile ortaya çıkan kapitalist düzen, küresel kapitalizmi de beraberinde getirerek kapitalizmi sadece ekonomik yönüyle değil kültürel yansımalarıyla da ortaya çıkarmıştır. Teknolojik yenilikler ve imkanlara rağmen sosyal ve politik sorunlar azalmamış, farklı bir boyutta daha da artarak devam etmiştir. İhtiyaçların manipüle edilmesi, gücü elinde bulunduranların yarattığı ideolojiler etrafında tüketim toplumu oluşmuş ve kapitalist sistemin ihtiyaçlarını gidermeye yönelik bir sistem haline gelmiştir.
Slavoj Zizek’in “Bir Sapığın İdeoloji Rehberi” belgeseli, kültürel kapitalizm ve ideoloji etrafında şekillenen bir çıkarımlar dizisinden oluşmaktadır. Zizek, topluma dayatılan, sömürülen ve altta yatan manipülasyonlara, dayatılan ideolojilere odaklanarak bir kapitalizm eleştirisi yapmaktadır. Bu eleştiriyi yaparken ideolojilerin gündelik hayatta yansıttığı alt mesajlara, filmlerdeki ve reklamlardaki örtük anlamlara odaklanarak gizlenen ideolojileri gözler önüne sermektedir. Zizek, bu belgeselde merak uyandırıcı, hayret verici çıkarımları ve kurduğu bağlantılar ile disiplinler arası temsilleri sersemletici, ideolojiyi ortaya çıkarıcı anlatımlara sahiptir. İdeolojilerin altında yatan asıl nedenlerin ortaya çıkmasıyla izleyiciyi uyarıcı ve fark ettirici bir söylem geliştirerek kapitalist sistemin eleştirisini yapmaktadır.
Zizek, ideolojiyi işleme ve yansıtma biçimi açısından farklı bir anlatım sunmakta, gündelik hayatımızın her anında maruz kaldığımız reklamlar, filmler ve göstergelerin altında yatan anlamları ortaya çıkarmakta ve çevremizde meydana gelen olaylara daha farklı bakmamıza, daha derin anlamlar çıkarmamıza imkan tanımaktadır. Bir Sapığın İdeoloji Rehberi belgeseli ile semboller ile ideolojik bağlantıları kurmamızı sağlayan oldukça etkileyici ve farklı bir bakış açısı sunarak metinlerin alt anlamlarını sorgulamamızın yolunu açmaktadır.
Kaynakça
- Kıvılcım, F. (2013) Küreselleşme Kavramı ve Küreselleşme Sürecinin Gelişmekte Olan Ülke Türkiye Açısından Değerlendirilmesi. Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, 5(1)
- Alkurt, İ. (2018). Slavoj Zizek’in The Pervert’s Guide to Ideology (Bir Sapığın İdeoloji Rehberi) İdeoloji-Söylem İlişkisi İncelemesi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
- Slavoj Zizek: Bizleri Köleleştiren Yalnızca Yaşadığımız Gerçeklik Değildir. (1 Şubat 2017).
- https://www.cafrande.org/slavoj-zizek-bizleri-kolelestiren-yalnizca-yasadigimiz-gerceklik-degildir/ erişim: 22 Haziran 2023
- Korkmaz, S. Anarşizmin Estetiği, Sanat ve Edebiyat Makalesi
- Karaçay Arın, E. (2020). İdeoloji Ve İdeolojik Eleştiri Paradoksunda Sinema. Egemia Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya Ve İletişim Araştırmaları Hakemli E-Dergisi, (6), 70-90.
- Duman, Z. (2016. Tüketimci Kapitalizmin ve Tüketim Kültürünün Eleştirisi. Sosyoloji Dergisi 33,15-36
- Ertuna, Ö. Yeni Bir Kapitalizme Doğru. Okan Üniversitesi, İİBF.
- Yanıklar, C. (2010). Tüketim Kültürü, Kapitalizm ve İnsan İhtiyaçları Arasındaki İlişki Üzerine Bir Tartışma. C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, 34(1), Mayıs 2010.
- Featherstone, M. (2005). Postmodernizm ve Tüketim Kültürü, (Çev. Mehmet Küçük), İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
- Adorno, T.W. (2007), Kültür Endüstrisi, İletişim Yayınları, İstanbul.
- Aslantaş, Ç. (2017). Tarkovski-İçsel Uzamndan Gelen Şey-Slavoj Zizek. SineFilozofi Dergisi, 2(4).
- Žižek, S. (2019). Neden tüketim ile ilgili suçluluk duygularımız her şeyi tüketiyor?
- https://dusunbil.com/neden-tuketim-ile-ilgili-sucluluk-duygularimiz-her-seyi-tuketiyor/ erişim: 22 Haziran 2023
- Fiennes, S. (2012). Sapığın İdeoloji Rehberi
Merhabalar. Okuduğum kapsamlı ve detaylı analizlerden biriydi. Slavoj Zizek’in ideoloji ve kapitalizmle ilgili görüşlerini açıklayarak farklı filmler ve reklamlar üzerinden bu konuları ele almanız, ideolojinin gücünü ve etkisini vurgulamak adına gayet etkileyici. Analizin, Zizek’in teorilerini uygulamak isteyenler için oldukça faydalı bir kaynak olabilir. Tebrik ederim. Ayrıca, belirli filmler ve reklamlar üzerinden örnekler vererek teorilerin somut örneklerle anlatılması, konuyu daha erişilebilir kılmış. Keyifle okudum.
Güzel yorum ve değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim. Umarım verimli bir kaynak olur, keyifli okumalar dilerim :)