20.yüzyıl üniversiteler, akademiler, aydınlar aracılığı ile sosyolojinin çeşitlendiği bir yüzyıl olmuştur. Aynı zamanda bu dönemde sosyolojinin ortaya çıkış amacı da yön değiştirmiştir. Modern toplumu açıklamak için var olan sosyoloji bu dönemde modern toplumun problemlerini ampirik olarak incelemeye doğru evrilmiştir. Bu bağlamda yapısal işlevselcilik, çatışma kuramları, sembolik etkileşimcilik ve fenomenoloji gibi yaklaşımlar kendini sosyoloji alanında ifade etmeye başlamıştır.
Yapısal İşlevselcilik, klasik sosyolojinin devamı ve çağdaş sosyolojinin ilk kuramıdır. Temelinde sosyal düzen, toplumsal dayanışma, farklılaşma gibi Spencer ve Durkheim’in kuramları/yaklaşımları gözlemlenmektedir. Yapısal İşlevsecilik yaklaşımını sosyoloji dünyasına katan Talcott Parsons, Kingsley Davis, Thomas Moore ve Rovert K. Merton’dır. Bu anlamda işlevselcilik Amerikan sosyolojisine hâkim bir paradigma olmuştur. Diğer yandan sosyolojiyi klasik köklerinden arındırarak kuramsallaştıran Parsons, Weber okumaları ile anlamacı sosyoloji, fenomenoloji gibi yaklaşımların da önünü açmıştır. Yani, Parsons ve dolayısıyla işlevselcilik yaklaşımında aktöre dikkat çeken Weber’in de etkileri gözlemlenmektedir.
İşlevselcilik yaklaşımına göre, hayatta toplumsal ve kültürel olgular gibi belirli bir bütünü oluşturan her parçanın bir işlevi vardır. Parçalar işleve tabidir, her biri bu işlevde bütüne katılmaktadır ve bütün de işleve tabidir. Eğer parçalardan bir tanesi bozulursa sistem yeniden düzenlenmelidir. (Wallace, 2013, s. 43)Yani, işleyiş bir beden gibi düşünülmektedir. Bu yaklaşım toplumsal alana uygulandığında iş bölümü ortaya çıkmaktadır. İkinci olarak işlevselcilik toplumu mükemmel işleyen bir sistem olarak görmektedir; devlet her şeyi sağlamaktadır, eğer birey başarısızsa bu kendi sorunudur. Parsons’ın eylem kuramından da anlaşıldığı gibi tabakalaşmalar, eşitsizlikler ve çatışmalar toplumun işlemesi için gerekli metaforlardır. Ardından Merton, toplumun mükemmel işlemediğini fakat bozulma ve sapmaların da topluma dahil olduğunu ve sistemi bozmadığını öne sürmüştür. (Stepnisky, 2012, s. 69)
Çatışma Kuramları ise 1950’lerde yapısal işlevselciliğin eleştirisi olarak ortaya çıkmıştır. Çatışma Kuramlarının temelinde Marksist ve Weberyan tonlar bulunmaktadır. Bu yaklaşıma göre, modern toplum eşitsizlik/sınıf üretmektedir ve kültür, ideoloji gibi yapılar güç, ekonomik çıkar etrafında gelişmektedir. Çatışma yaklaşımı, yapısal işlevselciliğin aksine, parçaların bütün olmadan işleyebileceğini, yapının organizmaya benzemediğini, organların işlevini kaybedince yapının yok olmadığını, toplumun ise hiçbir zaman fikir birliğinde olamayacağını, aksine her zaman toplumun farklı ve çatışan gruplardan oluştuğunu savunmaktadır. Diğer bir ifade ile değer ve fikirler toplumsal çevre ile ilişkilendirilmektedir. (Wallace, 2013, s. 218)Bu yaklaşım, arka planında Marx’ın sınıf çatışmasının kopuş meydana getireceği tezinin gerçekleşmemesinin etkileri gözlemlenmektedir. Çünkü çatışma kuramlarının, çatışmanın kopuş değil, bütünleşmeyi var ettiği tezine vardığı dikkat çekmektedir.
Çatışma Kuramcıları eleştirel kuramcılar ve çözümlemeci kuramcılar olarak ikiye ayrılmaktadırlar. Birbirlerine çok yakın olmalarına rağmen eleştirel kuramcılar gerçek ile değerin birbirinden ayrılmasını reddederken çözümlemeci kuramcıların bunu reddetmemeleri gibi farklılıkları vardır. (Wallace, 2013, s. 174)Eleştirel kuramcılardan olan C. Wright Mills, bürokrasi ile yabancılaşma arasındaki ilişki ile iktidar elitlerinde gücün toplanması üzerine çalışmıştır. Ona göre, beyaz yakalı işçiler yaptıkları işe tamamen yabancılaşmış durumdadırlar, başkalarının karı için çalışmaktadırlar. Bu tarz bir yabancılaşma ise insanları eğlence sektörüne itmektedir; ancak eğlence sektörü de sadece “sentetik heyecan” üretmektedir. Güç ise merkezileşerek büyük şirketlerin sahipleri, hükümet gibi sadece belirli insanları büyütmeye devam etmektedir. Mills’in bu çalışmaları Parsons’a karşı işlevselciliğin neden olmayacağını kanıtlar niteliktedir. Diğer yandan Simmel çatışmanın kaynağı olarak gördüğü mübadelenin modern toplumun özelliği olduğunu söylemektedir. Ardından çözümlemeci kuramcılardan ilk olarak, Dahrendorf’ta toplumsal yapıyı bileşenlere ayırarak çatışmanın kaçınılmaz olduğunu kanıtlamıştır. Robert Park, Lewis Coser’ de toplumu rekabet, çatışma, uzlaştırma kavramları çerçevesinde açıklamışlardır. Çatışma Kuramcılarının yaklaşımları günümüzde ki iş, yaşam şekli gibi alanlarda kendini kanıtlamaktadır. Daha ilkokulda öğrenciler rekabet üzerine eğitilmektedir. Eşitsizlik ise saniyeden daha hızlı bir şekilde artarak, hayatın her alanında gözlemlenebilir hale gelmiştir. Bu bağlamda çatışma ve eşitsizlik üretildiği son derece haklı bir yaklaşımdır.
Sonuç olarak, işlevselciliğin yeniden düzen sağlamak ve değerlere önem vermek gibi özellikleri vardır. Bu durumda çıkar ilişkilerini göz ardı ettiği gözlemlenmektedir. Diğer yandan bedende kalp, el gibi organların görevleri bellidir. Toplumda parçaların görevleri tam olarak böyle değildir. İşlevselcilik toplumda işlevleri kimin belirlediğini, neye göre belirlendiğini açıklayamamaktadır. Bu anlamda, makrososyolojik önermeler sunduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak makro yaklaşımın yetersiz bir yaklaşım olduğu bilinen bir gerçektir. İkinci olarak işlevselcilik yaklaşımı daha sonradan Mertoon’un da kabul ettiği gibi Amerikan toplumunu açıklamaktadır. Yani bu yaklaşım evrensel olamaz. Çatışma kuramlarının ise işlevselcilik eleştirileri neredeyse doğrudur. Lakin, çatışma kuramları da tüm olguları “güç” perspektifinden değerlendirmektedir. Gücün çoğu ilişkiyi belirlediği doğru olsa da kısıtlayıcı/belirleyici bir yaklaşımdır. Toplumdaki tüm olgular sınıf ve sınıf çıkarları ile açıklanamaz. Bourdieu toplumu sınıflar temelinde açıklamak yerine “alan” kavramını kullanmayı tercih ederek bu konuya açıklık getirmiştir. (Wallace, 2013, s. 164)Kültür, fikir, bilgi ve çeşitli organizasyonların -etkisi olsa da- tamamıyla ekonomik üretim ve güç temelinde açıklanamayacağı rahatlıkla gözlemlenmektedir.
Kaynakça
Stepnisky, G. R. (2012). Çağdaş Sosyoloji Kuramları ve Klasik Kökleri.içinde De Ki Yayınları.
Wallace, A. W. (2013). Çağdaş Sosyoloji Kuramları: Klasik Geleneğin İyileştirilmesi.içinde Doğu Batı Yayınları.