ÖZ
İstanbul’un kent belleğinde mümtaz bir yere sahip Eyüp Sultan semtinin Türk-Osmanlı mimarisinin geleneksel mekanı üreten pratiklerini, bu semte bağlı Pazariçi mahallesinin 1950-1980 döneminin kapitalist üretim güçlerinin ve ilişkilerinin gelişmesine paralel olarak mekânsal çözülme sonucu gecekondulaşma süreci dikotomik olarak ele alınmıştır. Yaşanan bu değişim ve dönüşüm Lefebvre’nin mekanın üretimi kuramı perspektifinde mekanın dönemselleştirilmesi önermesinden yola çıkılarak tarihsel mekan-soyut mekan ve üçlü momentum-algılanan, tasarlanan, yaşanan- ile birlikte analiz edilmiştir. Araştırmada derinlemesine görüşme tekniği kullanılarak 10 kişiyle yüz yüze görüşmeler yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Eyüp Sultan, Türk-Osmanlı Mimarisi, Henry Lefebvre, Mekânın Üretimi, Soyut Mekân
Keywords: Eyup Sultan, Turkish-Ottoman Architecture, Henry Lefebvre, Production of Space, Abstract Space
GİRİŞ
- yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’u fethetmesiyle birlikte temsilcisi olduğu İslam medeniyetinin dinamiklerini her alanda olduğu gibi mimari alanda da şehir üzerinde göstermeye başlamıştır. Sultan II. Mehmet’in fetihten sonra Eyüp semtinde sahabenin ileri gelenlerinden Ebu Eyyup Ensari’nin kabrinin bulunmasıyla önce türbe ve akabinde cami inşa ettirmiştir. Kılıç kuşanma ve cülus törenleri saltanatın dini merkezi olan Eyüp Sultan Türbesinde yapılması tarihi arka planda semtin konumunun da önemini göstermektedir. Eyüp Sultan semtinde inşa edilen cami, külliye, tekke, medrese, mescit ve türbelerin kentin manevi kimliğinin oluşturulmasında ve İstanbul’un kent belleğinde önemli bir konumda yer almasına vesile olmuştur. Türk-Osmanlı mimarisinin simgesi bu yapılar kültürün de aktarılması açısından bir işlevsellik sağlamıştır.
Geleneksel toplum yapısının hâkim olduğu Osmanlı toplumunda 18. ve 19. yüzyıllarda batıda yaşanan sanayi devriminin etkisiyle girilen batılılaşma serencamının sonucu olarak fabrikalaşma artmıştır. Fabrikalaşmanın Eyüp Sultan semtinin etrafında ve kıyı hattında artması da tesadüfi değildir. Nitekim İstanbul’un başkent oluşu, merkez-çevre ilişkisi bağlamında merkezin ihtiyacını karşılamak üzere yakın çevrede kurulan atölyelerin varlığının olması bu sistematik örüntünün önceli niteliğindedir. Bu fabrikalaşmaya doğru evirilen süreç nüfusun artışı, gecekondulaşma ve çevre kirliliği olarak sonuçlanmıştır. (Bali, 2020, s. 121)Gecekondulaşmanın kent özelinde mekânsal çözülme yarattığını, geleneksel dönemin dinamiklerinin yerine 1950’lerden itibaren modernleşme sürecinin hızının artmasıyla yeni dönem pratiklerinin ortaya çıktığı görülmektedir. Modern dönem insanı artık geleneksel bağlarla örülmüş davranış kalıplarını terk ederek yeni döneme ayak uydurma çabasının içine düşmüştür.
Bu çalışmamızda kapitalist üretim araçlarının şekillendirdiği yeni mekânın içerisindeki bireyin yaşadığı ekonomik, kültürel ve sosyal dönüşüm Eyüp Sultan semti bağlamında ele alınmıştır. Kapitalist sistem içerisinde geleneksel mekân üretiminin devamlılığının olasılığı irdelenecektir.
1.Kuramsal Çerçeve
Mekânı kavramsallaştırma üzerinde çalışmalarını yapan Lefebvre, mekân kavramını dönemselleştirme yaparak mutlak mekan, kutsal mekan, tarihsel mekan, soyut mekan ve çelişkili mekan olarak beş mekan türünde ele almıştır. Mekan dönemselleştirmesinin yanında toplumsal mekana özgü çıkarımların yapılabilmesi için ikinci faktör olarak mekânsal üçlü (algılanan-tasarlanan-yaşanan) önermesinin bir arada değerlendirilmesi gerektiğidir. Çalışmamızda tarihsel mekan ve soyut mekan önermeleri üzerinden Eyüp Sultan ve Pazariçi semtinin tarihsel süreç içerisinde mekan üretiminin geçirmiş olduğu dönüşüm irdelenecektir.
Osmanlı dönemi tarihsel mekan perspektifinde yerleşik toplum düzeninin mekan temsilleri, temsil mekanları ve mekânsal pratiklerinin kesişimi olarak bedenin mekanı deneyimlemesi farklıydı.
“Lefebvre, ‘(toplumsal) mekân (toplumsal) bir üründür’ varsayımının bir içerimi olarak, önemli bir saptamada bulunur: ‘Mekân üretimi ve mekânın üretimi süreci varsa, tarih de vardır (…) Üretici güçler (doğa, çalışma ve çalışmanın örgütlenmesi, teknik ve bilgiler) ve elbette üretim ilişkileri, mekân üretiminde-belirlenmesi gereken-bir role sahiptirler. Bir üretim tarzından diğerine geçiş çok büyük önem taşır; çünkü bu, mekânı altüst ederek mekâna dâhil olabilen toplumsal üretim ilişkileri içindeki etkisidir. Her üretim tarzı-hipotez gereği-kendine uygun mekâna sahip olduğundan, bu geçiş sırasında yeni bir mekân üretilir.” (Lefebvre, 2014, s. 75)
Cumhuriyetin ilanına müteakiben özellikle Tekeli’nin önerdiği dönemselleştirmelerden 1950-1980 arası ‘popülist modernite’ olarak adlandıran dönemde üretim ilişkilerinin değişmesi yeni bir mekan tasvirini doğurdu. Daha doğrusu kentlileşememe olarak karşımıza çıkmaktadır. 1950 yıllarından itibaren siyasal iktidarın değişmesine paralel olarak sanayileşme adımlarının hızlandığını kırsal alanlardan kentlere nüfusun arttığı görülmektedir. Topkapı Sarayının hinterlandı olan Eyüp Sultan semtinde bulunan atölyelerin Haliç kıyısı boyunca fabrikalaşma sürecinin yaşandığı popülist modernite döneminde üretim ilişkilerinin ve üretici güçlerin belirgin düzeydeki etkisi mekânsal çözülmeye ve yeni bir mekanın oluşmasına neden olmuştur.
Bu yeni mekânsal üretimin ulus-devletleşmeye özgü olan soyut mekan kavramının temelinde savaşın ve şiddetin olduğunu vurgulayan Lefebvre, aynı zamanda siyasal boyutuna önem atfetmiştir. Soyut mekana özgü “felsefi temeli, devleti mekânın efendisi olarak gören, devlete rasyonellik atfeden Hegelcilikte yatar. Bu mekânın diğer önemli felsefi temeli doğanın ve mekânın mantıksal ve mekânistik analizine vurgu yapan Kartezyen felsefedir. Özellikle Kartezyen anlayış nedeniyle soyut mekân, ‘beyaz kâğıdın, çizim tahtasının, planların, kesimlerin, yükseltilerin, maketlerin, yansıtmaların’ mekânıdır.” (Lefebvre, 2014, s. 215) Kapitalist üretim ilişki ağının artmasına bağlı olarak soyut mekanın da çelişkisi artmıştır.
Mekanın dönüşmesiyle insanda bir dönüşüm yaşamaktadır. Salt bedensel olarak değerlendirmekten ziyade insanın metafizik yönünün bulunması mekanın metafizik boyutuyla çift yönlü bir iletişim ve etkileşime sebep olmaktadır. İnsan mekan ve zamanla, mekanda zamanla örülüdür. “Mekan ve zaman iç içe bir ilişkidir. Latince’de ‘mekan’ anlamındaki “spatio” kelimesi 14. Yüzyılın sonuna kadar ‘zaman aralığı, zaman birimi’ olarak kullanılıyordu.” (Barkçin, 2019, s. 113) Mekana ve zamana hükmeden insandan, insana hükmeden mekana geçiş yaşanmıştır.
2.Literatür Taraması
Literatüre bakıldığında bu alanda yazılmış çeşitli makalelerin olduğu görülmektedir. Bu makaleler içinden Eyüp Sultan semtinin yaşadığı dönüşümün izlerinin sürüldüğü ve Lefebvre’nin mekanın üretimi kuramı bağlamındaki çerçeveyle kaleme alınmış makale ve tezler incelenerek 3 adet çalışma seçilmiştir.
Bu çalışmalardan birincisi Bali(2020)’ye ait makaledir. Eyüp Sultan semtinin kentsel değişimlerinin ve değişimlerin sonuçları mekan üzerinden ele alınmıştır. Semtin kent tarihi içindeki yeri ve önemine değinilerek Kızılmescit sokak ve sakinleri üzerinde tarihsel bir okuma yapılmıştır. Sokak sakinleriyle yarı yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılarak görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın sonucu olarak tarihsel kimliğe sahip semtlerin yenileme çalışması kapsamında tarihi dokunun bozulduğu ve bir meta değeri nesneye dönüşmesine rağmen araştırma bölgesinde bu durumun kamusal alanlara dönüştürülerek korunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
İkinci çalışma Derin(2016)’e ait makaledir. Semtin sembolü olan Eyüp Sultan cami üzerinedir. Tarihsel süreç içerisinde caminin yaşadığı dönüşümlerin üzerinde durmuştur. Eyüp Külliyesi planları hakkında detaylı bilgi vererek semtin geçirdiği süreçlere yakından bakılmasına ve mimarisi hakkında da geniş bilgilerin elde edilmesine olanak sağlamaktadır.
Üçüncü çalışma Ghulyan(2017)’a ait doktora tezidir. Çalışmada Türkiye’nin kuruluşundan itibaren Ankara örneğinin Lefebvre’nin mekanın üretim kuramı bağlamıyla değerlendirilmesidir.
Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber günümüze kadar olan süreçte Ankara örneği üzerinden mekanın tarihi ele alınarak 1930’lu yıllara kadar Osmanlı’nın geleneksel toplum yapısının sürdüğünü ve tarihsel mekanın hakim olduğunu, bu tarihten sonra bir kırılma yaşanarak 1980’lere dek uzanan dönemde ise parçalı bir şekilde soyut mekanın üretiminin gerçekleştiğini ve 1980’den itibaren ileri kapitalizmin çelişkili mekan olarak üretildiğini belirtmektedir.
2000 sonrası dönemin Ankara’sında toplumsal mekan üretiminin üçlü momentum (algılanan-tasarlanan-yaşanan) boyutuyla değerlendirildiği görülmektedir.
3.Yöntem
Araştırmanın evrenini İstanbul’un Eyüp Sultan semti oluşturmaktadır. Araştırmanın örneklemini ise araştırmanın amacına uygun olarak son yıllarda belirgin olarak kentsel dönüşümün ve mekânsal farklılaşmaların yaşandığı Eyüp Sultan semtine bağlı Pazariçi Mahallesi oluşturmaktadır.
Araştırmada derinlemesine mülakat formu üzerinden gerçekleştirilen ‘nitel içerik analizi’ tekniği kullanılmıştır. Pazariçi Mahallesi sakinlerinden aynı semtte en az 40 yıl ikamet etmiş, 60 yaş üzerindeki 10 kişiyle yüz yüze görüşmeler yapılmıştır.
4.Bulgular
Çalışma kapsamında ele edilen bulgular ekonomik, sosyal ve kültürel değişim süreçlerinin dinamikleri bakımından analiz edilmiştir. Ekonomik açıdan bakıldığında görüşmecilerin 1945-1960 yıllarında Eyüp Sultan/Pazariçi semtine göç ettiklerini, barınmak için ilk olarak kendilerinden daha önce göç etmiş akrabalarının yanına geldiklerini belirttiler. Semtin fabrika sahasına yakın olmasının burada ikamet etme noktasında önem taşıdığını akabinde gecekondulaşma sürecinde kendi ikamet edecekleri yeni yapıyı inşa ettirdiklerini vurgulamışlardır. Konumun mevcut yerine bakıldığında Eyüp Sultan camisine 1,3 km, Eminönü Meydanı’na 7,3 km mesafede olmasına karşın görüşmeci:
“1960-1970 senelerinde mal almaya Eminönü’ne giderken, İstanbul’a gidip geleceğiz, derdik. Burası o zaman İstanbul olarak değerlendirilmezdi.” (Erkek, Yaş:88)
Dönemin okumasını yaparken fabrikaların şehrin dışına doğru kaydırıldığını, işçi istihdamına gerek olmasına rağmen göç eden nüfus için en büyük problemin konut rezervinin az olduğu görülmektedir. Maslow’un ihtiyaçlar piramidini dikkate aldığımızda göç eden insanların öncelikle barınma ve evlerini geçindirmek için bir işe ihtiyaçlarının olduğu gerçeğiydi. Kıray’ın ara form olarak sunduğu gecekondulaşma süreci yaşanmakta taşlarla örülü bu mesken yapı ortaya çıkmaktaydı. Siyasal iktidarın kapitalist sisteme eklemlenme sürecinin hızlanması kente göçü arttırmış, kentin yeni sorunları gün yüzüne çıkmaya başladığı görülmüştür.
2000’lerden sonra başlayan kentsel dönüşümle beraber Pazariçi’nde de başlayan süreçte gecekondu sahiplerinin apartmanlaşma sürecini yaşadıkları görülmektedir. 1945-1960 yıllarında Eyüp Sultan/Pazariçi’ne gelen görüşmeciler işçi emeklisi olmalarının yanında kentsel dönüşümle apartmana geçtiklerini ve orta sınıfın içinde yer aldıklarını belirtmişlerdir.
Pazariçi semtinin kahir ekseriyetinin ve görüşmecilerin tamamının Balkan göçmenlerinden oluştuğu gözlemlenmiştir. Sosyal yapılarını devam ettirme eğilimlerinin olduğunu, akrabalık ilişkilerinin ve göç ettikleri köyleriyle bağlantılarını yoğun bir şekilde sürdürdüklerini belirtmişlerdir. Metropol kente de eklemlendiklerini, üçüncü kuşağın daha nitelikli bir eğitim alma imkânı doğduğu ve sosyo-ekonomik faktörleri lehine kullandıkları tespit edilmiştir.
5.Sonuç
Kırdan kente göçün artması, ekonomik yapının değişmesinin sonucu olarak mekanın değişmesi, geleneksel aile yapısından modern aile yapısına geçiş ve üretim ilişkilerinin farklılaşması mekânsal çözülmeyi beraberinde getirmiştir. Dünya tarihinde ateşin bulunmasından sonra en önemli kırılma noktasının sanayi devrimi olduğu su götürmez bir gerçektir. Kapitalist üretim süreçlerinin nüfuz etmesiyle orantılı olarak mekanın üretimi de farklılaşmıştır. “Kentin ekonomisinin gelişmesi ve dünyaya eklemlenme biçiminin değişmesi kentin hemen her noktasında dönüşüm etkisi yapabilir.” (Tekeli, 2003, s. 272)
Mekan aynı zamanda insan boyutunu dolayısıyla kültürü de etkilemiştir. Osmanlı geleneksel yapısının temsil ettiği medeniyet dinamiklerinin kent anlayışı da hayata bakışı da doğal olarak farklıydı. “Osmanlı şehirleri, tabiat ile insanın inşa ettiği alemin, mimarinin bir bütünlüğüdür.” (Cansever, 2014, s. 116) Mimar Sinan’ı yetiştiren bu medeniyet dinamikleri taşa ruh üfleyip mekana can katarken, insanı metalaştıran yeni üretim düzeni de mekanı taşlaştırmış insanı salt bedeni hazlara mahkum etmiştir.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidinde temel ihtiyaçlar giderildikçe üst basamaklarında estetik ihtiyaçlarının yer aldığı görülmektedir. 1950-1980 döneminde düşük sosyo-ekonomik seviye ve hakim kapitalist ulus-devlet anlayışının yer aldığı varsayımından hareketle geleneksel mimarinin temel anlayışından söz edilemeyeceği aşikardır. Fakat 2000’lerden sonraki süreçte neoliberal İslamcı paradigmanın üst yönetimde etkin olduğu, sermaye birikimine sahip siyasal iktidarın döneminde de geleneksel mekan anlayışına sahip insan sermayesinin olmadığı görülmektedir.
Kaynakça
- Barkçin, Ş., S. (2019). Medeniyet Aklı., İstanbul: Mostar Yayınları.
- Cansever, T. (2014). İslam’da Şehir ve Mimari. İstanbul: Timaş Yayınları.
- Derin, S. (2016). Tarihî Süreçte Eyüp Sultan Camisi. Sanat Tarihi Dergisi , 25 (2) , 177-191 . DOI: 10.29135/std.282103
- Ghulyan, H. (2017) “Lefebvre’nin Mekân Kuramının Yapısal ve Kavramsal Çerçevesine Dair Bir Okuma”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt 26 Sayı 3, s.1-29.
- Ghulyan, H. (2017). Mekânın Üretimi Kuramı ve Türkiye’de Kentsel Mekânın Üretimi: Ankara Örneği (No. v3gwh). Center for Open Science.
- Güneş, F. (2013). Kent Sosyolojisi. Eskişehir:A.Ü.
- Lefebvre, H. (2014), Mekânın Üretimi, (Çev. I. Ergüden), Sel Yayıncılık, 2. Baskı, İstanbul.
- Pali, M. (2020). Kentsel Yenileme ve Soylulaştırma Eşiğinde Bir Sokağın Tanzimi: Eyüp Sultan Kızılmescit Sokak, Journal of Environmental and Natural Studies, Volume, 2, Issue 3, Pages 116-132.
- Tekeli, İ. (2003) “Kentleri Bir Dönüşüm Mekânı Olarak Düşünmek”, Kent, Kentli Hakları, Kentleşme ve Kentsel Dönüşüm, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2011, s. 270-302.