The Social Dilemma – Sosyal İkilem Belgesel/Yarı Belgesel Film Analizi

The Social Dilemma – Sosyal İkilem

The Social Dilemma – Sosyal İkilem Belgesel/Yarı Belgesel Film Analizi
The Social Dilemma Sosyal Ikilem
0

The Social Dilemma – Sosyal İkilem

Belgesel/Yarı Belgesel Film Analizi

Sosyal ikilem, bireylerin ve toplumların geçmişten günümüze teknolojik boyutta nereden nereye geldiğini gösteriyor. Hayatınızın ne kadarını bize verebilirsiniz? Sorusunu bize sorarak birçok dijital platform ile ( Twitter, Facebook, İnstagram, Youtube, Snapchat, Tiktok…) bizleri etkisi altına alıyor. Ve hayatlarımızı etkisi altına almaya başlıyor. Bağımlılık ve kontrolsüz bir kullanımla bu düzene teslim oluyoruz. Hedefleri bizleri ekran başında tutmak olan bu platformlar, kutuplaşma ve manipülasyon sayesinde kendini dinç tutarak üzerindeki ilgiyi korumakta çok iyiler. Toplumun işleyişini sahte haberler, kaos, bilinçsiz yönlendirme ile yıpratmaya başlıyorlar. İletişimlerin, kültürlerin temelinde manipülasyon olan bir dünyada büyüyen koca bir küresel nesil oluştu. Bu da insanların ve toplumların yapısal değişiminde bireyselleşme, yalnızlaşma, depresyon gibi duygu durumlarına itti.

‘Yeterince gelişmiş her teknoloji, sihirden farksızdır.’ Bu söz ile günümüzün ikna durumunu, teknoloji gerçekleştiriyor. Araç bazlı teknolojiden bağımlılık ve manipülasyon bazlı teknolojiye geçildi. Artık sosyal medya bir araç değil, kendi hedeflerimizi ve psikolojimizi kullanarak bu hedeflere ulaşma yöntemi olan olarak geçiyor.  Bu yöntem ile bireyin kendini kontrol edememesine neden oluyor. Sosyal medya, insanlar arasındaki bağı optimize ederek bağımlılık potansiyelini ortaya çıkartıyor. Sosyal medya, teknoloji bağımlılığının en önemli yapı taşlarından biri haline geliyor. Artık toplumsal onay olacak şekilde evrimleşmeye başladık. Hayatımızı mükemmeliyet algısı etrafına kuruyoruz. Çünkü bu kısa süreli sinyallerle, kalplerle, beğenilerle ödül alıyoruz. Sonra bu değerle gerçekleri kıyaslıyoruz. Ama sadece, kısa süren, sahte ve kırılgan bir popülariteyi yaşıyoruz. Eskiye oranla bu bireyi daha boş ve hissiz bırakıyor. Bu da hem bireyi hem de toplumun değişim ve gelişim aşamalarını derinden etkiliyor. Ve içinden çıkılamaz bir kısır döngüye dönüştürüyor.

Günümüzde maalesef sosyal medya beyin kökünün derinlerine inmeye, çocukların öz değer ve kimlik algısını ele geçirmeye başladı. Yeni nesil artık bu bağımlılıkla çok erken yaşta tanışıyor. Bu nedenle istekleri, hissettikleri, bakış açıları farklılaşarak ilerliyor. Yeni nesil değerlendirmesi yapacak olursak, daha kaygılı, daha kırılgan ve daha depresif bir nesil yetişiyor. Risk almaktan zorlanan, belirsizlikten dolayı cesaretini gösteremeyen… Bağımlılığın, kutuplaşmanın, radikalleşmenin, zulümleşmenin her şeyin kökeninde bu noktadan geçilmesi yatıyor.  Bu nedenle toplum artık kendisini iyileştiremiyor. Toplumsal ilerleyişte karşımıza, iç savaş, ekonomik çöküş ve denge değişimleri gibi sorunlar ortaya çıkıyor.

İlerleyen, gelişen ve değişen toplumlarda teknoloji ve bize sunduklarından tabii ki yararlanıyoruz. Bu yönleri olduğu kadar hem bireysel hem de toplumsal birçok anlamda bizlerin hayatlarını kolaylaştırdığı noktalar oluyor. Ama bu belgeselde Sosyal medyanın karanlık yüzü, saklanan gerçekler, ,ilk başta masum amaçlarla çıkılan yolların sonrasında önünü alınamayacak noktalara gelmesi ele alınıyor. Her şeyin fazlası zarar mantığından teknolojinin bize sundukları da fırsatken bir noktadan sonra zarar olmaya başlıyor.

Kırıkkale Üniversitesi Sosyoloji bölümü mezunuyum. Eğitim Danışmanı ve Proje Uzman Yardımcısıyım. Hem eğitim hem de STK temelli alanlarda ilerliyorum. Gmail: edayurtdan@gmail.com İg: sosyologedayurtdan Linkedin: Eda Yurtdan

Yazarın Profili

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir