Başlıklar
Toplumsal Cinsiyet Kavramı
Toplumsal cinsiyet, doğuştan gelen yani kadın ve erkek olarak adlandırılan bedenleri tinsel değerler içerisinde ele alıp, kültürel açıdan farklı görmek ve değerlendirmektir. Toplumsal cinsiyet karşıt iki cinsi kadınlık ve erkeklik olarak nitelendirilen konum ve davranışlar içerisinde ele almaktır. Bahsedilen bu fark, kadının lehinin tersine eşitsizliğin ortaya çıkmasında ve bu eşitsizliğin süregelmesinde ön sırada yer almaktadır. Toplumsal cinsiyet farklılığındaki hemen herkesin kabul gördüğü belirtiler kadına yönelik olduğu varsayılan davranışlar yoluyla açıklanabilir. Tarihi ve sosyal yönüyle ortaya konulmuş cinsiyet farklılıklarına göre kadınlara atfedilen görevler hep durgunluk, çekingenlik, sığınma ve savunma üzerinedir. Kadının gerçekleştirmesinin gerekli görüldüğü bu davranışlar, erkeklerin niteliklerine ve erklerine karşıdır (Bingöl, 2014: 109).
Kadın İstihdamının Önemi
Kadınlar sosyal yapının arka planında olmasına rağmen sosyal yapının çağdaşlaşmasında önemli etkileri bulunan üyelerdir. Bir sosyal yapıda kadın nasıl aktif ve verimliyse, toplumda buna paralel olarak ilerleme gösterir. Kadının iş yaşamına katılması sosyal ya da ekonomik alanda ilerleme sürecinde, bireyin ve ortaya koyduğu emeğinin özgürleşmesi açısından oldukça önemlidir. Gelişmiş ya da gelişmekte olan devletlerde kadınların iş yaşamında bulunmasıyla ilgili pek çok deneysel veriler yer almaktadır. Bu konuda Avrupa’da kadınların iş sahalarındaki varlıklarını arttırmak için önemli çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalardan bazıları iş bulmak, iş aramak, daha rahat iş saatleri ve çalışma koşulları sağlamak üzerinedir (Kılıç ve Öztürk, 2014: 115; Karabıyık, 2012: 240).
İlginizi Çekebilir: Toplumsal Cinsiyet Sosyolojisi Nedir?
Kadınların çalışma hayatına girmesi, sosyal yaşama daha aktif bir biçimde katılması kadın ve erkeğin toplumsal hayatta bir arada bulunmasını ve ortaya çıkan ilişkilerini kuvvetlendirecektir. Eşlerin beraber olmalarının, ekonomik şartlar veya eşe muhtaç olma durumu ile ilgili değil, birbirlerine gösterdikleri özen, bağlılık ve hürmete dayalı olarak yaşanması, bireyi ve sosyal hayatı daha iyi hale getirecek bir durumdur. Kadınların kendi ayakları üzerinde durup özel kazançlarını elde ediyor olmaları, iktisadi açıdan bir başkası veya başkalarına muhtaç olmalarına engel teşkil etmektedir. Dolayısıyla bu durum kadınların sık sık karşılaştığı, aile içi fiziksel ya da psikolojik olarak kaba kuvvete maruz kalmak, eşin parasını kadının üzerinde sürekli tehdit aracı olarak görmesi, vaktinden önce evlenme, vaktinden önce doğum ve benzeri konuların üstesinden gelmelerine olanak sağlamaktadır.
Toplumsal Cinsiyet Açısından Kadın İstihdamı
Dünya üzerinde zaman geçtikçe zorlaşan yaşam koşulları sebebiyle ortaya çıkan işsizliğin ve fakirliğin engellenebilmesi için, toplumsal ve iktisadi koşulların işbirliği içerisinde ele alınması gerektiğinin önemi ileri sürülmüştür. Geçmişten günümüze kadınlar yaşamları boyunca kendilerini, sadece hane içerisinde ve haneye bağlı olarak görmüşler ve sadece kendileriyle sınırlı olan kadınlar, para kazanabilecekleri ekonomik uğraşların haricinde, toplumsal açıdan normal bir iş paylaşımı sayılan haneye yönelik uğraşları gerçekleştirmek zorunda görülmüştür. Daha sonra toplumlarda meydana gelen toplumsal-iktisadi farklılıklar ve yeryüzü üzerindeki iktisadi yapıların da farklılaşması, iş uğraşı sonucu elde edilen çalışmanın daha rahat bir ortamda ortaya konulmasına, süregelmesine ve tekrardan düzenlenmesine sebebiyet vermiştir. Kadın işgücünün maaş bedeli iş yaşamına katılması, bu doğrultuda siyasi çalışmalar yapılması ve çalışmaların ortaya konulması, bir memleketin ilerlemesinde çok mühim olduğundan, kadınların çalışma alanlarının olağan vaziyetinin ele alınıp sergilenmesi uygulanacak siyasete de yol göstermektedir. Kadınların iş yaşamındaki konumuna ait yeniliklerin açığa çıkarılması ve çözümlenmesi hem toplumbilimcilerin hem de siyasi yetkililerin rağbet ettiği ana konularından biri olmuştur. Böylelikle iktisadi hayata katılımı mühim görülen kadının iş yaşamında bulunmasını sağlamak ve iş yaşamına katılan kadınların sayısını artırmak adına ortaya konulan siyasi çalışmalar uygulanmaya çalışılmıştır. Kadınların çalışma hayatında bulunmaları ve istihdam alanlarının çoğaltılması, insani açıdan ve sosyal açıdan içinde bulunulan çevrenin de devamlı ilerlemesine vesile olmaktadır ve bu ilerlemenin de sürdürülebilmesi gerekli görülmektedir.
Türkiye’de Kadınların İşgücüne Katılımı
Kadınların istihdama katılması karşısında erkeklerden farklı olarak ya da daha çok sorun görülmesi kadın ve erkeğin eşit ele alınmadığı bilgisini sunmaktadır. Kadınların istihdam alanlarında bulunması dolayısıyla gerçekleştirilen faaliyetlerin temel özellikleri ele alındığında yararlanılan ana değişkenlerin, kadına yönelik medeni hâl, doğurganlık, ailede yaşayanların kazançları, eğitim seviyesi gibi toplumsal ve iktisadi tipik özelliklerin varlığı dikkatleri üzerinde toplamaktadır. Kadınların işgücünde bulunma seviyeleri günümüzde hala düşüktür, bu durumun sebebi kırsal alanlardan şehre göç etmeleriyle şehre gelen az eğitime sahip olan kadınların iş hayatına girme oranlarının az olması gösterilebilir (Kılıç ve Öztürk, 2014: 108-117; Karabıyık, 2012: 235). Geçmişten günümüze kadınların iş alanlarında bulunma seviyelerinin yükselmesi, çoğunlukla yararlı bir zaman zarfı olarak algılanmıştır ve bu doğrultuda süregelmektedir. Yaşamını sürdürebilmek için başkasına gereksinim duymayan ve iktisadi olarak özerkliği elinde bulunduran kadınların niceliğindeki artışlar, saf bir şekilde yararlı gelişmeler olarak adlandırılabilir. Ayrıca şehir alanlarında hayat şartlarının zamanla güçleşmesi, kadınlarında istihdam pazarına katılımını sağlamaktadır. Daha sonrasında hem erkeklerin hem de kadınların eğitim seviyelerindeki yükselmeyle doğan çağdaşlaşma, değişmez toplumsal cinsiyet farklılığını uzun süreli de olsa mübadeleye uğratmış ve eğitim sayesinde doğum oranlarındaki eksilme, kadınların istihdam pazarındaki varlığını yükseltmelerine de vesile olmuştur.
İlginizi Çekebilir: Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Nedir?
Kadınların geçmişten günümüze artan niceliklerde istihdama katılım sağlamalarının sebepleri arasında eğitim, artan fiyatlar, teknoloji, doğum oranlarının azalması gibi farklı iktisadi ve toplumsal sebepler yer almaktadır. Kadınların eğitim seviyesinin yükselmesi, evlenme yaşının yükselmesi kadınların hanede piyasa gücü oluşturmasına sebebiyet vermektedir. Son yılların ileri seviye devletlerinde işgücü pazarında kadınların yararına olan önemli hazırlamalar yer almaktadır, bu hazırlamalar ve iyileştirmelerin zamanla çoğaldığı izlenmektedir. Ülkemizde ise kadınların istihdama katılımı, köylere kıyasla şehirlerde daha azdır. Bu durumun sebebi şehirlerde “ev kadını” olarak adlandırılarak iş alanlarının dışında bırakılan kadınların köy kesimlerinde “maaş karşılıksız aile çalışanı” olarak iş yaşamına katılmalarıdır.
Ülkemizde kadınların çalışma hayatına girme oranı erkeklere göre daha azdır ve bu durum seneler geçtikçe düşüş göstermektedir. Ülkemiz iş piyasalarında kadınlar çalışma hayatına katılımları açısından, büyüyen iş alanları ve işsizlik sıkıntısından daha çok etkilenenler arasında bulunurlar Kadının iş eğitimini ve iş alanlarına katılımlarını artırmak için lazım olan düzeneklerin oluşmaması, kadınların iş hayatına girme oranlarının düşük olmasının önemli sebeplerindendir. Bunlardan farklı olarak çocuk sayısının fazla oluşu ve bakımlarının yeterli gelmemesi, kadınların iş hayatına girmelerini eksiltecek şekilde etki etmesi, meydana gelen iktisadi olumsuzluklar, ekonominin iş alanlarına çalışan sunamaması, işsizlik oranlarının fazla olması ve erken emeklilikte önemli sebeplerdendir.
KAYNAKÇA
- Bingöl, O. (2014), Toplumsal Cinsiyet Olgusu ve Türkiye’de Kadınlık. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 16(1), 108-114.
- Karabıyık, İ. (2012), Türkiye’de Çalışma Hayatında Kadın İstihdamı. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, XXXII(I), 231-260.
- Kılıç, D. ve Öztürk, S. (2014), Türkiye’de Kadınların İşgücüne Katılımı Önündeki Engeller ve Çözüm Yolları: Bir Ampirik Uygulama. Amme İdaresi Dergisi, 47(1), 107-130.
İlginizi Çekebilir: Toplumsal Rol Nedir?