Türkiye Kentleşmesini Şekillendiren Sosyal Güçler

Türkiye Kentleşmesini Şekillendiren Sosyal Güçler
kentlesmeyi sekillendiren sosyal gucler
0

İnsanoğlunun göçebelikten uzaklaşıp tarımsal hayata geçmesiyle yerleşik hayata geçilmiştir. Kentleşme, tarımda makineleşmeden sonra başlayıp sanayileşmeyle artmıştır. Yeşillik alanların azalıp betonlaştığı yerlerde kentleşmeyi daha iyi görebiliriz. Göçle gelen insanlar kent merkezlerinin etrafında toplanmışlardır. Plansız mahalleler oluşturup gecekondularda kalmışlardır. Az gelişmiş ülkelerde kentleşme süreci hızlıdır. Türkiye’de de hızlı bir kentleşme söz konusudur.

Simmel; modern toplumlardaki ilişkiler hakkında ve toplumlaşma biçimlerindeki bağları, güven sadakat ve inanç gibi konulara dikkat çekmiş ve bireyi diğer bireylerle olan etkileşimiyle açıklamıştır. Simmel kentin gelişim aşamasını değil, kent yaşamının benlikte etkilerini ve meydana gelen değişiklikleri inceler. ‘Metropol ve Zihinsel Yaşam’ yazısında, modern bireylerin metropol yaşam içerisinde hangi süreçlere nasıl uyum sağladığını ele almıştır.

Türkiye’de yaşanan kentleşme o dönemde yaşanan göç politikalar bağlamında yaşanmıştır. İktidarlar, göç politikalarını yararları doğrultusunda kullanmış ve bu bağlamda propagandalar yapmıştır. Türkiye’de kentleşmeye neden olan faktörler; eğitim, sağlık olanakları, istihdam ve daha sosyal bir hayattır. Bu nedenler Türkiye’de kentleşmeyi tetikleyen unsurlar olarak da görülmüştür (İstanbul).

1927 ve 1950 yılları arasında; savaştan yeni çıkmış, yorgun düşmüş bir ülke. Buradaki kentleşme genel olarak kaybedilen topraktaki insanların, kente göç etmesiyle gerçekleşmiştir.

1950 ve 1960 yıllarında; Cumhuriyetin kuruluşundan 1950 yıllarına kadar göç hareketliliği durgunken bu dönemde ciddi bir sorun haline gelmiştir. Adnan Menderes döneminde liberalizm desteklenmeye başlamış. Bununla birlikte yatırım da desteklenmiş, sanayileşme hızlanmıştır. Kentleşmeyle Türkiye’de ilk defa arabesk kültürü kente kadar gelmiştir. Kırdan kente göçle birlikte kentte kültürel çeşitlilik artmıştır. Bu da kültürel çatışmaya sebep olmuştur. Simmel’e göre modern hayattaki en önemli sorun; bireyin kendini ezen sosyal ve kültürel düzende bağımsızlığını ve benliğini korumak için yaptığı çabadan oluşur. Kente göç edenlerin çoğu eğitimsiz ve yoksul kişilerdir. Sanayi yatırımları da sınırlı olduğu için ve kent kültürüne yabancı oldukları için kötü şartlarda çalışmışlardır (ayakkabı boyacılığı).  Gecekondulaşma meydana gelmiş ve nüfus patlaması yaşanmıştır. Alt tabaka oluşmaya başlamıştır.  Kentlerde nüfusun artmasıyla ve göçün orantısız gerçekleşmesiyle hizmete erişim kısıtlanmıştır.

İnsanlar göç ettikleri kentlerde iş bulma sıkıntısı yaşadıklarında yani istihdamın gerçekleşmediği durumlarda, geçinme derdiyle illegal yollara girerler ve bu suçun artmasına nedendir. Günümüzde çingene mahalleleri diye nitelendirilen yerlere elitlerin girmesi zordur, aynı şekilde çingenelerin de elitlerin yaşadığı alanlara girmesi zordur. Tabakalar birbirlerini dışlamaktadır. Elitler şehir karmaşasından kaçarak banliyö alanlara yerleşerek de alt sınıfı dışlamaktadır. Simmel’e göre kentli birey bölünmüş bir kişiliğe sahip olduğu için “yabancıdır”. Yabancı, hızlı değişimlerden ve çatışmadan kendini koruyabilmek için duygularıyla değil mantığıyla hareket eder. Kentteki ilişkiler çıkar üzerine ve geçicidir. Kent, kişisel hayatı gölgeleyen topraktır yani yabancının toprağı yoktur.

1960 ve 1980 dönemleri “buhran dönemi” olarak nitelendirilebilir. Çünkü bu dönemde darbe olmuştur ve mevcut hükümetin görevine son verilmiştir. Yurt dışına işçi gönderilmiş, göçlerin kentleşme üzerindeki etkisi daha çok belli olmuştur. Devlet yerli sanayicinin büyümesi ve iç pazarın genişlemesi için ithal ikameci sanayileşme politikalarını uygulamış ancak ihracatı artırmak için önemli bir girişimde bulunmamıştır (Alver, 2019: 363). Kültür çatışması daha da şiddetlenmiştir. 1970 yıllarından itibaren anakent olarak da bilinen metropol şehirlerin oluşmasıyla kent merkezi yoğunlaşırken, kent merkezinden uzaklaştıkça gecekondu bölgeleri artmıştır. Bu dönemde; göç edenler ilk göç edenlere göre avantajlıdır çünkü metropollerde ilk karşılayanlar hemşerileri olmuştur, taşınma maliyetini kendileri karşılayabilmişlerdir ama yine de uyum süresi sıkıntılı olmuştur.

1980 sonrasına bakarsak; bu dönemden önce 1960 askeri darbesi ve 1971 askeri müdahalesinden sonra sosyal, siyasal ve ekonomik koşullara bağlı olarak göç hareketleri durma noktasına gelmiştir. Mevcut hükümetin görevine son verilmiştir ve Turgut Özal liderliğindeki Anavatan Partisi ihracatı artırmaya yönelik politika uygulamıştır. Neoliberalizmle birlikte Türkiye’nin sınırları yabancı yatırımlara açılmıştır. Devlette özelleştirilmeye gidilmiştir. Özelleştirme üzerinden yerli ve yabancı sermaye için yeni kâr alanları açmak ve özelleştirmelerden büyük gelirler elde ederek, bu gelirlerin yatırım için kullanılması hedeflenmiştir. Sanayi şehirlerinin meydana gelmesiyle “kentten kente göçler” olmuştur. Kentleşmeyle yaşanan göçler iş piyasasını düşürerek işsizliğe sebep olmuştur. Fabrikaların özelleştirilmesiyle iş gücüne ihtiyaç duyulmuştur ve kentleşmedeki hareketlilik artmıştır. Neoliberalizmin etkisiyle alışveriş merkezleri, kentsel dönüşüm projeleri, güvenlikli siteler, kentin gelişimini ve sosyal yapısını etkilemiştir.

Gecekondulaşmayla birlikte alt tabaka oluşmaya başlamıştır. Bunun oluşmasına sebep olan sosyal güç daha üst tabaka mensuplarıdır. Şehirleşmenin ilk zamanlarıyla birlikte yapılan küçümseme ve ayrımcılık davranışları, üst sınıftaki insanların alt sınıftakileri aralarına almama eğilimi, alt sınıftaki insanların bir yerde toplanmasına ve topluma entegre olamamasına neden olmuştur. Bourdieu’nun habitusuna göre sonradan gelen insanlar bu habitusa entegre olamaz ve dışlanır. Tabakayı etkileyen hususlardan biri de eğitimdir. Kentleşmeyle birlikte yeni göç eden insanlar, kapitalist bir sistem varsa eğitim kurumlarına dahil olamayabilir. Alt sınıflardaki çocuklarda aileye destek olmak için çalışarak eğitim alamayanları da sık sık görüyoruz. Bu durum da sosyal güçlerin tabakanın devamına etkisi olarak görülebilir. Tabakalaşmayı etkileyen bir diğer sosyal güç ise elit tabakadır. Elit tabaka çıkarları için yeni kentlileşenler sömürüp işçi olarak kullanmıştır.

Kaynakça:

Alver, K., (2019), Kent Sosyolojisi, 2.Baskı, Çizgi

Merhaba, ben Fatma Şeyma Demirtaş. Uşak Üniversitesinde sosyoloji bölümü öğrencisiyim.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir