19.yüzyılda Osmanlı ekonomisini kapitalist dünyayla bütünleştiren mekanizmalar ticaret, borçlanma ve doğrudan yatırımlardı. İmparatorlukta merkezin hakimiyeti yeniden kurulunca sultan ve etrafındaki bürokratlar topluluğu iktisadi artıktan daha fazla pay almaya başladılar. 19. yüzyılın ortasına gelindiğinde bürokrasi toplumsal sistemde muhafazakâr bir sınıf olarak iyice belirginleşti. Pazar ilişkileri sebebiyle tüccar sınıfının gelişmesi durumu da ortaya çıktı. İki sınıf, bir çatışma içindeydi. Toplumsal düzen açısından bakıldığında bürokrasi ile yeni aracı burjuvazi arasındaki çatışmanın maddi temelini oluşturan iki neden vardır: Birincisi tüccar sınıfının, geleneksel sistemi değiştirme tehdidini taşıyan kapitalizmle bütünleşme sürecini temsil etmesiydi. İkinci olarak da devlet memurlarına imparatorluktaki iktisadi artığa el koyan sınıf olarak bakıldığında, aracı sınıfın doğmasının bürokrasiyi daha dolaysız bir başka biçimde de tehdit etmesiydi. Ülkedeki yeni ticaret ağı dengesiz bir ekonomik dağılım ortaya çıkardı. İmparatorluğun geliri ve üretimi büyürken bürokrasinin aldığı pay küçülüyor yeni burjuvanın payı ise artıyordu. Osmanlı periferileşmesinin bir özelliği de emperyalist rekabetin varlığıdır.
1929 ekonomik krizinin Türkiye’deki etkileri yıkıcı oldu. İhraç mallarının fiyatları hızla düştü. Ticaretteki ödemeler dengesi açıklarını kapayan yabancı krediler de gelmez olunca döviz krizi ortaya çıktı. Birçok tüccar iflas etti. Bu kargaşa ortamında burjuvazinin zayıflığı ortaya çıktı. Bürokratların devlet yönetiminin boyutlarını genişleterek güçlerini pekiştirdiği yıllar oldu. Artık devletin ekonomide çok daha etkin olduğu yeni bir ekonomi politikası uygulanacaktı.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra çok partili sisteme geçme kararıyla birlikte muhalefet gelişmeye başladı. Muhalefetin iki temel direğinden biri devlet müdahalesi karşısında pazarı savunan iktisadi özgürlük, diğeri ise rejimin ideolojik baskısı altında gelenekleri savunan din özgürlüğüydü. Bu dönemde pazarın keşfinin gerçek sebebi burjuvazinin ekonomi üzerindeki bürokratik kontrolden hayal kırıklığına uğramasıydı. Burjuvazi önceki dönemlerde biriktirdiği güçle, bürokrasiye kafa tutabilir hale gelmişti.