Türkiye’de göç süreçlerini anlayabilmemiz için ulus devletleşme evresine göz atmamız gerekmektedir. 19. yy Osmanlı Devleti’nden itibaren balkanlar ve Kafkasya’dan zorunlu veya gönüllü göçler görülmektedir. Bu göçlerin şimdiki Türkiye toplum yapısında azımsanmayacak bir nüfusu mevcuttur. 1950’lerden itibaren meydana gelen kentleşme süreci, 1980’lerden sonra liberal politikalar ve 1985’lerden itibaren meydana gelen terör olayları, Türkiye’de göç olgusunu farklı boyutlara taşımıştır.
Başlıklar
Türkiye’de Göç Süreçleri
İlhan Tekeli, Türkiye’nin göç tarihini dört kategoride ele almaktadır: Balkan göçleri, kentleşme, kentler arası göçler ve yaşam güzergahları göçleri.
Balkan göçleri, 1860-1927 yılları arasında Osmanlı’nın ve akabinde Türkiye’nin uluslaşma sürecinde, Osmanlı’nın toprak kaybettiği coğrafyalardan kitlesel biçimde Anadolu’ya olan göçleri ifade etmektedir. Kentleşme süreci ise 2. Dünya savaşı ile başlayıp 1980’lere kadar süren kırdan kente göç sürecidir. Kentler arası göç süreci ise 1975’lerden itibaren başlamıştır. Yaşam güzergahları göçleri ise, insan ve mekân ilişkisinin değişmesinin göç kavramı ile tanımlamanın yetersiz kaldığı iddiası üzere düşünülmüş olup, günümüz insanlarının hayatları boyunca çok sayıda yer değiştirmekte, bir güzergah üzerinden hareket etmekte ve bu güzergahların bazılarını planlayabilmekte olmalarını anlatmak üzere geliştirilmiştir.
Osmanlı Bakiyesi Topraklardan Türkiye’ye Göçler
Osmanlı devleti sadece yüzyıl içinde oldukça fazla sınır kaybetmiştir. Böylelikle eskiden iç olan birden dışa dönüşmüştür. Ayrıca kaybedilen bölgelerde büyük kıyımlar meydana gelmiş ve bu durum göç etmeyi zorunlu kılmıştır. Bu dönemde Bulgaristan, Yunanistan, Ermenistan, Gürcistan, Rusya, Ukrayna gibi ülkelerden Anadolu’ya yoğun bir göç durumu meydana gelmiştir. 1821-1922 yılları arası 5 milyon kişi Anadolu’ya göç etmiştir. Bu durum sonucunda Osmanlı, Müslüman göçmenlerin toplumla kaynaşabilmesi için iskân politikaları gütmüştür.
Osmanlı devleti göç politikalarını sınırlayıcı adımlar izlemiştir. Hem iç hem de dış göçü azaltmak için ‘mürur tezkeresi’ politikası uygulamıştır. Ancak kırım harbinden sonra 1857’den itibaren göç serbest bir hal almıştır. 1860 yılında kurulan muhacirin komisyonu, göçmenlere yardım etmekle görevlendirilmiş bir gruptur.
İlk göç hareketi 1774’te Osmanlı Rus savaşları sırasında 500 bin tatarın Anadolu’ya gelmesiyle başlamıştır. İkinci kırım göçü 1828-1829 yılında, üçüncü kırım göçü ise 1860-1864 yılları arasında gerçekleşmiştir. 1783-1922 yılları arasında Osmanlı’ya göçen tatarların sayısı 1,8 milyon olduğu varsayılmaktadır. Günümüzde de kırım ve kazan kökenli 5-6 milyon kişi Türkiye topraklarında yaşamaktadır.
1850-1865 yılları arasında 520 bin Çerkez ve Abaza göç hareketleri meydana gelmiştir. 1879 yılına kadar yaklaşık 2 milyon Çerkez ve abazanın, Osmanlı topraklarına geldiği tahmin edilmektedir.
93 harbi, balkan savaşları ve birinci dünya savaşı sonucunda önceden Osmanlı toprakları üzerinde yaşayan yüzbinlerce Müslüman Anadolu’ya göç etmiştir. Zorunlu göçe tabi tutulanların sayısı 1 ile 1,5 milyon arasında değişmektedir. Bu kişiler arasında 30-40 bin Yahudi bulunmaktadır. 1921-1913 balkan savaşı sırasında 650 bin Müslüman Türk nüfus Osmanlı topraklarına göç etmiştir. 1859-1922 yılları arası sayıları tam olarak bilinmemekle birlikte 4 milyon Kafkas ve kırım tatarı Türkiye’ye sığınmıştır. 1923-1995 yılları arasında ise 1,7 milyon göçmen Türkiye’ye kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Sonrası Göçler
1950’lerden itibaren kentlere göç başlamıştır. Özellikle 2. Dünya savaşı sonrası değişen sosyo-ekonomik koşulları, insanları kentlere göçe zorlamıştır.
Akşit, Türkiye göç tarihini üç aşamada incelemiştir.
1950’lere kadar ki sürede ulus-devlet oluşum sürecinde Anadolu’ya göçen göçmenlerin iskanı
1950-1985 arası dönemde kırdan kente göçün yoğun olarak yaşanması
1985 sonrası doğu ve güneydoğu bölgelerinden kentlere zorunlu göç hareketleri.
TÜRKİYE’DE 1923-1950 GÖÇ DÖNEMİ
1950’lere kadar Türkiye’de kentleşme oranı yerinde saymıştır. 1927’deki sayıma göre kent nüfusu %24 iken 1950’de ise bu oran %25 olmuştur.
TÜRKİYE’DE 1950-1980 GÖÇ DÖNEMİ
Kentleşme Demokrat Parti zamanında başlamıştır. Ancak Türkiye’de kentleşme sanayiye dayalı olarak artmamıştır. Sjoberg, gelişmekte olan ülkelerdeki şehirlerin sanayi kentinden oldukça uzak olduğunu, böylelikle kentleşme oranının farklı sosyal nedenlerde arttığını vurgulamaktadır. Kentleşmenin sanayiye bağlı olmadan gelişmesi kent köylüleri ve yarı kentleşme gibi kavramları gündeme getirmiştir (Kemal Karpat’ın kavramları). Türkiye’de kentleşmeyi işsizlik ve yoksulluk gibi faktörler arttırmıştır. 1950’de %25 olan kent nüfusu 1985’te %53 oranına çıkmıştır.
Türkiye’de kırdan kente göç her ne kadar sanayileşme süreci ile başlamamış olsa bile, 1960’lardan sonra sanayinin gelişmesiyle işgücü göçünü ortaya çıkarmıştır. Nüfus artışı, tarımda makineleşme vb gibi nedenler kente göçü hızlandırmıştır. Kente göçün hızlanmasına bağlı olarak göçmenlerde barınma, yiyecek, uyum vb gibi sorunlar ortaya çıkmıştır. Hızlı kentleşenin bir sonucu olarak gecekondulaşma ve çarpık kentleşme sorunu ortaya çıkmıştır. 1966 yılında gecekondu yasası ile, gecekondulara yasal zemin hazırlanmıştır.
TÜRKİYE’DE 1980 SONRASI GÖÇ DÖNEMİ
Özallı yıllar. Liberal piyasa ekonomisinin benimsenmesiyle iç göç süreci farklı bir boyuta taşınmıştır. Bu dönemde kentlerdeki eğitim, ulaşım, sağlık ve sosyal hizmetler gibi alanlar büyük bir gelişim göstermiştir. Böylelikle bir diğer kentleşme unsuru ortaya çıkmıştır. Yine bu dönemde ortaya çıkan terör olayları, doğu ve güneydoğu bölgelerinde yaşayan insanları zorunlu göçe tabi tutmuştur. Buradaki insanlar ilk olarak doğu bölgelerindeki güvenli bölgelere (Diyarbakır vb), sonrasında ise batıya veya orta Anadolu’ya göç etmişlerdir. Böylelikle kentlerdeki sorun giderek büyümüştür. 1987 de çıkarılan OHAL kanunu ile bazı bölgelerdeki memurlar güvenli bölgelere sevk edilmiştir (Yaklaşık 1 ile 3 milyon insan).
KENTLER ARASI GÖÇ DÖNEMİ
1980-2010 yılları arasında göç eden nüfusta bir artış eğilimi gözlemlenmektedir. Ancak göçlerin yapısı değişmiş, kırdan kente göç yerini kentler arası göçe bırakmıştır. Net göç alan bölgeler batıyla sınırlı kalırken, net göç veren bölgeler ise orta ve doğu bölgeleridir. 1995-2000 yılları arasında iller arası göçe etken olan nedenler iş bulma, tayin, eğitim ve evliliktir. 2000-2005 yılları arası en çok göç alan iller Antalya ve İstanbul olmuştur. 2000 yılından sonraki göçmenlerin sosyo-ekonomik statüsü, önceki yıllara nazaran oldukça iyidir.