Ulrich Beck | Risk Toplumu

Ulrich Beck | Risk Toplumu
risk toplumu beck
1

ÖZ

Çağdaş Alman sosyolog Ulrich Beck’e göre “modernin ötesinde” bir toplum içinde değil “ikinci modernlik” olarak adlandırdığı bir toplum içerisinde yaşamaktayız. Eski sanayi toplumu ortadan kalkmakta ve yerini “risk toplumu” almaktadır. Beck, günümüz risklerini özellikle dikkate alarak, modernliğin devam eden bir süreç olduğunu ve bilinçli bir şekilde yaşanması gerektiğini öngörmektedir. Risk toplumu ve modernleşme kuramı ile birlikte günümüz toplumunun sorunlarını kavramaktadır. Gelecekte karşımıza çıkacak risklere karşı yön vermek istemiştir. Bu çalışmada Klasik Sosyoloji Kuramları II dersi kapsamında Ulrich Beck’in Risk Toplumu, Risk Kavramı ve Günümüz Risk Toplumu analiz edilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Risk, Risk toplumu, Modernlik, Sanayi Toplumu, Küreselleşme, Koronavirüs.


Ulrich Beck Risk Society

ABSTRACT

According to the contemporary German sociologist Ulrich Beck, we live not in a society that is ‘‘beyond modern’’ but in what it calls ‘’second modernity’’. The old industrial society is disappearing and replaced by a “risk society’’. Holding the opinion that modernity is a continuing process, Beck, intends to live modernity in a conscious way, regarding today’s risks. With the risk society and modernization theory, it grasps today’s society. He wanted to steer against the risks that we will face in the future. In this study, Ulrich Beck’s Risk Society, Risk Concept and Today’s Risk Society were analyzed within the scope of Classical Sociology Theories II course.

Key Words: Risk, Risk Society, Modernity, Industrial Society, Globalization, Coronavirüs.

 

GİRİŞ

İnsan ve doğanın karşılıklı ilişkisi var oluştan bu yana çeşitli değişimler geçirerek günümüze kadar süregelen bir ilişkidir. İnsanın doğayla ilişkisinin temelinde yatan doğaya bağımlı bir varlık olarak hayatını devam ettirmesidir. İnsan ile doğa arasındaki zorunlu ilişki insanın kendi ihtiyaçları çevresinde şekillenmektedir. Aslında doğanın bir parçası olan insan, doğanın etkisini görmezden gelerek kendi konumunu merkezileştirmeye çalışır. Bu durum özellikle Sanayi Devrimi’nde karşımıza çıkmaktadır. Gelişen teknoloji ile üretim araçlarına sahip olan insan doğayı tahakkümü altına almış mevcut dengeyi bozmuştur. İnsan ve doğanın karşılıklı ilişkisi hep aynı çizgide ilerlememiştir. Bilginin eski dönemlere kıyasla üretim sürecine girmesi bilgi toplumunun ana özelliğidir. Yaşamın gittikçe riskli bir boyut aldığını ifade eden ‘Risk Toplumu’ kavramı geniş ölçüde geleceğin en önemli konularından biri olmaya adaydır.

RİSK

Risk karşılaşılabilecek tehlikeli durumları, insanların endişelerini anlatmak üzere kullanılan bir sözcüktür. Risk kavramı ilk kez 15. ve 16. yüzyıllarda kullanılmaya başlamıştır. Coğrafî keşifler ile yapılan yolculuklar; yeni yerler, yeni şeyler keşfetme iktisadi amaçlar ile ortaya çıkmıştır. Yapılan yolculuklar sırasında korsanların saldırılarıyla, fırtınalarla karşılaşma olasılığı vardı. Risk kavramı o dönemde ‘mekân’ anlamı içeriyordu. Günümüzde ise, risk kavramına ‘zaman’ boyutu katılmıştır. Beck için risk modern bir kavramdır. Riskler, geleceğe yönelik olasılıklardır ve hesaplanamazlar. İstisna değil, normal bir durumdur, felaket değildir ancak felaketin önceden görülmesi, beklenmesi anlamına gelir. Riskler gerçek değildir, gerçekleşecek olandır. Küresel tehlike ile ona ulusal politikalar çerçevesinde verilebilecek elverişli cevaplar arasındaki ayrımı gösterir. Klasik modernlikte asıl konu refah ve refahın nasıl adil dağıtılacağı iken modernlikte merkezi konu risktir. Amaç riski önleyebilmek ve en aza indirmektir. Modern toplumda riskler büyük ölçüde zenginliğin kaynakları tarafından üretilmektedir. Toplumsal sınıf, endüstri toplumunun merkezinde olduğu halde ve risk, risk toplumu için temel olduğu halde risk ve sınıf birbiriyle ilişkisiz değildir. Beck şunları söyler: Risk dağılımının tarihi, servet gibi risklerin de sınıf tarzına, ancak ters olarak, bağlı olduğunu gösterir; servet en üstte toplanır, riskler ise en altta. Bu durumda riskler sınıflı toplumu ortadan kaldırmaz onu kuvvetlendirir. Yoksulluk risklerin talihsiz bir bolluğunu kendine çeker. Tersine varlıklı (gelir, iktidar ve eğitim açısından), riskten uzak emniyet ve özgürlük satın alabilir. (George Ritzer, Jeffery Stepnisky, 2019)

 

RİSK TOPLUMU

Beck risk toplumu teorisinde toplumsal değişmeyi üç aşamada açıklamaktadır; modern öncesi dönem, sanayi toplumu ve risk toplumu. ‘Risk’ kavramı burada anahtar kavramdır. Postmodernizmi reddeder ona göre, ‘modernin ötesinde’ bir toplum içinde yaşamaktan çok onun ‘ikinci modernlik’ dediği bir aşamaya doğru hareket etmekteyiz. Modern öncesi toplumda risk insan ürünü değil dışsal nitelikte iken, modern toplumda risk artık yazgı konusu olmaktan uzaklaşmıştır. Modern toplum, riskleri kontrol altına almayı amaçlarken; risk toplumunda riskler, hesaplanamaz, açıklanamaz ve sınırsız olma niteliklerini kazanmışlardır. İlerlemeyi esas alan modernleşme süreciyle (sanayi toplumu), “aşırı bilgi ve bilginin bilinçsiz kullanımı” sonucu, küreselleşmiş nitelik taşıyan, politik, ekonomik, kültürel ve çevresel olabilen risklerle örülü bir dünya ortaya çıkmıştır (Çelik, 2014)

Modernliğin klasik aşaması endüstri toplumu ile alakalıyken ortaya çıkan yeni modernlik ve modernliğin teknolojileri risk toplumu ile bağlantılıdır. Henüz risk toplumunda yaşamıyoruz ancak sadece sanayi toplumunda da yaşamıyoruz. Modern dünya her ikisinin de öğelerine sahiptir. Risk toplumu endüstri toplumunun bir ürünü olarak görülebilir çünkü risklerin birçoğu endüstriye bağlanabilir. Beck, kendi bakış açısıyla ilgili şu değerlendirmeyi sunar: Modernleşmenin, on dokuzuncu yüzyılda feodal toplumun yapısını sona erdirdiği ve endüstri toplumunu ürettiği gibi bugün modernleşme, endüstri toplumunu sona erdirmektedir ve başka bir modernlik meydana gelmektedir… Bu kitabın tezi şudur: Biz modernliğin sonuna değil başlangıcına tanık olmaktayız yani endüstriyel tasarımın ötesinde bir modernliğe. (George Ritzer, Jeffery Stepnisky, 2019)

Beck’e göre dönemselleştirmenin diğer önemli kavramı olan düşünümsellik birinci ve ikinci modernleşme arasındaki en önemli ayrımdır. Yeni ve doğmakta olanı düşünümsel modernlik olarak nitelendirir. Failler yapısal kısıtlamalardan gitgide artarak özgürleşmişlerdir sadece kendilerini değil içinde yaşadıkları toplumları da düşünümsel bir şekilde oluşturmak için daha yeterli bir hale gelmişlerdir. Kendilerini az çok yönlendiren insanlar, kendi eğilimlerine bırakılmış ve daha düşünümsel olmaya zorlanmışlardır. Toplumsal ilişkiler ve toplumsal ağlar bireysel olarak seçilmek zorunda ve bireyler tarafından sürekli yenilenmek zorundadır. Modernleşmenin yan etkileri olarak görülen küresel risklere karşı herkesin bilinçlenme ve eleştirel bir bakışa sahip olması gerekliliğinin altı çizilmiştir. İleri modernleşme, riskleri ürettiği halde ürettiği riskleri sorgulamasına olanak tanıyan düşünümselliği üretir. Riskler üzerinde düşünmeye başlayanlar, risklerin mağduru olan insanlardır. Bu insanlar, riskler ve insanlar için sonuçlarıyla ilgili veriler toplamaya ve gözlem yapmaya başlarlar. İleri modernliği ve onun tehlikelerini sorgulamaya başlayan uzmanlar, bilim insanları haline gelirler. Beck, risk toplumunun yaratılması ve sürdürülmesinde oynadıkları roller nedeniyle bilim insanlarına sert eleştiriler yöneltmiştir. Bilimin insanların ve doğanın küresel olarak kirlenişinin koruyucusu haline geldiğini bilimlerin birçok alanda risklerin üstesinden gelme biçimleri açısından rasyonellikle ilgili tarihsel şöhretlerini, bir sonraki bildirime kadar hesapsızca harcadıkları şeklinde eleştiride bulunmuştur.

GÜNÜMÜZDE RİSK TOPLUMU

Çin’de ortaya çıkan ve hızla dünyaya yayılan Koronavirüs salgınının yol açtığı sosyo-psikolojik durum, küreselleşme sürecinde risklerin öngörülemez ve tanımlanamaz bir niteliğe sahip olduğunu göstermiştir. Koronavirüs salgını tüm çabalara rağmen, hangi biçimlerde, hangi ölçüde ve hangi kaynaklardan yayıldığı mutlak biçimde tespit edilemeyen bir salgın tipidir. Bu durum Koronavirüs salgınının, belirsiz ve net biçimde öngörülemez karakterine vurgu yapmak için yeterlidir. Beck, küreselleşme sürecinin oluşturduğu ortamı “risk toplumu” kavramsallaştırmasıyla açıklamaya çalışmıştır. Modernizmin donmuş sorunlarının yeniden işlevsellik kazanması ve küreselleşmenin doğal dönüştürücü etkisi öngörülemez, kontrol altına alınamaz bir küresel ortamı meydana getirmiştir. Beck’in, risk toplumu çerçevesinde dikkat çektiği çevresel sorunlar ve salgın hastalıklara yeni tip koronavirüs salgını somut bir örnektir. Koronavirüs salgını dünya çapında büyük bir kargaşa ve karışıklık meydana getirmiştir. Bu kaotik durum, yeni tip koronavirüsün ortaya çıkışı ve çıkma nedeni, tehdit düzeyi ve tehdit zeminleri, koronavirüs salgınıyla mücadele yöntemleri gibi konularda kendini en net biçimde göstermiştir. Ülkelerin, koronavirüs salgınıyla mücadelede çok farklı yaklaşımlar göstermesi, bireylerin ise tehdidin önemini kavrama ve tehditten korunma konusunda yaşadıkları büyük karmaşa, Beck’in işaret ettiği sosyo-psikolojik durumun somutlaştığını ortaya koyuyor. İçinde bulunduğumuz küresel süreçte risklerin her şeyden önce öngörülemez ve tanımlanamaz bir niteliğe sahip olduğunu savunmuştur. ‘Risk antagonizmi’ adını verdiği bu sürece ilişkin olarak Beck, risklerin tam bir belirsizlik işaretiyle karşımıza çıktığını vurgulamaktadır. Bununla ilişkili olarak, risklerin ‘tedbirleri geçersiz ve işlevsiz’ kılan diğer bir niteliğe de sahip olduğunu öne sürmüştür ve bireylerin artık risklerden korunamayacak şartlar içinde yaşadığını söylemiştir. Buna göre Beck, bireylerin maddi refah düzeylerinin ve bu doğrultuda almaya çalıştıkları tedbirler açısından hiçbir anlam ve işlev ifade etmeyeceğini; hiçbir bireyin, maddi refah düzeyi ya da statüsüne bakılmaksızın risklerden muaf kalamayacağını dile getirmiştir. Risklerin artık ayrıştırılamaz, kapsayıcı ve muaf kalınamaz niteliklerini öne çıkarmıştır. Beck’e göre, riskler, öngörülemez ve tanımlanamaz nitelikleri sebebiyle bireylerde karar verebilme ve ayrım yapabilme yetilerinin zayıflamasına yol açmaktadır. Bu noktada bireyler, riskli ve risksiz nitelendirmelerinin tatmin edici bir biçimde kendilerine sunulmasına gereksinim duymaktadırlar. Beck bu durumu, ‘risk tanımları sunumu’ çerçevesinde, riskten kaçış pazarlarının ortaya çıktığı bir iklimin belirleyici faktörü olarak tanımlamaktadır. Riskler karşısında bireyin yaşadığı zihinsel karmaşanın risk kalıpları yapım ve sunumlarına gereksinim ortaya çıkarmasının yanı sıra tanımlanmış olan risklerden kaçınma arzusunun da son derece dinamik bir arayışı desteklediğini ve buna karşılık, özellikle pek çok farklı kurumun veya bireyin ‘risk çözücü’ imajı ile bu arzuya karşılık vermeye çalıştığını açıklamaktadır.

SONUÇ:

Beck’e göre bugün doğa toplumdur toplum ise doğadır. Bundan dolayı doğa politikleşmiş bunun sonucunda ise doğa bilimciler, toplum bilimciler gibi eserlerini politikleştirmişlerdir. Diyalektik olarak modernlik hem önceden görülmemiş riskler hem de bu risklerin üstesinden gelmeye yönelik önceden görülmemiş çabalar doğurmuştur. Risk, bir olayın gerçekleşme olasılığı ve vakadan etkilenme olanağıdır. Risk belirsizlik olası, tahmin edilemeyen, ölçülemeyen ve kontrol edilemeyen sonuçtur. Bu sonuca rağmen karar almanın bir neticesidir. Beck’in Risk Toplumu yaşamın gittikçe riskli bir boyut aldığını ifade etmiştir. Kavramı geniş ölçüde geleceğin gözde konuları olabileceğini söyleyebiliriz. Günümüzde Risk Toplumu yansımalarını karşılaştığımız koronavirüs kapsamında daha iyi anlama fırsatına eriştik. Başta Çin ve çevresi olmak üzere başlayan salgının sonraki günlerde bölgesel olmayı aşıp halk sağlığını küresel çapta tehdit etmeye başlamasıyla, dünya virüsle ilgili gelişmelere kilitlendi, salgının kontrol altına alınması ve önlenmesine yönelik tedbirler tüm ülkelerin ana gündemi haline geldi. Ülkeler, koronavirüs salgınıyla mücadelede çok farklı yaklaşımlar göstermiştir. Bireylerin ise tehdidi kavrama ve tehditten korunma konusunda yaşadıkları büyük karmaşa, Beck’in işaret ettiği sosyo-psikolojik durumun somutlaştığını ortaya koymuştur. Beck’in ‘Risk antagonizmi’ kavramı bahsinde içinde bulunduğumuz salgın sürecini açıklayacak olursak bireylerin riskleri öngörme konusunda aldıkları tedbirlerin işlevsiz olduğu ile bir kere daha karşılaşmış oluyoruz. Koronavirüs salgını sürecinde tüm toplumların karşı karşıya kaldığı ‘gerçeğe susamışlık’ durumu bu sürecin en önemli sosyo-psikolojik sonuçlarındandır. Koronavirüsün Çin’den diğer ülkelere yayılmaya başladığı günden itibaren bireyler bu salgın hakkında büyük bir bilgi açlığı ile karşılaştılar. Bu ihtiyaç en temelde, koronavirüsün riskli ve risksiz nitelendirmeleri doğrultusunda değerlendirilmesi ile karşılanmaya çalışılmıştır.

Kaynakça

Balcı, Ç. (2020). Koronavirüs Salgını, Risk Toplumu ve Sosyo-psikolojik Sonuçları. Anadolu Ajansı: https://www.aa.com.tr/tr/analiz/koronavirus-salgini-risk-toplumu-ve-sosyo-psikolojik-sonuclari/1784788# adresinden alındı

Çelik, H. (2014). Ulrich Beck: Küresel Risk ve Kozmopolitan Politika. Marmara Sosyal Araştırmalar Dergisi(5), 84-85.

George Ritzer, Jeffery Stepnisky. (2019). Sosyoloji Kuramları. (H. Hülür, Çev.) Ankara.

Timuçin Yalçınkaya, Esin Özsoy. (2003). Risk Toplumu: Bilgi Toplumunun Evriminde Yeni Boyut. 2-6.


İrem Özdemir – İzmir Katip Çelebi Üniversitesi

İzmir Demokrasi Üniversitesi / Sosyoloji Manisa Celal Bayar Üniversitesi / Sosyoloji Tezli YL Anadolu Üniversitesi / Sosyal Hizmetler ve Danışmanlık

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yorumlar (1)

  1. Büşra Kocaoğlu 25 Şubat 2021

    Detaylı bir anlatım olmuş, emeğinize sağlık 🙏☺️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir