Günümüzde, toplumu açıklayan sosyal bilimler vardır. Başta sosyoloji olmakla beraber bunlar; sosyal psikoloji, siyaset bilimi, psikoloji, felsefe gibi dallara ayrılmaktadır. Sosyoloji genel evrenselliği görmek, yorumlamak ve derlemektedir. Dolayısıyla bir kanaat silsilesi olduğunu söylemek mümkündür. Bu kanaatlerin çevresine yerleştikleri durumunda sosyal bilimler anlamaktan, düşünmekten ve yorumlamaktan daha çok kanaatlerin kanaati olmaktadır. Dolayısıyla kanaatler bir “düzleştirme mantığı” ile çalışır. Kanaatlerin kararsız olma, kontrastta kalması kolaylıkla ya da zorlukla bu durumu değiştirmez yani manipülasyon süreci söz konusu olmaktadır. (Baker, 2020) Kanaatler bizi yanlışa bir başka deyişle de tekrara sürüklemektedir. Bir anne ördeğin, yavruları misali kanaatlerin çevresinden ve arkasından dolaşılmış olunacaktır ve sonuç olarak aynı dönencede kalınmış olunur. Bunun yanı sıra sosyal istenirlik de etkisini göstermektedir. Temel problem; beşeri bilimlerin kurulduğu 19. yüzyıldan bu yana bu metodolojik yörünge ve metamorfozun yani başkalaşımın ardındaki gerçeğe bakmak olacaktır. Söz konusu dönüşüm, sosyologların eserlerinde çokça “toplumsal tipler” olarak anlatılmaya çalışılmıştır (Baker, 2020). Örneğin; Simmel’in ve Schütz’un yabancı tiplemesi. Weber’in protestanı ve Marx’ın lumpen-proleteryası, önemli toplumsal tipler arasında yer alır. Simmel’in “yabancı” toplumsal tipini inceleyelim. “Eğer, uzamdaki her verili noktadan özgürleşme olarak düşünüldüğünde, gezginlik herhangi bir noktaya sabitlenmenin kavramsal zıttıysa, o zaman yabancının sosyolojik formu bir bakıma bu iki özelliğin sentezini sunar” (Simmel, 2016:27). Dolayısıyla bu uzamsal ilişkilerin, insanlar arasında ilişkilerin koşullarını belirlediğini söylemek mümkündür. Nesnellik aynı zamanda özgürlük olarak da tanımlanabilir. Geçmişten beri her türden başkaldırma esnasında ilk saldırılan taraf; ayaklanmanın dışarıdan gelen, yabancı temsilciler tarafından yapılan bir kışkırtma olduğunu iddia edilmiştir. Bu durum bazen böyle olsa bile yabancı, bazı durumlar için pratikte de teoride de daha serbest olandır; koşullara daha az ön yargı ile irdeler başka bir deyişle objektif konumdadır. Bu duruma örnek olarak; Almanya’da bir grup işçi işten kaçmıştır. Bu grupta Alman ve Hintli çalışanlar olduğunu düşünelim. Patronun düşündüğü sav ise Hintlilerin işten kaçtığını ve Almanların yapmayacağını doğal olarak savunacaktır. Bu durumda Durkheim’ın metodu olan istatistiklere baktığımızda, istatistikler de patronu onaylar durumda peki bu konuda ne yapılmalı? İstatistiklerin doğruluğundan şüphe edilebilir, diğer Alman çalışanlar iftira atmış ve kötü davranmış olabilir. Yani bizim burada bakacağımız perspektif; olgularla uğraşmak değil, olguları içerisinde gördüğümüz sorunsalı değiştirmektir. Yani “Hintlilerin disipline bakış açıları nedir?” gibi sorularla Baker’in perspektifini yakalamış oluruz.
Baker’in düşüncesine göre; toplumsal tipleri “duygular sosyolojisi” ile daha güçlü ve daha anlaşılır kılmaktadır. Böylece durumu çözümlemek daha uygun olacaktır. Sosyoloji, duygular sosyolojisi adı altında, edebiyat ve sinemadan da yararlanır(Baker, 2020). Örneğin; “Joker” filminde olduğu gibi, gece programına çıkan karakter orada zenginlerin alay konusu olması için çıkarılıyordu. Anlatılan burjuva kesimin; altta ve dışta kalanlarla dalga geçmesi ve neyin komik olup neyin olmadığına kısacası neyin “ideal” olduğuna karar verdiğini gösteriyordu. Burada özellikle bir dışta kalmışların toplumsal tipi örneği olduğunu söyleyebiliriz. Özetle toplumsal tipin içinde duyguları yakalamak ve duygularla da çeşitli yaşam standartlarını, somut görselleştirme ihtimali vardır. Başka bir deyişle duygular sosyolojisi görselleştirmeye yaramaktadır. Örneğin, cimrilik üstüne bir araştırmada sinema, cimriliğin “imajlarını” belirleyerek kurgulayabilir çevreyi ve zamanı görüntü haline getirerek yapar. Bu sınıflandırma “montaj” olarak adlandırılır. Nasıl bir sosyolog araştırma verilerini sınıflandırmayı yapıyor, ilişkilerini oluşturuyor ve nihayetlendiriyorsa filmci de varoluşun bir imajını çizmektedir.
Toplumsal tipleri oluşturmak için bazı gidiş yolları ve perspektiflere sahiptir. Bunlar hayal gücü, duygular bilgisi ve olguların ilişkilerini ahenkli biçimde kurgulamak gerekir. Toplumsal tip, görünen dünyanın veya somut halde toplumsal mekanın parçası olarak, herkesçe görselleştirebilir ve aynı zamanda anlaşılır olmalıdır. Yani “işte bu” diyebileceğimiz, gösterebileceğimiz türden olmalı ve aynı zamanda da durumun üstünde düşünebileceğimiz sosyolojik bir teori yapmamız gereklidir. Başka bir deyişle analitik olarak çok açık olması gerekir. Duyguları yakalamalı ve psikolojik şahsiyetin özelliğine sahip olmalıdır. Durkheim’ın metodolojisi gibi bireylerden uzak durmak yerine aksine Simmel’in metodolojisi gibi durumu bireye indirgemek gerekir. Ama bazı durumlarda duygular öyle tarihsel bir biçimde iç içe geçmiştir ki artık toplumsal tipi bulunduğu ortamdan ayırt etmek mümkün olamaz. Toplumsal tipler, her zaman toplum tarafından oluşturulur. İnşa edilmiş bir olguyu açıklamaya çalışmak gereklidir. Toplumsal tipler modern ve imaj olabilmelidir. Örneğin; zengin kavramı akılda iyi bir arabası olan ve üstündeki kıyafetlerin iyi olduğu imajı imgelenir. Toplumsal tip, sinematografik düzleminde de olması gerekir. Çünkü daha fazla toplumsal tipin oluşmasında sinemanın katkısı fazlasıyla vardır. Bir sosyal bilimci, araştırması gerektiği toplumsal tipleri etkin bir şekilde hayal etme ve zihninde canlandırması; başka bir deyişle “sosyolojik tahayyüle” başvurması gerekir. Dolayısıyla ürettiği toplumsal tiplerden hissetmesi o duyguyu yakalaması önemlidir. Örneğin; Marx proletaryayı hissederek, etkilenerek bir görüş sunmuştur. Basit bir örnek olarak işçi ölümlerini düşünelim. Bu durumu hissetmeden, etkilenmeden, akılda imgelemeden kanaat getirmek, sosyoloji biliminin dışında kalacaktır. Dolayısıyla sosyolojik tahayyüle başvurulması halinde, sosyoloji düzlemine alınabilir.
Kaynakça:
- Harun Kemal Abuşoğlu, Ulus Baker Kanaatlerden İmajlara Duygular Sosyolojisine Doğru, 2.Baskı, Birikim Kitapları.
- Levent Ünsaldı, Yabancı: Bir İlişki Biçim olarak Ötekililik, 1.Baskı, Heretik Yayınları.
Ulus Baker’in teorisine ilişkin bir yayın görmek beni çok mutlu etti. Çalışmalarınızın devamlılığını diliyorum.
Düşünceleriniz için teşekkür ederim.