Elit Teorilerinden Vilfredo Pareto Ve Seçkinlerin Dolaşımı

Bu yazıda Pareto'nun hayatı ve sosyolojisi kısa şekilde ele alınmış ve onun Seçkinler Dolaşımı Teorisi incelenmiştir.

Elit Teorilerinden Vilfredo Pareto Ve Seçkinlerin Dolaşımı
0

Pareto’nun Hayatı Ve Düşüncesinin Kaynakları

İtalyan sosyolog ve ekonomist Vilfredo Pareto Paris doğumludur ve 1848-1923 yılları arasında yaşamıştır. Entelektüel yeteneğine güvenen, zeki, özgürlükçü, emperyalizm ve otokratik yönetim düşmanıdır. Seçkinci ve aynı zamanda eşitlikçidir. Faydacılık, pozitivizm ve tarihselcilikten etkilenmiştir. Ancak pozitivizmin bazı ilkelerini reddeder. Toplumsal yaşam üzerindeki çalışmalarının temelinde evrensel yasalar vardır. Sosyal teori tekbiçimliliklerin keşfine fayda sağlar ve tekbiçimliliklerin anlaşılmasını sağlayan yasaları ortaya çıkarmada kullanılır der. O ”Toplumsal alanın genel ilkeleri toplumsal olguların doğrudan gözlemiyle, deneyle, farklı toplum tipleri karşılaştırılarak ve tarihsel kayıtlar analiz edilerek ortaya çıkartılabilir.” der (Turner, ve Beeghley, ve Powers, 2017: 409). Marx’ın toplumların sosyal sistemler oluşturduğu ve bu sistemlerin temel unsurunun iktisadi çıkarlar, eşitsizlik, güç ve kültürel semboller olduğu görüşüne katılır. Dolayısıyla ekonomik çıkarlar, siyasal güç, sosyal hareketlilik, eşitsizlik ve duygular üzerine çalışmıştır.

Torino Politeknik Enstitüsü’nden mühendis olarak mezun olmuştur ve bilimsel çalışmalarında mühendis olmasının etkileri büyüktür. Sosyoloji çalışmalarında öğrenciyken etkilendiği denge fikri etkili olmuş, daha sonra bu yöntemini sosyolojide karşı-dengeleyici güçler olarak uygulamıştır. Mühendis olmasından dolayı toplum ile ilgili hiçbir şey söylemediğini iddia edenler olsa da onun asıl başarısı mühendislikte öğrendiklerini sosyoloji alanıyla başarılı bir şekilde bütünleştirmesidir.

Mühendis olarak çalıştığı yıllarda İngiltere ve İskoçya’da gördüğü “bırakınız yapsınlar” öğretisi ve serbest ticaret politikalarından etkilenmiştir. Hayatının ilerleyen dönemlerinde ise serbest ticareti savunmuştur. Böylece hükümet sisteminin ekonomi ve ticaret hacmi üzerine etkilerine odaklanmaya başlamış, yönetim sisteminin örgütsel başarı üzerine etkilerini incelemiştir. Ekonomi alanında çok bilinen 80/20 kuralı vardır. “Onun 80/20 kuralı, bir envanterdeki kalemlerin %20’sinin, satışların %80’ini açıkladığını ve bir şirketin karşılaştığı arz problemlerinin çoğunun envanterin nadiren kullanılan %80’iyle ilişkili olduğunu ileri sürer.” (Turner, ve Beeghley, ve Powers, 2017: 405)

1881’de Parlamento’ya adaylığını koyması ve kaybetmesi üzerine sosyoloji teorileri şekillenmiştir. Bu süreçte seçmenlerin yalnızca duymak istediklerini duyduklarını, mantığa dayalı hareket etmediklerini ileri sürmüştür. Hükümeti koruyucu ve müdahaleci politikalar yürüttüğü için suçlar. Hükümetin bu koruma şekilleri zenginlerin çıkarı için çalışırken toplumun modernizasyondan uzaklaştığını ve refahı düşürdüğünü söyler. Hükümetin sıradan insanları aldattığını ancak insanların bu durumu kabul etmek istemediklerini söyler. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarına gelindiğinde sözel iktisat teorilerini matematiksel formüllere dönüştürmüş, Lozan Üniversitesi siyasal iktisat kürsüsünde profesör olarak görev almış ve matematiksel iktisadın kurucu babası olarak tanınmıştır. Daha sonra “bütünsel bir sistem olarak toplum” çalışmalarına başlamış, iktisattan yararlanarak denge modelini toplumsal değişme üzerine uygulayarak açıklamıştır. Toplumsal yaşamda dengelerin değiştiğini, statik olmadığını, sürekli değişim içerisinde olduğunu söylemiştir.

Son yıllarında düşüncelerinde sosyolojiye yatkınlığı dolayısıyla iktisatçılar arasında dışlanmış, bu yüzden kendini sosyoloji çalışmalarına vermiştir. O, sosyolojisinde yönetici sınıfı eleştirir ve cumhuriyetçidir. Önemli eserlerinden Genel Sosyoloji Üzerine Bir İnceleme ve Demokrasinin Dönüşümü ’nü bu dönemde yazmıştır. Diğer önemli eserleri: Seçkinlerin Yükselişi Ve Düşüşü, Sosyalist Sistemler, Ekonomi Politik El Kitabı’dır.

Pareto Seçkinlerin Dolaşımı

Pareto’ya göre toplumsal hayatta bireyler eşit olmayan koşullarda yaşarlar. Bazı bireyler diğerlerine göre ayrıcalıklı konumlardadır. Bu kişilere seçkinler denir. Seçkinler teorisi belirli bir gücü elinde bulunduran azınlığın toplumun geri kalanını yönetmesini anlatır. Sayıca az olan bu seçkin sınıf gücü elinde bulundurur, menfaat peşinde koşar ve dışarı kapalıdır. “Seçkin kavramında derin, metafizik ya da ahlaki bir anlam aramamak gerekir… Seçkin, yaşam yarışında iyi not almayı başaranlardan ya da toplumsal yaşam piyangosunda iyi bir numara çekenlerden oluşur.” (Aron, 2014: 327). Bu seçkin sınıf kendi içerisinde yönetici olan ve yönetici olmayan elitler olarak ikiye ayrılır. Yönetmek ve idare etmek herkes tarafından becerilemeyecek üstün özellikler (din, dil, ırk, cinsiyet, entelektüel birikim, bilgi…) ve yetenek gerektiren meziyetler olarak kabul edilirse bunu başaracak kişilerin elit, seçkin olmaları ve yönetmeyi sanat olarak görmeleri doğaldır. Bu durumda toplumu bu seçkin sınıf yönetmelidir. Ancak seçkinler bu mahiyetlerini sürdürme konusunda sıkıntı çekebilirler. Eğer bu mahiyetleri yitirdiklerinde yeni seçkinler bulup yerlerine geçirebilirlerse seçkinlerin dolaşımı sağlanmış olur. Yerlerine gelecek yeni seçkinlerin de onlarla benzer özellik taşımaları gerekir. Eğer yeni seçkinler yetenekli olmazsa Pareto’nun toplumsal yapının önemli unsuru olarak belirttiği toplumsal denge bozulur. Bu durumda devrim gerçekleşebilir ve seçkinler bütünüyle değişime uğrar.

Pareto seçkinler teorisi ile Marksist egemen sınıfın var olmadığını ve sınıfsız toplum yapısının imkânsız olduğunu vurgulamaya çalışır. Ona göre tarih bir seçkinler mezarlığıdır. Seçkinler iktidarı ele geçirir, diğerlerini sömürür, kendi yıkımlarını yaratır ve onların yerine yeni seçkinler getirerek döngüyü devam ettirir. Seçkin sınıfın üyeleri ile doğuştan işçi sınıfında olan üyeler arasında yetenek bakımından fark olmadığını, seçkinlerin işçi sınıfındaki yetenekli kişilerin yükselmesini engellediğini ve iktidarı toplumun iyiliği yerine kişisel çıkarları için kullandıklarını savunur.

Pareto seçkinlerin dolaşımı teorisini ilk olarak Seçkinlerin Yükselişi Ve Düşüşü eserinde temellendirir. Bu eserin temel argümanları şöyledir:

  • Değişimler seçkin olmayanların duygularında ortaya çıktığı gibi seçkinlerin duygularında da ortaya çıkar.
  • Bazı dönemlerde siyasal kararlar aslanlar ya da tilkilerden oluşan seçkinlerin egemenliğindedir. Aslanlar kuvvetli irade sahibi, dürüst ve muhafazakâr insanlardır. Mevcut durumu korumak isterler ve geleneklere bağlılardır. Güç kullanmayı gerektiği zaman itaat aracı olarak görürler. Tilkiler ise kurnaz ve sahtekârdır. Onların güç gösterme istekleri korkakça ve etkisizdir. Yönetmeyi gizli propaganda, sahtekârlık ve aldatma sanatı olarak görürler.
  • Bazı dönemde ekonomi, rantiyeler ve spekülatörlerin oluşturduğu seçkin azınlık elindedir. Rantiyeler mevcut durumu koruma muhafaza etmeye isteklidir. Uzun vadede maddi fayda sağlayacak işler ve yatırımlar için girişimcidirler. Spekülatörler risk almayı sever, kısa vadede üretim maliyeti gerektirmeyen işlerle ilgilenirler.
  • Seçkinler duygularını bozan kişileri dışlarlar ve kendileri gibi olan, onlara benzeyenleri yanlarına alma eğilimindedirler. Bu yüzden bu sınıf zamanla homojen yapıya sahip olmaya başlar.
  • Homojen seçkinler karşıt görüştekiler tarafından yıkılmaya yatkındır, siyasal ve ekonomik canlılık güçsüzdür. Bu nedenle tek tip seçkinler tarafından yönetilen ülkenin gelişme gücü azalır. Aslanlar ve rantiyeler yerini tilkiler ve spekülatörlere bırakır.
  • Değişimin kendini nasıl göstereceği seçkinlerin sömürü gücüne, güç kullanmasına, propagandalara ve isteklerinin ne yönde şekillendiğine bağlıdır.
  • Seçkinlerin sömürücü eylemleri toplumu yabancılaştırır ve bu durumun sonucu olarak seçkinlerin bastıramayacakları baskılar üretir ve bir seçkin tipi yerini başka seçkin tipine bırakır.
  • Seçkinlerin dolaşımı ekonomik koşullar ve toplumsal süreçlerle ilişkilidir. Refah seviyesi düşük olduğu zamanlarında aslanlar ve rantiyeler zayıflarken refah zamanlarında tilkiler ve spekülatörler güçlenir.
  • Bu siyasal ve ekonomik değişimler ideolojik inançlar olarak muhafazakârlık ve liberalizm desteğiyle sürdürülür. Yani muhafazakârlık yerini liberalizme bırakır ve bu durum döngü içinde devam eder.

İşe Yarayabilir: Pareto Sosyolojisi

“Pareto’nun elitlerin dolaşımına ilişkin analizinde iki kavram ön plana çıkmaktadır. Bunlar türevler ve kalıntılardır. Türevler toplumun siyasal, ekonomik, dinsel vb. sistemleriyle ilgili görüşler, doktrinler ve teorilerdir. Kalıntılar ise bir insanın içgüdülerini, duygularını, sezgilerini doğrudan yansıtan değişmez ruhsal durumlardır.” Bunlar davranışların nedenleri olarak karşımıza çıkar. Bunlardan uyuşma tortusunun nedeni içgüdüsel baskı, koruma tortusunun nedeni değişime kapalı olma, duyguları dışadönüklük temelinde anlama tortusunun nedeni duyguların açığa vurulması, toplumsal tortuların nedeni kurallar ve normlara bağlılık, bireysel bağlılıkların bütünlüğü tortusunun nedeni bencil duygular, bir diğeri ise cinsel tortulardır. “Bu kalıntılar kendi içlerinde ikiye ayrılmaktadırlar ilk grup yaratıcıdır ve birleşmeler içgüdüsünü yansıtmaktadır. İdeolojiler, sanatlar, siyasi ittifaklar ve entrikalar bu gruptan kaynaklanır. İkinci grup ise süreklilik, istikrar ve düzene ilişkin içgüdüleri yansıtır. Birinci grup kalıntıların hâkim olduğu insanlarda zekâ ve kurnazlık ön plana çıkar ve Pareto onları Makyavelist bir ifadeyle tilkiler olarak adlandırırken ikinci grupta güç, istikrar ve sağlamlık ön plana çıkar ve onları aslanlar olarak adlandırır. Bu nitelikler birbirini dışlayıcı yapıdadır.” (Sobacı, 2012: 99).

Pareto’ya göre bir rejim ne kadar iktidarda kalırsa o kadar zayıflar. Bu durum toplumda memnuniyetsizliklere yol açar çünkü seçkinler zayıflarken toplumu daha fazla sömürürler. Böyle dönemlerde devrimcilerin kitleleri eşitlik ve iyi idealler adına ayaklandırmaları olasıdır. Ancak onlar da hükümetin başına geçmek ve kendi çıkarları uğruna yaparlar bunu. Seçkinlerin popülist sloganları adaleti sağlamak değil güçlerini artırmak için kullandıklarını söyler. Zayıflayan eski seçkinlerin yerine dinamik yeni seçkinler gelir ve eskilerden miras kalan özellikleri geliştirerek döngüyü devam ettirir.” Dolaşım temelde üç farklı düzlemde gerçekleşir: Seçkinlerin kendi aralarındaki dolaşımlar, seçkin kesime aşağı tabakalardan katılımlar veya üst tabakadan alta doğru hareketler.” (Çeğin, 2018: 181). Bu durum seçkinlerin dolaşımı teorisidir. Pareto’ya göre siyasi kontrol zamanla merkezileşecektir ve zamanla merkezden uzaklaşacaktır. Seçkinlerin dolaşımında sosyal kontrol yöntemlerinden güce başvurma ve keyfi atama konularını inceler. Ona göre itaat sağlamayı aslanlar güce başvurarak yaparken tilkiler bunu seçim yoluyla yapar. Toplumsal değişme aslanın yerini tilkinin alması ya da tilkinin yerini aslanın almasıyla gerçekleşir. Bu yüzden Pareto için ideal elit sınıf aslanlar ve tilkilerden bir tarafın baskın olmadığı, denge yakalayabilmiş seçkinlerle varlığını devam ettirebilir.

Buradan hareketle yapısal bir siyaset analizi ortaya koyan Pareto Demokrasinin Dönüşümü eserinde şöyle bahseder: merkeziyetçi rejimlerin toplumu kontrol altına alırken güce başvurduğunu, merkeziyetçi olmayan rejimlerin görevlere keyfi atama yaptıklarını ve bu süreçte patronaj yaptıklarını söyler. Ona göre bir rejim yalnızca güce başvurarak ya da sadece keyfi atama yaparak varlığını sürdüremez, gücünü koruyamaz. Rejim karşıtlarını yok etmek için güce başvurulduğunda bu sadece seçkinlere karşı düşmanlığın artmasını ve hareketlenmesini sağlar. Yönetim geniş kitleleri kendi safına çekmek için birçok plan ortaya koyar.

Sosyalist Sistemler adlı eserinde insanların mantık dışı davranışlarda bulunduğunu söyler. Bu yüzden belirli bir tarihsel dönemde insanların tercih etme davranışlarını açıklamak için duygu teorisini geliştirir. Ona göre insanlar olayları değerlendirirken ve tepki verirken inanç süzgecinden geçirirler. İnançların güven ve şüphecilik etrafında gidip geldiğini söyler. Güven geleneğe körü körüne bağlılıktır. Ona göre eylemlerin yanı sıra sosyal sistemlerin açıklanmasında inançları açıklamak ve sistemdeki yerini belirlemek gerekir. Güvene dayalı inançlar şüpheciliğe doğru değişirken, şüpheci inançlar da güvene dayalı inançlara doğru bir yön değiştirir. Geleneğe körü körüne bağlanan insanlar tecrübelerine dayanarak çelişkiye düşerler ve bu durumun gizeminden kurtularak kendilerine en uygun rasyonel olanı araştırırlar. İnançlar mantığın hâkimiyeti altına girerken bazı çatışmalar ortaya çıkar. Sürekli değişen koşullara uygun olarak inançlar da değiştirildiğinde insanlar belirlilik aramaya başlar. Böylece güvene dayalı inançlar baskı oluşturmaya başlar. Bu duruma bir diğer etken ise mantıksal inançların toplumsal yaşamda kullanılışının güvenden daha az olması ve yerini eski yollara bırakmasıdır.

Kaynakça;

  • Aron, R. (2014). Sosyolojik Düşüncenin Evreleri(9.baskı). (K. Alemdar, Çev.) İstanbul: kırmızı yayınları (orijinal çalışma basım tarihi 2005)
  • Çeğin, G. (2018). Elit Teorisi Ve Siyaset. N. Karaca. (Ed.), Siyaset Sosyolojisi içinde (168-193). Erzurum: Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayını.
  • Sobacı, M. Z. (2012). Elitler ve Siyaset. A.Y. Sarıbay. (Ed.). Siyaset Sosyolojisi içinde (94-116). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayını.
  • Turner, J. ve Beeghley, L. ve Powers, C. (2017). Sosyolojik Teorinin Oluşumu (6.baskı). (Ü. Tatlıcan, Çev.) Bursa: Sentez Yayıncılık (orijinal çalışma basım tarihi 2010).

Merhaba, ben Sevgi Balkan. Gazi Üniversitesi Sosyoloji bölümünde lisans eğitimimi tamamladım. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Sosyoloji Yüksek Lisans Programına devam etmekteyim.

Yazarın Profili

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir