Özet
Bu çalışma beden algısının geçmişten günümüze ve toplumdan topluma değişimini temel almaktadır. İnsanların standart bedene sahip olma isteğinin boyutu öğrenilmeye çalışılmıştır. Makalede bedenin kavramsal çerçevesi, medyanın ve toplumun insanların bedenleri üzerinde değişiklik yapma isteğine, etkilerine değinilmiştir. Estetik cerrahı ve diyetisyenle yapılan görüşmeler kapsamında araştırmadaki görüşler desteklenmeye çalışılmıştır. Farklı geleneklerde olması gereken standart güzelliğin nasıl değişebildiğine vurgu yapılmıştır. Standart bedenin sağlıklı olan bir beden mi olduğunu araştırmak üzere sağlıklı beden imgesine değinilmiştir. Tüketim toplumunun beden üzerinde nasıl bir iz bıraktığı konusu üzerinde durulmuştur. Ve Mcdonaldlaşma kavramının yeme alışkanlıklarına etkilerine vurgu yapılmıştır. Erkeklerin de standart bedene sahip olma istekleri araştırılmış ve bunun yanı sıra dinlerin beden üzerindeki hakimiyeti ve insanların giyim tarzlarına etkisinin nasıl olduğuna dair bilgilere yer verilmiştir. Kozmetik ürünlerin kullanım amacına değinilerek insanların bu durumdan nasıl etkilendiği üzerinde durulmuştur. Standart beden üzerine kalıplaşmış düşüncelerin ne şekilde olduğu ve bunun kişiler üzerinde nasıl bir iz bıraktığı araştırmanın temel konusudur. Bir takım sosyologların da beden üzerine görüşlerine yer verilmiştir. Vücudun standartlaştırılmasında kadın bedenin de metalaştırıldığına dair vurgular yapılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Beden, Standartlaşma, Güzellik, Metalaşma, Tüketim
GİRİŞ
İnsanların medyaya, birbirine kolaylıkla ulaşabildiği erişim çağında birbirine benzeme ve güzelleşme isteği de aynı oranda yayılmaktadır. Bu da vücutların standartlaşmasını beraberinde getirmiştir. Bu konuyla ilgili araştırmalar genellikle kadın bedeni ve bedenin metalaşması üzerinedir. Ancak standart bir bedene sahip olma arzusu kadın bedeni ve cinselliğinden çok daha fazlasıdır. Bu araştırmadaki amaçta günümüzde bedenlerin nasıl kalıplaştırılmaya yönlendirildiğini açığa çıkarmaktır. Ve tek tip bedene sahip olma arzusu bu kadar yaygınlaşmışken bu tür bir araştırmayla insanlar da bilgilendirilmek istenmiştir. Bedenle ilgili her ne kadar geçmişten gelen belli kalıpların değişimi tarihte görülse de beden sosyolojisi çok sonradan gelişmiştir. Belden sıkmalı korseler, yüksek topuklar, dantelli elbiseler bize tarihte hep bir beden imajına yönelik değişimler olduğunun örneğini verir. Bu çalışmada standart bedene sahip olma isteğinin ne zaman başladığına dair bilgiler çerçevesinde insanların bu konuyla ilgili görüşleri farklı toplumlar çerçevesinde değerlendirilmiştir. Beden kavramı etten, kemikten daha fazlasıdır. Dolayısıyla göründükleri imajda kişiler için önemlidir, kişilerin güzel görünme arzusu elbette ki en doğal haklarıdır. Ancak bu güzelliği neden istedikleri asıl önemli sorunumuzdur.
Toplum baskısı ya da ailesinin isteği üzerine bedeniyle ilgili değişiklik yapmak isteyen kişi bu değişimi gerçekleştirdiğinde gerçekten mutlu olacak mıdır? Kişilerin bedeni hakkında özgür olması gerektiğini savunan insanlar elbette ki çok fazladır, ya da iç güzelliğin daha önemli olduğunu söyleyen insanlar. Fakat yediğimiz meyvenin bile sağlam ve güzel bir görünüme sahip olmasını istiyorken insanların dış görünüşleriyle hiç ilgilenmediğimiz düşüncesi ne kadar doğru? Tek tip bir bedene hakim olma düşüncesini günümüz tüketim toplumuyla
bağdaştırabiliriz ama eskiden de insanların kalıp yargılarının olduğu ve bireyleri etkilediği düşüncesini göz ardı etmemek gerekir. Beden sosyolojisi üzerine çalışmalar yapan sosyologlar maalesef oldukça azdır. Ama kendi teorilerini savunurken beden vurgusuna ya da onun yapabileceklerinden çok sayıda sosyolog bahsetmiştir. Bu çalışmada da beden üzerine görüşleri olan sosyologlara yer verilecektir. Çalışmada kadınların güzellik algılarına ya da kendi toplumlarında kendilerini nasıl daha iyi hissedebileceğine yönelik çizilen beden imajlarına birçok ülke yönünden yer verilmiştir. Beden imajıyla yakından ilgili bir sorun obezitedir.
Obezitenin bireylerin vücudunda ne zaman başladığı ve bunun onların yaşam kalitesine etkisine ilerleyen başlıklarda bu detaylıca bilgi verilmiştir. Bunun dışında anoreksiye hastalığının da kişide psikolojik yönden pek çok zararı olduğunu söylemek mümkün.
Klasik ve aynı olan güzel olandır düşüncesi bizlere doğrudan söylenmiyor, önce medya yoluyla empoze edilmeye başlıyor daha sonra bir mağazaya gittiğimizde gördüğümüz vitrin mankenlerinin kusursuz beden ölçülerini görüyoruz, okuduğumuz bir şiirde dilber dudaklı kahramanların güzel olduğuna inandırılıyoruz, kaslı bir erkeğin çekici olduğunu reklamlar da görüyoruz. Dinlediğimiz bir şarkı da kadın bedeni üzerine birçok ithafa rastlıyoruz hatta bu durum maalesef ki bazen kadınları aşağılayıcı konumda olabiliyor. Bunların dile getirilmiyor olması bireylerin birbirine benzeme çabasını görmesinin önüne set çekiyor. Kapitalizmle indirimli estetiklere, çözdüğümüz bulmaca da selilütsüz bacaklara, kılsız erkeklere rastlıyoruz. Aslında güzel olan normalmiş gibi gösteriliyor ancak belki de normali anormalleştiriyoruz. Güzel bir bedenin olması kişiye özgüven sağlar, toplum içinde rahatça hareket edebilir hatta belki de bir takım günlük rutin işler güzel bir insan için daha kolay hale gelir. Fakat aynı toplum en ufak bir kusur da sözle olmasa dahi gözle insanları mahcup edebileceğinden önemli olan kişinin kendini nasıl mutlu hissettiğidir. Rönesans döneminde dahi belki güzel bir kadın portresi cezbedici gelebiliyordu ancak herkes birbirine benzemediğinden özel olan güzeldi, güzel olan özel değil. Toplumların iletişiminin artması kişilerin estetiğe yönelmesinde etkili olmuştur. Çünkü para birikilebilen herkes estetik cerrahına ulaşması halinde dünyasının değişeceğini biliyordu. Hatta bizim ülkemizde olmasa da Kore gibi ülkelerde estetik yaptırmayan tuhaf görüldü, bu konuda bedava değişim yapan programlar veya indirimler ülkelere yayıldı. Bu araştırma vücudun bireye ait olduğunu ve toplum için değişimin ne kadar doğru olduğu tartışmasını esas almaktadır. Sağlıklı bir bedenin nasıl olması gerektiğine ya da toplumların beden imajlarına verdiği değere değinmeden önce beden kavramını tanımlamak ve beden hakkında geçmişe gitmekte yarar olacaktır. Şimdi ayrıntılara değinip savunduğumuz bu görüşü bilgilerle destekleyelim.
Başlıklar
1.BÖLÜM: KAVRAMSAL ÇERÇEVE
1.1)Beden Kavramı ve Tarihteki Gelişimi
İnsan bedeninin fiziksel boyutu dışında sosyal bir yönü de vardır. Bireyler dış görünümlerine dair bir takım özelliklerle etiketlenirler. Ancak güzellik kavramı çok görecelidir. Ve kişilerin yaşam tarzından toplumların geleneklerine göre bile bu durum değişiklik göstermektedir(Erenoğlu,1,2014). Kişi de kişisel hayatını bunlara göre yönlendirir. Eğer enformasyon toplumundaysa kendi üstünde yapmak istediği değişiklikler hakkında toplum etkisi kalmadan da bilgi alabilir. Ancak eski çağlarda beden ve ruhu ayırmışlardı. Bedeni ruhu hapsetmiş olarak nitelendiriyorlardı (Erenoğlu,2014:2).
Mauss’a göre beden teknikleri anlamında değerlendirildiğinde eylem serilerinin bireyin yaşantısında var olma, yer alma nedenlerinden biri bu eylemlerin toplumsal otorite için ve toplumsal otorite tarafından oluşturulmuş olmasıdır (Dedeloğlu,2005:4). Beden kavramı için belli bir çağdan ya da dönemden bahsetmek yanlış olacaktır. Çünkü insan var oldukça beden de vardır. İnsanlığın varoluşundan bu yana kimi zaman aşağılanan kimi zaman yüceltilen beden olgusunun modern süreçlerle birlikte iktidar ve güç odakları tarafından kitlelerin yönlendirilişinde kullanılan en önemli nesne oluşu dikkatlerden kaçmaz (Şarbak,2012:5).Beden daha sonra kişinin bir fiziksel özelliği olmaktan çıkıp toplumsal boyutuyla da ele alınmıştır. Bazı çalışmalara göre beden ancak Foucault, Bourdieu gibi isimlerin 20.yy. ikinci yarısında gerçekleştirdikleri çalışmalarla sosyolojinin bir konusu haline gelmiştir (ÇİL,2017:1). Sosyoloji toplumdaki problemlere açıklık getirirken bedenin de bireylerin davranışlarını ve dolayısıyla da toplumu etkilediğini fark etmiştir. Marshall ana teması ve içeriği bakımından beden sosyolojisini şöyle özetlemektedir:
‘Sosyolojinin bedeni ihmal ettiğini iddia eden Michel Foucault’nun yazılarından etkilenen ve görece yeni olan bu uzmanlık alanında çalışan sosyologlar, insanları salt değerleri ve tutumları olan aktörler olarak değil, aynı zamanda cisimleşmiş kişiler olarak analiz etmekte; aynı doğrultuda, bedenlere atfedilen değişik kültürel anlamları, hastalığa ve cinselliğe de özel bir önem vererek bunların denetlenme, düzenlenme ve yeniden üretilme biçimini irdelerler’.
Bu zamana kadar beden algısı üzerinde pek çok fikir değişiklikleri olmuştur.17.yy’ın ikinci yarısında bedenin işlevleri araştırılmaya başlanmıştır. Doktorların bile cevap veremediği bir kişisel bakım merakı doğmuştur (Şarbak,2012:15). Aydınlanma döneminde beden adeta akıl için vardı. Bedenin aklın nesnesi konumunda olması aklı özneleştirmekle kalmadı onu göklere çıkardı (Şarbak,2012:16).
Günümüz dünyasında beden üzerinde değişiklik yapmak neredeyse moda olmuş durumda. Ancak modern öncesi dönemde gerek iletişim gerek ulaşım
gerekse bilinmesi yönünden büyük eksiklikler vardı ve insanlarda böyle bir şeye yönelmiyorlardı. Kişinin bedeni üzerinde sadece büyük değişimlerden bahsetmek de doğru olmaz aslında. Belki burun yaptırmak, botoks gibi şeyler yoktu ama eskiden de moda vardı ve durum pek çok kadının dikkatini çekmekteydi. Aslında modern öncesi dönemde bedenle ilgili bir şey yapılmamış demek doğru olmaz, konuyu nasıl ele alacağımız daha önemli.19.yy’ın sonundan itibaren beden üzerindeki değişiklikler yön değiştirmeye başladı. Toplumsal yapıda bedenin önemi arttı. Bu noktada bedene dair görünümlerin ve değişik etkileşim anlayışlarının bir kurallar bütünü olarak işleyişi ve tutumların değiştirilmesi konusundaki sıradan bakma ve duyumsama tarzları bedenin toplumsal yapısını meydana getirir.
Değişik şekillerde beden üzerinden sahip olmak istediğimiz biçimde değişiklikler yapma, makyaj ve dövme gibi bedensel değişim argümanları toplumsal konum için oldukça net göstergelerdi.19.yy ’da beden akıldan daha önemli bir konum almaya başladı (Şarbak,2012:17). Belki gelişmemiş teknolojiler nedeniyle estetik pek yaygın değildi ancak eldeki imkânlar beden için mümkün olduğunca kullanılıyordu. Eskiden belki görsek asla şaşırmayacağımız ince bir dudak yerini ‘Acil estetik yaptırmalısın. Cümlesine bırakmaya başladı. Ya da geleneksel dönemde insanların imece usulü sabahtan akşama kadar tarlada çalışıp ter döktüğü zamanlardan, ter dökmek için para verdiğimiz günlere geldik desek yanılmış olmayız.
Şehir hayatı insanı hantallaştırıyor, makineler haline getiriyor, özümüzden uzaklaşıyoruz. Ve bu halimizden kurtulmak için de spor salonlarına başvuruyoruz. Aslında geleneksel toplumdan modern topluma değişen beden algısını tam da bu noktada ele alabiliriz. İnsanlar köylerindeki inekten kaçıp, şehirde organik ürün diye yakınır hale geldi. Ve bu durumda bedenlerin değişimleri için kaçınılmazdı. Paketlenmiş gıdalar, emek kokan bir peynirin yerini alınca veyahut yaşanmışlık taşıyan yüzdeki bir kırışıklığın yerini gerilmiş suratlar alınca sağlığı da kaybettik. Belki estetikle sağlıklı bir görünüm elde ediyoruz ama bunun doğruluğu tartışılır. Çünkü her şey göründüğü kadar masum değildir, tıpkı organik diye halka empoze edilmeye çalışılan pek çok zararlı ürün gibi. Geleneksel toplumlarda da temizlik ön plandaydı. İnsanlar için şartlar ne kadar zor olursa olsun buna dikkat ediliyordu. Şimdide temizlik adı altında belki kaç ürüne gereksiz para harcıyoruz? Üretilen bir şampuanın yanına krem de iliştirilip’ ikisi birlikte sağlıklı saçlar ’cümlesi altında bunu alırsan diğerini almaya mecbursun mesajını kaç kere dikkate alıyoruz? İşte tüm bunların farkında olmak ve farkındalık yaratmakta bizim elimizde. Şimdide tarihin belli dönemlerindeki bu algılara daha detaylıca değinelim.
14 ve 16.yy’larda kadınlar daha kilolu, küçük göğüslüdür.21.yy’da açık ten daha ön plandadır. Hatta ilginçtir ki bu durum onların statülerinide belirtmektedir. Sarayda durup dışarı çıkmayarak diğer kadınlardan rahatlıkla ayırt edilebiliyorlardı.
21.yy’da dahi böyle bir durumun olması bize gösterir ki beden sosyolojisi yalnı2zca toplumun baskısıyla kişinin değişmek istemesi demek değildir. Aslında beden kişinin toplum içindeki irtibatını dahi yansıtmaktadır. Victoria dönemi İngiltere’sinde ince bel modası yayıldı. Kadınlar belleri ince olsun diye sıkı kemerler dahi takıyorlardı. Buradan da anlarız ki sağlığın önüne dahi görümün geçişi çok eski zamanlara dayanmaktadır. İnsanlar birbirlerinden her şekilde etkilenmekte ve bunun doğru olup olmadığına bakılmamaktadır.1960’larda zayıflık bir takıntı haline gelmeye başladı. Mini etekler moda haline geldi. Bu da aslında bak ancak zayıf olursan böyle şeyler giyebilirsin düşüncesini empoze etti.
80’li yıllarda orantılı bir vücut ve geniş omuz moda oldu. Bu yüzden vatkalı kıyafetler ve ceketler seri şekilde üretildi. İnsanların içinde bitmek bilmeyen birbirinin aynısı olma isteğini görmekteyiz burada. Yani kişi aslında bunu belki de kendi istemiyor ama mağazaya gidiyor ve her yerde vatkalı kıyafetler görüyor onu almak zorunda kalıyor. Ya da bir reklam görüyor ve bundan etkileniyor. Birey kendini dışlanmış hissetmemek adına atıyor adımlarını. Yani modaya uymak demek belki de kişinin zihninde toplumda var olduğunu hissetmektir. 2000’li yıllara gelindiğinde ise birkaç moda trendi varsa artık onlarca moda trendi yayılmış ve bu yüzden de artık çok daha fazla güzellik algısı toplumda yayılmıştır. Yazının başında da değindiğimiz gibi artık medya toplumun kendisinden de daha etkilidir bireyler üzerinde. Bu yazımızın içinde geçen konulara ilerde daha ayrıntılı değineceğiz. Şimdi insanların ne zaman standart beden merakı başlıyor ona bakalım. Çünkü standart bedene sahip olmak uğruna atılan adımlar kadar bu merakın ne zaman başladığı da önemli.
1.1.1) Standart Beden Merakı Ne Zaman Başlıyor?
Şimdiye değin beden kavramına ve zaman içinde insanların ne tür değişikliklere gittiğine değindik. Ancak bu durum tam olarak ne zaman başlıyor?
İnsanlar kendilerini ne zaman topluma ayak uydurma gereğinde hissediyor? Şimdi bunlara değinelim.2016 yılında yapılan bir araştırmaya göre 10 yaş ve üzeri çocuklar depresyonda. Nedeniyse mükemmel vücuda sahip olmaya
zorlanmalarıdır. Ergenliğe yeni girmiş bir kız çocuğunu ele alalım. Bu zamana kadar ince belli bir Barbie, uzun sarı saçlı bir masal kahramanı ve bunların çizgi filmleriyle büyüdüğünü düşünelim. Kız çocuğu ergenliğe girdiğinde kendiyle daha çok ilgilenecek ve bu özellikleri kendisinde de arayacaktır. Sadece kız çocukları da değil aslında erkek çocuklarda hep prensesleri kurtaran yakışıklı prens kahramanlarıyla büyümüş durumda. Onlarda kaslı ve güçlü bir erkek olmayı planlıyor olabilir. Ancak durum sandıkları gibi olmaz. Çocukluktan çıkmanın etkisiyle kızlarda göğüslerde büyüme, erkeklerde ses kalınlaşması gibi durumlar görünür. Bu durum kız çocuklarını daha içe kapanık hale getirir. Çünkü vücudundan utanır ve kendini gizleme ihtiyacı duyar.
Erkeklerde de özgüven eksikliği bu dönemlerde görülür. Tabi bunlar genel görüşlerdir kişiden kişiye farklılık gösterir. Ancak yine de çocukluktan ilk çıkışta karşılaştıkları bu değişimler onlara artı ve eksi yönleriyle döner. Birey bu değişimleri fark edince kendini ona göre yönlendirir. Kız çocuklarının güzellik kaygısı daha erken başlar. Çünkü kadın sürekli kendini izlemeye alıştırılıyor. Ergenlik dönemindeki en önemli değişim beden imajı olarak görülür. Beden imajı çekicilik, denge, güven ve cinsiyet rolü ile ilişkilidir (Oktan-Şahin,2010,3).
Yani sonuç olarak standart beden merakı ergenliğe giriş yılları hatta oyun çağında başlıyor. Bireyler kendine olan özsaygısını kazanmanın yanı sıra arkadaş grubu tarafından da kabul görmek için değişime gidebiliyor. Unutulmamalıdır ki burada mühim olan harika bir görünüm elde edebilmek değil genel bir kabul görebilmektir. Peki, tüm bunların yanı sıra standart bir bedene sahip olmaktan daha mühim olan nedir? Bireyin bu isteği başladığında sağlığını tehlikeye atıyor durumda da olabilir. O yüzden bir beden imajından bahsederken öncelikli hedefimiz sağlığımız olmalıdır. Belki bunları küçük yaşta düşünemeyiz ancak büyüdüğümüzde de sağlığımız için en doğru kararı vermeliyiz. Tabi bu her zaman sanıldığı kadar kolay olmayabiliyor. Bazen bireyin üzerinde oluşan baskı da onu mantıksızlığa itebiliyor. Peki, sağlıklı bir beden yalnızca herkese benzeyebilmiş olmak mıdır? Şimdi buna değinelim. Sağlığın nasıl tanımlandığına ve beden imgesine yer vereceğiz.
1.1.2).Sağlıklı Beden İmgesi Ve İnsan
Dünya sağlık örgütü sağlığı sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil aynı zamanda fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden de iyilik hali olarak tanımlamıştır. Giyimden beslenme alışkanlıklarına, günlük temizlik kurallarından egzersize, genel sağlıktan estetik kozmetiğe, çevresel korumadan vücut bakımına ve hastalığın tıbbi boyutlarına uzanan ve bunların birey tarafından algılanışına dair faktörleri kapsamaktadır (Öngören,2015:1). Beden imgesi kişisel ve sosyal deneyimler sonucunda oluşmakta ve bireyde buna göre sarsıntı ve etkileşimler oluşmaktadır (Vural,2018:2). Parsons’ın sağlık tanımı bireyin sosyal olarak işlevlerini yerine getirebilme yeteneğidir. Günümüzde de sağlıklı beden imgesi incelenirken gelişmiş ülkeler referans alınır (Öngören,2015:3).
Beden imgesi yaşamımıza yön veren, iletişimimizi belirleyen bedenimiz hakkında oluşturduğumuz imge ve zihnimizde vücudumuzun şeklini tanımlamanın bir yoludur (Hacığlu,2017:2). Sağlıklı bir beden bizi yalnızca fiziksel olarak dinç tutmaz. Aynı zamanda toplumdaki varlığımızı daha iyi hissetmemizi de sağlar. Parsons da bunu fark ederek sağlıklı bedenin sosyal yönüne vurgu yapmaktadır.
Dinç ve sağlıklı bir vücuda sahip olan birey daha fazla topluma karışır. Spor sağlıklı bir beden için çok önemli bir araçtır. İzmir ilinde yapılan ideal beden algısına göre insanlar sağlıklı bir bedene sahip olduğunda benlik saygılarının daha olumlu olduğunu, insanları etkileme gücü olduğunu, kolay iletişim kurulduğunu ve akılda kalıcılığı arttırdığını belirtmişlerdir (Hacıoğlu,2017:3).
Beden imgesi için deneyimin ya da duyuların varlığı zorunludur. Bunlar da kültür tarafından oluşturulur. Bireyin görünüşü sosyal kabulünü ve statüsünü sağladığından beden imgesi tüketim kültürü açısından önemli bir araçtır. Bu nedenle o bireyin karakterini yansıtacak ya da diğerlerince iyi algılanacak şekilde olmalıdır. Bunun doğal sonucu olarak tüketim kültürü de bedenin yeniden yapılandırılmakta ve kozmetik ile güzelleştirilmektedir (Öngören,2015:5).
İnsanlar bilinçsizce tüketim furyasına kendini kaptırıyor. Kozmetik ürünlerin vaatleri ve indirimler insanlara empoze ediliyor. Sağlıklı bir beden için birbirine bağlantılı birçok ürün satılıyor ve bu da insanları tamamen tüketen kişiler haline getiriyor. Kozmetik ürünlerin vaatlerine detaylıca başka bir başlıkta değineceğiz. Kişinin bu beden imajını da yediği içtiği şeyler etkiliyor. Kişi yalnızca standartlaşmış bir imaja uymakla kalmıyor o toplumun yeme alışkanlığını da kendine örnek alıyor. Küreselleşen dünyada dünyanın ufak bir yerinde olan bir ihtiyaç ya da alışkanlık dahi diğer ülkelere yayılabiliyor. Bu noktada Amerika’nın yeme içme tarzı pek çok ülkeyi ve toplumu etkilemektedir. Sağlıklı bir bedene sahip olmak fikriyle diyetisyen ve spor salonlarının sayısı gidere çoğalıyor ama bununla eşdeğer olarak yemek alışkanlığımızda gidere dışarıya doğru kayıyor. Ve tabi ki bu konu da en büyük tek tipleşme McDonaldlaşma’dır. Şimdi McDonaldlaşma’ya ve yemek alışkanlığına kısaca değinelim.
1.2)Mcdonaldlaşma ve Yemek Alışkanlığı
Yediklerimiz içtiklerimiz bizleri değiştirip dönüştüreceği gibi kimliğimizin de göstergeleridir. Sadece fizyolojik bir ihtiyaç değildir. Kişinin mcdonaldlaşma’ya karşı tutumunu belirlemesi kişinin hem siyasi görüşleri hem de şahsiyetinin tutarlılığı kim olduğu ve kim olmak istediği ile ilgili bir meseledir (Karhan,2018,2). Mcdonaldlaşma Fast Food restoranları kurallarının dünyanın giderek daha fazla bölümüne hükmetme süreci. Bu sürecin niteliği beş temel boyutla tanımlanabilir:
- Verimlilik
- Hesaplanabilirlik
- Öngörülebilirlik
- İnsanların yerine teknolojinin idame edilmesiyle sağlanan kontrol
- Paradoksal şekilde rasyonalitenin irrasyonelliği (RİTZER,281,2011).
Bu nitelikleri örneklendirdiğimizde tüketim kültürünün bireyler ve bedenleri üzerindeki etkisini daha iyi anlayabiliriz. Arabaya servis pencereleri oldukça pratik görünmektedir. ABD’de oldukça yaygındır. Ancak hatırlatmak da fayda var ki obezite’nin en yaygın olduğu ülkelerin başın da da ABD gelmektedir. Bu tür zincir restoranlarında her şey önceden planlıdır. Yemeğin kalitesi, süresi önceden düşünülmüştür. Müşterilerin olukça az vakit geçirmesi beklenir. Bu da hızlı yeme kültürünü insanlara empoze eder. Bireyler birçok farklı sosyal medya araçlarından etkilenip abur cubura yönelir. Mcdonaldlaştırma insanları standartlaşmış fastfood tüketimi ve ideolojik uygunluk konusunda eğiten önemli bir pedagoji şeklidir. Dolayısıyla Mcdonal’s ürün gösterisini ve ona ait bir tüketici kültürünü dünyanın her yerinde teşvik ederek Amerikalılaştırmanın ve küresel kapitalizmin kültür elçisi olmuştur.
McDonaldlaşma bir anda ortaya çıkmamıştır. Ritzer’e göre bu gelişmeler şunlardır: bürokratikleşme, Yahudi soykırımı, Taylor’un bulduğu bilimsel yönetim, Henry Ford’un bulduğu işçileri robota dönüştüren montaj hattı, alışveriş merkezleri, Ray Kroc’un McDonal’s zincirini yaratması(Karhan,2018,4). Hazır yiyecek restoranları McDonaldlaşma’nın Paradigması’dır (Karhan,2018,5). Bireyler dışarıda yemeye zaman ve para ayırabiliyor. Bu da giderek yaygınlaşan tüketim kültürünü oluşturuyor. Bireyler yeni çıkan bir dergiden etkilenip alışveriş yapmaya gidebiliyor. Veya McDonals’dan çıkıp bir diyet kitabı almaya da. Tüketim giderek bir alışkanlık haline dönüşüyor ve normalleşiyor. Alışveriş merkezlerinde müzik çalması ve camın çok az olması o bireyi daha çok tüketmeye iter. Aç olmayan birini yemek yemeye, aklında olmadığı halde kıyafet almaya itebilir. Şimdi de tüketim kültürü hakkında kısa bir bilgi verelim.
1.3)Tüketim Kültürü
Tüketim toplumu, Baudrillard’a göre tüketimin öğrenilmesi toplumudur. Tüketim kültürü içinde doğan bireyler bunu içselleştirir ve birer tüketiciye dönüşürler (Dedeoğlu-Savaşçı,1). Baudrillard tüketilen şeyler arasında daha eşsiz bir şey olduğunu bunun da beden olduğunu söyler. İşlevsel beden yazara göre artık dini görüşteki gibi sadece et endüstriyel mantıktaki gibi ‘emek gücü’ değildir. Toplumsal taktik ve ritüel öğesi olarak ele alındığında güzellik ve erotizm gibi iki ana işlevsel motifi bulunmaktadır (Dedeoğlu-Savaşçı,3). Küreselleşme tek tip yemek alışkanlığını ve o yönde tüketimi empoze ettiği gibi: kültürlerinde belirleyiciliğini koruyor (Gürhan, 2017:2). Örneğin ABD ülkelerinde insanlar daha çok yalnız yaşadığı ve bir aileye dâhil olmadıkları için dışarıdan yemeye daha düşkün oluyorlar. Türkiye’de bu durum o kadar yaygın değildir. Küreselleşme birçok ülkeye nüfus ediyor ama şartları göz ardı etmememek de yarar var.
Konumuzun birinci bölümü bu şekildeydi. 2.bölümde kuramsal bakış açısını ele alacağız.
Kaynakça
Çil,H.(2017).Toplumsal Dünyanın Bedensel Temelleri.Omü-Fen-Edebiyat Fakültesi(37),449-464.doi: http://dx.doi.org/10.21497/sefad.328639
Dedeloğlu, A. Ö.ve Savaşçı,I,İ.(2005).Tüketim Kültüründe Beden Güzelliği. Ege Dergisi Akademik Bakış,5(1),77-87.
Erenoğlu N.(2014).Beden Hakkında Güncel Tartışmalar.Sağlık Düşüncesi Ve Tıp Kültürü Dergisi(30),82-87.
Hacıoğlu,M.Üniversite Öğrencilerinin Beden İmgesi.Celal Bayar Üniversitesi,Spor Bilimleri Fakültesi,2.
Oktan,V. Şahin,M.(2010).KızErgenlerde Beden İmajı ve Benlik Saygısı,2.
Öngören,B.(2015).Sosyolojik Açıdan Sağlıklı Beden İmgesi.Muğla Halk Sağlığı Müdürlüğü,1-5.
Ritzer.(2011).Mcdonaldlaşmanın Beş Boyutu.281.
Şarbak,Z.(2012).Bedenin Metalaşması:İnternet Gazeteciliği Örneği.Pamukkale Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi,4-45
Vural,G,Z.(2018).Üniversite Öğrencilerinin Beden İmgelerinin Yaşam Niteliklerine Etkisi.Eğitim Kuram ve Uygulama Araştırma Dergisi(3),2-5.
Bir sosyolog adayı olarak Tebrik ediyor başarılarının devamını diliyorum.
Makalenizi tebrik ediyorum. Başarılarınızın ve yazılarınızın devamını diliyorum.👍
Yazılarınızın devamını diler başarılarınızın daim olmasını temenni ederim👍🏻👍🏻
Güzel bir çalışma olmuş, tebrikler.
Gerçekten toplumun güzel bir özeti bravo iyi izlenimler ve tespitler 🙏