Toplumsal veya siyasi alanlarda, düzenden hoşnut olmayan ya da değişmesi gerektiğini düşünen grubun/halkın ayaklanarak belli haklar elde etme çabası 18. yüzyılın başlarında Saint Simon tarafından toplumsal hareketler olarak tanımlanmaktadır. Bu toplumsal hareketlerden en bilinen ve en etkilisi olan Fransız İhtilalinden sonra dünya genelinde birçok değişimler ve dönüşümler olmaktadır. Bu dönemde siyasi rejimler, toplumsal düzenler ve bireysel düşünceler gibi çoğu konuda derinlemesine değişiklikler yaşanmaktadır. Bu konuların her biri şüphesiz ki diğerini de etkilemektedir. Oluşan ayaklanmalardan sonra dünyadaki diğer devletlerin halkları da dâhil birçok toplumu kökten değiştiren Fransız Devrimiyle dünyanın geneline milliyetçilik düşüncesi yayılmıştır. Bu sebeple Osmanlı Devleti dâhil birçok imparatorluk yıkılmıştır. Bu zorlu dönemde sadece farklı milletten gruplar değil aynı zamanda sosyal alanda birçok eşitsizliğe maruz kalan kadınlar da kendi haklarını savunmak adına ayaklanmalar başlatmıştır. Kadınların haklarını aradığı bu ayaklanmalar dünya genelinde Feminizm olarak bilinmektedir. Bundan yola çıkarak bu yazı Türkiye’deki kadınların toplumsal hareketlerini konu almaktadır.
Küreselleşme ve sanayileşme süreçleriyle birlikte değişen toplumsal düzen beraberinde daha gelişmiş bir toplum oluşturmaktadır. Toplumun, içinde bulunduğu düzenin farkında olmasıyla birlikte sivil toplum, taleplerini ve haklarını ayaklanarak elde etmeye çalışmaktadır. Bu ayaklanmalar, başkaldırılar literatürde toplumsal hareketler olarak anılmaktadır. Sivil toplum; gözlemledikleri haksızlıkları, eksiklikleri bunların dışında taleplerini ve haklarını toplumsal hareketler oluşturarak elde etmeye çalışmaktadır. İnsanlık tarihinden beri var olan toplumsal hareketleri günümüzde daha fazla artmaktadır. Küreselleşmeyle birlikte yayılma hızının arttığı gibi incelenmesi de daha kolay hale gelmektedir. Bu sayede küçük bir grubun hareketlenmesi çok daha büyük bir hareketi oluşturabilmektedir ya da çok daha fazla alana yayılabilmesi mümkün hale gelmektedir. Bu durumda olunca birçok araştırmacının üzerinde düşündüğü, teoriler ürettiği bir norm haline gelmektedir.
Keşfedin: Feminizm Nasıl Ortaya Çıktı?
Toplumsal hareketlerin birçok nedeni ve ortaya çıkış amacı olabilmektedir. Toplumun bir kesiminde bulunan kendi içindeki problemlerine çözüm odaklı olarak ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle her toplumda farklı toplumsal hareketler nüksetmektedir. Bir toplumda oluşan toplumsal hareketler yıllar sonra başka bir toplumda da görülebilmektedir. Her toplum kendi gereksinimleri ve isteklerine göre farklı şekilde farklı zamanlarda oluşabilmektedir. Türkiye’de toplumsal hareketler Osmanlı dönemine kadar dayanmaktadır. Fransız devrimiyle dünya genelinde yayılan milliyetçilik düşüncesi Osmanlı Devletinde barınan yabancı uyruklu insanların ayaklanarak kendi bağımsız devletlerini kurması Osmanlı Devletinin dağılmasıyla sonuçlanmaktadır. Osmanlı Devletinin yıkılmasıyla yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetinde ise daha yenilik odaklı ayaklanmalar ortaya çıkmaktadır. Öncelikle yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulma sürecindeyken halkı bilgilendirmek adına yapılan mitingler toplumsal hareketlere başka bir örnektir. Bu mitinglerde kadın yazarlar da dâhil olarak kadınları temsil etmektedir ve onların sesi haline gelmektedir. Bunlar dışında Türkiye’de sivil toplumun oluşturmuş olduğu toplumsal hareketler; işçi hareketleri, Kürt ayaklanmaları, askeri darbeler, çevreci hareketler, özgürlük sınırlayıcı ayaklanmalar ve feminizm hareketleri olarak sıralanabilmektedir.
Yeni toplumsal hareketler, 1960’lı yıllarından sonra ortaya çıkan toplumsal hareketlerdir. “Yeni toplumsal hareketleri eski toplumsal hareketlerden ayıran temel özellikleri şu şekilde ayırmak mümkündür:1960’lar öncesindeki toplumsal hareketler, eski endüstriyel topluma ait oldukları için eski olarak adlandırılmaktadırlar”(ENGİNYURT, 2018 ss.39). Tabi ki bunu durumun tek etkeni endüstriyelleşme değildir. Farklı araştırmacılara göre farklı birçok farklı etkenler ortaya atılmaktadır.
Kültürel yeniden üretim, sosyal entegrasyon ve sosyalizasyon gibi alanlarda doğan yeni çatışmalar, ekonomik dağılım problemlerinden değil, yaşam biçiminin düzenlenmesine bağlı sorular tarafından tetiklenir kimliğe dayalı yaklaşımların yoğunluk kazandığı, meselelerin çeşitlendiği ve ilk bakışta sınıf temelli olmadığı izlenimini yaratan toplumsal hareket türleri ortaya çıkmıştır.(ENGİNYURT, 2018 ss. 40)
Kısaca özetleyecek olursak yeni toplumsal hareketler; ekonomik ya da devlet odaklı değil de daha çok birey odaklı eşitlik, özgürlük, kimlik oluşumu, çeşitlilik gibi kavramları kapsamaktadır. Kadınların erkeklerle aynı sosyal haklara sahip olma çabaları, eşitliği sağlama çabaları feminizm hareketleri adı altında yeni toplumsal hareket kategorisinde yer almaktadır.
Feminizm, Latince kadın anlamına gelen femine kelimesinden ortaya çıkmaktadır. Feminizm, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kaynağını tanımlayarak toplumsal cinsiyet normlarına karşı çıkan, kadın erkek arasındaki cinsiyete ve biyolojik farklılıklar yüzünden oluşan eşitsizliklere dayalı olarak gelişen eşitsizliği sonlandırmaya çalışan sosyal bir harekettir. Kadın ve erkeğin pratikte ve yasal olarak eşitliği için çaba sarf etmektedir. Bu sosyal hareketlilik ataerkil yapıya karşı çıkmaktadır ve amacı sosyal haklar açısından eşit bir dünya oluşturmaktır. Feminizm üç dalgadan oluşmaktadır. 1. Dalga Feminizm; 19. yüzyıl sonlarında Batıda kadınların, eşit vatandaşlık hakkı ve oy kullanabilme hakları için mücadelelerini içermektedir. 2. Dalga Feminizm, daha çok ev içindeki şiddeti, aile içi eşitsizlikleri konu almaktadır. Bu dalgada cinsel tacizi öne çıkaran dalgadır. 3. Dalga Feminizm ise cinsellik, şiddet ve kadınların güçlenmesi konularına odaklanmaktadır. Önceki dalgaların aksine bu dalgada ırk, kimlik, cinsel yönelim, sınıf ayrımları, kültürel ve etnik yapılar gibi çeşitlilikler dâhil olmaktadır.
Türkiye’de feminizm hareketlerinin kökenleri Osmanlı Devletinin son dönemlerine kadar dayanmaktadır. Fransız devrimiyle birlikte bütün dünyada olduğu gibi Osmanlı devletinde de köklü değişimler gerçekleşmektedir. Bunlardan birkaçı Tanzimat ve Islahat Fermanlarıdır. Bu yenilik odaklı fermanlar sayesinde Osmanlıdaki eğitimli, yabancı dil bilen kadınlar bazı fikirlerin farkına varmaktadırlar. Bu süreçte kadınlar özgürlük ve eğitim kavramının önemini anlamaktadırlar. Daha fazla dış dünyaya atılmaktadırlar. Bu dönemde bilinen erkek yazarlar halı bilgilendirmek amacıyla kadınları destekler nitelikte yazılar yayınlamaktadır. Daha sonra kadınlarda kendi düşüncelerini aktarma olanağı sağlamak adına kadınların yazdığı gazeteler çıkarmaktadır. Bu sayede kadınlar toplumsal alanda daha rahat olabilmektedirler ve eğitimde fırsat eşitliği yakalamaktadırlar.
Cumhuriyetin kurulmasından sonra Batıdaki süfrajet hareketinin varlığı Türkiye’deki kadınlar için ilham olmaktadır ve gazete yazılarında bu konuklara değinilmektedir. Bu sürede kadın gazete ve dergiler çoğalmaktadır. Yapılan mitinglerde Halide Edip Adıvar gibi önemli kadın yazarların bulunmasıyla kadınların sesi daha fazla duyulmaktadır. Birinci dünya savaşı sırasında erkekler savaştayken oluşan işçi açığı kadınlar tarafından doldurulmaktadır bu durum kadınlara istedikleri takdirde erkek işlerini yapabildiklerini göz önüne sermektedir. Hatta savaş sırasında bizzat kadınlar savaşta yer almaktadır. Bu gibi farkındalık yaratan durumlar sonucunda Erken Cumhuriyet Döneminde kadınlara kamusal ve ekonomik alana dâhil olmaktadırlar. Bunların dışında Türk kadınları medeni ve siyasal haklara da mücadele ederek sahip olmaktadırlar. 1930’lu yıllarda belediyelerde seçme seçilme hakkı, muhtar ve vekil olabilme hakkı kazanmaktadırlar. Ancak bu hakların farkında olan sadece eğitimli ve varlıklı kadınlardır. Anadolu’daki kadınlar böyle bir haklarının olduğundan bir haberdirler. Haberleri olsa dahi nasıl kullanacaklarını bilmemektedirler.
Yeni toplumsal hareketler bağlamında feminizme bakacak olursak feminizmin 3. dalgası başlı başına bir yeni toplumsal harekettir. Yeni toplumsal hareketlerde devletten sıyrılarak daha bireysel konulara odaklanmaktadır. 3. Dalga Feminizm de kurumsal haklar dışında daha çok insanın kültürel ve etnik çeşitliliklerinin, farklılıklarının arkasında durmaktadır. Aslında bakılacak olursa her iki olguda çeşitlilik temelli hale gelmektedir. Bu nedenle bu noktada birleşmektedirler. Günümüzdeki feminizm hareketlerine bakacak olursak Batıda daha çok eşcinsel evlilikleri gibi daha gelişmiş toplumsal haklar aranmaktadır. Türkiye’de ise artan kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri için sosyal medyada hukuki haklar aranmaktadır. Devletin İstanbul sözleşmesinden geri çekilmesiyle kadınlar, kadını korumada oluşan hukuki açık nedeniyle toplanıp ayaklanmaktadırlar. Küreselleşme, sanayileşme ve gelişen teknolojiyle birlikte iletişimin kolaylaşması dünyadaki olaylardan kolay haberdar olmamızı sağlayarak düşünce aktarımını kolaylaşmaktadır. Toplumsal hareketler bu nedenle küresel bir olgudur.
Sonuç olarak, toplumsal hareketler toplumun dinamiğini oluşturmaktadır. Toplumun eksiklerini görerek, sürekli değişmesini sağlayarak, gelişmesine olanak sağlamaktadır. Sivil toplum, toplumsal hareketler sayesinde hak ettikleri haklarına kavuşmaktadırlar. Bu şekilde bozulmuş düzenin farkında olan bir grup, bütün topluma farkındalık kazandırabilmektedir. Kadınların uğradıkları haksızlıklar, baş etmek zorunda kaldıkları eşitsizlikler, kendilerini korumadaki hukuksal eksiklikler; toplumsal hareketler sayesinde tüm topluma duyurulabilmektedir. Bu sayede hak edilen haklara sahip olunabilmektedir. Bu nedenle de toplumsal hareketler toplum için oldukça önemli bir olgudur.
Kaynakça:
- ENGİNYURT, D. (2018). Sosyal Hareketler Sosyolojisi Açısından Feminizm. USE Uluslararası Sosyoloji ve Ekonomi Dergisi(1), 36-59.
- G. YILMAZ, A. (2011). Toplumsal Hareketin Kalbinde Bir Yeni Özne: Anneler. Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, 2(1), 51-74.
- KARATAŞ, E. (2009). Türkiye’de Kadın Hareketleri ve Edebiyatımızda Kadın Sesleri. Turkish Studies, 4(8), 1652-1673.
- T. DEMİROĞLU, E. (2014). Yeni Toplumsal Hareketler: Bir Literatür Taraması. Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, 2(1), 133-144.
Sevgili Esma, yazını okuyunca kadınların eşitlik mücadelesini, toplumsal hareketlerin evrimini ve feminizmin farklı dalgalarını başarılı bir şekilde ele aldığı görmek keyifliydi. Bizlere toplumsal değişimin sadece siyasi ve ekonomik boyutlarını değil, aynı zamanda kültürel ve kimlik odaklı çeşitliliklerini de içeren kapsamlı bir bakış açısı sunmuşsun. Kadınların mücadelesi tüm toplumu etkileyen güçlü bir dinamizm ve bunu yazında görmek güzeldi. Emeğine sağlık.
Değerli yorumunuz için teşekkür ediyorum.
Çok güzel bir içerik olmuş Esma Hanım, fikrinize sağlık ☺️
Okuyup beğenmenize çok sevindim Alperen Bey.